OKURKEN BÜYÜMEK
Gerçek isminin "Martine" olduğunu çok sonra öğrendiğim Ayşegül'ün kitaplarını tanıdım önce¸ evimden başka dünyaların varlığından haberdar oldum. Görmediğim güzellikte tabiat manzaraları¸ antik¸ romantik eşyalar¸ iyi insanlar¸ şık ve güzel çocuklar
Marcel Marlier'in nefis çizimleriyle eski eşyayı ve resmi sevmemin sebebidir bu kitaplar.
Gerçek isminin "Martine" olduğunu çok sonra öğrendiğim Ayşegül'ün kitaplarını tanıdım önce¸ evimden başka dünyaların varlığından haberdar oldum. Görmediğim güzellikte tabiat manzaraları¸ antik¸ romantik eşyalar¸ iyi insanlar¸ şık ve güzel çocuklar
Marcel Marlier'in nefis çizimleriyle eski eşyayı ve resmi sevmemin sebebidir bu kitaplar.
Sonra kâğıdı tanıdım¸ boş kâğıdı¸ beyaz kâğıdı. Sütten ak¸ kardan paktı. Kalemi tanıdım peşi sıra ki¸ o olmadan kâğıt çıplaktı. Ne kâğıda ne kaleme doyamamışken daha¸ ellerim kalemi sıkmaktan acırken¸ yazılacak¸ çizilecek bir dolu şeyin arasına okunacak¸ bilinecek olanları¸ önce masalları kattım.
Çocukluğumda hatırladığım en güzel hatıralardır kitaplarım¸ kitap okumalarım¸ hele hele masal kitabı okumalarım. İskandinav masallarından İran masallarına¸ oradan Dede Korkut hikâyelerine uzanan¸ hayali bir bahçeye gizli geçitler açan fantastik yolculuklardı okumalar.
Oyunsuz¸ oyuncaksız¸ arkadaşsız çocukluğumda tek eğlencem buyken¸ sihrin¸ büyünün eksik olmadığı¸ cinlerin¸ perilerin kol gezdiği bu masal âleminden uyanmam çok sürmedi elbette. Bir karış büyüdü boyum. Sonra gözyaşlarıyla okuduğum¸ Kemallettin Tuğcu kitapları¸ Peyami Safa'nın "Cingöz Recai"leri
Ömer Seyfettin'in güzelim¸ "Kaşağı"sı¸ "Diyet'i¸ "Pembe İncili Kaftan"ı
ayakları biraz yere basan¸ daha farklı bir dünyanın kapılarını araladı.
Okudukça büyüdüm¸ büyüdükçe okudum. Yetmedi¸ kâğıtlara çizdim. Büyüdükçe keşiflerim gelişti¸ duygularım değişti¸ şiiri sevdim¸ bir sevdim¸ bir daha sevdim. Mest oldum¸ kendimden geçtim.
Şaşardım mısralara¸ imrenirdim¸ hayranlıktan öte bir duyguydu bu¸ bir aşktı. Önce Faruk Nafiz'i tanıdım Han Duvarları'nda¸ Orhan Seyfi'yi¸ Orhan Veli'yi beraberinde. Ahh¸ Yahya Kemal'i bulmak¸ onu anlamak¸ onu sevmek¸ "sade bir semtini sevmek" gibi¸ bir şiirini sevmek¸ ömre değermiş meğer. Ve Necip Fazıl'ın ıstırap dolu kaldırımlarında dolaşırken¸ Ahmet Haşim'in¸ rüya gibi acem bahçelerinde can veren bülbülleri gördüm.
Böyle devam etti bu okumalar. Zamanın ve mekânın önemi yoktu. Gizli okudum¸ aşikâr okudum. Bana sunulan bir armağandı kitaplar. Tecrit edilmiş odalarda¸ okumakken tek bildiğim¸ en iyi bildiğimi yaptım.
Baktım ki¸ bir karış daha büyümüşüm. Sorumluluk almışım¸ kaygıları tatmışım. Evlenmiş¸ çoluk çocuğa karışmışım derken; kitapların sarıp sarmalayan¸ avutan dünyasından atılmışım yaka paça.
Anladım ki kitaplar hayatı öğretmemiş bana. Samimiyetsizlikler¸ memnuniyetsizlikler¸ şikâyetler... Korkular¸ bin bir suratlı korkunç insanlar. Ne şiirin romantik dünyası var¸ ne masallardan mutlu sonlar. Günlük sıradan işlerin¸ beklentilerin¸ meşakkatlerin arasında bocalayıp duran¸ küçük bir yetişkindim artık¸ bir daha da büyüyemedim.
Yavaş yavaş sindiriyor insan¸ kabullenmeyi öğreniyor. Bazen gülüp geçilebiliyor. Bırakıyor kendini suların akışına.
Hal böyleyken yeni kapılar aralamanın¸ bilinmeyen keşiflere çıkmanın¸ oyalanmaların vakti gelmişti.
Zamanla tuvale¸ fırçaya¸ boyaya gönül verdim. Rengi sevdim¸ boya kokusunun genzimi yakışını sevdim. Derken taşı¸ ahşabı metali¸ kili kattım hayatıma¸ sonra seramiği buyur ettim¸ susup da söyleyemediklerim dile geldi.
Ama çocuk gönlüm kaygılardan azadeyken kitaplardan aşırdığım hayal dünyam¸ unutamadığım "Ayşegül" gibi¸ hiç büyümedi¸ hep çocuk kaldı. Şimdi¸ işte bu eski hayal âlemidir taşa¸ ahşaba¸ çamura ve yazıya biçim veren. Şimdi ince¸ şeffaf bir sicimle bağlıdır o küçük çocuk bu orta yaşlı kadına. Geçmiş zaman içinde kaybolup unutulmasın diye
Neşe KOÇAK
Yazar"Bir masal saray Selçuklu Kubadabad Sarayı. Alaeddin Keykubad'ın¸ bugün Gölkaya denilen yerde¸ Beyşehir Gölü kenarına yaptırılmasını buyurduğu büyük saray. Selçukludan günümüz...
Yazar: Neşe KOÇAK
Sultan I. Abdülhamid’in yedinci kadınefendisi ve II. Mahmud'un annesidir. Eski hayatı ve Osmanlı Sarayı’ndaki yaşantısı hakkında çok sağlam ve tatmin edici bir bilgi yoktur. Kafkas kökenli olması muht...
Yazar: Zühal ÇOLAK
"Güneşi görmeden gölgelerle oyalanmak mı Platon'un söylediği gibi¸ Her şey bir oyun mu ya da¸ yoksa uyku mu?' Veya Peygamberimizin buyurduğu gibi; İnsanlar uykudadırlar¸ ölünce uyanırlar....
Yazar: Neşe KOÇAK
Osmanlı padişahlarının onuncusu, 89. İslâm halifesi olan ve “Muhteşem Süleyman” olarak anılan Kanûnî Sultan Süleyman 1494 (bir rivayete göre ise 1495)’te, babası Yavuz Sultan Selim’in sancakbeyi (vali...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ