ÖLDÜKTEN SONRA YENİDEN DİRİLİŞ
“İnsan, bizim kendisini az bir sudan (meni- den) yarattığımızı görmedi mi ki, kalkmış apaçık bir düşman kesilmiştir. Bir de kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek getirdi; dedi ki: ‘Çürümüş- lerken kemikleri kim diriltecek?’ De ki: ‘Onları ilk defa var eden diriltecektir. O her yaratılmışı hak- kıyla bilendir.”1 Bu âyetlerin iniş sebebi olarak tefsir kitapla- rında şöyle bir olay anlatılır: Müşriklerin önde gelenlerinden biri Hz. Peygamber (s.a.v.)’e elin- de çürümüş bir kemik parçasıyla gelir ve onu ufalayıp, “Böyle un ufak olduktan sonra Allah bunu diriltecek öyle mi?” der. Rasûl-i Ekrem de, “Evet. Nitekim O seni de öldürecek, sonra diriltip cehenneme atacak!” cevabını verir. Rivâyetlerde Rasûlullah’la konuşan kişi ile ilgili olarak Übey Halef, Âsî b. Vâil, Ebû Cehil ve Velîd b. Muğîre isimlerinin geçmesi, olayın benzerlerinin birkaç defa meydana gelmiş olması ihtimalini düşün- dürmektedir.2 Öldükten sonra dirilişle ilgili yukarıda ge- çen âyetlerde insanın kendi yaratılışı üzerin- de düşünmeyi bir kenara bırakıp, küstahça bir tavırla Yüce Yaratıcı’nın ve Peygamberi’nin bildirdiklerini yalnızca aklıyla yargılamaya kal- kışmasının ne kadar çelişkili olduğu bir örnek ışığında ortaya konmaktadır. Bu örnekte nutfe ve çürümüş kemik kıyaslanmaktadır. Bunlardan nutfe, Kur’an’daki kullanımlarına göre erkeğin menisi veya döllenmiş hücre (zigot) mânasına gelmektedir. Böylesine önemsiz görünen bir cismin belirli süreçlerden geçtikten sonra ye- tişkin bir insan haline gelebilmesini sağlayan İlâhî bir irâde ve kudretin bulunduğunu kabul eden kişinin işte bu gücün çürümüş kemiğe de can verebileceğini yadırgamaması gerekir. Ne var ki, Rasûlullah’ın peygamberliğini ve onun bildirdiklerini, dolayısıyla öldükten sonra di- rilme gerçeğini kabul etmemek, sonuç olarak da Allah’ın yanı sıra başka mâbudlara tapma esasına dayalı kurulu düzenlerini sürdürmek için kırk dereden su getiren Mekke müşrikleri, akıllarınca bu tür örneklerden de yararlanarak alaycı ifadelerle çevrelerindeki kimseleri etki- lemeye çalışıyorlardı.3 Öldükten Sonra Diriliş Aklî Bakımdan Mümkündür Ehl-i Sünnet inancına göre diriliş haktır. Kıyâmet koptuktan sonra Melek İsrâfîl (a.s.) ta- rafından sûra ikinci defa üfürülmesiyle birlik- te bütün canlı yaratıklar tekrar diriltilecekler ve hesap vermek için Yüce Allah’ın huzuruna çıkarılacaklardır. Öldükten sonra dirilişin aklî bakımdan mümkün olacağına dair Kur’an-ı Kerim’den bazı âyetler şöyledir: “Ey insanlar! Eğer öldükten sonra tekrar di- rilmekten şüphe içinde iseniz şunu bilin ki, biz sizi topraktan, sonra döl suyundan (nutfe), sonra aşılanmış yumurtadan, sonra da organları önce belirsiz, ardından belirlenmiş bir çiğnem etten yarattık ki, size kudretimizi gösterelim. Biz dile- diğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız, sonra sizi bir bebek olarak dışarı çıkarırız. Son- ra güçlü çağınıza ulaşmanız için sizi büyütürüz. Kiminiz ölür, kiminiz de ömrünün en verimsiz (ihtiyarlık) çağına kadar götürülür ki, bilen bir kimse iken bilmez hale gelsin. Sen yeryüzünü de kupkuru ve ölü bir halde görürsün. Fakat biz üze- rine yağmur indirdiğimizde o, kıpırdanır, kabarır ve her çeşitten iç açıcı bitkiler verir. Çünkü Allah hakkın ta kendisidir; O, ölüleri diriltir, yine O, her şeye güç yetirir. Kıyâmet vakti de elbette gelecek- tir, bunda şüphe yoktur. Allah kabirlerdeki kimse- leri diriltip kaldıracaktır.”4 Meâli verilen bu ilâhî hitapta üç delil özel- likle kendini göstermektedir: İnsan, toprak ve su. İnsanın kendi yaratılışı ve bunun safhaları, onun Allah’a ve âhiret gününe iman etmesi için en yakın ve en açık delildir. Zira insanın ana karnında oluşması, dünyaya gelişi, gelişme saf- haları, ihtiyarlığı ve ölümü hep kendi dışında vukû bulmaktadır. Aynı şekilde insan, kupkuru toprağın gökten inen su ile nasıl canlanıp ka- bardığını, hayatının devamı için kendisine ne- ler hazırlayıp sunduğunu da her an müşâhede etmektedir. Bu olup bitenlerde yoktan var etme çerçevesinde kişinin hiçbir katkısı yoktur. Şu halde bütün bunlar Allah’ın vadettiği dirilişin en kesin aklî delilleridir.5 Diğer yandan, insanı çevreleyen tabiat, ölüm ötesi hayat için ölüm ve dirilişle ilgili açık mi- sallerin tekrarlandığı bir mekândır. Kur’an-ı Kerim’de ölüm ve tekrar dirilişin varlığına şu âyetler işaret eder: “Allah rüzgârları gönderendir. Onlar da bulut- ları hareket ettirir. Biz de bulutları ölü bir topra- ğa sürer ve onunla ölümünden sonra yeryüzünü diriltiriz. İşte ölümden sonra diriliş de böyledir.”6 “Gökten de bereketli bir su indirip onunla kul- lar için rızık olarak bahçeler ve biçilecek taneler (ekinler) birbirine girmiş kat kat tomurcukları olan yüksek hurma ağaçları bitirdik ve böylece onunla ölü bir beldeye hayat verdik. İşte (dirilip kabirlerden ) çıkış da böyledir.”7
Ramazan ALTINTAŞ
YazarŞiâr, sözlükte, “bir şeyin kendisine özgü niteliklerine kılavuzluk eden alâmet, nişan, sembol, parola” anlamlarına gelir. Çoğulu, şeâir olup, bir şeye alem kılınan, bir şeyle alâmetlendirilen he...
Yazar: Ramazan ALTINTAŞ
Danişmend Gazi’nin kaynaklarda adı Melik-i Muazzam Danişmend Ahmed Gazi bin Ali et-Türkmânî olarak geçmektedir. Fetih menkıbelerinden oluşan ve tarihî kaynak olmaktan ziyade destânî bir roman özelliği...
Yazar: Resul KESENCELİ
Ertuğrul Gazi’nin oğlu olan Osman Gazi, Kayı Boyu’ndan üç kıtaya yayılan büyük bir devletin kurucusudur. Babasından ve Selçuklulardan aldığı emanete hakkıyla sahip çıkan bu şanlı Oğuz Beyi, İlâ’yı Kel...
Yazar: Yusuf HALICI
Âlemlerin Rabbi olan Yüce Allah, yeryüzünü maddî-mânevî anlamda imar etme ve yönetme ehliyetiyle insanı ‘halîfe’ makamına getirirken, ruhlar âleminde verdikleri söze sâdık kalmalarını hatırlatıcı peyg...
Yazar: Ramazan ALTINTAŞ