SOMUNCU BABA'NIN ÜRETTİĞİ EKMEK İNSANI ACIKTIRIR MI DOYURUR MU?
İnsanoğlu değirmen teknolojisinin ilerlemesiyle buğdayın Ekmekçilik Kalitesini düşüren Alevron ve Ruşeym kısımlarını ayırarak ilk defa 1857 yılında beyaz ekmeği üretmeyi başarmıştır. Beyaz ekmek tüketildikçe tüketen insanların hızla kilo aldıkları ve kolon kanserine yakalandıkları Avrupa Ülkelerince tespit edilmiş ve değirmen teknolojisinin ilerlemisiyle elde edilen buğdayın dış kepekleri ile tohum kısmını ayırmadan tekrar ekmek üretmeye başlamışlardır.
İnsanoğlu değirmen teknolojisinin ilerlemesiyle buğdayın Ekmekçilik Kalitesini düşüren Alevron ve Ruşeym kısımlarını ayırarak ilk defa 1857 yılında beyaz ekmeği üretmeyi başarmıştır. Beyaz ekmek tüketildikçe tüketen insanların hızla kilo aldıkları ve kolon kanserine yakalandıkları Avrupa Ülkelerince tespit edilmiş ve değirmen teknolojisinin ilerlemisiyle elde edilen buğdayın dış kepekleri ile tohum kısmını ayırmadan tekrar ekmek üretmeye başlamışlardır.
Buğday genel olarak kısaca üç kısma ayrılır. Bunlar:
1- Alevron Kısmı:Ekmekçilik kalitesi düşük
2- Ruşeym:Ekmekçilik kalitesi düşük
3- Endosperm:Ekmekçilik kalitesi mükemmel
Buğdayın içinde yer alan ve vücudu özellikle kolon kanserinden koruyan Antioksidan maddeleri buğdayın dış kepeği ile tohum kısmında toplanmıştır. Sağlık açısından zengin olan bu kısımların besleyici değerleri çok yüksek olmasına rağmen ekmekçilik kaliteleri çok düşüktür. Bu sebeple buğdayın tamamının öğütülerek un haline getirilmesi sonucunda yapılan ekmekler maalesef fazla yumuşak olmamakta¸ çabuk bayatlamaktadır. İnsanoğlu bu kısımları ayırarak daha yumuşak ağızda çabuk eriyen daha geç bayatlayan bir ekmek üretmeye çalışmışlar ancak başta kolon kanseri olmak üzere şeker hastalığı ve şişmanlığa davetiye çıkarmışlardır.
Buğdayın dış kabuğu ve tohum kısmıyla yapılan ekmeğin sırf yumuşak olması¸ geç bayatlaması uğruna insanoğlunda yapmış olduğu sakıncaları anlatan bilim adamlarının bu konuda söylediklerine bir bakalım;
Doç. Dr. Sefa Saygılı Dr. Ali Ekmen ve Dr. Özer Odabaşı Sağlıklı Beslenme isimli kitaplarında "Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde¸ bizim yediğimiz beyaz ekmek ve pirinçle beslenen kobayların mahzun¸ yorgun¸ hastalıklı¸ çoğu kez de kanserli oldukları görülmüştür. Bu kobaylar vakit geçmeden kepekli buğday ve kepekli pirinçle beslendiğinde ise olumsuz belirtilerin kaybolduğu anlaşılmıştır." Yine aynı kitapta "Buğdayı kepeğinden ayırmak¸ vücudumuzu birçok elemandan ve akciğerin koruyucusu Silisyumdan mahrum etmek anlamına gelir. Taze öğütülmüş tam buğday ununda¸ beyaz una oranla on kat fazla madensel tuz ve yedi kat fazla vitamin bulunmaktadır."diyor.
Dr. Bircher Benner "İster un halinde¸ ister ekmek halinde yenilsin¸bir ulusun sağlığı ve zindeliği¸kepeği ve tohumu alınmamış tahıla dayanır."diyerek¸bizim ekmek tüketimimizdeki hatayı aslında tamamen ortaya koymuştur.
Wagener "Ekmek Tüketiminin Uluslararası Gelişimi"adlı kitapta "Tohumu ve kepeği alınmamış undan yapılan ekmek gerektiği kadar yenseydi uygarlığın yol açtığı birçok hastalık önlenebilirdi." diyor.
Ekmek¸ una su¸ maya ve gerek duyulursa ekmek katkı maddesi de katılarak hazırlanan bir gıda maddesi olup; yapılan araştırmalara göre yurdumuzda tüketimi kişi başına günlük 500 g civarındadır. Günlük kalori ihtiyacımızın ortalama D'ünü ve protein ihtiyacımızın da ortalama P'sini ekmek ile karşılamaktayız.
Bugün un yapımında en iyi teknolojileri kullanarak buğdayda ortalama %1.55 olan kül miktarını %0.40'a kadar düşürebilmekte ve unu beyaz bir hale getirebilmekteyiz. Kalan kısmını da hayvan beslemede kullanmaktayız. Böyle bir unun tamamına yakını nişastadır. Bir şeker olan nişasta amilaz enzimiyle parçalanarak hızla kana geçer ve kan şekerini yükseltir. Buna karşılık pankreas insülin salgılar ve kan şekerini düşürür¸hemen acıkırız. Bu olaya hipoglisemi denir. Kısacası beyaz ekmek yedikçe birden doyarız ¸birden acıkırız ve yine yiyerek kilo alırız.
Buğdayda antioksidan maddeler de bulunmaktadır. Antioksidan maddeler serbest radikalleri etkisiz hale getirerek başta kanser olmak üzere birçok rahatsızlığın oluşmasına engel olur. Buğdaydan kepeğin ayrılması ile bu antioksidan maddelerde de bir azalma meydana gelir.
Oysaki buğdayı una işlerken buğdayda bulunan posa¸ kül (mineral maddeler) uzaklaştırılmazsa ne olur?
Böyle bir undan yapılan ekmek esmer¸ yani hammaddesi olan buğdayın rengine¸ aslına yakın olur. Esmer olan ekmek insan sağlığı için pek çok yarar sağlar. Ekmeğe geçen lifli maddeler sindirim sırasında şekerin ve yağın birden hızla kana geçişini engeller. Kan şekeri hemen yükselmez¸ belli bir seviyede kalır¸ bu durumda insülin salgılanıp kan şekeri düşmeyeceğinden acıkma olmaz. Yani esmer ekmek insanı tok tutar¸ şişmanlamayı önler. Ayrıca Antioksidan maddelerde ekmek içinde kalarak sindirim sonucunda oluşan serbest radikallerin bağlanmasını ve vücuda zarar vermesini engeller.
Buğdayın Una Kompozisyonundaki Değişmeler
Besin Ögesi |
Buğday |
p Eks.Un |
Hayvan beslenmesine giden kepek |
Kül (%) |
1.55 |
0.40 |
1.150 |
Selüloz(%) |
2.17 |
İz |
İz |
Protein(%) |
13.90 |
12.90 |
1.00 |
Yağ(%) |
2.52 |
1.17 |
1.350 |
Nişasta(%) |
63.70 |
70.90 |
- |
Tamin(mg/g) |
3.73 |
0.70 |
3.030 |
Riboflavin(mg/g) |
1.70 |
0.70 |
1.00 |
Niasin(mg/g) |
55.60 |
8.50 |
47.10 |
Fe(mg/g) |
3.08 |
1.42 |
1.660 |
Na(mg/g) |
3.20 |
2.20 |
1.00 |
K(mg/g) |
316.00 |
83.00 |
233.00 |
Ca(mg/g) |
27.90 |
12.90 |
15.00 |
Mg(mg/g) |
143.00 |
27.20 |
115.8 |
Cu(mg/g) |
o.61 |
0.18 |
0.43 |
Zn |
3.77 |
1.17 |
2.6 |
Toplam P(mg/g) |
350.00 |
98.00 |
252.0 |
Fitat P(mg/g) |
345.00 |
30.4 |
314.6 |
Cl(mg/g) |
39.00 |
48.4 |
- |
Yukarıdaki tabloda buğday içinde var olan besin maddelerinin una işlenmesi ile azalmasını görmekteyiz. Aradaki fark kepek olarak hayvan beslenmesine ayrılmaktadır.
Beyaz ekmekle beslenen insanlar¸ hemen hiperglisemi (Tokluk) ve ardından hipoglisemi (Açlık) yaşadıklarından sürekli vücutları yemek yeme isteğiyle doludur. Bu durum zamanla tıpta insülin direnci denen duruma sebebiyet verir. Önlem alınmazsa ve diğer etmenlerinde tetiklemesiyle artık vücut insülin salgılayamaz duruma gelir ve insanda şeker hastalığı oluşur. Tam randımanlı unlardan yapılan ekmeklerin tüketilmesiyle bu kısır döngü kırılır.
Zayıflama rejimlerinde¸ maalesef buğdayın içindeki doğal miktardan daha fazla kepek katılarak yapılan ekmekler tavsiye edilmektedir. Kepek ekmeği ile tam buğday ekmeği birbirinden tamamen farklıdır.
Kepek ekmekleri beyaz un ile buğdayın ikinci kepeğinin daha fazla katılması neticesinde elde edilir. Kepek ekmeklerini bu sebeple tam buğday ekmeğiyle karıştırmamak lazımdır.
Kepek ekmeğinde 0 oranında kepek varken tam buğday ekmeğinde bu oran doğal hali ile ortalama civarındadır. Beslenme uzmanları besin maddeleriyle mutlaka sindirilemeyen kısmın alınması gerektiğini alınan liflerin gün içinde 30 gramı geçmesi halinde anemi kansızlık görülebileceğini vurgulamaktadır. Beyaz un ve ince kepek katılarak yapılan kepekli ekmek hele bir de zayıflatıyor düşüncesiyle dilim sınırlaması olmazsa çok miktarda lif alınması kaçınılmaz olacaktır.
Lifli maddelerin yani kepeğin ayrıştırılmasıyla çiğneme kapasitesi de azalmaktadır. Bilindiği üzere doygunluk hissi beyne 20 dakika içinde ulaşmaktadır. Beyaz ekmek yiyen insanlar ekmeği çok çiğnemeye fırsat kalmadan ağızlarında erimekte ve gerekli kaloriyi almalarına rağmen beyne daha doyma hissi gitmediğinden insanlar yeteri kadar ekmekten kalori almalarına rağmen bir türlü doymamaktadırlar. Kısaca doymak nedir bilmemektedirler. Oysaki tam randımanlı undan yapılan ekmeleri çok çiğnemeden yutmak mümkün olamamaktadır. Besinleri çok çiğnediğimizde leptin hormonu tam görev yaparak gıda alımı azaldığından şişmanlama olmamaktadır. Görüldüğü üzere neresinden bakarsak bakalım Şeyh Hamidi Veli Hazretlerinin ekmekle somunla ilgilenmesi asla bir tesadüf değildir. Hatta “müminler¸ somunlar” demesi asla tesadüfî değildir.
Beyaz ekmek ilk defa dünyada 1857 yılında üretilmeye başlanmıştır. Somuncu Baba ise bu tarihten önce yaşadığı ve yaşadığı bölgede buğdayın kepeğini ayıracak bir teknoloji olmadığı için kesinlikle söyleyebilirim ki tam randımanlı undan yapılan somunları üretip satmıştır. Bu kadar derin bir ilme sahip Somuncu Baba’nın ekmek gibi bir konuda hizmet vermiş olmasını bu yıllara ışık tutan bir hareket olarak görüyorum.
Artık Somuncu Baba’nın ürettiği ekmeklere dönüş başladı. Özellikle kolon kanseri¸ şişmanlık (obezite) den kurtulmak¸ daha doğrusu bu hastalıklara yakalanmak istemiyorsak Somuncu Baba’nın ekmeği olan tam randımanlı undan yapılan ekmekleri tüketmeye özen gösterelim.
Teknoloji geliştikçe her zaman hemen hemen herkes geçmişte insanların farkında olmadan çok iyi beslendiğini düşünmektedir. Bizim atalarımız da ekmeğin önemini o kadar iyi anlamışlar ki bir gün gelir de torunlarımız unuturlar diye ekmeğin bu önemini atasözlerimize taşımışlardır. Bunlar:
"Ekmek aslanın ağzında."
"Ekmeği taştan çıkarmak."
"Ekmeğiyle oynamak."
"Ekmek kavgası."
"Ekmek parası."
"Ekmek kapısı."
"Ekmek çarpsın."
Kısacası ekmek ülkemiz insanı için çok önemlidir. Ancak bu denli çok tükettiğimiz¸ atasözlerimizde direkt hayatın yerine işlediğimiz ekmeği bilinçli tüketmiyoruz. Ekmeğin besleyici değerine değil¸ görünümüne önem veriyoruz. Halkımız iyi ekmek olarak beyaz ekmeği algılıyor.
Sonuç olarak kepekli ekmekle tam randımanlı undan yapılan Somuncu Baba ekmeği birbirinden çok farklıdır.Somuncu Baba ekmeği zamanında insanları çok besledi çok doyurdu.Bu ekmek sayesinde insanlar glisemik endeksi yüksek besinleri de dengeleyerek tükettiler.
Yazımın başlığındaki sorumun cevabı; Somuncu Baba ekmeği insanları kesinlikle çok tok tutar .
Esmer ekmek¸ sadece kilo aldığımız zamanlarda zayıflamak için kullanacağımız bir besin maddesi değil¸ aynı zamanda¸ hayat boyu hastalıklara yakalanmamamız için hayat boyu tüketeceğimiz bir besin maddesidir. Kısaca hayattır.
Adil AYDIN
YazarSultan I. Ahmed, 18 Nisan 1590 günü Manisa’da doğdu. Babası Sultan III. Mehmed, annesi Handan Sultan’dır. Çok mükemmel bir tahsil gördü. Arapça ve Farsçayı mükemmel derecede konuşurdu. Ok atmak, kılıç...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE
Proteinler çok genel anlamda hayvansal ve bitkisel proteinler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.Proteinler çok genel anlamda hayvansal ve bitkisel proteinler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. İnsan vücu...
Yazar: Adil AYDIN
Müjdeler olsun Ramazan geldi… On bir ayın sultanı mübarek ay, bütün ihtişamıyla boy gösteriyor… Coşkuyla feyizli bir şekilde idrak ediyoruz. O Ramazan ki¸ sahurlarıyla¸ oruçlarıyla¸ mukabele ve vaazla...
Yazar: Adil AYDIN
Şu günlerde başka şehirlerde gurbette yaşayan hemşerilerimiz yaz tatillerini geçirmek üzere memleketlerine gitme planları yapmakta; tatillerini geçirdikleri süre içerisinde köylerinde üretilen birçok ...
Yazar: Adil AYDIN