REGÂİBİYYE VE ÜSKÜDARLI SÂFÎ'NİN BİR REGÂİBİYYESİ
"Hz. Peygamber � edebiyat - şiir" kelimelerini yan yana getirdiğimizde ilk akla gelecek şey na'tlardır.
"Hz. Peygamber - edebiyat - şiir" kelimelerini yan yana getirdiğimizde ilk akla gelecek şey na'tlardır. Hâlbuki edebiyatımızda Hz. Peygamber'le ilgili çok sayıda dinî nazım türleri bulunmaktadır. Özellikle yaygın söyleyişle Divan Edebiyatı olarak bilinen Eski Türk Edebiyatı dini referans alır. Bu biraz da dinî hükümlerin geçerli olduğu yaşanan bir hayattan kaynaklanmaktadır. Eski edebiyatımızda edebî dediğimiz eserlerde şiir ve hikâye olmak üzere iki ana damar vardır. Bunlardan ilkiyle her türlü konuda eserler verilmiştir.
Divan ve mesnevîlerinin baş kısmında Tevhid¸ Münacât ve Na'tlara yer veren ve bunu bir gelenek haline getiren şairlerimiz¸ Hz. Peygamber'in hayatının her safhasını da ayrı birer edebî tür olarak işlemişlerdir. Mevlidler¸ Siyerler¸ Mîrâciyeler¸ Mucizenâmeler¸ Hilyeler¸ Kırk ve Yüz Hadisler gibi daha birçok konu edebiyatımızın manzum dinî konuları arasında önemli bir yere sahiptirler. Bu türlerden hemen her biri müstakil çalışmalara konu olmuştur. Yaygın olarak işlenen ve bilinen bu edebî türlerin dışında daha az bilinen türler de bulunmaktadır. Bunlardan biri de Regâibiyye olarak bilinen türdür.
"Oldukça çok rağbet edilen şey" anlamına gelen Regâib kelimesi¸ edebiyatımızda Regâib gecesi için yazılan şiirler söz konusu olduğunda Regâibiyye olarak karşımıza çıkar. Üç aylardan ilki olan Recep ayının ilk Cuma gecesine tesadüf eden ve kandil olarak Müslümanlar arasında kutlanılan bu gece¸ yaygın bir kanaatle Hz. Peygamber'in anne karnına düştüğü gece olarak bilinmektedir.
Bazı edebiyatçılarımız tarafından bahsedilen fakat çok yaygın olmayan bu türle ilgili bilinen ilk örnek Salâhî (ö. 1782)'nin Matlau'l-Fecr adlı eseridir. Prof. Dr. Mehmet Akkuş tarafından hazırlanan bu eser 211 beyitten müteşekkildir. (M. Akkuş¸ "Edebiyatımızda Regâibiyye ve Salâhî'nin Matlau'l-Fecr'i"¸ Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi¸ Ankara 1992¸ XXXII/ 129-153).
Bu türle ilgili tarafımızdan tespit edilen şimdilik ikinci bir örnek de Üsküdarlı Sâfî (ö. 1901)'ye aittir. Şairin yazma Dîvânçe'si içinde yer alan ve 'Leyle-i Regâib' ismini taşıyan bu şiir altışar mısralı dörder bendden oluşmaktadır. Bir terkîb-i bend olan bu şiirde Hz. Peygamber'in anne karnına düşüşü ve Hz. Peygamber'in bazı vasıfları anlatılmaktadır.
İlk bendde Regâib gecesinde tek ve eşsiz bir inci olan Hz. Peygamber'in ana rahmine düştüğü ve Cebrâil'in "bu gecenin çok şeylere gebe" olduğunu ilan ettiği anlatıldıktan sonra ümit şafağının âlemleri bürüyüp cihandaki herkesin onu beklemeye başladığını söylemektedir.
Düşdü sadef-i rahme bu şeb ol dür-i yektâ
Cibrîl nidâ etti ki el-leyletü hublâ
Ümmîd tulûı bürüdü kevn ü mekânı
A'yân-ı cihân muntazırı oldu ser-â-pâ
Hak eyledi ol nüsha-ı kübrâya riâyet
Kondu bu gece mahfazaya âyet-i rahmet
Şiirin ikinci bendinde Hz. Peygamber'in ana rahmine düştüğü bu gecenin kıymetinden bahsedilmektedir. Bu gecenin kandil olarak kutlanması sebebiyle yapılan törenleri de anımsatarak bu gecenin çok mübarek bir gece olduğu ve hiçbir gece ve gündüze benzemediği ve gökteki yıldızlar ile yerdeki minarelerin ışıl ışıl parlaması gerektiği ifade edilmektedir.
Olsun bu gece şu'le-feşân gökde sitâre
Dönsün bu gece meş'aleye yerde minâre
Zîrâ bu mübârek gece olmaz müteşâbih
Sâir geceye belki umûmuyla nehâra
Geldi bu gece müjde-i ikbâl-i saâdet
Oldu bu gece mebde-i sad-fecr-i selâmet
Üçüncü bendine doğacak olanın kim olduğu sorusuyla başlayan şair¸ Hz. Peygamber'in vasıflarından bahsederek sorusuna cevabı yine kendisi verir: Doğacak olan¸ Ahmed ve Mahmûd isimlerinin sahibi¸ tüm kâinatın yaratılış sebebi¸ bütün peygamberlerin serdarı ve Allah'ın en sevgili Peygamberi'dir.
Kimdi olacak zîver-i gehvâre-i maksûd
Kimdi olacak devlet ü ikbâl ile meşhûd
Ol zât-ı mükerremdi ki elkâb-ı güzîni
Serdâr-ı kirâme-i rusül Ahmed ü Mahmûd
Mûcib-i tekevvünü bütün arz u semânın
En sevgili peygamber-i zî-şân-ı Hudâ'nın
Hz. Peygamber'in Allah tarafından Kur'ân'da vasıflarının anlatıldığına işaret eden şair¸ son olarak¸ Hz. Peygamber'in¸ sözün ustaları olan şairler tarafından bile gerektiği gibi övülemeyeceğini¸ yapılan övgülerden hiç birisinin Hz. Peygamber'i hakkıyla tanıtamayacağını söylemektedir. Çünkü onu anlatan şairin ve dolayısıyla şiirinin Allah ve Kur'ân ile kıyaslanamayacağı aşikârdır. Şaire düşen o yüce Peygamber'in lütuflarından hisse alabilmektir. Çünkü lütufları sınırsız olan Hz. Peygamber¸ ümmetinden hiçbir kimseden de bunları esirgemez.
Vasf etdi kitâbında onu Hazret-i Sübhân
Vasf eyleyemez hakkı ile olsa da sühbân
Meydânda hakîkat duruyor gün gibi îşân
Şâirle Hudâ nerde kalır şi'r ile Kur'ân
Sâfî ederiz cümlece eltâfını me'mûl
Zîrâ olur eltâfı onun cümleye mebzûl
Alim YILDIZ
YazarYazar/ Çizer: Emily Gravett Çevirmen: Sima Özkan Yıldırım Sayfa Sayısı: 36 Yaş Aralığı: 4-6 Yayınevi/Yılı: Beta Kids Yayınları/2016 İşlenen Konular: Çevre bilinci, doğal hayat, temizlik ve düzeni...
Yazar: Tuğba Karataş AYDAN
Sultan I. Abdülhamid’in yedinci kadınefendisi ve II. Mahmud'un annesidir. Eski hayatı ve Osmanlı Sarayı’ndaki yaşantısı hakkında çok sağlam ve tatmin edici bir bilgi yoktur. Kafkas kökenli olması muht...
Yazar: Zühal ÇOLAK
Hilye: “Süş ziynet¸ cevher¸ güzel sıfatlar¸ güzel yüz¸ güzellikler manzumesi” gibi anlamlara gelen Arapça bir kelimedir. Edebiyatımızda ise: “Hz. Peygamber’in güzel vasıflarını...
Yazar: Alim YILDIZ
15 Temmuz’da köprüye yürüyenler arasındaydık. Bir hafta sonra kızımın düğünü vardı ve biz düğün hazırlıklarıyla uğraşırken, hiç aklımıza gelmezdi böyle bir gecenin yaşanacağı. O akşam çocuklarla Çeng...
Yazar: Raziye SAĞLAM