SONU ZAFER OLAN MİHNET: SABIR
Sabır; başa gelen sıkıntıları soğukkanlılıkla karşılamak ve her türlü zorluğun üstesinden gelmek için çaba harcamaktır. Sabır, bir musibet karşısında çaresizce beklemek değildir. Sabır; hayırlı bir işi tamamlama hususunda sebat etmek (itaatte sabır), bir kötülükten sakınma hususunda sabır (ma’siyete sabır) ve başa gelen musibete sabır olmak üzere üç kısma ayrılır. Başa gelen belâ ve musibetler, Allah’tan bir uyarı olabileceği gibi, bir imtihan da olabilir. Berceste bir beyitte şöyle deniliyor: Kula belâ gelmez, Hak yazmadıkça / Hak belâ yazmaz kul azmadıkça Bu beyit, ilk okuyuşta kulağa hoş gelse de izaha muhtaçtır. Şöyle ki beytin ilk mısraına söyleyecek sözümüz olamaz. Zira Allah yazmadıkça hiçbir şey olmaz. Fakat ikinci mısrada, bütün belâların kulun azması sebebiyle geldiği ifade ediliyor. Oysa bu tespit her halükârda doğru değildir. Eyüp (a.s.)’ın yaşadıklarını düşündüğümüzde bu durum daha iyi anlaşılır. Eyüp (a.s.)’ın Babil’de (günümüzde Suriye’nin olduğu yerde) geniş arazileri varmış. Bir düşman istilasında tamamını kaybetmiş. Çok sayıda kız ve erkek evladı varmış. Çoğu vefat etmiş. Sonra ıstıraplı bir cilt hastalığına yakalanmış. O kadar ki, bedeninden iltihaplar akarmış. Bütün bunlara rağmen Eyüp (a.s.), sadece şöyle dua etmiştir: “Ya Rabbi, bu dert başıma geldi. Sen merhametlilerin en merhametlisisin.”[1] Eyüp (a.s.), daha sonra Allah’ın lütfu ile şifa bulmuştur. Sevgili Peygamberimiz de ömrü boyunca birçok sıkıntı çekmiş, yedi evladından altısının vefatına şahit olmuştur. Dolayısıyla başa gelen sıkıntıları sadece kulun hatalarına ve azgınlığına bağlamak doğru değildir. Hayatın her aşaması baştan sonra ilahi bir imtihandır. Allah, “Hanginizin daha güzel amel işleyeceğini ortaya çıkarma hususunda sizi denemek için ölümü ve hayatı yaratan O’dur.”[2] buyurmuştur. Türkçede büyük kargaşa, kaos anlamlarına gelen fitne kelimesi de musibet anlamına gelen belâ kelimesi de Kur’an’da daha çok imtihan anlamlarında kullanılmaktadır. Bütün bu ilâhî imtihanları, hadis-i şerifte de ifade edildiği gibi, sabredenler kazanmaktadır. Peygamberimiz, “Sabreden, zafere ulaşır.” buyurmuştur. Sabır ve ihlas ile eda edilen ibadetler, üzerimize Allah’ın yardımının ve rahmetinin gelmesine de vesile olur. Yüce Rabb’imiz mü’minlere hitaben; “Ey iman edenler! Allah’tan sabır ve namaz ile yardım isteyin, Allah sabredenlerle beraberdir.”[3] buyurmuştur. Bir başka ayetinde de, insanın başına gelebilecek bazı musibetler zikredildikten sonra “Sabredenleri müjdele.”[4] denilmektedir. Sabrın mükâfatı bazen hemen, bazen bir süre sonra verilir. Bazı mükâfatlar ise ahirette verilir. Allah, erteler fakat asla ihmal etmez. Cennet, mü’minler için paha biçilmez en büyük ödüldür. Rabb’imiz, bizleri cenneti ile ödüllendirsin. [1] 21/Enbiya, 83. [2] 67/Mülk, 2. [3] 2/Bakara, 153. [4] 2/Bakara, 155.
Emine Büşra YÜKSEL
YazarBugün bilim ve teknolojideki olağanüstü gelişmelerle dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan bir olay, anında evlerimize misafir olup gündemimizi değiştirebiliyor. Teknolojideki bu baş döndürücü ilerlem...
Yazar: Asuman DÜZGÜN
Sultan Abdülmecid’in zevcesi, Sultan V. Murad’ın validesidir. Çerkez asıllı olduğu ve Gürcistan’ın Abhazya sınırlarına yakın olan Poti sahil şehrinde 12 Aralık 1820’de dünyaya geldiği rivayet edilmekt...
Yazar: Zühal ÇOLAK
Hoşgörü, ailede ve içinde yaşadığımız sosyal çevrede hayatın akışı içinde cereyan eden fakat pek de tasvip etmediğimiz ifade ve olayları olgunlukla karşılamak ve en uygun tepkiyi vermektir. Hoşgörü, k...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Medeniyet; bir milletin ya da milletlerin, kendi bilgi ve kültürleri yanında diğer milletlerin bilgi ve kültürlerinden de istifade ederek, bilgi ve düşüncede, hayatın her alanında, sanat, edebiyat, za...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL