Osmanlı’da Verâset Usûlü ve Sultan Birinci Mustafa’nın Tahta Geçişi
Osmanlı Devleti’nde hanedanın her erkek mensubu, teamül gereği taht üzerinde eşit hak sahibi ve birer padişah varisi olarak bu makama ehil görülmektedir. Şehzadeler 12 yaşından itibaren merkeze eşit uzaklıktaki sancaklara bey olarak gönderilmiş, gittikleri yerde yönetimle ilgili bir nevi staj görmüş, babalarının vefatından sonra kim önce merkeze gelirse o padişah olmuştur. Bu usul, birtakım mahzurları da beraberinde getirmiştir. Her şehzadenin arkasında o sancağa ait büyük bir askerî güç teşekkül etmiştir. Üstelik saray halkı, asker, ulema, vezirlerin vs. teşkil ettiği birtakım organize gruplar da istikballeri uğruna şehzadeleri taht iddiasına itmeye çalışmışlardır. Teşkilat Kanunnamesi’nde bir verâset usulü getirilmeyerek; tahta en güçlü ve talihi yaver giden şehzadenin geçeceği ve hanedanın taht iddiasında bulunabilecek diğer erkek mensuplarını bertaraf edebileceği esası formüle edilmiştir. Böylece İslâm hukukuna uygun olarak, hâkimiyetin bölünmeyeceği hakikati bir prensip olarak hanedan mensuplarının canları pahasına da olsa, devletin bekâsı için Osmanlı siyasî hayatında vazgeçilmez bir kural olmuştur. Kendinden öncekiler gibi Fatih Sultan Mehmed de kardeş katlini tatbik etmiştir. Hatta bir adım daha ileri gitmek suretiyle, bu tatbikatı kanunlaştırmıştır. Teşkilât Kanunnamesi’nde şu madde vardır: “Ve her kimesneye evlâdımdan saltanat müyesser ola, karındaşların nizâm-ı âlem içün katl itmek münâsibdir. Ekser ulemâ dahi tecviz etmişlerdir. Anınla âmil olalar.” Kanunname maddesinde geçen “Ve her kimesneye evlâdımdan saltanat müyesser ola... “ ifadesi, Osmanlılardaki saltanat verâseti telakkisini göstermektedir. Bu maddeye göre Osmanlı hanedanının erkek mensuplarından, güç itibariyle padişahlığa en uygun olup, talihi de yaver gidenin tahta çıkması açıkça belirtilmiştir. 1603 yılında Sultan I. Ahmed tahta çıktığında, hayattaki kardeşlerine dokunmamış; 1617 yılında vefatında da erkek çocukları olduğu halde hayattaki kardeşi Sultan I. Mustafa, tahta çıkarılmıştır. Bu, Osmanlı siyaset geleneğinde bir ilktir. İlk defa bir padişahın kardeşi tahta çıkmıştır. O zamana kadar tahta hep önceki padişahın oğlu geçmiştir. 600 yıllık Osmanlı tarihi boyunca beşi XIV, sekizi XV, kırk ikisi XVI, beşi XVII ve biri de XVIII. asırda olmak üzere 61 şehzade bu gelenek yolunda hayatını kaybetmiştir. Bunlardan 22 tanesi bilfiil isyan ettiği için öldürülmüştür. Tamamen pratik maksatla da olan bu verâset değişikliği, kardeş katlinin de giderek ortadan kalkmasına vesile olmuştur. Sultan IV. Mehmed’den sonra ise (1687) yaşça büyük oğulları bulunduğu halde kardeşi tahta çıkmış ve hanedanın en yaşlısının padişah olduğu yeni usûl iyice yerleşmiştir. Verâset usûlünün fiilen değiştiği XVII. asırdan itibaren şehzade idamlarına neredeyse pek rastlanmamaktadır. Hanedanın en yaşlısının tahta çıkması usûlü 1876 tarihli Kanun-ı Esasi’de de formüle edilmiştir. Uzun bir süre babadan oğula geçen verâset usûlü Sultan I. Mustafa ile kardeşe geçmiş, daha sonraki yıllarda bu usûl devam ettirilmiştir. The Rule of Succession in The Ottomans and the Accession of Sultan Mustafa I In the Ottoman Empire, each prince of the sultanate had the equal right to accede to and all were educated as the successor of the Sultan. In the time of Fatih Sultan Mehmed, there declared a law giving the right to the most powerful prince to accede to and kill the other princes for the benefit of the state. In 1603, when Sultan Ahmad I ascended the throne, he did not kill his brothers. In 1617, his broher Sultan Mustafa I acceded to, despite the sons of Ahmad I. This was a first in the Ottoman policy institution. Before this, only the sons of the sultan had ascended the throne.
Bekir AYDOĞAN
YazarCenab-ı Allah’ın ihsanı olarak insanoğlu yaratılmışların en üstün ve en büyük sanat eseridir. Yüce Rabb’imizin insana ihsanlarını gerçek manasıyla görenler ve bu sırra erenler kabiliyetleri, hünerli e...
Yazar: Bekir AYDOĞAN
Akşemseddin Hazretleri, Osmanlı’nın yükselme döneminde hayat sürmüş, İstanbul’un manevî fâtihi unvanını hak etmiş ve Peygamber Efendimiz’in kutlu fetih müjdesine nail olmuş bir Allah dostudur. Osmanlı...
Yazar: Bekir AYDOĞAN
Kültür dünyamızda dergilerimiz, milletimizin öz mayasını teşkil eden dinî ve millî düşüncenin kalesi olarak hür fikirlerin merkezi olmuştur. Dergiler, insanımızın ruh dünyasına hitap eden, itikattan i...
Yazar: Bekir AYDOĞAN
Osmanlı şehzadeleri belli eğitimleri aldıktan sonra, devlet yönetiminde kabileyet kazanmak için İstanbul dışındaki sancaklarda yöneticilik yaparak tecrübelerini artırmakta idiler. Bu da bizatihi eğiti...
Yazar: Bekir AYDOĞAN