MUSTAFA TAKÎ EFENDİ (K.S.)'NİN "TÂRÎH-İ NÛR-I MUHAMMEDÎ" ESERİ
Dînî-tasavvufî eserlerde Hz. Peygamber (s.a.v.)'in manevî şahsiyetini ifade etmek için kullanılan Nûr-ı Muhammedî kavramı¸ bazen de Hakîkat-i Muhammediyye şeklinde ifade edilmektedir. Nûr-ı Muhammedî¸ kelime anlamı itibarıyla Hz. Muhammed (s.a.v.)'e mahsus nûr veya nübüvvet nûru demektir.
Sivas'ın manevî mimarlarından Mustafa Takî Efendi¸ ilmî ve fikrî anlamda ürettikleriyle muhaddis¸ fakih¸ öğretmen ve siyasetçi kimlikleriyle tanınmıştır. Takî Efendi¸ bir dava ve düşünce adamı olmasının yanı sıra mutasavvıf şahsiyetiyle de marûf bir zattır. Onun tasavvuf anlayışında "vahdet-i vücûd" telakkisinin önemli bir yeri bulunmaktadır.1 Mustafa Takî Efendi¸ en meşhur eseri sayılan "Târîh-i Nûr-ı Muhammedî"yi vahdet-i vücûd düşüncesinden hareketle kaleme almıştır. Özellikle mutasavvıflar arasında yaygın olan Nûr-ı Muhammedî inanışının tahkiyevî üslupla anlatıldığı eserde¸ müellifin faydalandığı kaynakları belirtmesi¸ eserde anlatılanların bilgiye dayalı olduğunu göstermektedir. "Târîh-i Nûr-ı Muhammedî" muhtevası itibarıyla aynı zamanda bir siyer ve kısas-ı enbiyadır. Eserin kaleme alındığı dönem düşünüldüğünde Takî Efendi'nin Hz. Muhammed (s.a.v.)'in hayatının insanlara örnek olmasını istediği ve İslâm'a olan bağlılığın daha da artmasını amaçladığı anlaşılmaktadır. Mustafa Takî Efendi; eskilerin deyimiyle hezârfen bir şahsiyettir. Sivas'ın yetiştirdiği mümtaz âlimlerden olan Takî Efendi; hadis¸ kelam¸ fıkıh¸ edebiyat ve siyaset alanlarında yazılar kaleme almış ve eserler vermiş çok yönlü bir mütefekkirdir. İlmî ve fikrî anlamda üretkenliği onun muhaddis¸ fakih¸ edebiyatçı ve siyasetçi kimliği ile tanınmasına vesile olmuştur. Daha da önemlisi yaşadığı dönemde dinî ve millî fikirleri ile topluma öncülük etmiş¸ ülkemizin o dönemlerde yaşadığı sıkıntılardan kurtulması için bütün birikimiyle mücadele etmiştir. Hayatını imanına şahit kılmış olan Mustafa Takî Efendi¸ günümüz tabiriyle bir aksiyon adamıdır. Sahip olduğu ilmî birikimini¸ Millî Mücadele yıllarının çetin şartlarında yaşadığı toplumun manevî boşluklarını kapatmak ve millî duygularını harekete geçirebilmek için kullanmıştır. Özellikle Kırk Hadis adlı eseri¸ yaşadığı dönemdeki siyasî ve sosyal hayatın gidişatını yönlendirmek amacıyla kaleme alınmıştır.2 Eserin ikinci isminin "Yahut İlm-i Hâl-i Siyâsî ve İctimâî" olması¸ söz konusu kitabın ele aldığı hadisler ve onlara getirdiği yorumların yaşadığı dönemdeki sosyal hayata ve güncel siyasete dair mesajlar vermeyi amaçladığını açık bir şekilde göstermektedir ki Kırk Hadis'in muhtevası da bunu doğrular niteliktedir. Takî Efendi¸ eserlerinin yanı sıra 1920-1923 yılları arasında İlk Meclis'te Sivas mebusu olarak yaptığı konuşmaları ve verdiği kanun teklifleriyle¸ Sırat-ı Müstakîm¸ Sebîlü'r-Reşâd ve Beyânu'l-Hak dergilerindeki yazılarıyla İttihâd-ı İslâm fikrini savunmuş; Türk milletinin kurtuluşu için din¸ devlet¸ siyaset ve eğitim alanlarında yapılması gerekenler hakkında önemli fikir ve çözüm önerileri serdetmiştir.3 Mustafa Takî Efendi¸ yukarıda kısaca ifade etmeye çalıştığımız vasıflarıyla bir dava ve düşünce insanı olmasının yanı sıra mutasavvıf kimliğiyle de tanınan bir şahsiyettir. Manevî eğitimini Tokatlı Mustafa Hâkî (öl. 1917)'den alan Takî Efendi'nin tarikat anlayışında "vahdet-i vücûd" telakkisi önemli bir yer tutmaktadır. Söz konusu düşünceyi özümseyen Mustafa Takî Efendi¸ en meşhur eseri sayılan "Târîh-i Nûr-ı Muhammedî"yi bu minval üzere kaleme almıştır. Eserden bahsetmeden önce kısaca "Nûr-ı Muhammedî" kavramından bahsetmek faydalı olacaktır. Nûr-ı Muhammedî Nedir?4 Dînî-tasavvufî eserlerde Hz. Peygamber (s.a.v.)'in manevî şahsiyetini ifade etmek için kullanılan Nûr-ı Muhammedî kavramı¸ bazen de Hakîkat-i Muhammediyye şeklinde ifade edilmektedir. Nûr-ı Muhammedî¸ kelime anlamı itibarıyla Hz. Muhammed (s.a.v.)'e mahsus nûr veya nübüvvet nûru demektir. Tasavvufî literatürde ise Hz. Muhammed (s.a.v.)'in her şeyden önce halk edildiğini¸ kâinatın da onun nurundan yaratıldığını ve dolayısıyla Hz. Muhammed (s.a.v.)'in bütün faziletlerin kaynağı olduğunu ifade etmek üzere kullanılır. Tahkik ehline göre Hz. Muhammed (s.a.v.)¸ her kemâlin başlangıcı ve her güzel hasletin menşeidir. Zâhiren ve bâtınen bütün faziletlerde ve kemâlâtta onun önceliği vardır. Bu telakkiye göre Hz. Peygamber (s.a.v.)'in altmış üç senelik zamanla sınırlı cismanî hayatından ayrı bir varlığı daha mevcuttur. Allah'tan başka hiçbir şey yok iken ilk defa hakîkat-i Muhammediyye var olmuş¸ bütün yaratıklar bu hakikatten ve onun için halk edilmiştir. Âlemin var olma sebebi¸ maddesi ve gayesi bu hakikattir. Bu husus¸ mutasavvıfların eserlerinde çok sık kullanılan ve kutsi hadis olarak da rivayet edilen "Sen olmasaydın ben kâinatı yaratmazdım." cümlesiyle ifade edilir. Nûr-ı Muhammedî zuhur ettikten sonra her şey ondan ve onun için yaratılmıştır. Rasûl-i Ekrem'in rûhu ve nûru bütün insanlardan¸ peygamberlerden¸ hatta meleklerden önce var olduğundan¸ Hz. Peygamber (s.a.v.)¸ insanlığın manevî babasıdır. Buna göre Hz. Âdem (a.s.) insanların maddeten babası (ebü'l-beşer)¸ Hz. Peygamber (s.a.v.) ise rûhların babasıdır (ebü'l-ervâh). "Allah ilk defa benim nurumu yarattı."; "Âdem toprakla su arasında iken ben peygamber idim." mealindeki hadislerle de bu hususa işaret edilmiştir. Hz. Âdem (a.s.)'de tecelli edip daha sonra öbür peygamberlere intikal eden¸ Hz. Muhammed (s.a.v.) beden olarak dünyaya gelince onda karar kılan bu nûr¸ vefatından sonra da devam etmekte ve kâinatta varlığını sürdürebilmektedir. Bu nur¸ ölümsüz ve ebedî olduğundan mutasavvıflar Hz. Peygamber (s.a.v.) için «öldü" ifadesini kullanmazlar. Zengin bir ilham kaynağı olan Nûr-ı Muhammedî mefhumuna eserlerinde yer veren mutasavvıflardan bazıları şunlardır: Sehl et-Tüsterî (ö. 283/896)¸ Hüseyin b. Mansur el-Hallâc (ö. 309/922)¸ Ömer b. El-Fârıd (ö. 632/1235)¸ Muhyiddin İbnü'l-Arabî (ö. 638/1240)¸ Abdulkerim el-Cîlî (ö. 820/1417)¸ Kastallânî (ö. 923/1517) ve Aziz Mahmûd Hüdâyî (ö. 1038 /1628). Osmanlı Kültüründe Nûr-ı Muhammedî Anlayışı Nûr-ı Muhammedî anlayışı¸ Osmanlı'da geniş halk tabakaları tarafından okunan temel İslâmî kitaplarda daha basit ve anlaşılır şekillerde ele alınmıştır. Dolayısıyla bu anlayış sadece İbnü'l-Arabî gibi mutasavvıfların eserlerinde kalmamış¸ avam tarafından da kabul edilen yaygın bir inanış hâline gelmiştir. Bu düşüncenin Osmanlı'da halk tarafından çokça okunan Marifetnâme¸ Vesîletü'n-Necât¸ Muhammediyye¸ Envârü'l-Âşıkîn vb. daha birçok eserde ele alındığı görülmektedir. Ayrıca birçok şair Hz. Muhammed (s.a.v)'i övmek amacıyla kaleme aldıkları şiirlerinde bu inanışı beyitlerine yansıtmışlardır. Sensen Habîb-i Hâlık Hak dergehige layık Hulasa-yı halayık ya Mustafa Muhammed Asl-ı vücud-ı âdem mürsel ü nebiyy-i hatem Raz-ı nihenge mahrem ya Mustafa Muhammed Ahmed Yesevî (Sensin Halık'ın sevgilisi¸ Hak dergâhına layık Yaratılmışların özü ya Mustafa Muhammed İnsan varlığının aslı¸ resul ve nebilerin sonuncusu Gizli sırlara mahrem ya Muhammed) Yazıcıoğlu Mehmed'in Muhammediyye'sinin yaratılışla ilgili birinci kısmı da Hz. Muhammed (s.a.v.)'in nûrunun¸ daha sonra kâinatın onun şanına yaratılması anlayışı üzerine kurulmuştur: Pes evvel kim zuhur etti vücudun hil'atın giydi Muhammed nurudur hakkâ kim ondandır kamu ezvâ Hem oldur akl-ı evvel kim kamu eşyaya mebde'dür Hem oldur ruh-ı a'zam kim kılar Hak emr ile ihyâ
Benim nurumu evvel kıldı îcâd Pes ondan sonra kıldı mülke bünyâd
Bu sözün hâsılı budur ki bu mecmû'-ı mevcûdât Onun nurundan olmuşdur eger esbâb ve ger ensâb5 Yazıcıoğlu Mehmed Aynı şekilde mutasavvıf şairlerden Kuddûsî de bu düşünceyi şiirlerinde açık bir şekilde ifade etmektedir: Anın nûrundan itmiş iktibas bu mihr ü mah nârı Ki asl-ı nûr-ı mahlûk-ı cihânın ümmetiyiz biz Sensin yaradub cümleden evvel Muhammed nûrını Anda kamu mahlûka nûrı ihsân irkâd eyleyen6 Ahmed Kuddûsî Mevlidlerde de genellikle Hz. Peygamber (s.a.v.)'in dünyaya gelmesinden önce nûr-ı Muhammedî'nin yaratılışından bahsedilmiştir. Aşağıdaki beyitlerde Süleyman Çelebi¸ bütün mahlûkattan önce Hz. Muhammed (s.a.v.)'in nurunun yaratıldığını söylemektedir: Hak Teâlâ ne yaratdı evvelâ Cümle mahlûkdan kim ol öndin ola Hem sebep olmış ola bu varlığa Aşk ile dinleyeni Hak yarlıga Mustafâ ruhunu evvel kıldı var Sevdi anı ol Kerîm ü Kirdigâr
Ma'nada çün kim mukaddemdür Resûl Hem hakikat ol durur asl-ı usûl Bunca varlığa sebeb hem ol imiş Âlem ol oldugı içün olmış7 Süleyman Çelebi "Târîh-i Nûr-ı Muhammedî"nin Muhtevası Târîh-i Nûr-ı Muhammedî¸ Mustafa Takî Efendi'nin en önemli ve meşhur eseridir denilebilir. Söz konusu eser¸ Nûr-ı Muhammedî'nin yaratılışından başlayarak bu nûrun tevârüs yoluyla izlediği silsileyi ve en sonunda Hz. Muhammed (s.a.v.)'e intikal etmesi¸ Hz. Peygamber (s.a.v.)'in hayatı ve Ehl-i Beyt'ini ele almaktadır. Eseri farklı kılan bir diğer husus ise Nûr-ı Muhammedî'nin vahdet-i vücûd ekseninde tasavvufî yolculuğunun anlatmasıdır. Eser; muhtevası itibarıyla kısas-ı enbiy⸠siyer ve İslâm tarihi özelliği göstermektedir. Nûr-ı Muhammedî'nin intikalinden bahsettiği bölümlerde Hz. Âdem (a.s.)'den Hz. Muhammed (s.a.v.)'e kadar peygamberlerin hayatlarını ve kıssalarını tahkiye ettiği için kısas-ı enbiy⸠İslam'dan önceki ve sonraki dönemi anlatması sebebiyle İslâm tarihi¸ Hz. Muhammed (s.a.v.)'in doğumundan ölümüne kadar hayatını anlattığı için de siyer özelliği taşımaktadır. Mustafa Takî Efendi'nin bu eserini yazarken özellikle İbni Arabî¸ el-Cîlî¸ Kadı Iyâz ve Aziz Mahmûd Hüdâyî gibi sûfilerin etkisinde kaldığını söyleyebiliriz. Takî Efendi'nin faydalandığı kaynakları zikrederken söz konusu âlimlerin kitaplarından faydalanması¸ onun vahdet-i vücûd çerçevesinde nûr-ı Muhammedî düşüncesini ele aldığını göstermektedir. Eser¸ 1339-1341 (1921-1923) yılları arasında Sivas ve İstanbul'daki matbaalarda basılmıştır. Eldeki bilgilere göre yirmi iki cüz'den oluştuğu anlaşılmaktadır. Ancak bugün elimizde bu cüzlerin önemli bir kısmı bulunmamaktadır. Târîh-i Nûr-ı Muhammedî'nin ilk 11 cüz'ünün içeriği hakkında Mustafa Takî Efendi¸ eserinin birinci cüz'ünde bilgi vermektedir. Ancak 12 ve 22. cüz arasındaki bölüm hakkında malumat vermemektedir. Bu cüzlerden bugün sadece 17. cüz elimizde bulunmaktadır. 22. cüz ise Darende'de Osman Hulûsî Efendi'nin şahsî kütüphanesindedir. Söz konusu cüz'ün Muhyiddin Tütüncü'nün hattıyla 29 Cemaziyelevvel 1395 (9 Haziran 1975) tarihinde istinsah edilmiş bir kopyası bulunmaktadır. Mustafa Takî Efendi¸ Sebîlü'r-Reşâd Dergisinin 510. sayısında yayımladığı "Sâbıkîn-i İslâm ve Keyfiyyet-i İntişâr-ı Dîn" isimli makalesinde¸ bu eseri yirmi kısımdan oluşturmayı düşündüğünü ifade etmektedir.8 Takî Efendi¸ amacının Hz. Âdem (a.s.)'den bu yana çok az sayıda Müslümanın gazalar ve mucizeler sebebiyle İslâm'ı seçtiğini¸ kâhir ekseriyetin ilim¸ vicdân ve Allah'ın nasip etmesi sayesinde imanla şereflendiğini ve İslâm'ın da bu yolla yayıldığını ispatlamak olduğunu söylemektedir. Bunun için de muteber kaynaklara başvurduğunu ifade etmektedir.9 Takî Efendi'nin eserini kaleme alırken faydalandığı kaynaklar şunlardır: Kur'ân-ı Kerîm¸ Sahîh-i Buhârî¸ Sahîh-i Müslim¸ Şemâ'il-i Şerîfe¸ Şifâ-yı Şerîf¸ Meşârıku'l-Envâr¸ El-Câmiu's-Sagîr¸ Râmûzu'l-Ehâdîs¸ Tefsîr-i Kebîr-i Fahr-i Râzî¸ Tefsîr-i Muhyiddîn-i İbni Arabî¸ Sahîh-i Buhârî Şerh-i Aynî¸ Şifâ Şerhi (Alî Kârî'nin)¸ Şemâ'il-i Şerîfe Şerhi (Alî Kârî'nin)¸ İnsânü'l-Uyûnu'l-Ma'rûf Bi's-Sîreti'l-Halebiyye¸ Es-Sîretü'n-Nebeviyye ve'l-Âsâr-ı Muhammediyye¸ El-Mevlidi'n-Nebevî li'l-İmâmü'l-Berzencî¸ El-İsrâ ve'l-Mi'râc li'l-İmâmü'l-Berzencî¸ El-Mevâhibü'd-Düny⸠Delâ'ilü'n-Nübüvvetü'l-Muhammediyye¸ Izhâru'l-Hak¸ Beşâ'ir¸ Ahd-i Cedîd ya'nî Luka¸ Yuhanna¸ Markos¸ Matta İncilleri¸ Mir'âtü'l-Haremeyn¸ Mir'âtü'l-İber¸ Er-Risâletü'l-Hamîdiyye. Daha önce ifade edildiği gibi eser¸ elimizde bilgilere göre 22 cüz'den oluşmaktadır. Ancak bu cüzlerden sadece 1-11 arası cüz'ler ile 17 ve 22. cüz'ler elimizdedir. Diğer cüz'lerin akıbeti konusunda malumatımız bulunmamaktadır. Mustafa Takî Efendi¸ eserin ilk cildinin on bir cüz'den oluştuğunu söyleyerek bu cüz'lerin muhtevası hakkında bilgi vermiştir.10Bunun dışında elimizde 1341 ramazanında basılmış olan (Mayıs 1923) 17. cüz' ile Darende'de Osman Hulûsî Efendi'nin şahsî kütüphanesinde bulunan 22. cüz' bulunmaktadır. Dipnot Bu yazı 26.12.2015 tarihinde Sivas'ta düzenlenen Mustafa Takî Efendi Sempozyumu'nda sunulan tebliğin özetidir. 1. Sivas İl Özel İdaresi¸ Buruciye A.Ş.¸ Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Sivas Şubesi'nin 26 Aralık 2015 tarihinde Sivas Fidan Yazıcıoğlu Kültür Merkezi'nde ortaklaşa düzenlediği Mustafa Takî Efendi Sempozyumunda sunulan tebliğin özetidir. 2. Cemal Ağırman¸ "Mustafa Takî Efendi Kırk Hadis' Yahut İlm-i Hâl-i Siyâsî ve İctimâî Adlı Eseri ve Bazı Hadislere Getirdiği Yorumlar"¸ CÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi¸ Cilt: IX/2¸ 2005¸ s. 68 3. Mustafa Takî Efendi'nin Meclis'te yaptığı konuşmalar ve yukarıda adı geçen dergilerdeki yazıları hakkında ayrıntılı bilgi için bk.: Cemal Ağırman¸ Sivas Mebusu Mustafa Takî Efendi Hayatı Eserleri ve Bazı Düşünceleri¸ Sivas 1000 Temel Eser¸ Sivas 2006; Fatih Çınar¸ "Milli Mücadelenin ve İlk Meclisin Manevî Mimarlarından Sivaslı Bir Âlim: Mustafa Takî Efendi"¸ CÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi¸ Cilt: IX/2¸ s. 169-204. 4. Nûr-ı Muhammedî kavramı ve kültürümüzdeki yansımalarıyla ilgili açıklamalar için şu kaynaklardan faydalanılmıştır: Mehmet Demirci¸ "Nûr-ı Muhammedî"¸ Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi¸ Sayı: 1¸ 1983¸ s. 239-258; Selçuk Eraydın¸ "Hakîkat-ı Muhammediyye ve İlgili Beyitler"¸ Diyanet Dergisi¸ Cilt: 25¸ Sayı: 4¸ 1989¸ s. 131-143; Rifat Okudan "Hz. Peygamber'den İlk Yaratılan Şey Hakkında Rivayet Edilen Hadisler Işığında Hakîkat-ı Muhammediye"¸ SDÜ İlahiyat Fakültesi VI. Kutlu Doğum Sempozyumu¸ Isparta 2003¸ s. 165-178; Kadir Özköse¸ "Azîz Mahmud Hüdâyî'de Nûr-ı Muhammedî Telâkkisi"¸ Azîz Mahmud Hüdâyî Uluslararası Sempozyum Bildirileri¸ Cilt: 1¸ 2005¸ s. 231-238; Ali Çavuşoğlu¸ "Yaratılış-Hz. Muhammed İlişkisi Çerçevesinde Kullanılan Nûr-ı Muhammed¸ Akl-ı Evvel' Kavramları ve Edebî¸ Tasavvufî Metinlerdeki Yansımaları"¸ Kültür Coğrafyamızda Hz. Muhammed Uluslararası Sempozyum¸ Cilt: II¸ DİB Yayınları 2009¸ s. 196-207; Ekrem Demirli¸ "İbnü'l-Arabî'nin Düşüncesinde Hz. Peygamber ve Hakikat-ı Muhammediye"¸ Kültür Coğrafyamızda Hz. Muhammed Uluslararası Sempozyum¸ Cilt: II¸ DİB Yayınları 2009¸ s. 155-163; Mustafa Akman¸ "Hakîkat-ı Muhammedî Düşüncesi ve Bu Düşüncenin Referanslarını Aktaran İki Kaynak ve Müellifleri"¸ Yalova Sosyal Bilimler Dergisi¸ Sayı: 2¸ 2011¸ s. 107-131; Turan Açık¸ Mücahit Kaçar¸ "Sultan I. Ahmed'e Sunulan Nûr-ı Muhammedî Konulu Bir Eser: Nûr-nâme"¸ Turkish Studies¸ Volume 8/1¸ 2013¸ s. 1741-1780. 5. Amil Çelebioğlu¸ Muhammediye II¸ MEB Yay.¸ İstanbul 1996¸ s. 9-13. 6. Ahmet Doğan¸ Kuddûsî Divanı¸ Akçağ Yayınları¸ Ankara 2002¸ s. 430¸ 621. 7. Necla Pekolcay¸ Mevlid Süleyman Çelebi¸ Dergâh Yayınları¸ İstanbul 1980¸ s. 64¸ 72 8. Mustafa Takî bu makaleyi 1338/1920 yılında kaleme almıştır. "Târîh-i Nûr-ı Muhammedî"nin 1339-1341 (1921-1923) yılları arasında kaleme alındığı bilgisinden hareketle söz konusu makale¸ bizlere bu eserin hazırlıklarının çok önceden başladığını da göstermektedir. 9. Mustafa Takî¸" Sâbıkîn-i İslâm ve Keyfiyyet-i İntişâr-ı Dîn" Sebîlü'r-Reşâd¸ Cilt: 20¸ Sayı: 510¸ 1338¸ s. 10. Şeyh Hacı Mustafa Takî¸ Târîh-i Nûr-ı Muhammedî¸ Birinci Cildin Birinci Cüz'ü¸ 1339-1341¸ Sivas Matbaası¸ s. 2-8.
Hakan YEKBAŞ
Yazar“Hazret-i Peygamber (s.a.v) Efendimiz, muhtaç, zayıf ve fakirlere yardımı sever, nerede yardıma muhtaç kimse olursa onun yardımına koşar, ashabına bu hususta emirler verirdi. İyiliksever ve cömertti. ...
Yazar: Es-Seyyid Osman Hulusi Ateş Efendi
Şerefimiz, şanımız var Biz ne büyük bir milletiz Al bayrakta kanımız var Biz ne büyük bir milletiz Üç kıtada at koşturduk Akarsuları coşturduk Dağlar, tepeler aştırdık B...
Yazar: M.Nihat MALKOÇ
Tefsir, hadis ve fıkıh âlimi. Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’in bacanağı, Şeyh Edebali’nin hemşehrisidir. Doğum tarihi bilinmemektedir. Sultan Orhan devrinde vefat etti. Karamanlı olan Durs...
Yazar: Muammer YILMAZ
Ramazan ayının kalan yarısını idrak ederken, bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesi’ni ve Ramazan’ın bitimiyle de bayramı yaşayacağız inşaallah. Bu mübarek günler, hayırların tavsiye edildiği ve mü’minle...
Yazar: Raziye SAĞLAM