Reîsü'l-Hattatîn Hasan Çelebi ve Darende Muhabbeti
“Okumuş yazmış, ilmi ve irfânıyla tanınmış kimselere verilen unvan”, “görgülü, kibar, zarif, terbiyeli, nâzik kimse” manalarına gelen Çelebi, Reisü’l-Hattatîn Hasan Çelebi’nin soyadı/eserlerine attığı imzası olduğu gibi onun hasletlerini en güzel ifade eden kelimedir.
88 yıllık ömrüne sayısız eser ve çok sayıda uluslararası talebe sığdıran Hasan Çelebi’nin dünya hayatı, 1937 yılında Erzurum'un Oltu ilçesine bağlı İnci Köyü'nde başladı. Küçük yaşta okuma yazmayı öğrenirken Kur'an-ı Kerim'i de hıfzetti. 1954 yılında dinî eğitim almak amacıyla İstanbul’a giderek Üçbaş ve Çinili medreselerinde Arapça ve İslâmî ilimler tahsil etti.
1956’da Üsküdar Mihrimah Sultan Camii’ne müezzin olarak tayin edilerek resmî görevine başladı. Çeşitli camilerde görev yaptıktan sonra 1987 yılında kendi isteğiyle emekliye ayrıldı.
Hat sanatına olan ilgisi küçük yaşlardayken başlamıştı. O yaşlarda camide gördüğü yazıları, bulduğu kâğıt parçalarına kopya etmeye çalışıyordu. Yaşı ilerledikçe yazıya olan tutkusu da ilerlemişti. İslâmî ilim tahsili için geldiği İstanbul onun bu tutkusuna cevap verecek yegâne adresti.
Bir gün Karacaahmet civarından geçerken bir mezar taşı ustasının işlerine takılıp kalmıştı gözleri. Bunu fark eden usta onu Halim Özyazıcı’ya yönlendirmiş böylece hüsn-i hat serüvenine ilk adımını atmıştı. Hattat Halim Özyazıcı’nın 1964 yılında elim bir trafik kazasında yaşamını yitirmesinden sonra Hattat Hamid Aytaç’tan meşke devam etti. 1975 yılında Hamid Bey’den sülüs-nesih icazeti aldı. Hattat, Hafız, Tanbûrî Kemal Batanay’dan da talik derslerine devam ederek 1981’de icazetini aldı.
Hat sanatını Osmanlı devrinden Cumhuriyet devrine taşıyan mümtaz sanatçılardan Kemal Batanay’ın 1981’de, Hamid Aytaç’ın ise 1982’de vefatından sonra Hasan Çelebi’nin omuzlarına hat sanatının büyük sorumluluğu yüklenmişti. O yıllardan itibaren, Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanından hat sanatını öğrenmek isteyenler onun kapısını çalıyor, o da çelebi gönlü ile kimseyi geri çevirmeden hocalarından aldığı sorumluluğu devam ettiriyordu.
Çağımızın en velûd hattatı olan Reisü’l-Hattatin Hasan Çelebi, Malezya’dan Avrupa’ya kadar her coğrafyada hat eserleri ile Allah’ın mescitlerini güzelleştirerek doğru yolu bulanlar kervanına katılmıştır. Mescid-i Nebî’nin hat yazılarının onarılması ve bazı yeni yazıların eklenmesi, Kuba Mescidi ve Kıbleteyn Mescidi’nin yazılarının yazılması gibi hem manevi hem de sanatsal sorumluluğu ağır olan vazifeler ona nasip olmuş, gayreti ve engin sanat görüşü ile bu vazifeleri layıkıyla ifa etmiştir.
Ülkemizdeki tarihî eserlerden Sultan Ahmet Camii ve Hırka-i Şerif Camii’nin yenilenen yazıları ona aittir. Bunlardan başka TBMM Mescidi, Darende Şeyh Hamid-i Velî Camii ve Büyük Çamlıca Cami’nin mütenevvi yazılarını kaleme almıştır. Burada ismini sayamayacağımız birçok camide hat eserleri mevcuttur.
Sanat hayatı boyunca pek çok sergiye katılan Hasan Çelebi, sergileri de hayır vesilesi olarak görmüştür. 2016 yılında talebeleri ile “Kalemden Kalbe, Dünya Yetimler Günü Hat Sergisi”ne katılarak sanatın toplumsal ve insanî yönünü ortaya koyan mümtaz sanatçılardan olmuştur.
Hat sanatına ve Türk-İslâm kültürüne vermiş olduğu emeklerinin neticesinde 2008 yılında Kültür Bakanlığı Sanata Hizmet Ödülü’ne, 2011 yılında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne, 2024 yılında ise Necip Fazıl Saygı Ödülü’ne layık görülmüştür.
Hattat Hasan Çelebi’nin Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü’nü alırken söylediği şu sözler onun her hâl ve durumdaki mütevazı tavrına kıymetli bir örnektir: “Geçmiş ustalarım adına vekâleten; yaşamakta olan hattatlar adına asaleten, gelecekteki hattatlar için de niyâbeten bu nişanı kabul ettim.”
1976 yılından itibaren hat dersleri vermeye başlayan Hasan Çelebi, yurt içi ve dışında sayıları yüzü bulan talebe yetiştirmiştir. Geleneksel meşk usulünü titizlikle devam ettiren Çelebi, asr-ı saadetten günümüze kadar ulaşan hattatlar silsilesinin 20. ve 21. asırdaki en önemli halkası idi. Hat sanatını öğrenmek isteyen herkese kapısını açtığı, bilgisini paylaştığı gibi uzak mesafelerde olanlar için de mektup yoluyla meşk verdiği vakidir.
Divan-ı Hulûsî-i Darendevî eserini kendisine takdim ettim
Yüzlerce talebenin gönlünde silinmez izler bırakan Hattat Hasan Çelebi hakkında talebelerinden Hattat Cafer Kelkit şunları söylemektedir: “Hocamız, hat sanatının bizim kuşaklara aktarılmasında bir köprü vazifesi gören mümtaz bir şahsiyetti.
Ömrünü hat sanatına vakfetmiş, ayet-i kerimeler, hadis-i şerifler, hilye-i şerifler, dualar, kıt’alar, kelam-ı kibarlar yazarak sayısız eserler vermiştir. Zaman zaman ‘En beğendiğim eserim talebelerimdir’ diyerek bizleri teşvik etmiş, hat sanatını öğretmekte gösterdiği gayretlerle bu sanatın geniş kitlelere ulaşmasına vesile olmuştur.
Kendisini 1986’da Medine'de ziyaret ettiğimde Kuba Mescidi’nin yazılarını yazıyordu. ‘Allah'a hamd olsun Cenab-ı Hakk Hz. Peygamberin namaz kıldığı mescitlerde yazımızın olmasını nasip etti.’ diyerek bu vazifeden duyduğu saadeti dile getirmişti. Orada kendisinden bir meşk istedim yazdı, bana kalem, kâğıt, mürekkep de verdi. Ücretini takdim etmek istediğimde ‘Bu bizim sanatımızın zekâtıdır, hocamızdan böyle gördük, gücümüz yettiğince devam edeceğiz’ diyerek âlîcenaplık gösterdi.
Uzun yıllar süren meşkler neticesinde bizi icazete layık gördü. Sonraki yıllarda kendisiyle yaptığım telefon görüşmelerinde ‘Sivas'ta ocak tütüyor mu?’ diye sorar, ders halkası oluşturmamızı tavsiye eder, ‘Anadolu bizim için önemli oralarda da bu sanatın sevilmesine öğrenilmesine gayret et.’ derdi.
Yazmaya gayret ettiğim diğer eserleri kendisiyle istişare ettiğim gibi rik’a hattıyla yazdığım Divan-ı Hulûsî-i Darendevî eserini kendisine takdimimden sonra görüşlerine başvurdum. Hulûsî Efendi Divanı’nın çok kıymetli bir eser olduğunu, günümüzde az kullanılan rik’a hattı ile yazılmasının bu hattın yeniden canlanmasına vesile olacağını söyledi. Şeyh Hamid-i Veli Camii’ndeki mihrap ve cehar-yâr yazıları da Hasan Çelebi Hocamızın eseridir.
Çeşitli zamanlardaki sohbetlerimizde Hulusi Efendi ve Hamid Hamideddin Ateş Efendi’ye muhabbetlerinin ziyade olduğunu, Hulusi Efendi’nin son devrin büyük mutasavvıf ve şairlerinden olduğu beyan ederdi. Hulûsî Efendi Vakfı’nın sanatı ve sanatkârı destekleyen, eser üretmelerine vesile tavrından bahsederek bu durumun manevi sahada hizmet edenlere örnek olmasını temenni ederdi.”
Şeyh Hamid-i Veli Camii’ndeki mihrab ayeti
Üstad Hasan Çelebi’nin öğrencilerinden Hattat Ahmet Kutluhan ise şunları aktarmaktadır: “Yüce Allah, Hasan Çelebi'ye birçok öğrenci yetiştirme imkânı nasip etmiştir. Japonya'dan Amerika'ya, Güney Afrika'dan Rusya'ya kadar dünyanın dört bir yanında talebeleri bulunmaktadır.
Hasan Çelebi’nin en önemli özelliklerinden biri, hat sanatına ilginin son derece azaldığı bir dönemde dahi bu sanattan vazgeçmemesi ve sabırla hocasının vefatına kadar sanatını sürdürmesidir. Bu kararlılığı, hat sanatına gönül veren birçok insanın ona yönelmesini sağlamıştır.
Eğer o da bu sanattan el çekseydi, belki de günümüzde yetişen birçok hattat var olmayacaktı. Eğitim anlayışında bir baba şefkatiyle yaklaşması ve öğrencilerine kızmadan, sevgiyle öğretmesi, onun pek çok talebe yetiştirmesine vesile olmuştur. Bugün Medine'yi ziyaret edenler, özellikle hanımlara ayrılan bölümde kalan kısımlarda, hocamızın Mülk ve Cuma surelerini yazdığını görebilirler.
Kuba Mescidi, Mescid-i Cuma, Mescid-i Kıbleteyn, Hz. Ali, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’e nispet edilen mescitlerin kapılarındaki yazılar da onun kaleminden çıkmıştır. Bu çalışmalar, 1980'li yıllarda gerçekleştirilmiştir. Darende’deki Şeyh Hamid-i Veli Camii’ndeki mihrab ayeti ile cehar levhaları da hocamıza aittir.
90’lı yıllarda yazdığı bu yazılar esnasında bize de talebesi olarak yazı kalıplarını mermer geçirme görevini vermişti. Bu yazılardan yaklaşık yirmi sene sonra Şeyh Hamid-i Veli (Somuncu Baba) Hazretleri’nin türbe örtüsündeki yazıları hazırladım. Böylece bu güzide mekânda hocam ile beraber yazılarım yer almış oldu.
Bundan dolayı bahtiyarım. 2010 yılında Hulusi Efendi Vakfı’ndan bir heyet, Hulûsi Efendi Dîvânı’ndan beyitlerin hat sanatı ile yazılması arzusuyla Hasan Çelebi’yi ziyarete gelmişti. Ben de ta’lik icazetimi yeni almıştım, Hasan Hocam, ‘Ahmet yazar, ben de kontrol ederim.’ diyerek beni vazifelendirdi.
Daha sonraları yüzü aşkın esere ulaşan Hulûsi Efendi Vakfı Hat Koleksiyonu’ndaki ilk eseri yazmak hocamın sayesinde bana nasip oldu. Yıllarca baba şefkatiyle bize her alanda destek olmuştur. Kendisini rahmetle yâd ediyorum.”
Bendeniz de Hattat Ahmet Kutluhan’dan hat meşkine başladığım yıllarda hocamın vesilesiyle Üstad Hasan Çelebi ile tanışma, meclisinde bulunma bahtiyarlığına eriştim. Üsküdar Balaban Tekkesi’ndeki meşkten sonra Ahmet Kutluhan Hoca ve talebeleriyle birlikte Üsküdar Fatih Mahkemesi’ne Hasan Çelebi Hoca’yı ziyarete giderdik.
Hocanın meşhur talebeleri, dünyanın dört bir yanından hat öğrenmek isteyenler, müzehhipler, akademisyenler, koleksiyonerler gibi farklı zümrelerden sanat muhibbanı Hasan Çelebi hocanın meşkinde bir araya gelir, Hoca’dan istifade ederdi. Biz de iptidai bir talebe olarak bu meclisten çokça istifade ediyor, bir yandan henüz yeni başladığımızdan hocayı meşgul etmeyelim düşüncesiyle hocaya yazı göstermeye çekiniyor diğer yandan da hocanın dersimize göz ucuyla da olsa bakmasını umuyorduk. Hasan Çelebi Hoca kimin elinde bir kâğıt görse “Getir bakalım ne yazdın?” diyerek yanına çağırır, kimseyi ayırt etmeden ilgilenir; detaylı çıkartmalar yaparak bilgisini, tecrübesini aktarırdı.
Ahir ömründe yazdığı son eserlerden biri
Yine böyle bir cumartesi günü Hulusi Efendi Vakfı’ndan birkaç görevli Hasan Çelebi Hoca’yı ziyaret ederek, beyitlerden oluşan koleksiyonun genişlediğini, Hulûsi Efendi’nin “Nasihat” adıyla meşhur nutk-ı şerifinin ise henüz tamamen yazılmadığını, Vakıf Başkanı Hamid Hamideddin Efendi’nin eserin Hattatların Reisi Hasan Çelebi tarafından yazılmasını arzu ettiklerini ilettiler.
Hasan Çelebi Hoca “Yaşlılığım nedeniyle çok eser yazamıyorum fakat bu nutk-ı şerifin ve Hulûsi Efendi’nin himmetiyle bir gece ilham gelir yazarız inşallah” dedi. Kendisine verilen “Nasihat” nutk-ı şerifini sesli okuyup akabinde oradaki hazirûna beyitler üzerinden kısa bir sohbet yaptı. Birkaç ay sonra nefis nesih hattı ile yazmış olduğu eseri tamamlayarak Vakfa teslim etti. Bu güzide eseri ahir ömründe yazdığı son eserlerden biri olarak Hulusi Efendi Vakfı Hüsn-i Hat Koleksiyonu’na dâhil olmuştur.
Hattat Hasan Çelebi, sanatındaki zarafet ve manevi derinlik ile yalnızca döneminin değil, çağlar ötesinin de önemli bir temsilcisi olmuştur. O, kalemiyle olduğu kadar ahlâkıyla da talebelerine rehberlik etmiş, geleneksel sanatımızın ihyasına büyük katkılar sağlamıştır.
Ardında bıraktığı eserler ve yetiştirdiği hattatlar, onun sanat dünyasındaki yerini daima yaşatacaktır. Şüphesiz ki Hasan Çelebi, kalemiyle yazdığı her harfte ve gönüllerde bıraktığı izlerle hat sanatının ebedî simalarından biri olarak anılmaya devam edecektir.
Şerif Hamideddin TEKTAŞ
YazarProf. Dr. Abdullah Kahraman ile Röportaj: Helâller ve HaramlarHelâl deyince biz ne anlıyoruz, sınırları nasıl belirlenmiştir?Helâl Allah’ın kitabında ve Rasûlullah’ın sünnetinde helâl kıldığı veya Kit...
Yazar: Şerif Hamideddin TEKTAŞ
Kur’ân, Peygamberimiz (s.a.v.)’in vahiy öncesi durumunu “İşte sana da buyruğumuzla Cebrâil'i gönderdik; sen Kitap nedir, iman nedir önceleri bilmezdin.”[1] şeklinde özetler. Ona ilk gelen vahiy ise “Y...
Yazar: Ali AKPINAR
Genç ve gençlik deyince ne anlıyoruz?Genç kavramı bütün canlıları içine almakla beraber, öncelikle insanoğlu için kullanılır. Gençlik ise ömrünün bu dönemini yaşayan insanın bizzat yaşadığı duyguların...
Yazar: Şerif Hamideddin TEKTAŞ
Prof. Dr. Mahmut Kaplan ile Röportaj: “Edebiyatımızda Ölüm ve Kabir Kitabeleri” Ölüm, insanoğlunun hayat kadar önem taşıyan bir gerçeğidir. İnsanın kendisini güzel ve etkili bir biçimde ifadesi olan s...
Yazar: Şerif Hamideddin TEKTAŞ