OSMAN HULÛSİ EFENDİ'DE AİLE EĞİTİMİ
Aile¸ hiç şüphesiz bir toplumun zembereğidir¸ anahtarıdır¸ merkez ve mihenk taşıdır. Hem en küçük hem en büyük birimidir. Toplumun bekası¸ bir ülkenin geleceği için en önemli kurumdur aile. İnsanlığın istikbali aileye bağlıdır. Aile varsa özellikle sağlıklı temeller üzerinde bina edilmiş ise o zaman geleceğimizden söz edebiliriz.
Aile¸ hiç şüphesiz bir toplumun zembereğidir¸ anahtarıdır¸ merkez ve mihenk taşıdır. Hem en küçük hem en büyük birimidir. Toplumun bekası¸ bir ülkenin geleceği için en önemli kurumdur aile. İnsanlığın istikbali aileye bağlıdır. Aile varsa özellikle sağlıklı temeller üzerinde bina edilmiş ise o zaman geleceğimizden söz edebiliriz.
İşte Darende'de bir ışık gibi etrafını aydınlatan¸ has bahçenin gülü gibi etrafına kokular salan¸ ışıklandıran¸ bir gönüller sultanı Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretleri de bu meseleye hususan eğilmiştir. Kendi ailesinde de bizzat uygulayıp hayata geçirdiği eğitim meselesi üzerine otuz ikinci Hutbesinde cemaatine şöyle seslenmiştir:
"Muhterem Cemaat-i müslimîn!
Müslümanlık nazarında çocuklar dünyanın en güzel¸ en hayırlı metaıdır. Evin bereketidir. Cennet kokularından bir koku ve Allah'ın bir hediyesidir. Allah ihsan eylediği bu hediyeye karşı şükretmek¸ ana babaya düşen bir vazifedir¸ bir borçtur.
Her ana ve baba bundan mesuldür. O bu mesuliyetten kurtulabilmek için Allah'ın ihsan eylediği bu hediyeyi tertemiz muhafaza etmek¸ arızasız büyütmek¸ bunlara dinini¸ dünyasını öğretmek¸ Allah'ın kitabını belletmek¸ dünya ve ahrette mesul olacak şekilde hazırlamak lazımdır.
Çocuklarının terbiyesini ihmal eden onlara bakmayan babalar ve analar hem Allah yanında hem cemiyet nazarında suçludur."
Osman Hulûsi Efendi¸ çocuğun ilk çocukluk yıllarının önemini özellikle vurgular ve terbiye¸ ahlâk ve eğitimin çok küçük iken verilmesinin daha kalıcı ve etkili olacağının altını çizer.
Nitekim Sevgili Peygamber Efendimiz de çocuk eğitimi ile alakalı şunları söylemektedir.
"Çocuklarınıza ikram ediniz¸ iyi bakınız¸ terbiyelerine çok dikkat ediniz. Onları güzel terbiye ediniz¸ onlara mutlaka muhtaç oldukları şeyleri öğretiniz¸ yüzücülük¸ atıcılık¸ gibi hayat idmanlarını belletiniz¸ onları helal rızık ile besleyiniz."
Esasında eğitim ve terbiye etmek gaye itibarıyla birbirine benzese de aralarında mânevî anlamda farklar vardır. Zira eğitim arzu edilen bazı disiplinlerin çocuğa öğretmek¸ bilgilendirmek karşılığına denk gelse de; terbiyenin amacı bambaşkadır¸ çünkü toplumsal yaşantının ana gayelerinden birisi de birlikte yaşayan insanların kabul edilebilir ortak tavırlar¸ benzer davranışlar göstermeleridir. Oysa terbiye zaruridir¸ hem dinî temelleri vardır¸ hem de insanın mutluluğunu ve huzurunu esas alır.
Nitekim hepiniz görüyorsunuz birçok okul bitirip¸ birçok lisan öğrenip de toplumun edep ve irfanına aykırı hareket eden insanlar vardır ve biz bunları hoş karşılamayız çoğunlukla.
Ülkemizde terbiye ve eğitim zaman zaman birbirlerinin yerine kullanılmışsa da ikisi asla aynı şey değildir. Nitekim bir çocuk utanma duygusunu¸ ar etmeyi¸ ahlâklı olmayı¸ adab-ı muaşereti önce aile çevresinde öğrenir. Okul başladığında zaten bir çocuk aşağı yukarı bu etik değerleri öğrenerek gelmiştir.
İşte Osman Hulûsi Efendi Hazretleri¸ bu noktaların ne kadar ehemmiyetli olduğunu 32. hutbesinde bakınız nasıl anlatıyor:
"Doğduğu günden itibaren çocuklarımızın sıhhatinden¸ gıdasından yiyip içtikleri şeylerden mesulüz. Altı yedi yaşlarından sonra bu mesuliyet çoğalır. Çünkü çocuğun asıl istikbali bundan sonra hazırlanacaktır. Bu devirde çocuğun ahlâkî terbiyesi üzerinde ana ile babanın çok büyük rolü vardır. Şunu hatırdan çıkarmayınız ki evlatlarımızın beşeriyette hayırlı bir evlat veyahut muzır bir mikrop olarak yetişmesinden hem Allah yanında hem de beşeriyet nazarında mesulsünüz.
Tahsil ve terbiyesine dikkat ve ihtimam olunan bir evlat¸ hem ailesinin şerefini yükseltir¸ hem de ulusunun kuvvetini artırır. Terbiyesi noksan olan bir evlat¸ hem kendi namını kirletir¸ hem ailesinin yüzünü karartır¸ hem de beşeriyetin başına bela kesilir."
Osman Hulûsi Efendi¸ gözümüzün nuru bakıp büyüttüğümüz yavrularımızın mutluğu ve saadeti için de terbiye ve eğitimin önemini vurgular. Bugün gazetelerin üçüncü sayfalarına baktığımızda eğitim seviyesi düşük¸ ailevi sorunlara duçar olmuş anne ve babaların çocuklarının daha çok suça ve günaha bulaşmış olduklarını ibretle gözlüyoruz.
İşte Osman Hulûsi Efendi bu hususu şu şekilde ifade etmektedir:
"Aziz Müslüman Kardeşlerim¸
Çocuklarımıza güzel bir İslâm terbiyesi vermekle onların istikbalini¸ istikbaldeki saadetlerini hazırlamış¸ milletimizin kuvvetine yardım etmiş olmakla beraber ahretimiz için de büyük bir hazırlık yapıyoruz demektir.
Dünyada iken çocuklarımızı güzel bir şekilde terbiye etmek onlara Müslümanlığı belletmek¸ dünyası için lazım olanları öğretmek¸ kendi ahretimizi de mamur etmek demektir.
Dünyada iken hayırlı bir evlat yetiştiren adamın öldükten sonra hayır ve sevap defteri kapanmaz."
Osman Hulûsi Efendi¸ bu söylediklerini aynen tatbik etmiş ve birbirinden hayırlı ve mükemmel evlatlar yetiştirmiştir. Gerek eşine gösterdiği nezaket¸ nezahat¸ letafet¸ şefkat ve merhameti çocuklarından da esirgememiş¸ onlara hem maddi hem mânevî öğretmenlik yapmıştır. Edep ve irfanın her dem gönül sofrasına konduğu¸ şefkat ve muhabbetin pencereden¸ bacadan taştığı bu aile ocağının ateşini tutuşturan¸ canlandıran ve asla söndürmeyen bir baba¸ bir aile reisi¸ bir hoca ve bir mürşit olmuştur.
Aile eğitiminde sözden çok davranış ve yaşantının çocuklar üzerinde etkili olduğunu hem din âlimleri hem de bilim adamları söylüyorlar. Çocukların gözü önünde aile büyüklerine saygıyla ve hürmetle muamele eden¸ güzel ahlâkını ve davranışlarını gösteren ana babaya ileriki yaşlarda çocukları da aynı muameleyi göstereceklerdir¸ bundan hiç kuşku yoktur.
Bu hususta da Osman Hulûsi Efendi şunları söyler Hutbelerinde:
"Onların haklı sözlerini tutup¸ haksız sözlerine karşı da ses çıkarmayacağız. Dövseler de sövseler de hâşâ¸ değil el kaldırmak¸ dil bile uzatmayacağız. Onların her hâline tahammül göstereceğiz. Zira Allah'ın emri böyledir.
Unutmayalım ki bizi dünyaya onlar getirmiş¸ bizimle Mevla arasında onlar sebep olmuşlardır. Bizi sadece dünyaya getirmekle kalmamış¸ en aciz zamanlarda bizim bin türlü mihnetimizi¸ meşakkatimizi de çekmişlerdir. Bizi can u gönülden bağırlarına basmış; kılımıza zarar gelmesin diye hep üzerimize titremişlerdir. Şimdi o günlerimiz geçti¸ biz büyüdük¸ her şeye gücümüz yeter bir hâle geldik. Onların bizlere olan iyiliklerini unutmamalıyız. Onların o iyiliklerine karşı nankörlük¸ taşkınlık etmemeliyiz.
Hele onlar yaşlarını başlarını alıp ihtiyarlamışlarsa¸ hele onlar alil¸ hasta düşüp bize muhtaç bir hâle gelmişlerse düşünün bir kere bize ne yapmak düşer?"
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi¸ aile içinde terbiye ve eğitimin ehemmiyetini zikrederken öte yandan okul ve bilginin de ne kadar önemli bir ihtiyaç olduğunun ısrarla altını çizer.
Bu nedenle etrafında kızlı erkekli herkesin eğitimine önem verip teşvik etmiş ve okul ile eğitimin sağlanması yolunu desteklemiştir.
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi¸ eğitime olan inancını ayet ve hadislerin ışığında insanlara ulaştırır. Öyle ki bu toplumun geleciği öncelikle edep irfan¸ terbiye ve eğitimden geçer.
Osman Hulûsi Efendi¸ ilim ve irfan Hak mektebinde okunmalı düsturunu kendi hayatında tatbik etmiş¸ sonra da etrafını bir meşale gibi aydınlatmış¸ Darende'yi bir irfan ve kültür merkezi yapmıştır.
Bütün yaşantısında doğruluktan ayrılmayan iyilik yapan¸ kötülüğü iyilik ve güzellik ile savan¸ güler yüzlü kâmil bir kişilik olmuş ve bunu da en çok kendi aile yaşantısında yaşamış ve yaşatmıştır.
Mesela muhterem mahdumları Kemal¸ Ahmet¸ Şemseddin ve Hamid Hamiddettin Ateş Beyefendilere göndermiş olduğu şu mektubun üslubu¸ nezaketin¸ nezahetin¸ şefkatin¸ adaletin ve merhametin en derin izlerini taşımıyor mu?
"Gözlerinizden öperim¸
Elhamdülillah¸ Mekke-i Mükerreme'ye salimen vasıl olduk. Yarın Arafat'a gideceğiz inşallah Teâlâ. Valideniz muhabbetle gözlerinizden öpüyor. Kızların gönüllerini incitmeyin. Aişemize ve Hamid'e¸ akrabalara selam ve dualarla cümlesinin gözlerinden öperim."
Burada mutlaka sizlerin de dikkatini celbetmiştir. Oğullarına¸ kızlarının gönüllerinin incitilmemesini özellikle istemektedir. Zira aile eğitiminde kız-erkek ayrımı yapmaksızın çocuklarının her anlamda iyi yetişmesini arzu eden bir baba olarak hatta bir nebze kızlarını da daha ihtimam göstererek kadınlara verdiği önemi ve hassasiyeti de gözler önüne sermiştir.
Sonuç
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi¸ bir mütefekkir olarak¸ bir din âlimi olarak¸ bir mürşit olarak cemaatine söylediği her ne varsa önce kendi hayatında ve ailesinde tatbik etmiş¸ eğitimin her türlüsünü gerek gönül eğitimi¸ gerek akıl eğitimini ön görmüştür. Dolayısıyla gerek bedene eğitimini¸ gerek ruh eğitimini¸ gerekse davranış eğitimini kısacası terbiye ve eğitim denen nizam ve intizam kurallarını bizzat kendi çocuklarına¸ ailesi çevresine¸ hayatına¸ yansıtmış ve karşılığını da ziyadesiyle almıştır.
Osman Hulûsi Efendi¸ nezaket ve inceliğin en latif ve en zarif biçimini yaşamış ve çevresinde de yaşanmasını sağlamış vesile olmuştur. Mektûbât'ında hayatında yer etmiş hemen herkese mektuplar yazarak hislerini zarif ve ince gönül teliyle terennüm eden bir gönüller sultanını görüyoruz. Edebin¸ hissiyatın¸ nezaketin tel tel dokunduğu bir ortamdan söz ediyoruz.
Meryem Aybike SİNAN
Yazar"Yusuf'u zindana mahkûm eden sadakat¸ vefa¸ bizde adı hiç anılmayandır. "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum." diyen bir kültürün içinden öğrenmediğimiz¸ içimize katamadığımızdır vefa.....
Yazar: Meryem Aybike SİNAN
Kanûnî’nin küçük oğlu Selim, 28 Mayıs 1524’te İstanbul’da dünyaya geldi. Annesi Hürrem Sultan, saray içinde sözü geçen, etkili bir kadındı. Saray kadınlarına ve hizmetkârlara, Şehzade Selim’in terbiye...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Bayram bir hatırlatma sağanağına dönüşse kör yüreklerde. Saba rüzgârı geri alsa yiten bayramların kokusunu. Büyük şehirlerin kuytularına kadar yaysa bayram sevincini. Sonsuzluğa akan dualar şehrayini ...
Yazar: Meryem Aybike SİNAN
Dedem Sefer Efendi¸ adı gibi yıllarca birçok şehre sefer eyledikten sonra toprakta karar kılmış¸ büyükçe arazisi içinde kayısı¸ üzüm¸ buğday gibi tarımın birçok çeşidiyle kendini çiftçiliğe vermişti.D...
Yazar: Meryem Aybike SİNAN