Süleyman Olmak: İmtihan Olmak
“Süleyman” göğsü geniş, kalbi selîm anlamında huzur ve sükûn mânâlarını taşır. Bu yazımızda üç Süleyman’dan bahsedeceğiz. Hepsi de bu fâni dünyada çeşitli imtihanlardan geçmiştir. Birincisi, Hz. Süleyman (a.s.); Hz. Davut (a.s.)’un oğludur. Hz. Süleyman’a babasından kalan hükümdarlığın yanında, Allah ona bir de peygamberlik ihsan etmiştir. Böylece hem saltanatı, hem de risaleti deruhte etmekle görevlendirilmiştir. Bu esnada Hz. Süleyman, kendisine verilen görevi yerine getirirken, sahip olduğu nimetlerin bir kısmından kısa bir süreliğine mahrum bırakılmış ve daha sonra tekrar fazlasıyla geri verilmiştir. Kendisine saltanat ve peygamberlik verilen Hz. Süleyman rüzgâr, ins ve cinnin emrine verilmesi gibi birçok imkân ve nimete mazhar olmuştur. Ziya Paşa bir beytinde şöyle der: Hem hevâ üzre seyr eder taht-ı Süleyman dediler Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde (Rüzgâra emretmesiyle hareket eden Hazreti Süleyman’ın da tahtının yerinde şimdi yeller esmektedir. Bu dünyada ele gireceklerle gaflete düşmeyesin ey kişi!) Ama o da ölümlü dünyadan göç etmiştir: Hulûsi Efendi Hazretleri şöyle buyurur: Başdan başa teşhir ediversen de cihânı Ellere kalır mülk-i Süleymân’a bakınca (Bütün dünyayı baştanbaşa mamur etsen, ona hükmetsen de bakarsın ki bir gün ölüm seni bulmuş ve o mal-mülk ellere kalmıştır. Mülk-i Süleyman’da olduğu gibi.) İkincisi Kanuni Sultan Süleyman’dır: Hünernâme’ye göre adını Kur’an’dan açılan sayfada geçen Hz. Süleyman’dan almıştır. Bugün isminden çok Kanûnî unvanıyla tanınır. Çağdaşı Batılı yazarlar onu “Muhteşem” veya “Büyük Türk” lakaplarıyla anmışlardır. Muhibbî mahlasıyla şiir yazan Sultan Süleyman da şöyle demiştir: Mülk-i dünyâ kimseye kalmaz sonu berbâd olur Ey Muhibbî şöyle farzet kim Süleymân olmuşum (Dünya mülkü hiç kimseye kalmaz. Muhakkak yok olup gider. -Batılıların deyişiyle- Muhteşem Süleyman da olsan (ki olmuş bulunuyorsun) dünya mülkü kalıcı değil ve berbat olmaya mahkûm; bunun idrakinde ol ey Süleyman). Üçüncüsü ise Sultan İkinci Süleyman’dır: Kösem Sultan ile küçük vâlide Hatice Turhan Sultan arasındaki nüfuz mücadelesi sırasında adının taht için geçmesi üzerine kardeşleriyle birlikte sarayın Şimşirlik denilen özel bölümüne kapatılmış ve kontrol altında tutulmuştur. 1683 Viyana Kuşatması ve ardından gelen bozgunla uğranılan büyük toprak kayıplarının yol açtığı memnuniyetsizlik yüzünden ordunun, ulemâ ve devlet ricâlinin isteğiyle IV. Mehmed’in yerine tahta çıkarılması kararlaştırılmıştır. Yaklaşık kırk yıl Şimşirlik’te tutulan Şehzade Süleyman’ın öldürüleceğini düşünerek, “İzâlemiz emrolunduysa söyle, iki rek‘at namaz kılayım. Kırk yıldır her gün ölmektense bir gün evvel ölmek yeğdir” sözlerini söylediği ve yerinden ayrılmak istemediği ifade edilmektedir. Dört yıllık saltanatın ardından, hastalığı sebebiyle 1691 yılında, 49 yaşında dünyadan göçmüştür. Divân-ı Hulûsî-i Dârendevî’deki şu beyit kulağımıza küpe olsun: Bir gönül yapmayı kılsan teemmül Mülk-i Süleymân’ı değerdi mutlak Being Suleiman: Being Tested Suleiman means “peace, peaceable, perfect”. In this text, we will mention 3 people named Suleiman. All had tests in this mortal life. The first one is Suleiman the Prophet, who, while conducting the duty given to him by Allah as being a prophet, was deprived of some blessings he already had had for a while, yet given more in return as a result of his godliness. Hulusi Ephendi also mentioned the name of Suleiman the Prophet in his verses meaning nothing stays with you in this mortal life and everything you have stays in the world when you pass away.The second person named Suleiman is Suleiman the Magnificent, the Ottoman Sultan lived between 1494- 1566. He named after Suleiman the Prophet. The last one is Suleiman II, the other Ottoman Suleiman, ruled between 1687- 1691 after Mehmed IV, until his death at the age of 49 because of an illness.
Bekir AYDOĞAN
YazarFatih Sultan Mehmed Han, İstanbul’u fethettikten sonra ilk olarak Ayasofya Kilisesi’ni camiye çevirmiş ve onun ebediyen Ayasofya Camii olarak kullanılmasını hususunda vakıf tahsisi ile vasiyette bulun...
Yazar: Bekir AYDOĞAN
“İnsanın hayatı bir süreç... Nasıl ki doğduktan sonra birden yürümeye başlayamıyorsak, hayata atılmamızın da aynı şekilde işleyen bir süreci olacak. Yokluk bir son değil, azmin başlangıç noktasıdır.” ...
Yazar: Erol AFŞİN
Her şeyin bir usûl ve âdâbı olduğu gibi duânın da bir âdâbı ve usûlü vardır. Âyet ve hadislerde belirtilen duânın bu usûl ve âdâbına uyulduğunda şüphesiz onun kabul olma ihtimali de artacaktır. Bu anl...
Yazar: Mustafa KARABACAK
Tasavvuf çevrelerinde gönülleri olgunlaştıran sohbet ortamlarında okunan maneviyatla beslenmiş şiirlerin, insan ruhuna etkisi fevkalâdedir. Kur’an ve sünnetten beslenen şiir vadisinin tesiriyle gönüll...
Yazar: Bekir AYDOĞAN