PEYGAMBERİME ÖZLEM
PEYGAMBERİME ÖZLEM
Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla¸
Binlerce salât ve selam senin üzerine olsun. Güzellikler¸ sevinçler¸ mutluluklar¸ bütün güzel duygular senin kalbinden uçup bize gelsin ya Habîballah.
Sana olan sımsıcak duygularımı¸ sevgimi¸ bağlılığımı yazmak kolay gibi gelirdi bana. Sana olan duygularım¸ sevgim o kadar coşkun ki¸ hemen anlatabilirim sanırdım. Ümmetine çok düşkün olan ey Allah'ın rasûlü¸ şefkat ve merhamet peygamberi¸ seni nasıl anlatayım¸ sana olan özlemimi nasıl dile getireyim? Uygun kelimeler seçebilmek¸ sana içimdeki duyguları¸ özlemi anlatabilmek hiç de kolay değilmiş. Bu öyle bir sevgi ki¸ hem içinde yüzüyorum hem de özlemiyle yanıyorum.
"Beni görmedikleri halde bana inanan¸ beni seven kardeşlerimi görmeyi ne kadar isterdim" demiştin.
Seni görmeden seni seven küçük kız kardeşin olarak sana olan sevgimden bahsetmek istiyorum. Daha doğrusu bahsetmeye çabalamak istiyorum.
Efendim! Yıllardır senin ufuktan bize doğru gelişini¸ rüyalarımıza girişini bekliyorum. Ümmetine öğrettiğin duaları başımı yastığa koyup okuduğumda¸ rüyamı mübarek yüzünle aydınlatmanı arzuluyorum. Medine sokaklarında peşin sıra hasretle ardında gezinmek istiyorum. Mübarek mescidinde müminlerine sohbet ederken mescidin bir köşesinde büzülüp seni dinlemek istiyorum. Çok sevdiğin çocuklara yaptığın şaka ve iltifatlardan birine de ben mazhar olmak istiyorum.
Efendim! Gel tut elimizden¸ engin denizlere¸ gökyüzüne¸ mutluluklar diyarı cennete ve aklıma gelmeyen daha nice güzelliklere götür bizi.
Bekliyoruz. Medineli gülücük saçan çocukların¸ ensarın beklediği gibi bekliyoruz. Senin o rahmet güneşinin üzerimize doğmasının içten intizarı içindeyiz¸ Veda tepesinden Medine'ye doğduğun gibi.
Sen ki¸ cahiliyeden sonraki dönemde insanlığa verilmiş bir hediye idin. Kız çocuklarını öldüren bir toplumdan¸ Allah'ın kendilerinden onların da Allah'dan razı olduğu bir toplum çıkarmıştın. O Allah ki¸ senin güzelleştirdiğin bu insanların Allah'dan hoşnudluğunu adeta terazinin bir kefesine¸ kendisinin onlara olan sevgisini de diğer kefesine koymuştu. Ne olur efendim¸ gel bizim de hediyemiz ol. Ebû Leheb'in karısının döktüğü dikenleri toplayan birer sadık arkadaşın olalım. Hicret sonrası Medine'de seni konuk etmek için yarışan ensardan bir ferd olalım. Sevr'de dayanağın¸ Bedir'de seni asla terk etmeden hemen yanı başındaki dostun¸ Uhud'da sözünü dinleyen arkadaşın¸ Arafat'ta can kulağıyla buyruklarını belleyen takipçin olalım. Bir Ebûbekir¸ bir Hamza¸ bir Fatıma¸ bir Aişe olalım.
Ya Nebiler Sultanı! Kalbimi kalbine nasıl bağlarım¸ sevgini sevgime nasıl katarım¸ kapımı kapına nasıl açarım¸ gönlünü gönlüme nasıl bağlarım¸ kopmaz bir bağı aramızda nasıl kurarım?
Ey sedirde uyuyan Nebi! Ravza'nı ziyarete gelince göz yaşlarımı tutamayıp seller oluşturarak ağladığımı¸ Allah'a dua ettiğimi hatırlıyor musun? Ya Nebi! Senin gül kokunu kokladım mescidinde¸ o mübarek şehrin sokaklarında. Kabe'de ayak izini aradım¸ Hira Nur dağında Cibril aleyhisselamın sana seslenişini aradım. Arafat'ta yüzyirmibin sahabeye seslenişini gözümde canlandırdım. Seni ziyaret edince özlemimin dineceğini sanıyordum. Oysa ki¸ yanına varınca özlemim katlanarak bir yanardağa dönüştü.
Simdilerde Ravza'nın resimlerini görünce gözümden sicim sicim damlalar akar oldu. Senin hasretinle bir Bilal gibi günden güne yanmaktayım. "Yetmedi mi ya Bilal" deyişin gibi¸ biz de sana sesleniyoruz: Yetmedi mi ya Nebi¸ yetmedi mi?
Gel artık gir hayatımıza ey Nebiler Nebisi! Seni o kadar özledim ki¸ hem de kelimelerle ifade edemeyeceğim kadar çok.
Kardeşimin Ravza'nın o gül bahçesinde zemzem bardaklarını parçalayıp oyuncak yapmasını¸ çıplak ayakla koşmasını¸ direklerin ardına saklanmasını özledim. Öğlenin sıcağında mescidinde oturmayı özledim. Hatta bir ara huylandığım çekirgeleri bile özledim. Medine'nin o sıcak kanlı "gel hacı¸ gel hacı" diyen insanını özledim. İnsanların hep birden secdeye gidişini özledim. Mescidindeki ezanı özledim. Mescidinde uyumayı özledim. Özledim¸ özledim…
Ya Nebi! Senin ashabın¸ söylediğin sözleri¸ getirdiğin emirleri adeta içerlermiş. Hece hece¸ satır satır öğrenirlermiş. İslamın yaşanmak için geldiğini bilirlermiş. Canlarını senin yolunda feda edip "anam babam sana feda olsun" derlermiş.
Ya Nebi! Biz de seni¸ anamız¸ babamız ve canımızdan çok seviyoruz.
İslamı kendimde yaşamayı ve yaşatmayı istiyorum. Ey Nebi! Senden sevgini istiyorum. Sevginden beni mahrum etme.
Feyza Nur YILDIRIM
Yazar“Yaratılanı yaratandan ötürü sevmek” mefhumu, insanlara genel manada güzellikleri telkin eder. Yaratılmışların en şereflisi olan insan elbette ki, “ahsen-i takvim” olduğu için fıtrî olarak da, cismî o...
Yazar: Musa TEKTAŞ
“Hazret-i Peygamber (s.a.v) Efendimiz, muhtaç, zayıf ve fakirlere yardımı sever, nerede yardıma muhtaç kimse olursa onun yardımına koşar, ashabına bu hususta emirler verirdi. İyiliksever ve cömertti. ...
Yazar: Es-Seyyid Osman Hulusi Ateş Efendi
Her ilim dalı ‘hoca-talebe’ münasebetinin zorunlu olduğu süreçlere şahitlik eder. Örneğin bir ustanın dizinin dibine oturmadan usta bir marangoz olunmayacağı gibi bir kimsenin alanında uzman bir hocan...
Yazar: Fatih ÇINAR
Şerefimiz, şanımız var Biz ne büyük bir milletiz Al bayrakta kanımız var Biz ne büyük bir milletiz Üç kıtada at koşturduk Akarsuları coşturduk Dağlar, tepeler aştırdık B...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ