SADRA ŞİFA EYLEMEK İÇİN “SABIR”
Sabır konusunda günümüzde çok ciddi sıkıntıların var olduğu hepimizin bildiği bir gerçek… Sabırsızlıktan çok fazla şikâyetçi olmamıza rağmen, reflekslere yenik düşüp bizim de sabırsız olduğumuz bir gerçek. Çünkü tamamen insanî bir duygu… İnsanî duyguların hepsinin zararlı olduğunu söylemek zor, çünkü bunların hepsi yerli yerinde kullanıldığı takdirde hayatımıza bir anlam katıyor. Dünyada hiçbir kötülük, üzüntü, acı vs. olmasaydı; iyilik, sevinç, tatlı gibi kavramların ne olduğunu da bilemeyecektik. Yine her şeyin iyi, güzel, doğru olduğunu düşünürsek de kötünün, üzüntünün, yanlışın ne olduğunu bilmeyecektik. Aslında dünyada adaletli bir nizam var ama bunu görmekte bazen tembelliğe düşüyoruz ya da kabullenmek istemiyoruz. Oysa kâinattaki bu ahengi görebilmek için hayatı, insanı ve kâinatı iyi okumak lazım. Yaşadığımız zaman diliminde birçok nesneye çabucak ulaşıyoruz, iletişimimiz çok hızlı, eskisi gibi mektup yazıp haftalarca, aylarca beklemiyoruz. Yazdığımız e-postalar saniyeler içinde muhatabına ulaşıyor, hem de yolda kaybolma riski olmadan… Oysa mektup, duyguların ve düşüncelerin kâğıtla göz teması kurup, kalemin, mürekkebin kâğıtla buluşmasının sağlanmasıdır. Bir bakıma duygu ve düşüncelerin soyutluktan somut hale dönüşerek muhatabına ulaşmasıdır. Belki biraz zahmetlidir; kâğıt bulacaksınız, kalem alacaksınız ve dakikalarca yazacaksınız, belki bir yerleri beğenmeyip yırtacaksınız ve yeniden yeniden yazacaksınız. Ama duygu ve düşüncelerin karşı tarafa ulaşmasını sağlamak açısından anlamlı ve değerli bir uğraştır mektup yazmak. Aynı zamanda sabır işidir. Kalp sabırla ferahlar bazen. Hızlı zamana ayak uydurayım derken kalbimizin hızlı hızlı atması belki bizim erken yorulmamıza sebep oluyordur. Ya da sonbaharda sararan yaprağı, ilkbaharda yeşeren yaprağı görmemize engel oluyordur. Veyahut bir çocuğun tatlı tebessümünü görmemizi engelliyordur. Günümüzde çok küçük yaştaki çocukların elinde tablet ve telefonları görüyorum. Bakıyorum çocuklara, elindeki küçücük plastik parçasına bağlanmış ve dakikalarca, saatlerce oyun oynuyorlar. Dünya ile bağlantıları kopuyor bir anda… Teknolojiyle bu kadar fazla haşir neşir olmak iyi değil, çünkü bizler robot değiliz. Bazı ebeveynlerin çocukları biraz başından uzaklaştırıp kafa dinleyeyim diye düşünerek tablet ve telefona terk etmelerinin maalesef acı faturaları çıkıyor ortaya… Çocukları belki biraz uzaklaştırarak kafalarını dinliyorlar ama ileride konuşmak istedikleri vakit, konuşacak bir çocuk bulamayacaklar etrafında! Çalıştığım yerde bazı arkadaşların çocukları geliyor ve zaman zaman konuşuyoruz. Sonra telefonda oyuna dalıyor ve bir bakıyorum ki hayattan tamamen kopmuşlar, ne söylediğimi duyuyor ne de oyun karşısında gösterdiği tepkilerden haberdar. Bir bakıma bu çocuklar tablet ve telefondaki oyunlarla uyuşturulmuş oluyor. Uyuşturulan beyinlerin bir şey düşünmediğini, düşünmeyen beynin de erken yaşlandığını göz önüne alırsak tehlikenin seviyesi daha net tezahür edilebilir sanırım. Yine bu şekilde yetişen çocuklar, tabletsiz ve telefonsuz kaldıklarında çok sabırsız, asabi, aşırı hareketli hâle geliyor ve etraflarına ister istemez zarar verebiliyorlar. Yaşadığımız dünyada her şey bir anda olup bitmiyor, her şey bir sebebe bağlanmış ve bu şartların bir bir oluşmasıyla olaylar meydana geliyor. Kış mevsiminden yaza birden geçmiyoruz, arada ilkbahar mevsimini yaşıyoruz. Karanlıkken hava birden aydınlanmıyor yavaş yavaş aydınlanıyor. Bu olan biten birden olsaydı belki korkudan ödümüz kopabilir ve hayata çok daha erken veda edebilirdik. Hayat, heba edilemeyecek kadar uzun, acele etmek için kısa bir macera… Evvela kendimize sabırlı olmayı öğretmemiz lazım. Hayatımızdaki hiçbir şeyin birden olmadığını idrak etmek ve hayatımızı ona göre şekillendirme gayreti içinde olmamız kaçınılmaz. İşe başlayan biri hemen emeklilik hesabı yapmaya başlarsa, Allah ömür verirse o yıllar, insan için çekilmez bir hal alır. Oysa insanlara, vatanına, kendisine güzel işler yapabilmeyi murat ederse insan, belki daha huzurlu bir hayat sürebilir. Sabrın atasözlerimizde de zengin bir yeri var. Demek ki geçmişten bu yana sabır konusunun sancıları görülmekte. Tüm duygular elbette insan için ve bu duyguları yerli yerinde kullanabildiğimiz kadar huzurlu ve mutlu oluruz diye düşünüyorum.
Erol AFŞİN
YazarÜlkemizde depremin üzerinden ikinci Ramazan ayına girdik, Allah nasip eyledi ve buna erişebildik. Ramazan ayının sonrasında da yine insanların sevinçle kutladığı Ramazan Bayramına erişmiş olacağız. Öz...
Yazar: Erol AFŞİN
“Hafıza-ı beşer nisyan ile malüldür.” denilir. Peygamberlerin dışında herkes hata yapabilir. Peygamberlerden dahi beşerî ilişkilerde “zelle” dediğimiz olmaması daha münasip olan söz ve davranışlar sad...
Yazar: Mukadder Ârif YÜKSEL
Tasavvufî hayatın temel kavramlarından biri olan rıza; sözlükte “hoşnut ve memnun olmak, tasvip etmek, beğenmek” anlamını taşır. Kur’an’da ve hadislerde rızâ kavramı üzerinde önemle durulmuş, müminler...
Yazar: Musa TEKTAŞ
Elektriğin henüz evlerde olmadığı ya da kısıtlı olduğu zamanlarda radyo kullanılırdı, dış dünyayla olan tek bağlantı radyolardı. Radyolardan haberler dinlenir, Türkiye’de ve dünyada neler olup bittiği...
Yazar: Erol AFŞİN