SOMUNCU BABA VE NESEB-İ ÂLİSİ
"Birincisi; Somuncu Baba'nın neseb şeceresi tamamen ve inkıta'sız ortaya çıkmış idi.
İkincisi; Somuncu Baba ve torunlarının seyyid oldukları gün gibi aşikâr hale gelmişti.
Üçüncüsü; Somuncu Baba'nın Haseb Şeceresi denilen Tarikat Silsilesi de bütün
ayrıntılarıyla gözler önündeydi."
Evvela Allah'a hamd ve Resülüne salât ve selamdan sonra şunu belirtmeliyim ki¸ Somuncu Baba ve Neseb-i âlisi adlı eser¸ birinci derecede rahmetli Ahmed Aydın Bolak Beyefendi'nin eseridir. İkinci derecede tevazu'u ile ahlakı ile ve her türlü desteği ile¸ ilme âşık olan Somuncu Baba'nın her yönü ile torunu olmaya layık bulunan Hamidüddin Ateş Beyefendi ile ailenin bütün vesikalarını bize teslim eden Ali Naki Ateş Bey'in eserleridir.
İkinci olarak şunu hatırlatmak istiyorum ki¸ Somuncu Baba'nın hayatını ve nesebini yazmaya Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi'nin Özel Kütüphanesinde geçirdiğimiz bir Ramazan gecesinden sonra başladık. Eser ortaya çıkınca¸ çok cihetlerden yapıcı ve yıkıcı tenkitler gelmeye başladı. Bazıları burada zikr etmeyi bile uygun görmediğim yorumlar yaptı. Elhamdülllah 1995 yılında eserin gözden geçirilmiş ikinci baskısı yapıldı ve bu baskıda bazı hatalar tashih edildi ve yapıcı tenkitler nazara alındı; nihayet yeni elde edilen bazı arşiv belgeleri kitaba işlendi. Özellikle Aksaray canibinden gelen tenkitlere cevap verildi. Bu iki baskıda da bizim söylediğimiz şuydu: Somuncu Baba¸ arşiv belgelerine göre muhtemelen Darende'de medfundur; üç oğlu vardır. Baba Yusuf Hakiki Aksaray'dadır ve Somuncuoğlu ailesi onun neslinden gelmektedir. Diğer oğlu Halil Taybi ise Darende'ye babası ile birlikte gelmiştir ve burada torunları bulunmaktadır. Hamidüddin Ateş de bunlardan birisidir. Bir diğer husus da kesin neticeye ulaşamadığımız Somuncu Baba torunlarının seyyidlik meselesi idi. Bu konuda kesin konuşamazdık; belgeler açık değildi ve asıl şecere elde yoktu.
Elimizdeki şecereden Somuncu Baba'nın üç oğlu ve bir kızı olduğunu anlıyoruz; ekberi Şeyh Halîl Taybi ve evsatı Şeyh Mehmed Saîd Taybi ve asgar Şeyh Baba Yusuf Hakiki ve Mahmude.
Bu konuda Büyük şecere'de yer alan bilgileri aynen buraya almak istiyoruz.
"Müzekkî-i Nüfûs ve Menâzil'üs-Sâ'irîn ve sâir risâle-i sûfiyyede Hazret-i Şeyh es-Seyyid Hâcı Hamid-i Veli kuddise sırruhû'l-celî hazretlerinin silsile-i nesebiyeleri bu vechile zabt ü tahrîr olunmuşdur ki ber-vech-i âtî zikr ü beyân olunur.
Müşârun-ileyh hazretlerinin pederi Şeyh Mûsâ pederi Şeyh Hasan Rûmî'nin zevcesi ismi Aden Bânû olup aziz-i müşârun-ileyh andan mütevellid olmuşdur. Ve Kayseriye peder ve dâmâdıyla berâber teşrîf ve hicret etmişdir. Ve badehû müşârun-ileyh Aksaray'a teşrîfinde orada Şeyh Mahmûd Mezdakânî silsile-i tâhirelerinden Necmiye nâm hâtûnu akd edüb orada üç aded evlad-ı züküru olub ve bir nefer sulbiyyesi Mahmûde nâm hatûnu olup mezbûre Mahmûde'yi yine Şeyh Mahmûd Mezdakânî evlâdından birine nikâh ve andan zürriyeti olmuşdur. Ve mahdûm-ı kirâmîlerinden ekberi Şeyh Halîl Taybi ve evsatı Şeyh Mehmed Saîd Taybi ve asgar Şeyh Baba Yusuf Hakiki ismiyle mevsûm badehû Şeyh Halîl Dârende'de istihlâf olup burada Kerimter Karyesinde mevkûf Şeyh Abdurrahmân Erzincânî hazretlerinin hafîdesi Dürriye Bânû'yu akd edip ondan oğlu Hacı Ahmed-i Velî ve bir nefer kerîmesi Kamer Bânû olup Şeyh Taceddîn hazretlerine akd ve ondan Şeyh Kuşak nâm veled zuhûra gelmişdir ve Şeyh Mehmed Saîd Bursa'ya nakl ile onda vefât diğer Baba Yusuf Hakiki Aksaray'da pederi ittisâlinde kalup ve anda medfûndur." (Naki Ateş Arşivi¸ Büyük Şecere.)
Son olarak¸ ancak Allah'a şükr ediyoruz ki¸ 2007 yılında Osmanlı Araştırmaları Vakfı'nın Gülhane'deki merkezinde bizi ziyaret eden Ali Naki Ateş ve beraberindeki inanılmaz sayıdaki belgeler¸ bütün bu soruların cevabını açıklıkla verdi. Evvela babası ilk kitabımı okumadan bana kızmıştı ve beni Osman Hulusi Efendi'nin reklamcısı zannetmişti. Bu zannında hatalı olduğunu kitabı okuduktan sonra anlamış¸ ancak özür dileyerek aile ile alakalı belgeleri bana vermek için vakit bulamamıştı. O Hakk'ın rahmetine yürüdü; ama oğlu Ali Naki Ateş babasının vasiyetine uyarak elindeki Somuncu Baba ile alakalı 6 metrelik Büyük Şecereyi ve bunu destekleyen bütün vesikaları bize getirdi. O gün bayram günüydü. Çünkü belgeler¸ bizim daha evvel ortaya koymaya çalıştığımız hakikatleri teyid ediyor ve özellikle de şu üç noktayı kesinlikle ortaya koyuyordu:
Birincisi; Somuncu Baba'nın neseb şeceresi tamamen ve inkıta'sız ortaya çıkmış idi. İkincisi; Somuncu Baba ve torunlarının seyyid oldukları gün gibi aşikâr hale gelmişti. Üçüncüsü; Somuncu Baba'nın Haseb Şeceresi denilen Tarikat Silsilesi de bütün ayrıntılarıyla gözler önündeydi. Bence dördüncü ve tasavvuf tarihimize ışık tutacak bir neticesi de¸ Halvetiyye (Celvetiyye) Tarikatının silsileleri hakkında bu zamana kadar bilinmeyen çok yeni bilgi ve belgelerin ortay çıkmasıydı. Bu konuyla alakalı inceleme ve yorumları tassavuf tarihçilerine bırakıyorum.
Somuncu Baba konusunda iki konuyu açıklığa kavuşturamadık:
Birincisi; Darende kolunun İbilli veya Ebilli diye bilinen kolunu mevcut ana şecerede tam olarak yerleştiremedik. Necmiye Hanımın vefat etmiş olması ve bizim bu fırsatı daha evvel değerlendiremeyişimiz maalesef bu noktayı şimdilik karanlıkta bıraktı. İkincisi; Aksaray kolunda Baba Musa ile bir önceki nesli tam bağlayamadık.
Osmanlı padişahları maneviyat büyüklerine oldukça fazla değer vermiş hatta Yıldırım Bâyezid¸ kızını Emir Sultan ile evlendirerek bunun en güzel örneğini sergilemiştir. Bu hürmet dolayısıyla XIV. yüzyılın sonlarından itibaren Ekberiyye¸ Bistamiyye ve Zeyniyye tarikatları¸ XV. yüzyılda ise Halvetîlik¸ Kadirîlik ve Mevlevîlik tarikatları geniş bir yayılma alanı bulmuşlardır. Akşemseddin'in Fatih'in manevî hocası olması ve bir nesil evvel II. Murad'ın hem Akşemsed-din'e hem de Hakîkî Yûsuf'un mürşidi olan Hacı Bayram-ı Velî'ye büyük hürmet göstermesi¸ tarikatların¸ Osmanlı'nın en üst devlet kademelerinde ne kadar etkili olduğuna kuvvetli birer delildir.
İşte bütün bu sebeplerle Kitabımı yeniden telif etmek mecburiyetinde kaldık. Elimizdeki her belgeyi yeniden değerlendirdik. Maalesef Rotterdam İslam Üniversite-sindeki idarecilik vazifesin-den dolayı 2007 yılından beri çok az vakit ayırabildik ve gecikme yaşadık. Ama bütün olumsuz şartlara rağmen bu kıymetli eseri yeniden yazmaya muvaffak olduk. Önemle ifade edelim ki¸ eski bilgileri yeni belgelerin değerini ifade etmek için aynen muhafaza ettik. Bu kıymetli çalışmayı ve yeni belgeleri¸ ilim âlemine ve tasavvuf dünyasına takdim ederken¸ Büyük Şecere'yi ve onu destekleyen belgeleri bana takdim eden ve tam olarak güvenen Ali Naki Ateş Bey'e; Osmanlı Araştırmaları Vakfı yöneticileri Mehmed Emin Şahin ve Mustafa Vanlı Bey'e; nihayet bu baskıda da desteklerini esirgemeyen değerli kardeşim Hamidüddin Ateş Beyefendiye şükranlarımı arz eder¸ dualar beklerim.
Rotterdem¸ 08 Mart 2009
Prof. Dr. Ahmed Akgündüz
Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü
Ahmet AKGÜNDÜZ
YazarSevgili çocuklar; “Bizim en vefalı dostlarımız kitaplardır.” desem abartmış olur muyum acaba? Beni bu yargıya götüren etkenlere bir göz atalım isterseniz. Hiç unutmam; orta ikinci sınıfa gidiyordum....
Yazar: Sırrı ER
Hayatın ayrılmaz bir parçası olan ölüm, tarih boyunca düşünürler, din önderleri ve âlimlerin varlığı anlama ve anlamlandırmalarını sağlayan temel kavramlardan biri olmuştur. Bu anlamda ölüm, şairleri ...
Yazar: Bilal KEMİKLİ
Ramazan ayının kalan yarısını idrak ederken, bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesi’ni ve Ramazan’ın bitimiyle de bayramı yaşayacağız inşaallah. Bu mübarek günler, hayırların tavsiye edildiği ve mü’minle...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Tonton tavşan yavrularını gezdiriyordu. Onlara ormanı tanıtmaya çalışıyordu. - Yavrularım, ağaçlara, yapraklara, otlara bakın ne güzel. Kelebekler uçuşuyor dört yanda. Pamuk: - Evet. Kır çiçe...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ