ÖRÜMCEK KAFALILARIN GÜCÜ VE ÖRÜMCEĞİN YUVASI
Kur’ân, herkes anlasın ve iyi anlasın diye hayatın içerisinden örnekler verir. Kur’ân’ın bu örnekleri, herkesin her zaman görebileceği, ulaşabileceği ve anlayabileceği örneklerdir. Aşağıdaki âyette de Allah’tan başkalarını dost edinenlerin durumu, örümceğin yuvasına benzetilmiştir. Arapçada örümcek, “ankebût” demektir ve bu kelime bir Kur’ân sûresine isim olmuştur. Bu, sûrenin örümcekten bahseden âyeti mü’minlere unutulmayacak ders olsun diyedir. “Allah’tan başka dostlar edinenlerin durumu, kendine yuva yapan örümceğin durumu gibidir. Evlerin en dayanıksızı ise şüphesiz örümceğin yuvasıdır. Keşke bilseler.”1 Bundan önceki âyetlerde helâk edilen kavimlerden bahsedilir. Çok güçlü imkânlara sahip olan Nûh Kavmi, Lût Kavmi, Şuayb Kavmi, Âd Kavmi, Semûd Kavmi gibi kavimler… Nemrut, Kârûn, Fir’avun gibi azgınlar… Bunlar çok büyük fırsatların içerisinde yaşayan, güçlü devletler, saltanatlar kurmuş büyük varlık sahibi kimselerdi. Ancak bunlar sahip oldukları fırsatları hayra dönüştüremediler, imkânları hayırlarda kullanamadılar, sonuçta helâkten kurtulamadılar. Onları helâk için de çok büyük ordular falan gönderilmedi. “Ondan sonra kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedik; zaten indirecek de değildik; sadece tek bir çığlık... O kadar; hemen sönüp gittiler.”2 “Kârun: ‘Bu servet ancak, bende mevcut bir ilimden ötürü bana verilmiştir.’ demişti. Allah’ın, önceleri, ondan daha güçlü ve topladığı şey daha fazla olan nice nesilleri yok ettiğini bilmez mi?”3 “Yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden önce geçmiş kimselerin sonlarının nasıl olduğuna bakmazlar mı? Ki onlar kendilerinden daha kuvvetli idiler, yeryüzünü kazıp alt üst ederek onlardan çok imar etmiş kimseydiler ve onlara belgelerle peygamberler gelmişti. Böylece Allah onlara zulmetmiyor, onlar kendilerine zulmediyorlardı.”4 “Yeryüzünde gezip, kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Onlar, kendilerinden daha kuvvetliydiler. Göklerde ve yerde Allah’ı âciz bırakabilecek yoktur. Şüphesiz O her şeyi bilen, her şeye güç yetirendir.”5 “Yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden önce ve kendilerinden daha kuvvetli olan ve yeryüzünde daha çok eser bırakan kimselerin sonuçlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Allah onları suçlarıyla yakalamıştır. Allah’a karşı onları koruyan yoktur.”6 “Seni sürüp çıkaran kentten daha kuvvetli olan nice kentleri yok ettik. Yardım edenleri de bulunmadı.”7 Onları helâk için su, tek bir ses, bir yıldırım, bir kasırga yeterli oldu. Sönüverdiler, çerçöpe dönüverdiler, sökülmüş ağaç kütükleri gibi etrafa saçıldılar, diz üstü çöküverdiler, yerin dibine geçtiler… Onların güçleri çok şatafatlı, çok görkemli görünüyordu. Tıpkı örümceğin yuvası gibi. Örümcek yuvası da çok ince bir nakışla, dışarıdan harika görünür. Ancak o yuvanın yıkımı bir basit rüzgâr yahut üfleme yahut da parmak ucu veya bir süpürgenin ucu ile gerçekleşiverir. Çünkü o yuva, bir sinek avlayacak kadardır. Müşrik planlarının da vahiy esintileri karşısında varlıklarını devam ettirme imkânları yoktur. Bir evin ev olabilmesi için onun tehlikeleri engelleyen duvarı, gölgeleyen bir tavanı, kilitlenen bir kapısı, kendisinden faydalanılan bir takım şeylerinin olması gerekir. Örümcek yuvasında ise bunların hiç biri yoktur. Örümceğin yuvası, nakışlı bir tül perdeden ibarettir. O yuvanın bir duvarı yoktur, aksine o yuva bir başka evin duvarına dayanmış/yamanmıştır. Bir kıl çadırın bile bir gölgesi vardır. Örümcek yuvasının doğru dürüst bir gölgesi bile yoktur, sahibini soğuktan sıcaktan, yağmurdan yaştan, düşmandan koruyacak bir özelliği de yoktur. Örümceğin tükürüğünden yapılmış bir yuva. Çoğu zaman sahibi ile birlikte yıkılan, çöpe atılıp süprüntü olan bir yuva. İşte Allah’tan başkasına bel bağlayanların, O’ndan başkasını dost-tanrı edinenlerin durumu da böyledir. Onlar, güçlerini Allah’tan almayanlardır. Yüce Allah’a güvenip dayanmayanlardır. Onlar Allah’tan başka şeylerden medet umanlardır. Onların edindikleri dostları, onları aldatır, gözlerini boyar, dış görünüşe aldanırlar onlar. Hâlbuki onların gücü, Allah’ın gücü yahut gücünü Allah’tan alanların karşısında bir hiçtir. “Tağut’u inkâr edip Allah’a inanan kimse, asla kopmayacak olan sağlam bir kulpa yapışmıştır.”8 Allah düşmanlarının gücü, Yüce Allah’ın gücü karşısında örümceğin evi gibi olursa, onlardan korkmaya gerek var mıdır? Elbette yoktur. Çünkü Müslüman gücünü, erişilmez gücün sahibi Yüce Allah’tan alan kimsedir. Örümcek yuvaları, evlerde kirlilik alameti olarak sayılmıştır. Zira genellikle temizlik yapılmayan yerlerde örümcekler ağlarıyla yuva yaparlar. Yüce Allah’ın hakikatlerini bırakıp bâtıl şeylerin peşine düşen kimseler de süprüntüler içerisinde dolaşan kimselerdir. Onların temizlenmeye, arınmaya ihtiyaçları vardır. Örümcek çeşitlerinin çoğu zehirlidir. Örümcekler, zayıf olan hayvanları tuzaklarına düşürmek için ağ örerler ve onları zehirleyip felç ederler. Güçlü haşereler ise örümcek yuvalarını delip geçerler ve kolay kolay ağlara takılıp yakalanmazlar. Müşriklerin tuzaklarına da zayıf iradeli, zayıf imanlı, câhil insanlar düşerler. Donanımlı ilim, güçlü imana sahip iradeli kimseler ise o tuzaklara kolay düşmezler ve onları çiğneyip geçerler. O halde, düşmanlarıyla baş edebilmek için mü’minin ilmî, imanî ve amelî bakımdan donanımlı olması şarttır. Zira insan ve cin şeytanları zayıf iradeli, zayıf imanlı, ameli kıt kimseler üzerinde cirit atarlar. Örümcekle ilgili âyetin bulunduğu Ankebût Sûresi, Mekke’de inmiştir. Müslümanların sayıca az olduğu ve görünüşte zayıf olduğu Mekke’de. Bu dönemde Müşrikler çok kalabalık ve oldukça güçlü görünüyorlardı. İşte böyle bir dönemde Yüce Allah, mü’minlere moral vermek için bu âyetlerini indirdi. Yine onları küçük düşürmek için, Hicret gecesi Sevr Mağarası’na sığınan Peygamberimiz’i mağara girişine yuvasını ören örümcekle defetti. Peygamberimiz’i yakalamak için mağaranın ağzına kadar gelen müşrikler, mağaranın ağzının bir örümcek ağı ile kapatıldığını görünce, buraya yakın zamanda insan girmesi mümkün değildir diyerek çekilip gitmişlerdi. Dilediğinde olmazları olduran Yüce Allah, Peygamberi’ni son derece zayıf olan bir örümceğin ağı ile koruma altına almıştır. “Keşke bilseler...” Âyetin bu ifadeyle sona ermesi, oldukça dikkat çekicidir. Mü’minler keşke bilseler ve bu ilâhî meseli hiç unutmasalar! Evet, mü’minler, Yüce Allah’ın gücü karşısında Allah düşmanlarının gücünün ne kadar zayıf olduğunu bilseler ve buna hakkıyla inansalar, Allah düşmanlarından, onların hile ve tuzaklarından aslâ korkmayacaklardır. Kur’ân’ın bu çarpıcı örneklerini anlayabilmek için, derinlemesine üzerinde durup düşünmek gerekir. Nitekim iki âyet sonra aynı sûrede buna şöyle işaret edilmektedir: “İşte bu örnekler; biz bunları insanlara vermekteyiz. Ancak âlimlerden başkası bunlara akıl erdirmez.”9
Ali AKPINAR
YazarBir’den Geldik Bir Olmak İçin!Hay’dan Geldik Diri Olmak İçin!Yüce Yaratıcı biz insanları yaratıp dünyaya gönderdi. Biz, dünyaya sınav için geldik. Dünya, bizim geçici kalım yerimizdir. Orada, O’nun di...
Yazar: Ali AKPINAR
Gönül dünyası, insanı şekillendiren merkezdir. İnsanın iyi-güzel olması öncelikle gönlünün iyi-güzel olmasıyla mümkündür. Aynı şekilde bugün özlemini çektiğimiz toplumsal birlik ve beraberliğin gerçek...
Yazar: Ali AKPINAR
Ham meyveydim baharımda Olgunlaşmadan zarımda Dalımdan çok erken koptum Savruldum hayâlde, düşte Düştüğümde kor ateşte Yanan yüreğimi kaptım Rüzgâr esince ters yönden En arkaya geçtim önden...
Yazar: Ahmet Süreyya DURNA
Kur’ân-ı Kerim’de onlarca âyet Peygamberimiz’den, onun peygamberliğine inanmaktan, onu izlemekten ve ona itâatten bahseder. Bu âyetleri şu başlıklarda toplamamız mümkündür:Peygamber (s.a.v.)’e inanmay...
Yazar: Ali AKPINAR