SOMUNCU BABA HAZRETLERİ'NİN NASİHATLERİ - 11: AÇ OLARAK ÖLSELER BİLE ŞÜPHELİ HİÇBİR LOKMAYI YEMESİNLER
"Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların
helâl ve temiz olanlarından yiyin
"
(2/Bakara¸ 168.) Helâl bellidir. Haram da bellidir Yüce Rabb'imiz yeryüzünde bulunan envai çeşit nimeti biz insanoğlunun emrine amade kılmış ancak bu nimetlerden nasıl istifade edileceği hususunda bazı mühim kaideler koymuştur. Nitekim Nahl Suresi 116. ayette Rabb'imiz bizlere şöyle buyurmaktadır; "Artık¸ Allah'ın size verdiği rızıktan helal ve temiz olarak yiyin. Eğer gerçekten yalnız Allah'a ibadet ediyorsanız onun nimetlerine şükredin." İnsanın kendisine lütfedilen nimetlerle münasebeti konusunda bu ayette üç hususa dikkat çekilmektedir: Helallik¸ temizlik ve şükür. Zevk ve şehvetin baş döndürücü hızla hayatımıza sunulduğu modern çağın dünyalık nimetlerinin denizinde yüzmeye koyulan insan için şükür kavramının ne anlam ifade etiği ne yazık ki meçhuldür. Aynı şekilde ruhun olanca kirliliğine aldırış etmeden dile pelesenk edilmiş temizlik ile helal kavramının da ne derece kıymet-i harbiyesi olduğu tartışmaya açık bir meseledir. Oysa helalin ne olduğu ve haramın ne mana ifade ettiği bir Müslüman için hayati önem arz eder. Bu hususta Peygamber Efendimiz'in şu hadisi asırlardan beri İslâm beldelerini aydınlatmaya devam ediyor; "Şüphesiz helâl bellidir. Haram da bellidir. Fakat bu ikisi arasında birtakım şüpheli şeyler vardır ki¸ pek çok kimse onları bilemez. Şüpheli şeylerden kaçınan bir kimse¸ dinini ve haysiyetini korumuş olur. Şüpheli şeylerden sakınmayan bir kimse ise¸ zamanla harama düşer. Tıpkı sürüsünü başkasına ait bir arazinin etrafında otlatan çoban gibi ki¸ sürünün bu araziye girme tehlikesi vardır. Dikkat edin! Her padişahın girilmesi yasak bir arazisi vardır. Unutmayın ki¸ Allah'ın yasak arazisi de haram kıldığı şeylerdir." Yüce Rabb'imizin bizleri uyardığı ve Sevgili Peygamberimiz'in sınırlarını çizdiği haram ve şüpheli şeyler hususunda gönül dostları da çok titiz davranmışlar¸ İslâm'ın kandilinin mü'minlerin gönüllerinde yanması için gerekli uyarılarda bulunmuşlardır. Nitekim ilim-irfan denizimizin müstesna temsilcilerinden olan Şeyh Hamid-i Veli Hazretleri¸ bu hususta müritlerine tavsiyelerde bulunmuş ve arkadaşlarına ve yolundan gidenlere "Aç olarak ölseler bile şüpheli hiçbir lokmayı yemesinler." buyurarak şüphenin yanından bile geçmemelerini nasihat etmiştir. Şüphe¸ Harama Götürür İslâm dininin şüpheler konusunda bu derece titiz olmasında hiç kuşku yok ki şüphelerin insanı harama götüreceği gerçeği yatar. Bu korku ve endişe Somuncu Baba Hazretleri'nin nasihatlerinde en üst perdeden dile gelir ve "Aç olarak ölseler bile şüpheli hiçbir lokmayı yemesinler." ifadesiyle arkadaşlarının gönül sofrasına taze bir somun olarak sunulur. Bu tavsiye "Zinaya yaklaşmayın!" emr-i ilâhîsindeki sır ile aynı hassasiyeti taşımaktadır. Şüpheli şeylerle ve haramla beslenen kimselerde kulluk heyecanının sönükleşeceği ve ibadet aşkının tamamen kaybolacağı aşikârdır. Zira haram¸ kalbi katılaştırdığı gibi gönlü de topyekûn kasvet deryasına iter. Bu ise insana asli vazifelerini unutturacağı gibi fıtratından uzaklaştırıp insanı kendisine yabancı kılar. Bütün uzuvlar¸ şüphe ve haramın istilasına uğrayarak nefsani arzuların esareti altına düşer. Eşref-i mahlûkat olan insan bu sayede cümle ahlaksızlıkların ve kötülüklerin karargâhı haline gelip esfele safilinin zilletine gark olur. Sürekli olarak "Allah'ım! Bana helâl rızık nasip ederek beni haramlardan koru! Lütfunla beni Sen'den başkasına muhtaç etme!" diye dua eden Peygamber Efendimiz¸ haram ve şüpheli şeylerin şerrinden Allah'a sığınmıştır. Zira helâl mal¸ sahibini helal işlere sevk eder ve haramlardan korur. Bunun aksine haram bir mal da sahibini harama yöneltir¸ helal olana ise asla yöneltmez. Bu hakikatten dolayı Allah dostları¸ ihvanlarının gönül dünyalarının daha fazla ziyalanması için şu iki hususa özellikle titizlik göstermiş ve şöyle buyurmuşlardır: "Yerken ağzınıza girene¸ konuşurken ağzınızdan çıkana dikkat edin." Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır; "Öyle bir zaman gelecek ki insanoğlu aldığı şeyin helal mi haram mı olduğuna hiç aldırmayacaktır." İşte bu hadiste bahsi geçen asır¸ içinde yaşadığımız bu zevk ve şehvet asrıdır. Haramın ve rızık temini konusunda cümle şüphelerin¸ fitnelerin kol gezdiği günümüz dünyasında Şeyh Hamid-i Veli Hazretleri'nin arkadaşlarına ve yolundan gidenlere "Aç olarak ölseler bile şüpheli hiçbir lokmayı yemesinler." nasihati karanlık gecedeki bir ay gibi parıldayarak mü'min gönüllere sığınak olmaya devam etmektedir. Az Olsun Helal Olsun Şüphesiz rızık Yüce Allah'tandır ve O¸ yarattığı mahlûkatın rızkını verendir. Bu yüzden Müslüman elinden gelen gayreti gösterdikten sonra rızık konusunda herhangi bir endişeye kapılmamalı ve ye'se düşerek şüpheli şeylere yaklaşmamalıdır. Bir gün Rasûlullah Efendimiz'in huzurunda Bakara Suresi 168. ayet; "Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerden helal ve temiz olanlarını yiyin." okunur. Bunun üzerine Sa'd b. Ebi Vakkâs kalkıp şöyle söyler: - Ey Allah'ın Rasûlü! Yüce Allah'a dua edin de beni duası kabul olunan bir adam kılsın. Bunun üzerine Rasûlullah Efendimiz ona şöyle buyurdu: - Ey Sa'd! Temiz (helal) şeyler ye! Duası kabul olunan bir kimse olursun. Muhammed'in canını kudret elinde bulunduran Allah'a yemin ederim ki kişi haram bir lokmayı midesine indirir de bu sebepten kırk gün (duası) kabul olunmaz. Hangi kulun eti (bedeni) haram¸ murdar ve faizden büyüyüp gelişirse ateş ona daha lâyıktır. Şüpheli rızıktan sakınıp helalinden lokma yemek vicdanı beslediği gibi imanımıza da güç kazandırır. Aynı zamanda cemiyetin huzur ve mutluluğunu sağlayıp insanların birbirine güven içerisinde yaşamasını sağlar. Tam aksine şüpheli ve haram lokma ise hem bireyin hem de toplumun yaşantısında telafisi mümkün olmayan yaralar açar. İnsanda ruh ve beden dengesini bozan¸ karakter yapısını dumura uğratan ve imanı zayıflatan şüpheli ve haram rızkın¸ dua ve ibadetleri Yüce Allah katında makbul kılmadığını da hesaba kattığımızda bütün bunların mutlak kaçınmamız gereken hususlardan olduğu ayan beyan ortaya çıkar. Ferdi ve cemiyeti huzursuzluk iklimlerine gark edip güvensizlik çöllerine sürgün eden haram ve şüpheli rızkın dinimizce yasaklanmasının bütün bunların yanında pek çok hikmetleri de vardır. İşte hak ve hukukun zail olmasına ve haksızlığın yolunun açılmasına sebebiyet veren bu davranışlara gönül sultanlarımızca da dikkat çekilmiş ve bu hususta pek çok nasihatler dile getirilmiştir. Bilgi ve Hikmet¸ Helal Lokmadan Doğar Yüce dinimiz İslâm'ın gür pınarından beslenen kültür ve medeniyetimiz¸ helal lokma yemenin faziletleriyle doludur. Nitekim İbrahim Ethem Hazretleri'nin şöyle dediği rivayet edilir: "Kemale eren kişiler¸ ancak midelerine girenlere dikkat etmekle kemale ermişlerdir." Bu hususta diğer bir irfan örneği Hz. Mevlâna'dır. O¸ bu hususu veciz bir şekilde dile getiren ariflerimizden biridir; "Bilgi ve hikmet helal lokmadan doğar¸ aşk da merhamet de helal lokmadan meydana gelir. Bir lokmadan haset¸ hile doğarsa¸ bilgisizlik¸ gaflet meydana gelirse¸ sen o lokmanın haram olduğunu bil. Hiç buğday ektin de ondan arpa çıktığını gördün mü?" Şüphe götürmeyen helal rızıklardan yaralanmak Yüce Allah'ın insanoğluna en büyük ihsanıdır. Bu sebeple Yüce Allah'a kul olan âdemoğlunun en başta gelen görevlerinden birisi şüpheli lokmalardan uzak durarak helal daire içerisinde hayatını idame ettirmek¸ helal kazanmak ve elde ettiğini helal yollarda harcamaktır. Yüce Allah'ın emir ve yasaklarını hesaba kattığımızda¸ harama ne ihtiyacımızın ne de bir mecburiyetimizin olduğunu hemen anlarız. Şu fani dünyada asla aklımızdan çıkarmamalıyız ki¸ malımızı nereden ve ne şekilde kazandığımızdan hesaba çekileceğimiz gibi¸ nereye ve hangi yolla harcadığımızdan da hesap vereceğiz. Bu sebeple helal rızık temin edip helalinden yemek konusunda oldukça dikkatli olmalıyız ve şüpheli olan şeyleri hayatımızdan çıkarmalıyız. Sevgili Peygamberimiz bu hususta şöyle buyurmaktadır: "Haram ile aranızda helalden bir sütre (engel) koyun. Kim bunu yaparsa dinini ve ırzını tebriye etmiş olur. Kim de arada bir sütre olmadan oralarda dolaşırsa koruluk (yasak bölge) kenarında otlayan ve her an oraya düşecek durumda olan koyun gibidir." Rasûlullah Efendimiz'in tebliğ ettiği dinin manevî mirasçılarından olup İslâm'ın aydınlık yolunun çağına ve bu günlere sirayet etmesinde mühim vazifeler icra eden Şeyh Hamid-i Veli Hazretleri de bu hususta en muzdarip gönüllerden bir tanesidir. O'nun derdi İslâm idi ve O¸ son ve ekmel dinin düsturlarının insanlığın gönlünde filizlenip yeşermesini aşk derecesinde arzuluyordu. Bu yüzden müritlerini çağın yangınlarından koruyup İslâm'ın kutlu sancağı altında toplamış ve onlara Yüce Allah'ın emir ve yasaklarını bıkmadan usanmadan hatırlatmıştır. Somuncu Baba Hazretleri'nin arkadaşlarına ve yolundan gidenlere "Aç olarak ölseler bile şüpheli hiçbir lokmayı yemesinler." nasihati bu anlamda hayatın dar dehlizlerinde her türlü tehlikeye maruz kalan ihvanlarının gönüllerine bir huzur ve mutluluk muştusu olarak akmaya devam etmektedir. Ne mutlu öğüt alanlara
Mürsel GÜNDOĞDU
Yazar1. DİLEDİĞİNE MADDÎ VE MÂNEVÎ NİMETLERİNİ BOL BOL VEREN, RUHLARI BEDENLERE YAYAN El-Bâsıt da bir şeyi yayan ve genişleten demektir. Yüce Allah'ın en güzel isimleri arasında yer alan ‘el-...
Yazar: somuncueditor
"Masiyet; başkaldırmak¸ isyan etmek¸ haddi aşmak¸ helal ve haram sınırlarını çiğnemek¸ Allah'a ve Rasûlü'ne karşı gelmek ile günahlara dalmak anlamlarına gelir.&qu...
Yazar: Mürsel GÜNDOĞDU
Nasihat bahçesinin en güzel meyveleri Osman Hulûsi Efendi (k.s.)’nin hal diliyle izhar olur yarenlerine. Kutlu dergâhının sohbet ve muhabbet âşıkları özge bir gönül sultanı olan Osman Hulûsi Efendi (...
Yazar: Mürsel GÜNDOĞDU
Yalnızlıkların ortasında ellerini Yüce Allah'a açan şehirdir Darende. Kalp gözünün en içli ve en derin ilhamlara açıldığı¸ ellerin göklere gül kokusuyla birlikte her dem dua dua¸ niyaz...
Yazar: Mürsel GÜNDOĞDU