Mûtedil İnsan Modeli
İsmail Hakkı Bursevî (ö.1137/1725), Celvetiyye Tarîkatı’nın önemli temsilcilerindendir. Velûd bir müellif olan Bursevî, tefsir, hadîs, fıkıh ve diğer İslâmî disiplinlerle birlikte bilhassa tasavvufî sahada kaleme aldığı eserlerle âdetâ kitâbete müptelâ bir ömür sürmüştür.[1]
Bursevî’nin eserlerinde en çok göze çarpan hususlardan biri zâhir ve bâtın denge arayışıdır. O, her iki alana da nüfûz eden bir âlim ve sûfî olarak mûtedil bir kıvamda Hakk’ın istediği kul olabilmek için te’lîfâtında ve söylemlerinde büyük çaba göstermiştir.[2] Bu çalışmada onun bu gayretini net bir şekilde gözler önüne seren Şerhu Şu‘abi’l-îmân adlı çalışması özelinde Bursevî’nin mûtedil bir kişiliğin inşasına dair söylemi incelenecektir.
Bursevî’nin Şerhu Şu‘bi’l-îmân’da Öngördüğü Mûtedil İnsan Modeli
Hayatı ve eserleri hakkında bir hayli çalışma bulunan Bursevî’nin,[3] Celvetiyye yolunun önde gelen isimlerinden olduğu ve çeşitli kaynaklarda 50, 68, 105, 106, 111, 115, 120, 127, 133 ve 134 gibi farklı sayılardaki birçok eserin müellifi olduğu husûsu zikredilerek hayatıyla ilgili bu verilerle yetinilecektir.[4]
Bursevî, Şerhu Şu‘bi’l-îmân adlı eserinde iman konusunu dokuz şube olarak ele almış ve her şubeyi de farklı başlıklar altında ele alarak yetmişin üzerinde konuyu ele almıştır. İmânın birinci şubesinde Allahu Teâlâ’nın bazı sıfatlarını tanıtan Bursevî, bu adımıyla Hakk’ın seveceği, râzı olacağı, ideal, kâmil ve nihâyet mûtedil bir modelin ilk aşamasının Hakk’ı lâyıkıyla tanımaya (mârifetullah) bağlı olduğu mesajını vermiştir.
Burada Bursevî, Allahu Teâlâ’nın yaratıcı oluşu, sonrasında tevhîd, ilim, irâde, kudret, işitme, görme ve kelâm sıfatlarını tanıtmıştır. Müellif, Hakk’ın Zât’ını değil isim ve sıfatlarını tanımak için gayret gösterilmesi gerektiği fikrini beyân etmiş ve Hakk’ı lâyıkıyla tanıyan kimsenin nefs, şeytan, dünya ve âhiret endişelerinden uzak bir şekilde aşırılıklardan uzak olarak hayatına anlam katabileceğini izâh etmiştir. İhsân derecesinde bir kulluğun ancak mârifetullah bilincini kuşanmakla olabileceğinin altını çizmiştir.[5]
İkinci şubede meleklere, kitaplara, peygamberlere imân ve âlemin sonradan yaratıldığını inanmak konularını ele alan Bursevî; bu başlıklarda da kişinin kendisini kontrol etmesini, meleklerin kendisini gördüğünü, her söylediğini ve yaptığını kayıt altına aldığını, daha önceki kitaplarda ve son ilâhî kitap olan Kur’ân-ı Kerîm’de itikad, amel ve ahlâk boyutlarıyla îtidâlin yollarının çizildiğini ve bu yollara riâyet etmenin önemini anlatmıştır.
Önceki peygamberle birlikte Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hakîkat yolculuğunda kişiyi ifrat ve tefritten uzak bir şekilde hakîkat arayışında başarıya ulaştıracak ilkeleri serdettiklerini belirten Bursevî, bu söylemleri ile Hakk’ın râzı olacağı bir model olan mûtedil insan modelini resmetmiştir.[6]
İmânın üçüncü şubesinde ölüm, kıyâmette hesap vermek, mizân, sırât, şefâat, cennet ve cehennem konularını zikreden Bursevî, kişinin ölüm gerçeği ile yüzleşmesini ve hesabı verilebilir bir hayat sürmesini, ölümden sonrası için ise sırâtı geçip şefâate erebilecek, cennete ulaşıp cehennemden kurtulabilecek bir ömür hedefine okuyucusunu yönlendirmiştir. Bu adımlarıyla Bursevî, ideal ve kâmil bir mü’min portresi üzerinden îtidal arayışını tarif etmiştir.[7]
Dördüncü imân şubesi başlığında zinâ, nikâh, eşin hakkını gözetmek, anne babaya iyilik, çocukları terbiye etmek ve sıla-ı rahim konularını değerlendiren Bursevî, kişisel ve toplumsal birçok konuyu bu başlıklara dair görüşlerini dile getirirken satır aralarında dile getirmiştir. Bursevî’nin burada yaptığı yol göstermede mûtedil insanın kişisel, âilevî ve toplumsal sorumluluklarını yerine getirmesinin zorunlu olduğu mesajının altını çizdiği görülmektedir.[8]
Bursevî, imânın beşinci şubesinde; idarecilik, cemâate uymak, ulü’l-emre itâat, iyiliklerde yardımlaşmak, dinî alâmetleri canlı tutmak, iyiliği emretmek, dini, canı, aklı, malı, nesli ve şerefi muhâfaza etmek ve cezâları uygulamak konularını değerlendirerek toplumsal konularda Kur’ân ve Sünnet’in çizmiş olduğu sınırlara riâyet etmenin îtidal arayışında inanan gönlün yol işaretleri olduğunu izâh etmiştir.
Bursevî, beşinci şubedeki söylemlerinde bu sınırlara riâyet etmemenin kişiyi olduğu kadar toplumu da mûtedil bir yapıdan uzaklaştırıp kargaşaya sebep olacağını belirtmiştir.[9]
İsmail Hakkı Bursevî, altıncı şubede kelime-i şehâdet, doğru konuşmak, Kur’ân okumak, ilim öğrenmek ve öğretmek konularını ele almıştır. Bursevî, bu başlık altında kalp, dil ve diğer azâların bu adımlarla îtidal üzere şekilleneceğini ifâde etmiş ve hayatın anlam arayışında vahye dayanan bir usûlün şifrelerini zikretmiştir.[10]
İsmail Hakkı Efendi, imanın yedinci şubesi başlığında tahâret, örtünmek, namaz kılmak, zekât vermek, cenâzeyi teşyî etmek, oruç tutmak, hacca gitmek, adak ve yeminlerini yerine getirmek ve kefâretleri ödemek konularına dair görüşlerini serdetmiştir. Bursevî, zâhir ve bâtın arasında gözettiği dengeyi daha net bir şekilde gözler önüne serdiği bu başlıkta işlediği konuların zâhirî ve bâtınî boyutlarını detaylı bir şekilde izâh etmiş ve bu boyutları görmezden gelerek ideal, kâmil ve mûtedil bir şahsiyetin inşasının imkânsız olduğunu vurgulamıştır.[11]
Bursevî, sekizinci imân şubesinde mal makam hırsından uzak durmak, kin, hased, nifak, ucub ve kibirden uzak durmak gibi kişiyi mûtedil yapıdan uzaklaştıracak tehlikelere dikkat çekmiştir. Bursevî, insanı merkeze alarak ve vahyin kılavuzluğunda hayatın sırrını çözüp îtidal sahibi olmak isteyenlere sunduğu yönlendirmelerle nefsin insanı yoldan çıkarıcı boyutunu dikkate almasını tavsiye etmiştir. Bu aşırılık ve gevşeklik tehlikelerine karşı insânî ve İslâmî çözümler sunan Bursevî, bu adımlarıyla insan hakîkatini fark ederek hayatı okuma gayretini gözler önüne sermiştir.[12]
İsmail Hakkı Bursevî’nin dokuzuncu ve sonuncu imân şubesi başlığında tevbe etmek, korku, ümit, hayâ, şükür, vefâ, sabır, ihlâs, muhabbet, tevekkül ve kadere rızâ konularını ele aldığı görülmektedir. Bu konularla Bursevî, îtidalin zirvesini tarif ettiği ve bu zirvede kalabilmenin yollarını tarif ettiği anlaşılmaktadır.
Buna göre kişi, Hakk’ın nimetlerine karşı nankörlüğünün farkına varıp tevbe etmeli, O’ndan korkmanın zevkini elde edip, nimetlerini ummanın hevesini elde ederek îtidal arayışını şekillendirmelidir. Hayâ, şükür, vefâ, sabır, ihlâs, muhabbet, tevekkül ve kadere rızâ ile mûtedil bir şahsiyet olmanın gereklerini yerine getirmesi gereken bireye dünyevî ve uhrevî anlamda mutluluğun yollarını da tarif etmiştir.[13]
Sonuç Yerine
Celvetiyye Tarîkatı’nın önemli temsilcilerinden olan ve telif ettiği birçok eseri ile ilim, kültür ve gönül dünyamızda seçkin bir yere sahip olan İsmail Hakkı Bursevî, Şerhu Şu‘abi’l-îmân adlı eserinde zâhir ve bâtın dengesini gözeterek mûtedil bir hayat nasıl olmalı sorusuna cevap aramıştır.
Bursevî, tasavvufî geleneğin işleyişine uygun olarak kalp merkezli bir îtidal arayışının kodlarını bu eserde dile getirmiştir. Buna göre, dokuz imân şubesi bulunmaktadır ve îtidal arayan bir kimsenin her şubede zikredilen başlıkları bir bütün olarak hayatına aksettirmesi zorunludur.
İnsanın zâhir ve bâtın boyutlarını ilgilendiren bu başlıklara bütüncül bir çerçeveden bakıldığında Bursevî’nin, hayatın anlamını çözmek isteyen bireylere Hak bilinci (mârifetullah), insan gerçeği ve kâinatı okuyabilmek gibi yönleri olan bir itidal haritası çizdiği görülmektedir.
Netice olarak ifade etmek gerekirse Bursevî, Allah’ı hayat, ilim, irâde, kudret, işitme, görme ve kelam sıfatları ile tanımak; meleklere, kitaplara, peygamberlere iman etmek; ölüm, kıyâmette hesap vermek; mîzân, sırât, şefâat, cennet ve cehennem duyarlılığı; zinâ, nikâh, sıla-ı rahim, idarecilik, ulü’l-emre itâat; iyiliklerde yardımlaşmak; dinî alâmetleri canlı tutmak; dini, canı, aklı, malı, nesli ve şerefi muhafaza etmek; kelime-i şehâdet, doğru konuşmak, Kur’ân okumak, ilim öğrenmek ve öğretmek; tahâret, örtünmek, namaz kılmak, zekât vermek; cenâzeyi teşyi etmek, oruç tutmak, hacca gitmek, adak ve yeminlerini yerine getirmek, kefâretleri ödemek; mal makam hırsından uzak durmak, kinden, hasedden, nifaktan, ucubden ve kibirden uzak durmak; tevbe etmek, korku, ümit, hayâ, şükür, vefâ, sabır, ihlâs, muhabbet, tevekkül ve kadere rızâ göstermek konularını gönül gözüyle ele almış ve bu şekilde zâhir ve bâtın birçok konu bağlamında itidal yolculuğunda yol gösterici bir eser ile tarihe not düşmüştür.
[1] Ali Namlı, “Kitâbetle Mübtelâ Olmak: İsmâil Hakkı Bursevî”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi 16/31-32 (2020), 333-368.
[2] Bursevî, Kitâbü Nakdi’l-hâl (İstanbul: İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, Nadir Eserler, TY. 2153), 213b.
[3] Ahmet Taştan, İsmail Hakkı Bursevî ve Edebî Şerhleri (Bursa: Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 1999); Ali Namlı, İsmâil Hakkı Bursevî, Hayâtı, Eserleri ve Tarîkat Anlayışı, (İstanbul: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 2001); İsmail Güleç, İsmail Hakkı Bursevî’nin Rûhu’l-Mesnevî’sinin İncelemesi (İstanbul: İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, 2002).
[4] Namlı, “Kitâbetle Mübtelâ Olmak: İsmâil Hakkı Bursevî”, 339-340.
[5] İsmail Hakkı Bursevî, Şerhu Şu‘abi’l-îmân (İman Esaslarına Tasavvufî Bir Bakış), hzl. Yakup Çiçek (yy: Dâru’l-Hadîs, yy), 45-54.
[6] Bursevî, Şerhu Şu‘abi’l-îmân, 54-60.
[7] Bursevî, Şerhu Şu‘abi’l-îmân, 61-70.
[8] Bursevî, Şerhu Şu‘abi’l-îmân, 71-80.
[9] Bursevî, Şerhu Şu‘abi’l-îmân, 81-99.
[10] Bursevî, Şerhu Şu‘abi’l-îmân, 99-105.
[11] Bursevî, Şerhu Şu‘abi’l-îmân, 105-124.
[12] Bursevî, Şerhu Şu‘abi’l-îmân, 124-132.
[13] Bursevî, Şerhu Şu‘abi’l-îmân, 132-145.
Fatih ÇINAR
YazarDuamızı hemen duyar,Çok seviyor Rabbim bizi.Elbet cennetine koyar,Çok seviyor Rabbim bizi.Önümüze sofra serdi,Nice güzel nimet verdi;Bir de peygamber gönderdi,Çok seviyor Rabbim bizi.Haberimiz olsun d...
Şair: Bestami YAZGAN
18 ve 19. yüzyılın önde gelen isimlerinden olan Ahmed-i Kuddûsî, döneminin aşk ile yoğrulan sûfîlerinden kabul edilmiştir. Dîvân’ındaki şiirleri ve diğer eserlerinde dile getirdiği hakîkatlerle gönül ...
Yazar: Fatih ÇINAR
Tekirdağ, Anadolu ile balkanlar arasında bir geçit bölgesi ve ilim, kültür, sanat ve mâneviyât merkezi İstanbul’u besleyen ana merkezlerden biri olması bakımından önemli bir şehirdir.[1] Tekirdağ’ın b...
Yazar: Fatih ÇINAR
Tevekkül kelimesi Arapça’da “birine vekâlet verip ona güvenmek” anlamına gelir. Nitekim aynı kökten gelen vekîl ve vekâlet sözcükleri dilimizde çok kullanılmaktadır. İnsan bazen güvendiği birisini ken...
Yazar: Enbiya YILDIRIM