Nergisin Bakışı
Göz, kimi zaman sadece görmek için vardır kimi zaman ise görmekle yetinmez; derinlere işler, ruhu okşar, kalbe dokunur. İşte nergis çiçeği, yalnızca bir çiçek değildir; bir bakış, bir dokunuş, bir çağrıdır. Kendini sudaki aksinde gören Narkissos’un hikâyesinden beri, nergis insanın kendi içine bakışının, güzelliğe hayranlıkla kapanışının ve nihayetinde kendini buluşunun simgesi olmuştur.
Kelimenin kökenine indiğimizde, nergisin adı Yunanca “narkē” kökünden gelir. "Narkē", sersemletici anlamını taşır ki bu da nergisin kokusunun baş döndürücü etkisine bir göndermedir. Eski Yunan’da, kendi yansımasına âşık olup orada kaybolan Narkissos’un adını taşıyan bu çiçek, Latincede "Narcissus" olarak anılmış, Arapça ve Farsça’ya "narcis" olarak geçmiş, Türkçeye ise "nergis" olarak yerleşmiştir.
Türk edebiyatında nergis, aşkın ve hüznün çiçeği olmuştur. Fuzûlî’nin meşhur beytinde, sevgilinin gözlerini nergise benzetmesi boşuna değildir:
Gözlerin nergis midir yoksa ki nergis göz müdür?
Birbirinden farkı yok, her ikisi mestânedir.
Burada nergis, gözün kendine has büyüsünü anlatır. Göz ve nergis birbiriyle örtüşür çünkü ikisi de içe işleyen, derin bir anlam taşır. Nergis, bakışların kelimelere ihtiyaç duymadan konuştuklarını anlatan bir çiçektir.
Bir başka divan şairi olan Bâkî, sevgilinin gözlerini anlatırken nergisin “hasta” duruşuna vurgu yapar:
Nergis-i mestâneyi gör kim ne hâlet var anın
Hâk-i pâyin olmağa her dem tebessüm eyleyüp.
Buradaki “hasta nergis”, yorgun ve mahzun bir bakışı anlatır. Şair; nergisin başını eğişini, sevgilinin mahzun ama etkileyici bakışıyla özdeşleştirir. Çünkü nergis, ne tam gülümser ne de tam ağlar; o, aşkın her iki ucunda gidip gelen bir çiçektir.
Halk edebiyatında ise nergis; umutsuz sevdaların, kavuşamayan âşıkların çiçeğidir. Anonim bir türküde geçen şu dizeler, nergisin bu hüznünü anlatır:
Nergis açmış pencerede / Gözüm kaldı o ellerde.
Nergis, bekleyişin ve özlemin çiçeğidir. Her ilkbaharda yeniden açar ama içinde hep bir kış taşır. Güzelliğiyle mest eder ama aynı zamanda hüznün ta kendisidir. İşte bu yüzden edebiyatımızda hem güzelliğin hem de kederin simgesi olmuştur.
Günümüzde nergis, hâlâ eski anlamlarını taşır mı? Belki de artık insanlar çiçeklerin diliyle eskisi kadar ilgilenmiyor fakat nergis, hâlâ bir bakışta bir hikâye saklıyor. Onun eğik duruşu, kendini görmek için başını suya eğen bir adamın hikâyesini anlatmaya devam ediyor. Belki de nergis, sadece bir çiçek değil, insanın kendini görme, kendini bulma serüvenidir. Tıpkı edebiyatın yaptığı gibi, bir kelimeyle bir dünyayı anlatır; tıpkı bir şairin kalemi gibi, tek bir bakışla insanın içini okuyabilir.
Ve bizler, hâlâ, nergisin gözlerine bakmaya cesaret edemiyoruz…
H. İklil ABBASOĞLU
YazarKitabın adı: Kalem SohbetleriYazar: Bekir OğuzbaşaranYayınevi: Nüve Kültür Merkezi YayınlarıYayın yeri ve yılı: Konya / 2016Sayfa sayısı: 214Yaş aralığı: 14+Kayseri’nin bağrından çıkan, kültür, sanat ...
Yazar: Sait ÖZER
Allah’ın sevgili kullarından biri bir rüya görür; rüyasında kendisine şöyle denir:“Sabah olunca, karşına ilk çıkanı ye, ikinci çıkanı sakla, üçüncü çıkanın dileğini kabul et, dördüncü geleni üzme, beş...
Yazar: Ayşe Gül PINAR
“Kula vefası olmayanın Hakk’a vefası olmaz.” diyor Mevlâna Hazretleri. Arkasından Hz. Ali’nin tüm insanlığa ders niteliğindeki aydınlık sözü geliyor akıllara; “Kimseden vefa görmesem de vefa göstermey...
Yazar: H. İklil ABBASOĞLU
"İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektirSen kendini bilmez isen, ya nice okumaktır."Anadolu Türkçesini yoğurup şiir dili hâline getiren büyük ozan, Türkçe şiirin öncüsü, mutasavvıf ve halk şa...
Yazar: H. İklil ABBASOĞLU