Prof. Dr. Nihat Öztoprak ile “20.YÜZYIL MUTASAVVIF DÎVÂN ŞÂİRİ SEYYİD OSMAN HULÛSÎ EFENDİ DÎVÂNI” üzerine söyleşi
Bir hâtıradır ki dîvânım
Müstefîd olalar ihvânım
Hocam, Seyyid Osman Hulûsî Efendi’nin Dîvân’ını dört cilt hâlinde hazırladınız. Hayırlı olsun. Niçin böyle bir çalışma yapma ihtiyacı duydunuz? Sizi bu çalışmaya iten şey nedir?
- yüzyılda yaşamış şairler arasında Hulûsî Efendi gibi hacimli bir dîvân sahibi olan üstelik dîvân, tekke ve halk tarzı şiirler yazan bir başka şair yok. Bu sebeple bilinmesi gerekir. Ancak Hulûsî Efendi kendini öne çıkartmayı sevmeyen ehl-i irfan biri olduğu için şiirleri döneminde şairler arasında ve akademik camiada layıkıyla tanınmamış. Oysa günümüzde yaşayan klâsik edebiyat araştırmacılarının onu tanıması ve sevenlerinin de onun şiirlerini anlaması gerek. İşte bu mülahazalardan dolayı onun Dîvân’ı üzerine kapsamlı bir çalışma yapma ihtiyacı hissettim.
Dîvân’ının kapsamı nedir, kaç şiiri var?
- yüzyılın son çeyreğinde yani yakın bir geçmişte yazılmış olmasına rağmen Hulûsî Efendi’nin Dîvân’ı oldukça hacimlidir. Onda 468 gazel (17’si musammat, 37’si ilahi), 471 müfred, 195 rubaî, 90 mısra, 40 kıta, 18 mesnevi ve 10 kadar müstezat olmak üzere toplam 1300 civarında şiir vardır. Bu sayılar klâsik edebiyat döneminde yazılan dîvân ortalamalarının üzerindedir.
Sizce Hulûsî Efendi niçin şiir yazmıştır?
Hulûsî Efendi’nin şiir yazma sebebinin anlaşılabilmesi için onun yetiştiği çevreye ve zamana bakmak gerekir. Hulûsî Efendi Meşâyıhtan Şeyh Hâmidüddin-i Velî/Somuncu Baba’nin 12. kuşaktan torunudur. Somuncu Baba’nın Darende’de kurduğu inanç ve kültür ikliminde yetişmiştir. Hâmidüddin-i Velî’den Hulûsî Efendi’ye kadar Somuncu Baba ocağında sohbetlerin şiirle süslendiği, gönüllerin ilâhîlerle coşturulduğu manevî ve sanat ikliminde yetişmesinden dolayı Hulûsî Efendi de ataları gibi şiire meyletmiştir. Onun yaratılışı da şiire yatkındır, eskilerin dediği gibi şair-i mâderzâd (:anadan doğma şair)’dır. O, şair olma hevesiyle, sonradan çalışarak değil şair yaratılışıyla şiirler yazdı. Şiir onun konuşma şeklidir. O, şiirle konuşmuş, şiirle cevap vermiş, şiirce hayat yaşamış bir şairdir. Üstelik o, şiirin yerini nesre bıraktığı bir dönemde şiirin gücünü bildiği için ondan vazgeçmemiştir. 20. yüzyılda o, şiirle fikirlerini kalıcı hâle getirmek, bedenen ulaşamadığı yerlere şiirle ulaşmak için şiir yazmıştır.
O niçin şiir yazdı meselesine bir de şu taraftan yaklaşmak lazımdır. İslâm medeniyetinde şiir, varlıkların Allah’ın indindeki hakikatini zahirde mecaz ile örterek ifade etmektir. Hâl böyle olunca şiir mutasavvuf şairlerde Hakk’ın hakikatinin anlatıldığı ilahi metinlere dönüşür. Hulûsî Efendi de Hakk’ı anlatmak için hakikatin dili olan şiiri seçmiştir. Zira şiir sözün özüdür.
Hulûsî ismini yâd etmeğe ihvân u yârânın
Fenâ dârında et sen kudretince bir eser peydâ
Hazırladığınız çalışmanın bölümlerinden ve muhtevasından da bahseder misiniz?
Dört ciltlik bu kapsamlı çalışma beş bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Hulûsî Efendi’nin hayatı ve eserlerini tanıttım. İkinci bölümde edebî kişiliğini Dîvân’dan ve diğer eserlerinden hareketle çok geniş bir şekilde değerlendirdim. Üçüncü bölümde Dîvân’ın şekil ve muhteva incelemelerini yaptım. Dördüncü bölümde Dîvân’ın metnini verdim ve nesre çevirisini verdim. Bu bölüm şüphesiz elinizdeki çalışmanın en önemli bölümüdür. Bununla birlikte şiirlerinden hareketle hazırladığım edebî kişiliği ve Dîvân’ın şekil ve muhteva incelemeleri bu zamana kadar yapılmış en geniş ve derli toplu çalışma olduğuna dikkat çekmek isterim. Hulûsî Efendi’yi ve onun şiirlerini anlamak için bu bölümler mutlaka okunmalıdır. Beşinci bölümde ise Dîvân’da geçen tasavvufî kavramları değerlendirdim; âyet, hadis ve Arapça ibareleri bir araya getirdim ve anlamlarını verdim; alfabetik fihrist ve sözlükle eseri tamamladım.
Hulûsî Efendi için kimileri dîvân şairi, kimileri tekke şairi, kimileri de halk şairi diyor sizce hangisi?
Bana göre Hulûsî Efendi her üçüdür. Onun şiirleri hem dîvân hem tekke/tasavvuf hem de halk edebiyatı özellikleri taşımaktadır. Dîvân tarzında gazelleri ve musammatları, tekke tarzında ilahileri, halk tarzında hece ölçüsüyle şiirleri vardır. Bütün şiirlerini ilâhî aşkla yazdığı için onu mutasavvıf bir dîvân şairin kabul etmek gerekir. Halka hitap etmesi sebebiyle de halk şairi sayılabilir. Dilinin sadeliği, akıcılığı, edebî sanatlara vukufiyeti sebebiyle o çok yönlü bir şairdir.
Dîvân daha önce de yayınlanmıştır, sizin yayımınızın farkı nedir?
Evet, dediğiniz gibi Hulûsî Efendi Dîvân’nın metni, birkaç kez günümüz alfabesiyle yayımlanmıştır. Tarafımızdan yapılan çalışmada bu baskılardan istifade edilerek Dîvân metni yeniden gözden geçirilmiş anlama, vezne, kafiyeye dayalı olarak bazı düzeltmeler yapılarak metin sağlamlaştırılmış, sonra beyitler tek tek günümüz Türkçesiyle nesre çevrilmiş ve eserin geniş incelemesi yapılmıştır. Anlaşılacağı üzere bu çalışmanın öncekilerden üç temel farkı vardır: Metnin sağlamlaştırılması, nesre çevirinin yapılması ve metne dayalı olarak derli toplu bir incelemenin gerçekleştirilmesidir. Daha önceki neşirlerde Dîvân’ın metni yayımlanmış, nesre çevirisi yapılmamış ve bu denli detaylı incelemeler ortaya konmamıştır. Bu incelemeler sayesinde şiirlerinden hareketle Hulûsî Efendi’nin şairliği, şahsiyeti ve fikirleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Nitekim kitap incelendikçe okuyucular bölümlerde Hulûsî Efendiyle ilgili şiirlerine dayalı olarak yeni tespitler ve hükümler bulacaktır.
Daha önceki çalışmalardan en önemli farkının nesre çeviri olduğunu söylüyorsunuz. Dîvân’ın nesre çevrilmesiyle ne amaçlanmıştır?
İslâm milletlerinde şiirin en küçük yapısı beyittir. Beyit ev demektir. Nasıl ki bir evin içinde olan biten dışından bakılarak anlaşılamazsa, bizim şiirimizin anlamı da çoğu zaman zâhirî görünüşüyle kavranamaz. Yani evde olup biteni öğrenebilmek için evin mahremi olmanız, içine girebilmeniz gerekir. İşte nesre çeviri de bu maksatla yani Hulûsî Efendi’nin şiirlerine nüfuz etmeye yardımcı olmak amacıyla yapılmıştır. Böylece onun yanlış anlaşılmasının da önüne geçilmeye çalışılmıştır.
Bu arada gözden ve dikkatten kaçırılmayacak bir husus da her geçen gün eski kültürden uzaklaşıyor olmamızdır. Dil her geçen gün geçmişe biraz daha yabancılaşmaktadır. Bunların sonucunda 20-30 sene önceki eserlerle bile bağımız kopmaktadır. Hulûsî Efendi’nin şiirlerinin anlaşılmasında da benzeri zorluklar yaşanmaya başlanmıştır. Onun bazı şiirlerinin anlaşılamamasının yegâne sebebi yalnızca kültürel yabancılaşma değildir elbette. Mutasavvıf bir dîvân şairi olması sebebiyle şiirlerinin zâhirî anlamının yanında bâtını anlamı da vardır. Onları anlamak için dîvân şiirinin estetik anlayışını, tasavvufun terim ve deyimlerini, dinî-tasavvufî kültürü, büyük mutasavvıfların kıssalarını vs. derin bir birikime ihtiyaç vardır. İşte bu sebeple Hulûsî Efendi’nin şiirlerinin anlamlarının ortaya konması böylece günümüz insanıyla onun şiirleri arasında köprü kurulması zaruret hâlini almıştı.
Zaten yakınları da bilir ki Hulûsî Efendi’nin de sağlığında serzenişlerinden biri şiirlerinin anlaşılmamasıdır. Günümüz insanının bu bilgi ve sanat anlayışına sahip olmaması sebebiyle zaman geçtikçe bu yara daha da derinleşti ve anlayanların sayısı azaldı. Bütün bu hususlar dikkate alındığında nesrin gerekliliği daha iye anlaşılacaktır.
Nesre çevirinin diğer bir gerekçesi de Dîvân’ın farklı dillere çevrilmesidir. Nesir bu çeviride önemli bir basamak olacaktır.
Dîvân akademik camiada ilgi görüyor mu, bu yayından sonra beklentiniz nedir?
Türk edebiyatı içinde Osman Hulûsî Efendi’yi farklı kılan en önemli husus dîvân ve tekke/tasavvuf şiirinin bitti denildiği bir dönemde onun bu tarzlarda şiirler yazmasıdır. O hayattayken edebî dergilerde şiirlerini yayımlamış olsaydı dönemin şairleri içinde çok müstesna bir yere sahip olabilirdi. Ancak o bunu yapmamış, tanınmayı sevmemiş, tıpkı atası Somuncu Baba gibi şöhretten kaçmıştır. Bu sebeple sağlığında ihvanının dışında bilhassa akademik camiada fazla dikkat çekmemiş olan Hulûsî Efendi’yi anlamak, şiirlerini incelemek, edebî kişiliğini ortaya çıkarmak için vefatından sonra art arda toplam 12 sempozyum düzenlenmiştir. Böylece 20. yüzyılda yaşamış pek az şaire nasip olmuş ilgi ve alâka görmüştür. Sempozyumlar sayesinde akademik camia onu tanıdı. Şimdi bu eserle onun daha iyi bilineceği ümidindeyiz.
Dîvân üzerine yapılan çalışmalar bitmiş midir, bundan sonra ne gibi çalışmalara ihtiyaç vardır?
Nesre çeviri ile Hulûsî Efendi’nin şiirlerinin farklı dillere kazandırılmasının da önü açılmış oldu. Bu konuda başta İngilizce ve Arapça olmak üzere çeşitli dillere çevirme düşüncelerinin bundan sonra hayata geçirileceğinin müjdesini verebiliriz.
Ayrıca hazırlanan bu yayına dayalı olarak onun şiirleri üzerin makale, tebliğ ve şerh çalışmaları bundan sonra da devam edecektir. Kuşkusuz üzerinde durulacak daha çok konu vardır. Aşağıdaki beyitte de belirttiği gibi Hulûsî Efendi, Dîvân’ıyla insanlara güher saçmış, biz de bunları açığa vurduk, hüneri olan ondan toplar:
Saçdın Hulûsî bir güher
Toplar anı ehl-i hüner
Şerif Hamideddin TEKTAŞ
Yazar