ÖĞRETMEN MUM GİBİ ERİSE BİLE TOPLUMU AYDINLATIR
"Öğretmenliği bir memuriyet ve sıradan vazife olarak görenler daima yanılmış ve geri almışlardır. Zira öğretmen maddî ve manevî olarak kalkınmayı şiar edinen bir devlet ve toplumu Allah'ın izni ile sağlıklı bir şekilde ayakta tutan ana direklerden biridir."
"Öğretmenliği bir memuriyet ve sıradan vazife olarak görenler daima yanılmış ve geri almışlardır. Zira öğretmen maddî ve manevî olarak kalkınmayı şiar edinen bir devlet ve toplumu Allah'ın izni ile sağlıklı bir şekilde ayakta tutan ana direklerden biridir."
Öğretmenliği bir memuriyet ve sıradan vazife olarak görenler daima yanılmış ve geri kalmışlardır. Zira öğretmen maddî ve manevî olarak kalkınmayı şiar edinen bir devlet ve toplumu Allah'ın izni ile sağlıklı bir şekilde ayakta tutan ana direklerden biridir. Bu sebepledir ki Cenab-ı Hakk'ın bahşettiği ve nesillere emanet olarak bırakılan kültür değerlerini çok iyi kavradığı gibi onları hassasiyetle yaşayıp ve yaşatmaya çalışan bir fedaidir öğretmen. Yaratılmışların en şereflisi olan insandan bir adım daha ileride ve meş'alesini burcu burcu yükselten şerefli insan konumundadır. Onun için sorumluluğunun idraki içinde ve hizmetten zevk duyan kişi durumunda olmak borcundadır.
Ağırlığa sahip öğretmenlik¸ toplumun bütün kesimlerinde canlı tutulduğu takdirde akıl ve düşünce sahibi hiçbir insanın buna bîgâne kalması düşünülemez. Zira güzel bir fıtrat üzere yaratılan insan daha bebek çağında bile çevresi ile alâkadar olmaya başladığı gibi kendisi de bizâtihî ilgi odağı oluşturur. Öğretmenlik bu temiz fıtratı koruyan¸ geliştiren ve dejenere etmeden besleyip büyüten ve daima önünü açan bir peygamberlik mesleğidir. Onlar açık ve net olan görevlerinin bilincinde olduğu gibi aktif gayretin sahibi olmuşlardır. Ayrıca vizyonları ile de öğrettiklerini yaşayan ideal insanlardır. Âlemlere şifa ve rahmet kaynağı olarak gönderilen Yüce Kur'an da "Oku" emri ile başlar. Bunu bir beytinde merhum Arif Nihat Asya şöyle dillendirmektedir:
Bizde ayrı sayılmaz bir kitap bir mihraptan
Ki uğuldar kubbemiz "oku" diyen hitaptan
Müşfik bir el ve güvenilir bir ışık kaynağı olmak elbette sıradan bir iş değildir. Sevgi ve saygının laf cambazlığını yapmaz onlar. Bütün sıkıntılara rağmen muhabbet pınarı olarak ciddi¸ vakur ve onurlu duruş sergilerler. Güzel ahlâk ve makbul vasıflarla önder ve örnek şahsiyetleri kim sevmez ve peşinden gitmez. İç görünümleri ile olduğu kadar dış görünümleri ile de temiz¸ mütebessim¸ nâzik ve mütevazıdırlar. Her hal ve hareketlerinde samimiyet¸ dürüstlük ve eminlik okunur onların. İnandığı yolda kararlılıkla yürümesini bilip güçlüklerin üzerine azimle gider. Her halükarda adil oldukları için hislerine kapılarak intikam peşinde koşmaz¸ hoşgörü insanıdır. Asırların eskitemediği gönül insanı ve Hak dostu Yunus Emre öğretmenin öğrencisine olan hoşgörüsünü ne güzel ifade eder:
Elif okuduk ötürü¸ pazar eyledik götürü
Yaradılanı hoşgördük yaratandan ötürü
Öğretmen çalışma ve gayreti elden bırakmaz. Hizmetlerini her zaman dünyevî bir bedelle satacak seviyeye düşmez. Cesaretli¸ mert ve korkusuz olarak konjöktürel bahanelere sığınmaya tenezzül etmez. Başkalarının varlığı ve nereden kazandıkları gibi¸ gıybet ve telaşına düşmeden tatlı bir kanaat taşır. Aşk ve muhabbet fedaisi olan öğretmen¸ parayı sadece basit bir mübadele vasıtası olarak gören ve gösteren erdemli kişidir. Ders verdiği kişilerin felakete düşmelerine seyirci kalmadan hamiyet damarları kabarır ve koşar. Vefakârdır. Korkutucu ve üzücü değil ümit ve müjde kaynağıdırlar. Kökü mazide olan geleceğin adamı¸ kendisi ve insanı ile barışık insandır o. Öğretmen çevresini devamlı olarak uyanık tutan ve olaylar karşısında fevri hareket etmeden sağlam ve doğru kararlar alasını bilen enerjik ve serinkanlı insanlardır. Atı¸ yatı¸ katı olmasa da Koca Mevlân⸠Yunus Emre¸ Akşemseddin ve Mimar Sinan gibi gönüllere taht kurmayı hedefleyen güzel insanlardır. Osmanlının son temel taşlarından olan merhum Ahmet Cevdet Paşa çok değer verdiği ve meydana gelmesi için elinden gelen hiçbir fedakârlıktan çekinmediği öğretmenler için 1851 yılında Öğretmen Okulları Nizamnamesi hazırlatmıştır. Bu Nizamname'nin en ilgi çeken noktası bin bir zahmet ve gayretlerle yetiştirilen öğretmen ¸ ataması yapıldığı yere gitmediği takdirde elinden diploması geri alınıp hiçbir görev verilmiyordu. Öğretmenliğe rastgele bir gözle bakılmıyordu.
Görüldüğü gibi öğrenme ve öğretme kabiliyet ve kudret kadar kendisini topluma feda etmesini bilenlerin nadide mesleğidir. Bütün peygamberler bu meziyetlere sahip olarak toplumu adeta yeniden yoğurmuş ve onların hayra¸ selamet ve saadete gitmelerine yardımcı olmuşlardır. Yoksa sadece bilgi hamallığının hiçbir kıymeti harbiyesi olamayacağı gibi öğretmen de erdem ve faziletle iç içe olan bilgiyi ön plana koyar. İşte İslâm'da bu ilim anlayışının adı hikmet'tir. "İlim Çin'de de olsa alınız." diye buyuran Peygamber Efendimiz (s.a.v.) başka bir hadisi şeriflerinde de "Hikmet müminin yitiğidir¸ nerede bulursa alır." diye buyurmuşlardır. Öncelikle adam gibi adam yetiştirme hedeflenmezse bilgili ve diplomalı canavarlar¸ teröristler her tarafı istila edeceği gibi becerikli psikopatlardan da hiçbir verim elde edemezsiniz. Bilginin irfanını¸ idrakini ve edebini nesillere büyük bir emanet olarak zerk etmeliyiz. Pozitivizmin artık çok eskidiği ve kokuştuğu unutulmamalıdır. İşte maneviyattan habersiz emperyalist güçlerin kan üzerine kurulu medeniyet anlayışları. Fizikî çalışmalarından bu yüzden bir semere alınmamakta hizmetin ötesinde tek amaç sömürü ve emir altına alma güdüsü olmaktadır.
Öğretmen bıkıp usanmadan ve mesleğini severek yapan mahir bir bahçıvan gibidir. Bir gülün başını uzatması¸ meyvenin goncaya kalkması¸ iri ve canlı başakların boy göstermesi¸ yaprağın ve ağacın taravetini ve verimini koruması ondaki bütün yorgunlukları alacaktır. Artık birbiri ardına yapılan çapalar¸ sulama¸ budama¸ seyreltme¸ ilaçlama¸ tesviye ve benzeri uğraşılardan meydana gelen yorgunluk¸ alın teri ve nasırlarla birlikte ağrı ve sızılar bütün bütün unutulup yola devam denilecektir. Zira o üreticidir¸ tüketim hastası değildir. Bir tas çorba¸ bir kaşık ayrandır onun işi¸ ama hep dost ve arkadaşları ile beraberdir. O¸ belki mum gibi eriyecek¸ ama hayırlı ve bereketli nesiller yetiştirmenin ebedî lezzet ve mükâfatına nâil olacaktır. Tarih sayfalarında şan ve şerefle yerini almış milletlerin önünde ideal öğretmenler vardır.
Statükocu¸ bürokrasi düşkünü ve rahatına talip insanların işi değildir öğretmenlik. Adları belki o listede anılır¸ ama o engin ruh âlemine giremezler. Çocukları ve gençleri sevmeyen¸ onlardan kendini soyutlayan yaşları olmasa da ruhları kocamış insanlardır. Öğretmen çocukla çocuk¸ gençle genç¸ büyükle büyük olmasını bilendir.
Sağlam idareler yetenekli elemanlarla kurulduğu gibi iş bitirici güçlü işyerleri de mâhir usta ve kalfalarla teşekkül ettirilebilir. Hepsinde de ihtiyaç duyulan insan unsurudur ve bunun yolu da basiretli bir eğitim ve öğretimden geçer. Fabrika cevher yerine curuf çıkarmaya başlamış¸ bir gün kadar kısa olan dünya hayatı için hırsızlık ve cinayetler korkunç boyutlara ulaşmışsa eğitim ve öğretimi sorgulamanın vakti gelmiş demektir. Toplumun dar kalıplar içine sıkıştırılması ve temel haklardan mahrum bırakılması hiç kimseye bir yarar sağlamaz.
Bu duygular içinde öğretmenlerimize başarılar dileriz.
Aydın TALAY
YazarRamazan ayının kalan yarısını idrak ederken, bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesi’ni ve Ramazan’ın bitimiyle de bayramı yaşayacağız inşaallah. Bu mübarek günler, hayırların tavsiye edildiği ve mü’minle...
Yazar: Raziye SAĞLAM
Sevgili çocuklar; “Bizim en vefalı dostlarımız kitaplardır.” desem abartmış olur muyum acaba? Beni bu yargıya götüren etkenlere bir göz atalım isterseniz. Hiç unutmam; orta ikinci sınıfa gidiyordum....
Yazar: Sırrı ER
Yavaşça gözlerini açtı. Nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. Son hatırladığı şey zıplarken bir tele takıldığı ve karnının çok acıdığı idi. Ne kadar çabalasa da o telden kurtulamamış bitap düşmüştü. ...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
"Haçlılar ve Yahudilerin bilgi ve iradeyi kendi hegemonyaları altına alma kaprislerine rağmen¸ Efendimizde bilgili ve özgür irade esastır. Bu özgürlüğün çerçevesi bellidir ve hayalî değildi...
Yazar: Aydın TALAY