RASÛL’ÜM! SEN VE MÜ’MİNLER İSTİKÂMET ÜZERE OLUN!
İstikâmet, hakka tabi olmak, adâleti yerine getirmek, doğru yola gitmek, itaat olan şeyleri yapıp isyan olan şeylerden sakınmak, verdiği sözü tutmak ve haktan meyletmemek demektir. Böyle kimselere ve hiçbir yerinde meyil ve eğrilik bulunmayan dümdüz ve doğru şeye mustakîm denir. Mustakîm aynı zamanda dosdoğru din anlamındadır ve İslâm Dini’dir.1 “Bu (Din), Rabb’inin dosdoğru yoludur.”2 “Şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. (Başka) yollara sapmayın. Zira o yollar sizi Allah’ın yolundan ayırır…”3 Bu yol aynı zamanda İbrahim ve diğer peygamberlerin yoludur. “De ki: Şüphesiz Rabb’im beni doğru yola, dosdoğru dine, Allah’ı birleyen İbrahim’in dinine iletti…”4 Allah Rasûlü Mekke müşriklerinden istikâmet üzere olan dine gelmelerini ve Allah’tan af dilemelerini istemektedir: “De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Bana ilâhınızın bir tek İlâh olduğu vahyolunuyor. Artık O’na yönelin, O’ndan mağfiret dileyin. Ortak koşanların vay haline!”5 İstikâmet kelimesinin, tanımdan da anlaşılacağı üzere anlaşmaya sâdık kalmak, dürüst olmak gibi anlamları da bardır. “Mescid-i Haram’ın yanında kendileriyle antlaşma yaptıklarınızın dışında müşriklerin Allah ve Rasûlü yanında nasıl (muteber) bir ahdi olabilir? Onlar size karşı dürüst davrandıkları müddetçe siz de onlara dürüst davranın. Çünkü Allah (ahdi bozmaktan) sakınanları sever.”6 Allahu Teâlâ, Rasûlü’nden ve mü’minlerden kâfirlerin yaptıkları ne olursa olsun haktan uzaklaşmamalarını ve istikâmet üzerine olmalarını istemektedir. “Şüphesiz Rabb’in onların her birine, yaptıklarının karşılığını tastamam verecektir. Şüphesiz Rabb’in onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı hakkıyla görür.”7 Allah Rasûlü’nün tebliğ ve beyan görevinin yanında bir başka görevi de insanları getirdiği dine hikmetle ve güzel öğütle çağırmaktır: “(Rasûlüm!) Sen, Rabb’inin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et! Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de çok iyi bilir.”8 Rabb’imiz, Rasûlü’nden hikmetle ve güzel öğütle davetine devam etmesini, müşriklerden gelecek olumsuz tutumlarına karşı sabretmesini ve onlarla mücadele ederken haktan ve adâletten ayrılmamasını istemektedir. “(Ey Muhammed!) Bundan dolayı sen çağrıya devam et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların hevâ ve heveslerine uyma ve şöyle de: ‘Ben, Allah’ın indirdiği her kitaba inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum. Allah bizim de Rabb’imiz, sizin de Rabb’inizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz sizedir. Bizimle sizin aranızda tartışılacak bir şey yoktur. Allah, hepimizi bir araya toplayacaktır. Dönüş de ancak O’nadır.”9 Düşman ne kadar güçlü olursa olsun hiçbir zaman doğruluktan ayrılmamak gerekir. Allahu Teâlâ, Mûsâ ve Hârûn Peygamberlere şöyle tavsiyede bulunmaktadır: “Allah, ‘Her ikinizin de duası kabul edildi. Öyleyse dürüst olmakta devam edin ve sakın bilmeyenlerin yolunda gitmeyin.’ dedi.”10 Bir sahabi Allah Rasûlü’ne gelerek “Ey Allah’ın Rasûlü! Bana İslâm hakkında öyle bir şey söyle ki bu konuda başkasına soru sorma ihtiyacı hissetmeyeyim?” Allah’ın Rasûlü de “Allah’a inandım de sonra da dosdoğru ol!” buyurdu.11
Mustafa KARABACAK
Yazar“Birlik ve beraberlik”, çok sık duyduğumuz kavramlardan olsa gerek. Öğrencilik yıllarımızdan tutun, mezuniyetten sonra, askerlik görevinde, iş hayatında, kitle iletişim araçlarında, velhasıl bu toprak...
Yazar: Selçuk ALKAN
Osmanlı Devleti’nin her cihetten fetihlerle genişlemesinde büyük pay sahibi olan hükümdar Kanûnî Sultan Süleyman Han’dır. Onun döneminde ordunun özellikle Batı’ya yönelmesi ve gemilerin Akdeniz’e sürü...
Yazar: Hamit DEMİR
Sözlükte “arınmak, saflaşmak, kurtulmak” manasındaki ihlâs kelimesi, terim olarak “ibadet ve iyilikleri riyadan ve çıkar kaygılarından arındırıp sadece Allah için yapmak” demektir. İslâmî literatürde ...
Yazar: Mustafa KARABACAK
Allah Rasûlü’nün arkadaşlarından Abdullah b. Muğaffel şöyle bir olay anlatmaktadır: Bir adam Rasûlullah (s.a.v.)’e, “Ey Allah’ın Rasûlü! Ben seni gerçekten seviyorum.” dedi. Rasûlullah (s.a.v.) “O söy...
Yazar: Mustafa KARABACAK