SABIR AHLAKI
Beşer olarak bizler; akıl, güç, imkân ve yetki bakımından sınırlı varlıklarız. Bu sebeple her şeyi tam olarak akıl edemeyiz, her işe güç yetiremeyiz, bazılarını tek başımıza yapamayız, bazılarını şimdi yapmamız gerekmez, bazılarını ise asla yapmamamız gerekir. İnsanın yerinde ve zamanında haddini bilmesi, elinden geleni yapıp neticeyi Allah’tan beklemesi, elinden gelmeyenleri Allah’a havale etmesi, mümkün fakat gayri meşru olanı kendi iradesi ile yapmaması “sabır ahlakı” ile mümkün olmaktadır. Sabır; davranışlarımızın emniyet kilidi, hayatımızın güvenlik sigortası gibidir. Bundan dolayı içinde yaşadığımız toplumda güvenlik alanını genişletmek için hakkı ve sabrı tavsiye etmek, ilahî bir emirdir: “Asra yemin olsun ki insanlar hüsrandadır. Ancak iman edip salih amel işleyenler, hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna.”[1] Mehmet Akif Ersoy Asır Suresi’nin tefsirinde şöyle der: “İnsanlar, bulundukları asrı kötülerler ve kendi kusurlarını hep o biçarenin boynuna yüklerler. Bütün güzelliklerin de geçmiş asırlarda kaldığını zannederler. İşte bunun yanlış bir düşünce olduğunu Allah asra yemin ederek ortaya koyuyor. Demek ki kusur asırda değil, asrı hüsnü istimal edemeyen (iyi kullanamayan) insanda imiş.”[2] Sabrın gerçekleşmesi için, sağlam bir imana ve güçlü bir iradeye ihtiyaç vardır. Bunu da Allah’tan istemek gerekir. İman ve irade ile sabrı elde ettikten sonra, sabır ve namaz ile de her konuda Allah’tan yardım dileyebiliriz.[3] Allah’ın doksan dokuz güzel isminden biri de “es-Sabûr”’dur. Sabrı tavsiye eden Yüce Yaratıcı’nın bizatihi kendisi es-Sabur sıfatı gereği, çok sabırlıdır, şirk, küfür, nifak ve isyanları sebebiyle insanları hemen cezalandırmaz ve sabreder, onların tevbe edip hallerini düzeltmelerini bekler, mühlet verir. Allah, aceleci değildir.[4] Sabır, her peygamberin temel vasfı ve ahlakıdır. Hz. Eyüp (a.s.) şahsında ise sabır, bütün özelliği ve güzelliği ile müşahhaslaşmıştır. O kadar ki sabır deyince Eyüp (a.s.), Eyüp (a.s.) deyince de sabır akla gelmektedir. Her zanaatın ve becerinin bir piri vardır ve sabır becerisinin piri de tartışmasız Eyüp (a.s.)’dır.[5] Yakup (a.s.) da sevgili oğlu Yusuf (a.s.)’un diğer oğullarının planladığı entrika ile kendisinden koparılması karşısında, “Artık (bana düşen) güzelce (hakkı ile) sabretmektir.”[6] diyerek sabır ve metanetin en güzel örneğini sergilemiştir. Öte yandan görevde karşılaştığı zorluklara yeteri kadar sabredemeyen Yunus (a.s), bir süreliğine takdir-i ilahinin bir tecellisi olarak balığın karnına hapsedilmiştir. Allahu Teâlâ, Peygamberimiz’e de sabrı tavsiye etmiş, Yunus (a.s.) gibi olmaması öğütlenmiştir: “Sen, Rabb’inin hükmüme sabret, balık sahibi Yunus gibi olma. Hani o, (balığın karnında) kederli bir halde Rabbine yakarmıştı.”[7] Musibetin en ağırına maruz kalmış ve sabırla yürüttüğü mücadeleyi Allah’ın yardımı ile kesin bir zafere ve fethe dönüştürmüş olan Allah Rasûlü, sabrı hakkı ile yaşamış seçkin bir beşer olarak bizlere şu tavsiyelerde bulunmuştur: “Mü’minin işi tuhaftır, her işi hayırdır. Bu, yalnız mümine verilmiştir. Sevindirici bir işle karşılaşırsa şükreder, o iş kendisi hakkında hayırlı olur. Üzücü bir işle karşılaşırsa sabreder, kendisi için hayırlı olur.”[8] “Hiç kimseye sabırdan daha hayırlı bir mükâfat verilmemiştir.” [9] Maddî zorluklara karşı bedenimiz, manevî zorluklara karşı ise ruhumuzun direnci gereklidir. Bu sebeple sabrı, gerçekleştiği alan itibarı ile iki ana kısma ayırabiliriz:
Mukadder Ârif YÜKSEL
Yazarİnsanlar, dünyevî meşgalelere kendilerini bazen öyle kaptırırlar ki dinî görevler ikinci planda kalır. Zamanın normal seyri sırasında rutin meşguliyetlerle devam eden hayat sıradanlaşır, hatta sıkıcı ...
Yazar: Mukadder Ârif YÜKSEL
Tasavvuf edebiyatımızın ve irfan kültürümüzün medarı iftiharlarından biride, Pîr-i Türkistan Ahmet Yesevî’dir. Anadolu’nun manevîyat meşalesini sonsuza kadar yakan, ruhları mayalayan bir terbiye merke...
Yazar: Ramazan YILDIZ
Zaman; bakî olan Allah’ın fanî olan mahlûkatı var edip yaşattığı dönem/evre/sürenin genel adıdır. Zamanın içinde bize verilen hayata ömür denir. Vakit, bir olay ve varlıkla birlikte taayyün eden zaman...
Yazar: Mukadder Ârif YÜKSEL
Onur ya da şeref, insanî değeri, üstün ve erdemli olma hâlini ifade eder. Kur’an-ı Kerim’de bu durum için “izzet” kelimesi kullanılmıştır. Eskiden itibar, vakar, şeref ve haysiyeti ifade etmek için ku...
Yazar: Mukadder Ârif YÜKSEL