SEVGİ DE BUĞUZ DA ALLAH İÇİN
Hulûsî Efendi’nin şiirlerinde gönül konusu oldukça yer işgal eder. Geçmiş sayılarımızda da çeşitli gazel açıklamalarında bu konunun ele alındığını¸ hatta bazı şerhlerin başlıklarını da gönül teşkil ettiğini hatırlarsınız. Belli bir konuda ısrarla durulması hem konunun öneminden hem de bu kadar mühim bir hususun yeterince dikkate alınmamış olmasındandır.
Hulûsî Efendi’nin şiirlerinde gönül konusu oldukça yer işgal eder. Geçmiş sayılarımızda da çeşitli gazel açıklamalarında bu konunun ele alındığını¸ hatta bazı şerhlerin başlıklarını da gönül teşkil ettiğini hatırlarsınız. Belli bir konuda ısrarla durulması hem konunun öneminden hem de bu kadar mühim bir hususun yeterince dikkate alınmamış olmasındandır. Çünkü gerçekten dostlarımızla olan ilişkilerimizde¸ onların hep gönlümüzden geçtiği şekilde bizimle davranmadıklarından söz ederiz. Gönlün sahibi olan Allahu Teâlâ’nın da kendisiyle olan ilişkilerimizde dışımıza değil gönlümüzün içine bakarak bize muamele yapacağını unutmamak gerekir.
Mâ-sivallâhı yani Allah’tan gayrı sevgileri¸ alâkaları gönülden çıkarıp atmak; sevgileri ve buğuzları sırf O’nun arzusu doğrultusunda yapabilmek en başta gelen hedefimiz olmalıdır. Gönlümüzde Allah sevgisi veya O’nun sevmemizi istediği¸ Rasûl-i zî-şân¸ ana-baba ve Hak dostları dışındaki meyillere yer vermemeliyiz. Dünyaya aşırı temâyül¸ helalleri bırakıp haramlara gitmek¸ helallerde israfa yer vermek¸ dostlukları ve sevgileri Allah’ın razı olmayacağı yollarda aramak¸ gönül erenlerimizin şiddetle sakınmamızı istedikleri hususlardan bazılarıdır.
Şairimiz her ne kadar bu gazelinde duygu ve düşüncelerini aktarırken sanki kendi nefsine hitap eder gibi görünüyorsa da gayet tabiidir ki dostlarından¸ muhiblerinden ve müntesiplerinden de aynı şeyleri beklemektedir. Buna göre Hulûsî Efendi’nin beklentilerini şöyle sıralayabiliriz:
- Benim gönlümde gerçek dost olan Allah’tan başka sevgili yoktur.
- Ben O’na öyle bir sevgiyle bağlıyım ki bu muhabbet tamamen benim içimi kaplamış olup beni o sevgi için için yakmaktadır.
- Her ne kadar gönlüm yaralıysa da orada inci gibi tertemiz duran bir sevgi bulunmaktadır.
- Gönlümde başka bir sevgi yer etmesin diye gerekirse bu canımı bile feda ederim.
- Bu sevgi her ne kadar beni yaralamış¸ hasta etmişse de derdimin çaresi yine O’nun sevgisi ve rızasıdır.
- Böyle bir sevgiyi bırakıp¸ terk edip¸ gönle başka sevgileri yerleştirmek hiç de doğru bir davranış değildir. Nasıl Ashâb-ı Kehf’in kapısında Kıtmîr beklemişse ben de bu bekçiliğe razıyım.
Gazelin Metni
1.Dosttan gayrı ki yok dünyada hiç varım benim
Olmasın dünyada ondan özge bir yârım benim
2.Âşıkım gayrıya kılmaz hiç bu gönlüm iltifât
Zâhir olmaz kim derûnumda yanan nârım benim
3.Çâk edilse tîğ ile bu sîne-i mecrûh-nâk
Âşikâr olur gönül tahtında şeh-vârım benim
4.Etmişim bezl bu cânı ol şehvârın yoluna
Andan özge olmasın fânîde dil-dârım benim
5.Bu yıkılmış gönlümün arzûsu ondan gayrı yok
İstemez gayrı elinden çâre bîmârım benim
6.Kapısında olmayı ister Hulûsî Kıtmir’i
Gayriye meylim sezâ mı çünkü hünkârım benim
Gazelin Açıklaması
1. Benim dostumdan başka bu dünyada hiçbir varlığım yoktur. Bundan dolayı zaten benim arzum da bu dünyada ondan başka bir yarim¸ sevgilim olmamasıdır.
2. Ben ona öyle bir sevgi ile bağlıyım ki bu gönlüm onun dışında kimseye dönüp bakmaz. Bununla beraber içimdeki yanan bu ateş de dışarıya vurmaz.
3. Bu sevgi yüzünden yaralı olan gönlüm eğer bir kılıçla yarılıp açılacak olsa¸ o zaman gönül tahtında saklı olan inci ortaya çıkar.
4. Gönlümde taht kuran bu sevgi uğruna hayatımı veririm. Ta ki bu fani dünyada gönlümü ferahlatan başka hiçbir sevgi orada yer etmesin¸ taht kurmasın.
5. Zaten bu kırık gönlümün ondan başka bir arzusu da yoktur. Hasta olan bu gönlüme onun elinden başka bir tabib¸ başka çare istemem.
6. Hulûsî¸ o yüce zatı bırakıp da başkasına meyletmek¸ başkasına sevgi beslemek hiç doğru olur mu? Çünkü o benim yegâne sultanımdır. Ben böyle bir zatın huzurunda ancak Ashâb-ı Kehf’in kapısındaki Kıtmîr sayılırım.
Mehmet AKKUŞ
YazarEdebiyâtımızın dinî muhtevâlı eserlerinden biri de münâcâtlardır. Münâcât¸ bir şeyi hafifçe¸ fısıltı halinde yalvararak istemek anlamına gelmektedir.Edebiyâtımızın dinî muhtevâlı eserlerinden biri de ...
Yazar: Mehmet AKKUŞ
Ahsen-i takvîm (en güzel yaratılış) üzere yaratılan insanın bir madde bir de manâ yönü vardır. Ahsen-i takvîm (en güzel yaratılış) üzere yaratılan insanın bir madde bir de manâ yönü vardır. Daha öncek...
Yazar: Mehmet AKKUŞ
Tonton tavşan yavrularını gezdiriyordu. Onlara ormanı tanıtmaya çalışıyordu. - Yavrularım, ağaçlara, yapraklara, otlara bakın ne güzel. Kelebekler uçuşuyor dört yanda. Pamuk: - Evet. Kır çiçe...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Her ilim dalı ‘hoca-talebe’ münasebetinin zorunlu olduğu süreçlere şahitlik eder. Örneğin bir ustanın dizinin dibine oturmadan usta bir marangoz olunmayacağı gibi bir kimsenin alanında uzman bir hocan...
Yazar: Fatih ÇINAR