SADAKATTE ZİRVE HZ. EBUBEKİR (R.A.)
O Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in en yakın ve en sadık arkadaşı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) miracı Mekkelilere anlattığı ve Mekkelilerden bazılarının (Ebu Cehil ve arkadaşları) inanmadığında Peygamberimizi (s.a.v.) görüp dinlemeden "O söylüyorsa doğrudur."
O Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in en yakın ve en sadık arkadaşı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) miracı Mekkelilere anlattığı ve Mekkelilerden bazılarının (Ebu Cehil ve arkadaşları) inanmadığında Peygamberimizi (s.a.v.) görüp dinlemeden "O söylüyorsa doğrudur." diyecek kadar O'na inanan bir mü'min. Birgün Peygamber Efendimiz de onun sözleri için benzer sözler söyleyecektir: "İslâm'ı kabulünden sonraki yıllarda Müslümanlardan da önceki dönemini merak edenler olmuş ve bir gün Hz. Ebubekir'e sormuşlardı. "Cahiliye döneminde hiç içki içtin mi?" "Hayır" demişti. "Ben¸ insanın şerefli bir varlık olduğuna inanan biriyim. Namusuma düşkünüm¸ içki içen bunları yitirir!"
Efendimiz (s.a.v.) duyunca bu sözlerini: "Ebubekir doğru söylüyor! Ebubekir doğru söylüyor." buyurmuştu."
Mekke'deki acılı ve zor günlerde¸ Bedir'de¸ Uhut'ta¸ hicret esnasında mağarada Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'e en yakın olan hep Hz. Ebubekir'dir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Allah¸ benim için ümmetimin arasından dördünü seçmiştir. Ebubekir¸ Ömer¸ Osman ve Ali. Onları en yakın ashabım kılmıştır." buyurmuştu bir hadis-i şerifte.
Ebubekir'in faziletleri saymakla bitmez. O¸ İslâm tarihi içinde müstesna bir yere sahiptir. İlk Müslüman olanlardandır. Peygamberimizin ilk halifesidir. Kızını O'na vermekle yakınlığına yakınlık katmıştır. Seçilmiş insanın¸ Efendimiz (s.a.v.)'in¸ seçilmiş dostudur¸ destekçisidir.
Hz. Ebubekir'le ilgili olarak şöyle bir olay anlatılır:
Putlara saygı günüydü. Kâbe'nin etrafı oldukça kalabalıktı. Kalabalığın arasında çocuklar da vardı. Anneleri ya da babaları ellerinden tutmuş ve putları göstererek:
"işte bunlar putlarımız." diyorlardı.
Ebu Kuhafe de Abdullah'ını (Ebubekir) alıp şenliğe getirmişti. Putların karşısında durup:
"işte bunlar tanrılarımız! Onlara secde eder¸ onlardan yardım dileriz. Haydi¸ sen de saygıyla eğil önlerinde¸ sevgili oğlum" dedi.
Abdullah¸ olanca masumiyetiyle gülümsedi.
"Öyle mi baba? Yani bunlar mıdır bize yardım eden? Her ihtiyacımızı da bunlar mı gideriyor?"
"Evet" dedi baba. "Onlara saygı göstermeden¸ onlara başvurmadan hiçbir iş yapmayız¸ hiçbir işe başlamayız. Hatta yolculuğa bile çıkmayız."
"Ne güzel" dedi başını sallayarak.
Sonra bir putun karşısına geçti.
"Ey put" dedi. "Herkese yardım ediyormuşsun; bana da yardım etsene!"
Durup babasına baktı. Gözünü ona diktiğini görünce yeniden puta seslendi.
"Açım ben. Haydi¸ bir şeyler ver de yiyeyim¸ açlığımı gidereyim!"
Bir süre cevap bekler gibi durdu yine¸ sonra başını kaldırıp babasının yüzüne yeniden baktı. Babasının yüz rengi az önceden farklıydı. Aldırmadı¸ puta seslenmeyi sürdürdü:
"Şu an çok da susamışım. Su ver¸ gider susuzluğumu..."
Yine cevap bekler gibi yaparak babasına masum gözleriyle tekrar baktı. Babasının yüzü tamamen değişmişti.
Yeniden puta döndü. Bu kez sesinde öfke vardı.
"Yahu sen ne biçim tanrısın? Ne sesimi duyabiliyorsun¸ ne de ihtiyacımı karşılayabiliyorsun?"
Sonra da yerden aldığı taşı tepesine kondurup putu kırdı.
Baba Ebu Kuhafe¸ yerinde donup kalmıştı. Sinirleri gerilmiş¸ öfke küpüne dönmüştü. Yıllardan beri erkek çocuğu hasretiyle yanıp tutuşmuştu. Ondan önce dünyaya gelen kim bilir kaç erkek çocuğunu kendi elleriyle toprağa vermişti. Ama şu an elini sımsıkı tuttuğu Abdullah'ı yaşıyordu. Onu büyük bir armağan görüyor ve belli ki üzmek istemiyordu. Söylediklerini ve tavrını çocukluğuna verip:
"Söylediklerini duymamış say beni. Bu seferlik affediyorum seni. Umarım bir daha böyle bir davranışını görmem." demekle yetindi."(Sadakatte Zirve Hz. Ebubekir (ra)¸ Salih Suruç¸ Timaş Yay¸ s.33-35)
Yukarıda zikrettiğimiz olayı Salih Suruç¸ Timaş Yayınları arasında çıkan Sadakatte Zirve Hz. Ebubekir (ra) adlı kitabında aktarıyor. Salih Suruç'un eseri Hz. Ebubekir (r.a.)'in hayatını anlatan güzel bir kitap. Salih Suruç¸ Hz. Ebubekir'in hayat hikâyesini akıcı bir dille anlatıyor. Peygamber Efendimiz'in hayatını anlattığı iki ciltlik eseriyle bu alandaki başarısını ortaya koyan Salih Suruç¸ (ki bu kitabı ile siyer ödülü de kazanmıştı) yeni kitabında da aynı başarılı çizgisini koruyor.
Peygamber Efendimiz'in vefat haberi ile Hz. Ömer'in kılıcını sıyırıp "Kim O öldü derse kafasını uçururum" dediği anda ortaya çıkan ve insanları "Muhammed (s.a.v.)'e kulluk edenler bilsin ki Muhammed (s.a.v.) vefat etmiştir. Allah'a iman edip ibadet edenler ise bilirler ki¸ Allah Hayy'dır. La yemuttur. Ölümsüzdür." sözleri ile yatıştıran olgun kişi Hz. Ebubekir'dir. "Bu gün sizin için dininizi kemale erdirdim." ayet-i inzal olduğunda Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in ölüm zamanının geldiğini anlayan ve ağlamaya başlayan ince insan da Hz. Ebubekir'dir.
Şu olay da Hz. Ebubekir'in inceliğini ve ondaki Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'e olan sevgisini göstermektedir: "Yıllar sonraydı. Mekke fethedilmiş¸ İslâm tüm ihtişamıyla Arabistan yarımadasına hâkim olmuştu. Mekke halkı gruplar halinde Peygamber Efendimizin huzuruna gelip Müslüman oluyordu.
Hazreti Ebubekir'in yüreğinde bayram sevinci vardı. Ama bir köşesi yine de sızlıyordu. Herkes ister istemez İslâm'ın saadetli sinesine koşarken¸ yaşı doksana ulaşan babası hâlâ evinde bu saadetten mahrum oturuyordu. Yüreğindeki bu acıyı da yok etmeliydi.
Yaşlı baba Ebu Kuhafe'nin gözleri de görmez olmuştu artık. Eve vardı ve babasının elinden tutup Peygamber Efendimizin huzuruna getirdi. Efendimiz (s.a.v.) üzüldü:
"Ebubekir" dedi. "Neden ihtiyarı yorup getirdin? Onu¸ evinde ziyaret etseydik olmaz mıydı?"
Bu sözleri¸ hem nezaket ve alçakgönüllülüğünün¸ hem de "bir göz hatırı için¸ çok gözler sevilir" gerçeğinin bir ifadesiydi. Hazreti Ebubekir'i seviyordu¸ dolayısıyla babasının da hatırını ondan dolayı sayıyordu. Ama O'ndan dersini alan Hazreti Ebubekir de babasının yanına gelmesini uygun bulmuştu:
"Ey Allah'ın Rasulü! Senin¸ onun yanına gitmenden¸ onun senin yanına gelmesi daha uygundur."
Efendimiz (s.a.v.) mübarek ellerini Ebu Kuhafe'nin göğsüne koydu ve:
"Müslüman ol¸ ey Ebu Kuhafe!" dedi.
Mübarek elinin dokunduğu yerde neler bitmezdi ki! O âna kadar bir türlü Hakk'a ısınamayan Ebu Kuhafe'nin gönlünde iman nimeti birden bitiverdi ve onu İslâm'ın saadetiyle buluşturdu.
Fakat sevinmesi gereken Hazreti Ebubekir bir köşeye çekilmiş hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı. Şaşırmıştı herkes. Efendimiz (s.a.v.) ise merak edip sordu: "Neden ağlıyorsun¸ ey Ebubekir?" Gözyaşlarını sildi.
"Ey Allah'ın Rasulü!" dedi. "Babamın Müslüman olmasını çok istiyordum. Nasip bu günmüş. Ancak ben¸ bugün babamım yerinde amcanız Ebu Talib'in olmasını ne kadar çok isterdim. Zira sen de¸ onun iman etmesini çok istiyordun. Bunu hatırladım da¸ gözyaşlarımı tutamadım."
Sevmek buydu¸ aşk ve sevda buydu. Hazreti Ebubekir'i yüce kılan da buydu."
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)in yukarıda zikrettiğimiz hadiste kendine en yakın gördüğü kişilerden biri olan Hz. Ebubekir'i daha iyi tanımak¸ onun yaşamıyla ilgili bilmediklerimizi öğrenmek için Salih Suruç'un kitabı¸ okunması gereken bir kitap. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Bize ne tavsiye edersiniz" sorusuna şu cevabı vermişlerdir. "Size sünnetimi ve hidayet üzere olan Hülefâ-i Raşidîn'in takip ettiği yolu hatırlatırım. Bunlara uyun ve dört elle sarılın!" Efendimiz (s.a.v.)'in bu tavsiyesini yerine getirebilmek için Salih Suruç'un eseri iyi bir kaynak olarak sizleri bekliyor. Allah dostlarının hayatı hakkında bilgi sahibi oldukça Allah'la ve O'nun dini ile olan bağlarımızın güçlendiğini ve yaşadığımız hayatın o Allah dostlarının hayatının yanında ne kadar sönük olduğunu göreceksiniz. İçine düştüğümüz bu karanlık ortamdan bizleri çekip çıkacak da yine bu Allah dostları olacaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): "Ashabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız doğru yolu bulursunuz." hadisiyle buna işaret etmiştir. Ashabın yıldızları içinde en parlak olanıdır hiç kuşkusuz Hz. Ebubekir. Hülefâ-i Raşidîn'i daha yakından tanımaya Salih Suruç'un kitabını okuyarak başlayalım ve yazarın diğer halifelerin hayatlarını da yazmasını dileyelim.
Mustafa OĞUZ
YazarHayır ile şer¸ güzel ile çirkin… arasına sıkışmış olan insanın hayatını tek düze bir çizgide sürdürmesi zordur. Melek çizgisini yakalamış bir insanın¸ bir yanını şeytana kaptırmayacağı garant...
Yazar: Mustafa OĞUZ
Yavuz Sultan Selim’in kısa süren saltanatından sonra Osmanlı Devleti’nin başına geçen oğlu Kanûnî Sultan Süleyman da babası ve dedeleri gibi tasavvufa meyilli bir padişahtı. Hatta o tasavvufa meyli ba...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE
“Sâde” yazmak, “basit” yazmak değildir. Çoğu kimse sâde kelimesini basit kelimesiyle aynı anlamda kullanır. Oysa sâde, içinde derinlik barındıran bir kavram… Fakat basit, sathîdir; yüzeysel, üstünkörü...
Yazar: Bilal KEMİKLİ
Yazar/ Çizer: Emily Gravett Çevirmen: Sima Özkan Yıldırım Sayfa Sayısı: 36 Yaş Aralığı: 4-6 Yayınevi/Yılı: Beta Kids Yayınları/2016 İşlenen Konular: Çevre bilinci, doğal hayat, temizlik ve düzeni...
Yazar: Tuğba Karataş AYDAN