NEFİS MUHASEBESİ
Hesaba Çekilmeden¸ Kendimizi Hesaba Çekelim
Nefis muhasebesi yapıyor muyuz? Zaman zaman şöyle kendimizle baş başa kalıp da¸ bilerek veya bilmeyerek ettiğimiz günah ve yanlışlıklardan dolayı kendimizi sorguladığımız oluyor mu? Hatta iyilik ve ibadet diye işlediklerimizin bile dinî standartlara uygun ve sırf Allah için olup olmadığını yokladık mı hiç?
Hesaba Çekilmeden¸ Kendimizi Hesaba Çekelim
Nefis muhasebesi yapıyor muyuz? Zaman zaman şöyle kendimizle baş başa kalıp da¸ bilerek veya bilmeyerek ettiğimiz günah ve yanlışlıklardan dolayı kendimizi sorguladığımız oluyor mu? Hatta iyilik ve ibadet diye işlediklerimizin bile dinî standartlara uygun ve sırf Allah için olup olmadığını yokladık mı hiç?
Bunu yapmayan kimse bilsin ki¸ hesabını bilmeyen¸ kâr ve zararını gözden geçirmeyen tüccara benzer. Böyle bir tüccarın iflası kaçınılmazdır. Dünya da bir ticarethânedir. Burada ömür dakikalarıyla ebedî bir hayatın saadetini kazanmak için bulunuyoruz. Hesabımızı iyi yapmalı¸ kâr ve zararımızı güzelce ölçüp tartmalıyız. Hayat sınavı ancak böyle başarıyla verilebilir.
Yüce Allah kullarını şu âyetle muhasebeye davet ediyor:
“Ey iman edenler! Allah’ın azabına hedef olmaktan korunun. Herkes yarın ahireti için ne gönderdiğine dikkat etsin. Allah’ın azabına dûçar olmaktan sakının. Şüphesiz Allah¸ yaptığınız her şeyden haberdardır.. Sakın şunlar gibi olmayın ki¸ onlar Allah’ı unuttukları için¸ Allah da kendi öz canlarını kendilerine unutturdu. Fayda ve zararlarını dahi bilemezler. İşte yoldan çıkanlar onlardır” (Haşr¸18-19).
Hz. Ömer der ki: “Hesaba çekilmeden önce kendi kendinizi hesaba çekin. Amelleriniz tartılmadan önce yaptıklarınızı ölçüp tartın. Bugün kendinizi hesaba çekmeniz¸ yarın mahşerde hesaba çekilmenizden daha kolaydır. O büyük mahkeme için hazırlık yapın. Çünkü o gün İlâhî huzura çıkarılacak ve hiçbir şeyiniz gizli kalmayacaktır”.
Yüce Allah¸ günah işlerken şöyle dursun¸ iyilik ve taatte bulunurken bile titizlik ve endişeyi elden bırakmayan kullarını över:
“Rablerine duydukları saygıdan dolayı çekinenler¸ Rablerinin ayetlerini tasdik edenler¸ Rablerine hiç ortak tanımayanlar¸ Rablerine döneceklerine inandıklarından kalpleri titreyenler¸ O’nun yolunda mallarını harcayanlar¸ evet işte onlardır hayırlara koşanlar ve o işlerde öne geçenler!” (Mü’minun¸ 57-61).
Hz. Ömer geceleyin kalkıp âdeti olan ayetleri okurken Cehennem ve azaptan bahseden âyetlere geldiğinde korkar¸ ağlar¸ bazen hastalanıp günlerce evinden çıkmaz¸ insanlar kendisini ziyarete gelirlermiş. Hatta ağlamaktan iki yanağında siyah birer çizgi oluşmuş.
Bu durumunu gören¸ İbn Abbas bir gün teselli için¸ “Allah sizinle şehirler ma’mur eyledi¸ İslâm’a fetihler nasip etti¸ daha neler nelere vesile oldunuz” demiş. O ise¸ “Başa baş kurtulsam sevinirim” cevabını vermiştir.
Hz. Ebu Bekir de¸ Allah korkusundan sık sık ağlar ve şöyle derdi: “Vallahi¸ yenilen bir ot ve kemirilen bir ağaç olmak isterdim”.
Hz. Osman bir kabrin başına vardığı zaman sakalı ıslanıncaya kadar ağlarmış. Oranın dünya menzillerinin sonu¸ ahiret menzillerinin ilki olduğunu¸ kurtuluş ve hüsranın oradaki sorguda belli olacağını söylermiş.
Hz. Ali de¸ Allah’tan çok korkan¸ sık sık ağlayan¸ nefsini hesaba çeken bir zattı. Özellikle iki şeyden çok çekindiğini söylerdi: Ölümsüzlük hayali¸ nefsin çocuksu heveslerine kapılmak. Ona göre¸ birincisi ahireti unutturur. İkincisi de haktan saptırır.
Hz. Ömer valilerinden birine şunları yazmış: “O çetin hesap günü gelmeden ve henüz rahatlık içindeyken kendi kendini hesaba çek. Çünkü¸ bu durumda kendini hesaba çekenin akibeti hoşnutluk ve mutluluktur. Kimi de hayatı oyalar¸ nefsâni arzuları kendisini asıl yolundan alıkoyarsa akıbeti pişmanlık ve hüsran olur”.
Hasan-ı Basrî der ki: “Kişi¸ içindeki sağduyusunun sesine kulak verdikçe ve en önemli işi nefis muhasebesi oldukça hayırda kalmaya devam eder”.
Şu uyarı da ona aittir: “Kıyamet günü bazı kimseler için hesabın kolay geçmesi¸ dünyada iken kendi kendilerini hesaba çekmelerinden; bazıları için hesabın ağır geçmesi ise¸ sadece ‘müslümanım’ deyip de kendi kendilerini hesaba çekmemelerindendir”.
Denilmiştir ki: “Nefiş hain ortak gibidir. Ona hesap sormazsan varını yoğunu götürür”.
Hz. Davud’un şu hikmetli sözü nakledilir: “Kulun vakti şu dört şeyden başkasıyla geçmemelidir: Rabbiyle başbaşa kalıp dua etmek; kendi kendisini hesaba çekmek; kusurlarını kendisine hatırlatan¸ eğriliklerini düzelten dostlarla beraber olmak; nefsini meşru lezzetlerden istifade ettirmek için çalışıp helalinden kazanmak”.
Nefsini hesaba çekenler Yüce Allah’ın rahmet ve keremini anlar¸ kendini beğenmişlik hastalığından kurtulur¸ hak sahiplerinin haklarını iade eder¸ gönüllerini alır¸ nezaket¸ zarafet ve güzel ahlak sahibi olurlar.
Abdulaziz HATİP
YazarHayatın ayrılmaz bir parçası olan ölüm, tarih boyunca düşünürler, din önderleri ve âlimlerin varlığı anlama ve anlamlandırmalarını sağlayan temel kavramlardan biri olmuştur. Bu anlamda ölüm, şairleri ...
Yazar: Bilal KEMİKLİ
Şeyh Abdurrahman Erzincanî’nin soyu, Orta Asya’dan gelerek Erzincan’a yerleşmiştir. Evlâd-ı Rasûl’den ve Yıldırım Bâyezîd devri meşayihlerindendir. Zamanının gerekli ilimlerini memleketi olan Erzincan...
Yazar: Resul KESENCELİ
Hz. İbrahim’i tanımak¸ aynı zamanda Hz. Muhammed (s.a.v)’i de tanımak anlamına geliyor.Hz. İbrahim’i tanımak¸ aynı zamanda Hz. Muhammed (s.a.v)’i de tanımak anlamına geliyor. Ç...
Yazar: Abdulaziz HATİP
Ey öğrencim! Dünya sevgisinden sakın. Zira sirke saf balı bozduğu gibi dünya sevgisi de sâlih ve iyi amellerini bozar. Yetimlere, şefkat, çıplaklara elbise giydirmekle merhamet, açları doyur...
Yazar: somuncueditor