ŞÂNI 'HÂMİD' OLAN PEYGAMBER (S.A.V.)
Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun. Hz. Muhammed (s.a.v.)'e, âline, ashabına ve ehl-i beytine salât ve selâm olsun. Hiç kimsenin lâyık olamadığı bir şekilde Rabb’ine hamd eden Âlemlerin Efendisi türlü türlü senâlarla Allahu Teâlâ'ya hamd etti. Yaratılmışların hiçbiri O’nun hamd makamına ulaşamadı, güç yetiremedi. Onun için Rasûlullah Efendimiz’e “Hâmid” denildi. O, Yüce Hakk'a en kâmil manada hamdedici idi. Hamd kapısını en geniş şekilde Mevlâ O'na açtı. Dilinde daim hamd zikri olduğu için “Hâmid” ismi cihana nurlar saçtı. Kutlu doğum gerçekleşip dünyayı teşrif ettiği zaman yine secdeye kapandı. “Elhamdülillâhi hamden kesîran/Allah'a çok çok hamd olsun.” dedi. Secdede iken ümmetini diledi. Abdullah b. Amr, Kâb'a: “Bana Hz. Muhammed (s.a.v.)'in ve ümmetinin özelliklerinden haber ver.” deyince, Kâb, “Onları Allah'ın Kitabı'nda (Tevrat'ta) tavsif edilmiş olarak şöyle buluyorum: ‘Ahmed ve ümmeti çokça hamdeden kimselerdir. Onlar, her hayrın ve her şerrin karşılığında Allah'a hamdederler. Her yükseklikte Allah'ı tekbir ederler. Her konakta Allah'ı tesbih ederler. Onların gök kubbesindeki seslenişleri onlar için bir uğultu, namazlarındaki sesleri bal arısının taş üzerindeki sesi gibidir. Meleklerin saf tuttukları gibi onlar da namazda saf tutarlar. Namazlardaki saflar gibi savaşta saf tutarlar. Allah yolunda savaşa çıktıklarında melekler önlerinden ve arkalarından giderler. Ellerinde keskin mızraklar vardır. Allah yolunda bir safta hazır bulunduklarında Allah onlara neşr kuşlarının yuvalarına gölge yaptığı gibi gölge yapar (Kâb bunu söylerken eliyle işaret etti). Onlar hiçbir zaman kaçarak savaşa sırt çevirmezler.” dedi. Peygamberimiz yüksek sevgi ve ta'zimle bütün medih çeşitlerini kapsayan şükür haliyle Rabb’ine hamdetti. “Elhamdülillâh” kelimesini büyük bir coşku ve sevinçle, bütün zerrelerinde hissederek seslendirdi. Allah'ın söylenmesinden en çok hoşlandığı sözler arasında “Elhamdülillâh” ibaresinin bulunduğunu ümmetine müjdeledi. Zikirlerin en efdalinin “Elhamdülillâh” olduğunu buyurdu. Sevgili Peygamberimiz dünya nimetlerinden çok âhiret nimetleri, maddî nimetlerden çok manevî nimetler için hamd etmemiz gerektiğini belirtti. Allah'a hamd etmenin bize her iyiliği, her nimeti ihsan eden Allah'a karşı, bu ihsan ve nimeti vermesi sebebiyle, yalnız sözle değil, fiil ile de ta'zim etmek olduğunu bildirdi. O, hamdini yalnız dil ile değil, bütün organlarıyla yapardı. Yani, hamdin yalnız dil ile yapılan bir şey değil, gönül ve bütün organlarla yapılan bir görev olduğunu bizzat yaşayarak örnek hayatında tatbik etti. Allah'ın emir ve yasaklarına uyup bütün görevini yerine getirerek, fiilî hamdin nasıl olduğunu ümmetine örnek bir şekilde gösterdi. Bir ismi “Hâmid” olan Peygamberimiz: “Elhamdülillâh alâ külli hâl/Her durum karşısında Allah'a hamdolsun.” buyururlardı.
Editör
YazarYüce Rabb’imiz bizlere sayısız ve sınırsız nimetler vermiştir. Bunlar karşısında ne kadar şükretsek azdır. Rabb’imiz, Rahman Sûresi’nde defalarca; “Febieyyi âlâ-i Rabbikümâ tükezzibân/O halde, Rabb’in...
Yazar: Sümeyye Büşra YILDIZ
İnsanlar, doğası gereği mutluluğu ararlar ve bu mutluluğu genellikle toplum içinde bulurlar. Toplumda yaşayan herkesin mutlu olabilmesi için birlik içinde olması gerekir çünkü toplumun huzuru, bireyle...
Yazar: Editör
Mutasavvıflar, Kur’an ve Hz. Peygamber (s.a.v.)'in öğretilerine titizlikle uyarak nasihatlerde bulunmuşlardır. Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi de bu geleneği devam ettiren önemli bir sufidir. Dîvân ve m...
Yazar: Editör
Hep söylediğimiz bir söz vardır; “Bugünün çocukları, yarının büyükleridir.” diye. Peki, geleceği şekillendireceğini düşündüğümüz çocuklarımızı yetiştirirken biz anne babalar onlara nasıl bir nefes üfl...
Yazar: Asuman DÜZGÜN