RÛHA ŞEKİL VERME SANATI
Eğitim; rûhun¸ bireyin¸ bütün bir milletin teşekkülünü sağlayan¸ maddî ve manevî hayatımızı düzenleyen önemli bir unsurdur. Geçmişten geleceğe eğitim kalitesi sağlam temeller üzerine bina edilmişse¸ kalkınmanın anahtarını o toplumlara sunar ve böylece eğitimle kilitli kapılar açılır.
Eğitim; rûhun¸ bireyin¸ bütün bir milletin teşekkülünü sağlayan¸ maddî ve manevî hayatımızı düzenleyen önemli bir unsurdur. Geçmişten geleceğe eğitim kalitesi sağlam temeller üzerine bina edilmişse¸ kalkınmanın anahtarını o toplumlara sunar ve böylece eğitimle kilitli kapılar açılır.
İdeal insan tipinin yetiştirilmesi¸ kendi değerleri üzerine inşâ edilmiş kurumların teşekkülüyle mümkündür. İnsan¸ hayal bile edilemeyecek kadar kıymet ve hünere sahiptir. İnsanlar¸ bunların farkına vararak¸ bu tür melekelerini geliştirip hayatında tatbik edeceği rahat ve serbest bir imkânı tesis edebildiği zaman yaşadıkları topluma faydalı hale gelirler. İnsanların düşünme ve inandığı gibi hareket etme kabiliyetini ve imkânlarını sınırlayan¸ hafızalarını zabt u rabt altına alan¸ serbest düşünmelerini engelleyen bir eğitim anlayışı elbette insana yapılan en büyük hakarettir.
Bizim kültür ve medeniyetimizin temelinde bina edilen eğitim anlayışına göre¸ insan âlemin merkezidir.
Hoşca bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen (Şeyh Galib)
İnsan¸ kâinattaki bütün yaratılmışların gözbebeğidir. İnsanın nihaî hedefi ilahî hakikat olduğu için rûh eğitiminin de ilahî merkezli olması gerekmektedir. Rûhun derinliklerindeki cevherleri meydana koyan¸ insanın sahip olduğu kıymetleri ortaya çıkaran ve işleyen bir eğitim sistemi mükemmel bir sistemdir. Bizim kültürümüzdeki medreseler¸ mektepler¸ tekkeler¸ dergâhlar işte bu hakikatlere ve bu amaca mebnî olarak kurulmuş müesseselerdir. Eğitim sistemi¸ hakikati öğrettiği¸ sonsuzluktan haberler verdiği müddetçe muteberdir. Hiçbir kıymeti olmayan bilgi yığınlarının aktarıldığı zaman insan; erdemden¸ olgunluktan rûhtan yoksundur¸ boştur ve faydasızdır.
Eğitim¸ insanın kabiliyetlerini¸ içindeki cevherleri ortaya çıkarır. Tasavvuf¸ yani gönül eğitimi de rûhları irşad eder; hayata nizam verir¸ insan istikbalinin en emniyetli bir şekilde devam etmesini sağlar. Manevî eğitim bir rûh işidir.
Kâmil insan bir sanatkârdır. Rûhlara şekil verir¸ manevî derinliklerinden¸ hakikatlerin deryasından getirdiği katrelerle taliplerin dimağlarına hayat verir. Kâinatın sırlarını ve yaratılış gayesini öğretir ve ilmiyle âmil bir örnek insan olur. Nefsini bilen¸ Rabbini tanıyan bir insan olarak kâmil insan¸ gerçek mânâda bir rehber¸ yol gösterici olarak etrafını aydınlatır.
Kâmil insan¸ sosyal hayatın içerisinde örnek olarak yaşayıp sunduğu terbiye ve çeşitli hüner ve san'atlarla topluma şekil verir. İnsanların gerek ahlâkî¸ gerek sosyal yapılarının gelişmesine yardımcı olur.
Hâsılı doktor¸ şifaya muhtaç olanlarda hünerini gösterir. Terzi¸ biçimsiz kumaşlara şekil verir. Marangoz¸ kaba keresteleri mobilya haline getirir... Kâmil insan da gönüllere nakışlar vurarak rûhlara şekil verir
The Art of Soul Education
Education is an important element which forms soul¸ person and nation¸ arranges material and moral life. The quality of education in the past and future has opened the doors of development. The man has uncountable skills and worth. If the man discovers these abilitieş then he/she will serve to mankind and himself.
Sufism¸ the soul education puts the life in order. This moral education saves the future of human life. A spiritually wise person is an artificer and soul educator.
Sebahaddin ATEŞ
YazarSevgili çocuklar; “Bizim en vefalı dostlarımız kitaplardır.” desem abartmış olur muyum acaba? Beni bu yargıya götüren etkenlere bir göz atalım isterseniz. Hiç unutmam; orta ikinci sınıfa gidiyordum....
Yazar: Sırrı ER
Sultan I. Ahmed, 18 Nisan 1590 günü Manisa’da doğdu. Babası Sultan III. Mehmed, annesi Handan Sultan’dır. Çok mükemmel bir tahsil gördü. Arapça ve Farsçayı mükemmel derecede konuşurdu. Ok atmak, kılıç...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE
Yavaşça gözlerini açtı. Nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. Son hatırladığı şey zıplarken bir tele takıldığı ve karnının çok acıdığı idi. Ne kadar çabalasa da o telden kurtulamamış bitap düşmüştü. ...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Her ilim dalı ‘hoca-talebe’ münasebetinin zorunlu olduğu süreçlere şahitlik eder. Örneğin bir ustanın dizinin dibine oturmadan usta bir marangoz olunmayacağı gibi bir kimsenin alanında uzman bir hocan...
Yazar: Fatih ÇINAR