SOMUNCU BABA’DAN (K.S.) BİR DEMET HADİS VE YORUMU
Kırk hadis risâlesi oluşturma geleneği İslâm âlimleri tarafından Hz. Peygamber (s.a.v.)’in bu konudaki müjdesine mazhar olmak için yapılagelmiştir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ümmetimden kim kırk hadis ezberlerse, kıyamet gününde fakîh olarak haşrolur.”; “Ümmetimden kim sünnetle ilgili kırk hadis ezberlerse, ben kıyamet günü onun şefaatçisi ve şahidi olurum.”1
İşte Somuncu Baba da bu müjdeye nail olmak için bazı sâlih kimselerin ve dostlarının da tavsiyesiyle bu kırk hadisi oluşturmuş ve “hisse” başlığı altında her birini kısaca açıklamıştır. Biz onun bu eserinden bir demet sunmaya çalışacağız:
-
Hadis: “Ümmetim fesâda düştüğü zaman sünnetime sarılana, yüz şehit sevabı vardır.”2
Yorum:
“Hz. Peygamber (s.a.v.), ümmetinden tavsiyelerine uyanlara, âhir zamanda fitneler ortaya çıktığı zaman, bütün işlerinde sünnetlerine sarılmak suretiyle nefs-i emmâre ile mücadele etmelerini tavsiye etmektedir. Düşmanların en büyüğü ile savaşıp şehit olan kimse ise Allah katında sevap açısından en büyük şehittir.”
-
Hadis: “Allah, kendi rahmet gölgesinden başka bir gölgenin bulunmadığı kıyâmet gününde şu yedi kişiyi rahmet gölgesi altına alır:
1- Adaletten ayrılmayan idareci.
2- Allah’a ibadetle yetişen bir genç.
3- Kalbi mescidlere bağlı kişi.
4- Allah rızâsını kazanmak için birbirlerini seven, onun için bir yere gelen; onun için birbirinden ayrılan iki kimse.
5- Yalnız başına iken Allah’ı anıp gözleri yaşaran insan.
6- Kendisini mevkii sahibi, güzel bir kadın (fenâlığa) davet ettiğinde, ‘Ben âlemlerin Rabb’i Allah’tan korkarım.’ diyen kişi.
7- Sağ elinin verdiğini, sol eli bilmeyecek derecede gizli sadaka veren kimse.”
3
Yorum:
“Hz. Peygamber (s.a.v.), Allah’ın rahmeti ile gölgelenmenin bu guruplara mahsus olduğuna işaret etmiştir. Çünkü bu kişiler Allah’ın lütfunun ve rahmetinin göründüğü yerlerdir. İdaresi altında bulunanları adalet gölgesiyle gölgelendiren, bütün ömrü boyunca Allah’a ibadet himayesinde nefsini koruyan, kalbini Allah’ın evine (mescidlere) bağlayan, rûhunu Allah’ın sevgisi koruluğunda koruyan, Allah zikriyle gönlünü örten, Hafâ Makamı’ında Allah’ın cemâli dışında bir güzelliğe meyletmekten kaçınan, Ahfâ Makamı’nda kendisini Hakîkî Varlık yoluna tasadduk eden kimseyi Allah rahmetinin gölgesinde gölgelendirir.”
-
Hadis: “(Allâhu Teâlâ) ‘Namazı kulumla aramda ikiye taksim ettim. Yarısı bana, yarısı da kulumadır. Kuluma dilediği verilecektir.’ (buyurmuştur). Bir kul namazda, ‘Bütün hamd ve senâ âlemlerin Rabb’i olan Allah’a mahsustur.’ dediği zaman, Allâhu Teâlâ, ‘Kulum bana hamd etti.’ buyurur. Kul ‘O, rahman ve rahîmdir.’ dediğinde, ‘Kulum bana sena etti.’ buyurur. Kul ‘Hesap ve ceza gününün hâkimidir.’ dediğinde, Allâhu Teâlâ ‘Kulum beni ta’zim etti.’ buyurur. Kul, ‘Biz yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz.’ deyince, ‘Bu iş benimle kulum arasındadır (ibadet bana, yardım da kuluma aittir, kulumun istediği verilecektir).’ buyurur. ‘Bizi dosdoğru yola ilet, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanların ve sapıklarınkine değil.’ dediğinde de, ‘Bu dilek kula aittir. Ona istediği verilecektir.’, buyurur.”4
Yorum:
“İnsan, kulluk makamında ciddiyetle durur ve ihlâstan üzerine düşen görevi her hâlükârda Allah’a hamdederek yerine getirir, Allâhu Teâlâ’nın kendi zâtını övdüğü gibi O’na hulûs-ı kalple senâda bulunur; hamd, senâ ve övmenin içinde gark olarak Allah’ı yüceltir ve de tüm bunların hepsinde Allah’tan yardım dilerse, bu onu orta yol olan Ehadiyet’e götürür. Ki, ruhlar ve bedenler için başlangıç amelleri ile sülûkun sonu bu yoldan geçmektedir. Ve yine bu yolla, (ayette) her şeyin rabbi olan Allah’tan (bizi) hazır et tarzında dua edilen, gadab ve kahrın karışmasından uzak saf ve mutlak rıza makamı elde edilir.”
-
Hadis: “Bir kimse bana bir salât-ı şerîfe getirirse, Cenab-ı Allah ona on kere rahmet eder, on günahı düşürülür ve on da derece verilir.”5
Yorum:
“Hadiste Yüce Ehadiyet’ten ilahî feyzin Rûh-i Muhammedî vasıtasıyla ulaşacağına işaret vardır. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) ezelî ve ebedî olarak Kutbu’l-aktâb’dır. Bu durumda tâlibe/müride gerekli olan Yüce Efendi’siyle münasebeti ona salât etmek ve sünnetlerine yapışmak suretiyle sağlamaktır. Salât ile ona yaklaşan kimseye, Hz. Peygamber (s.a.v.)’e tabi olması nedeniyle on rahmet gelir. Ayrıca kendisiyle Hak arasındaki on perde kaldırılır, Allah’a yakınlaşma derecelerinden on derece yükselir.”
-
Hadis: “Zikreden kimse ile zikretmeyen kişi, diri ile ölü gibidir.”6
Yorum:
“Hadiste, Hayy ve Kayyûm olan Allah’ın zâtı ile hakiki var oluşun; maneviyat yolcusu olan sâlikin zâtı, sıfatı ve fiilleriyle O’nda fenâ olmasıyla gerçekleşeceğine işaret vardır. Her kim bütün söz, fiil, hal, zat ve sıfatlarından soyutlanarak Allah›ın zikrinde fenâ (yok) olursa, Allâhu Teâlâ, kaldırabileceği miktardaki fiil, sıfat ve zâtının tecellîleriyle onu ihyâ eder.”
-
Hadis: “Rabb’in kula en yakın olduğu vakit, gecenin son kısmındadır. O saatte Allah’ı zikredenlerden olmaya gücün yeterse, öyle ol.”7
Yorum:
“Allâhu Teâlâ’ya tam anlamıyla yakın olmak, tüm bedenî meşgûliyetlerden halvette olunduğu zaman gerçekleşir. Bunun zamanı da gecenin son kısmıdır. Çünkü kul bu vakitte yaşamaya yönelik bütün dünyevî bağlardan kurtulur. Böylesi bir zamanda tenhâ bir yerde Allah’a yakaran kul, yaratana son derece yakın olur ve aradaki zaman ve mekâna dair bütün maddî boyutlar kalkar ve Rabb’iyle birlikte olur.”
-
Hadis: “Kim Allah’a kavuşmayı arzularsa, Allah da ona kavuşmayı arzular. Kim de Allah’a kavuşmaktan hoşlanmazsa, Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz.”8
Yorum:
“Hz. Peygamber (s.a.v.) ölüm gelmeden önce ona hazırlanmaya teşvîk etmişlerdir. Çünkü Allah sevgisi (muhabbetullah) Yaratan’a kavuşma arzusu doğurur. Arzu ise Allah’a ulaştıran amelleri yapma şevki verir. Müslümanlar ibadetlere olan düşkünlükleriyle bu hali sergilerler. Kalben ve rûhen Rabb’e yakın olarak buna iştiyak duyarlar.”
-
Hadis: “Hiçbiriniz, Allah’tan lütuf beklentisi içinde olmaksızın ölmesin.”9
Yorum:
“Hadiste, Allâhu Teâlâ’nın,
‘Allah sana nasıl ihsan ettiyse, sen de öyle iyilik et.’10 kavlinde işaret edilen ihsana işaret vardır. Allâhu Teâlâ’nın kula ihsanı, kulun ibadetleriyle O’na olan ihsânından öncedir. Allah’ın kendisine nasip etmesi suretiyle ihsanda bulunduğu kimse Allah’a itâat etmek için çabalar. Bu nedenle tâlibin, iman makamında ihsan makamını elde etmek için çalışması gerekir. Çünkü ameli iyi olanın zannı da güzel olur. İyi amel ise güzel başarıyla gerçekleşir.”
-
Hadis: “Meşrû idarecinin emrinden çıkıp cemâatten ayrılan kimse, câhiliye ölümü ile ölür.”11
Yorum:
“Sultan çoban, şeytan da kurttur. Velâyet sultanına itâattan uzaklaşan insanı şeytan azgınlığa düşürerek helâk eder. Şerîat sultanına itâattan çıkan insanı da şeytan isyana sürükler. Tarikat sultanına itâattan çıkan kimseye gelince, şeytan onun yolunu şaşırtır ve Allah›tan yardım alamayacağı vadilerde dolaştırır. «
-
Hadis: “Vallahi iman etmiş olmaz. Vallahi iman etmiş olmaz. Vallahi iman etmiş olmaz.’ ‘Kimdir o yâ Rasûlallah!’ diye sorulunca ‘Komşusunun zararından emin olmadığı kimse.’ cevabını verdiler.”12
Yorum:
“Komşuna komşu olursan, komşun da komşusu olmayana komşu olur. Kim Erhamurrâhimîn’in komşuluğunda azmedip durursa, Allah onunla kullarına rahmet eder ve onu mahlûkatına yönelik rahmet gölgelerinden bir gölge yapar. Etrafındakiler ondan etkilenerek güzel insan olurlar”.
-
Hadis: “Ruhlar sıralanmış asker toplulukları gibidirler. Ruhlar âleminde tanışıp anlaşanlar (dünyada) anlaşırlar. Buna karşılık, ruhlar âleminde anlaşamayanlar (dünyada) da birbirleri ile anlaşamazlar.”13
Yorum:
“Âlimlerle birlikte otur, hikmet sahiplerinin içine gir, ebrâr ve etkıyâ ile ol, sâlih insanlardan ayrılma. Câhiller, sefihler, fâcirler, şakîler ile arkadaşlık yapmaktan kaçın. Çünkü dünyadaki ülfet, bakâ âleminde ruhlar arasındaki tanışıklığın eseri olup kişi sevdiğiyle beraberdir.”
-
Hadis: “Allâhu Teâlâ refîktir (kullarına kolaylık diler, güçlerini aşan şeyleri yüklemez). Kullarının da yumuşaklıkla muâmele etmelerini sever. Yumuşak huylulukla yapılan işlere verdiği muvaffakiyeti bunun dışındakilere vermez.”14
Yorum:
“Kardeşlere karşı sertlik yerine yumuşaklığı tercih etmek, Rahman’ın kula olan lütuf tecellîsinin kahır tecellîsinin önüne geçmiş olmasının sonuçlarındandır. Merhamet meydanında yarış ki, rahmeti gadabını geçen Allah da sana rahmetiyle ve lütfuyla muâmelede bulunsun.”
Dipnot
*Prof. Dr. Abdullah KAHRAMAN
1. İsmail b. Muhammed el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, Beyrut 1352, II/246.
2. el-Munzirî, et-Terğîb ve’t-Terhîb, I/80; et-Taberânî, Evsat, VI/197.
3. Muvatta’, Şi›r, 5; Buhârî, Ezân, 36; Tirmizî, Zuhd, 53.
4. Muslim, Salât, 11.
5. Nesâî, Sehv, 56.
6. Buhârî, Deavât, 66.
7. Tirmizî, Deavât, 118.
8. Buharî, Rikâk, 41.
9. Muslim, Cenne, 19.
10. 28/Kasas, 77.
11. Muslim, İmâret, 30.
12. Buhârî, Edeb, 29.
13. Muslim, Birr ve’s-Sıla, 49.
14. Muslim, Birr ve’s-Sıla, 23.