MÜSLÜMAN OLAN İLK MOĞOL HÜKÜMDARI: BERKE HAN
Moğol Hanı Cengiz tarafından Harizm’in başkenti Gürgenç’te yağma esnasında şehid edilen Necmeddîn-i Kübrâ’nın halefi Seyfeddîn Baharzî önünde, Cengiz’in torunlarından ismi Moğolca "zorlu" manasına gelen Berke Han, Müslüman olmak için diz çökmüştür. Bu durum İslâm’a girişleri hızlandıracak ve Orta Çağ İslâm âleminin kaderi değişecektir. Samimi dindar bir hükümdar olan Berke Han, Moğol töresini ve İslâm şeriatını topraklarında beraber uygulamıştır. Hanlığında Kur’an eğitimi için medreseler açtıran Berke Han, âlimleri de himaye etmişti. Berke Han’ın Türkistan ile başlattığı ticarî-kültürel faaliyetler neticesinde çok sayıda Moğol ve Kıpçak Müslüman olmuştu. O Cengiz soyundan Müslüman olan ilk isimdi ve onu arkasından birçok han takip edecekti. Kübreviyye Tarikatı şeyhi, tarikatın kurucusu Necmeddîn-i Kübrâ’nın halefi, Seyfeddîn Baharzî; Buhara’da ziyaretine gelen Moğol beylerinden Berke’yi kapısında üç gün bekletir. Öfkeli ve kudretli bir bey olan Berke, İbn Haldun’a göre bu duruma sabrederek, Müslümanlara karşı, İslâm’a saygı ve bağlılığını ispat etmiş olur. Altun Orda / Ordu Devletin merkez sayılan doğu kanadı, Cengiz tarafından oğlu Ögeday Han’a bırakılmıştı. Cengiz’in 1227 yılında arkasında devasa bir imparatorluk bırakarak ölmesi üzerine, Ögeday, babasının isteği doğrultusunda “büyük han” olarak seçildi. Ülkesini, Cengiz yasalarına göre yöneten Ögeday, devlet yönetimi hususunda kararları, genellikle topladığı kurultaylarla aldı. 1235’te toplanan kurultayda, Karadeniz’in kuzeyini istila etme kararı alındı ve bu seferi Batu’nun yönetmesi kararlaştırıldı. Yüz binlerce Moğol ve Türk askerden oluşan büyük bir orduyla sefere çıkan Batu Han, Kuzey Karadeniz’den Avrupa içlerine, oradan Baltık Denizi kıyılarına kadar çok geniş bir coğrafyayı istila etti. Rusya Knezlikleri başta olmak üzere birçok devlet itaat altına alındı. 1241 yılında, Ögeday Han’ın ölmesi üzerine, Moğol adetleri gereği, seferini yarıda kesmek zorunda kalan Batu Han, İdil Nehri’nin aşağısına dönerek, burada kendi hanlığı için Saray isminde bir şehir kurdu. Batu Han, Ögeday’ın ölümünden sonra hanedanın en yaşlı ismi olarak kalmasına ve büyük han olması yönündeki tekliflere rağmen, büyük han olmak istemedi. Fakat devam eden süreç başkenti Saray olan bir devleti ona ve ailesine, daha genel bir ifadeyle “Cuci Ulusu”na hediye edecekti. Bu devlete, Batu’nun ak çadırının üst kısmı altın yaldızlı olduğu için, Moğolca çadır anlamına gelen Orda kelimesiyle beraber, “Altun Orda” ismi verilecekti. Batu Han, devletini Cengiz yasalarına ve Moğol-Türk törelerine göre yönetti. O yönetimde yerel unsurlardan da faydalandı. Bir Şamanist olan Batu, yönetiminde, din konusunda ailesine ve halkına genellikle hoşgörülü bir yaklaşım sergilemişti. Hatta kardeşi Berke’nin Müslüman olmasını memnuniyetle karşılamıştı. Batu Han, 1256 yılında ölünce, tahta önce büyük oğlu Sartak sonra küçük oğlu Ulakçı geçti. Bu iki kardeşin aynı yıl içinde ölmesi üzerine, Batu ailesinden taht için aday kalmadı. Kısa süreli bir çekişmenin ardından, Cuci ulusunun başına, gençlik yıllarında Müslümanlığı kabul eden Berke Han seçildi. İsmi Moğolca "zorlu" manasına gelen Berke, Cengiz’in torunu, Cuci’nin oğlu, Batu Han’ın küçük kardeşiydi. 1256 yılında tahta çıkan Berke Han, ilk olarak ortaya çıkan iç isyanlarla uğraşmak zorunda kaldı. Galiçya’da ve Rus Knezliklerindeki ayaklanmaları kısa bir sürede bastıran Altın Orda Hanı, Polonya ve Litvanya’yı aldı. Bunlardan sonra onu bekleyen asıl büyük sorun, İran’da hüküm süren kardeş devlet Moğol İlhanlılardı. Cengiz Han, sağlığında hanedanına; batıda yapılan istilalarda elde edilen toprakların üçte birinin merkezdeki hana, üçte birinin de Batu ailesine verilmesini söylemişti. Ögeday zamanında, titizlikle uygulanan bu istek, onun halefi Güyük zamanında ihmal edilmişti. Normalde Batu Han’ın istihkakı olan Doğu Anadolu ve Azerbaycan’a, onun arzusuna muhalif komutan ve yöneticiler tayin edilmişti. İran ve Arap topraklarını istila için görevlendirilen Hülagu’nun saldırgan tutumu dengeleri tamamen alt üst etmişti. Hülagü’nün saldırgan faaliyetleri ileride büyük ittifak girişimlerine ve savaşlara neden olacaktı. Hülagü Han Hülagü Han, Büyük Moğol Hanı Mengü’nün kardeşiydi ve Cengiz Han’ın torunuydu. O hemen hemen Berke’nin tahta çıktığı tarihlerde, kardeşi tarafından bugünkü İran’ın bir kısmı ve Orta Doğu’nun tamamını istila etmek için görevlendirilmişti. Mengü Han bu seferinde Hülagü Han’dan terör faaliyetleri ile birçok devlete zarar veren Haşhaşileri de temizlemesini istemişti. Büyük bir orduyla yola çıkan Hülagü, ilk olarak İran’ın istilasını tamamladı. Ardından Haşhaşilerin merkezi olan Alamut Kalesi’ne yöneldi. Çok sarp kayalıklara kurulan Alamut Kalesi, birçok kuşatma atlatmıştı. Hülagü Han ordusundaki mühendislerin tavsiyesi ile kale surlarının diplerini kademeli bir şekilde kazdırmıştı. Kazdırdığı büyük çukurlara katran doldurtan Hülagü, bu çukurları havaya uçurarak kalenin direnişini büyük oranda kırdı. Şiîliğin alt kollarından biri olan İsmâilîlik içindeki en önemli sınıflardan Nizârîler, Alamut Kalesi'nde Hasan Sabbah'ın, Nizârîliğe kayıtsız şartsız bağlı fedailerden oluşturduğu Haşhaşîler grubunun dönemin devlet adamlarına düzenlediği suikastlarla tarihe geçmiştir. Kale surlarına zarar veren patlamalara ek olarak ortaya çıkan zehirli gaz kalenin direnişini düşürdü. 1256 yılında, Alamut’u ele geçiren Hülagü, bundan sonra yönünü Orta Doğu’ya çevirdi. 1258 yılında, Bağdat’ı alan Hülagü Han burada insanlık tarihinin en büyük kıyımlarından birini gerçekleştirdi. Abbasi halifesini atlara çiğneterek şehri yerle bir etti. Onun, Müslümanlara karşı olan bu öfkesinin nedeni tarihçiler arasında hâlâ tartışılmaktadır. Bağdat’tan sonra Suriye’ye yönelen Hülagü Han, Filistin’e kadar bölgeyi ele geçirdi ve Suriye Eyyûbî Devleti’ne son verdi. Berke Han Memlüklü Yakınlaşması Hülagü Han, Gazze şehrine ulaştığında, kardeşi büyük han Mengü’nün ölüm haberini aldı. Taht mücadelesinde yer almak için, burada çok sevdiği yardımcısı Ketboğa komutanlığında bir ordu bırakan Hülagü Han hızla Orta Asya’ya yöneldi. Geride bıraktığı Ketboğa, Memluk Sultanı’na 1260 yılında Ayn Calut Savaşı’nda yenildi ve kendisi savaş meydanında öldü. Duruma çok öfkelenen Hülagü Han, intikam sözü vererek, taht kavgasına yoğunlaştı. Büyük Moğol hanlığı için; Mengü’nün kardeşleri, Kubilay ve Arık Boğa başkent Karakurum’da mücadele ediyordu. Berke Han, bu mücadelede Arık Boğa’yı, Hülagü ise diğer kardeşine karşı abisi Kubilay’ı destekliyordu. Bu taht kavgası böylece üç yıl sürecekti. Berke Han, Bağdat’ın istilası ve yapılan katliamlar nedeniyle Hülagü Han’a kızgındı. Berke Han’ı hiçe sayan Hülagü Han onun tabiiyetinde olan Tebriz’de kendisini han olarak ilan etti. Azerbaycan’daki Altın Orda Hanlığı’nın vergi memurlarını ve tüccarlarını katlettirdi. Berke Han, bunun üzerine Hülagü’yü ihtar için bir elçilik heyeti gönderdi. Hülagü Han, bu heyetin üyelerini de öldürttü. Azerbaycan’daki bağlılarına haber gönderen Berke Han onlara ya Altın Orda topraklarına dönmelerini ya da Memluk topraklarına sığınmalarını emretti. O günlerde Memluk tahtında Sultan Baybars vardı. Baybars, Hülagü’ye karşı, Müslüman olduğunu duyduğu Berke Han ile iletişime geçmişti. Berke Han’a kıymetli hediyeler göndererek onu Hülagü’ye karşı kışkırtıyordu. Berke’nin emri üzerine, Azerbaycan’daki çok sayıda Altın Orda bağlısı, Sultan Baybars’a sığındı. Bu sığınmacılar Memluk ordusunda ve sarayında çeşitli kademelerde görev aldı. İyice gerilen Berke Han-Hülagü Han kuzenlerin arasındaki ipler, büyük hanlık taht mücadelesini Hülagü Han’ın desteklediği Kubilay’ın kazanmasıyla tamamen koptu. Hülagü Han, Anadolu’yu, Moğollara karşı Kösedağ Savaşı’nı (1243) kaybeden Anadolu Selçuklu hükümdarı II. Gıyâseddin Keyhusrev’in iki oğlu arasında paylaştırmıştı. Memluk Sultanı Baybars ile irtibata geçen İzzeddin Keykavus, ona beraber hareket etme isteğini bildirdi. Sultan Baybars, Hülagü’ye karşı Berke Han ve İzzeddin Keykavus ile ittifak kurmayı amaçlıyordu. İzzeddin’in kendisine karşı faaliyetlerde bulunduğunu öğrenen Hülagü, onu cezalandırmak için, üzerine ordu gönderdi. Moğol ordusunun geldiğini öğrenen 2. İzzeddin Keykavus, daha önce iyi ilişkiler geliştirdiği Bizans’a sığındı. Beraberinde kalabalık bir Türkmen grubu ile İstanbul’a giden İzzeddin, önceleri iyi bir şekilde ağırlandı. Berke Han ve Hülagü Han Mücadelesi Bizans İmparatoru, 1262 yılında Hülagü’nün baskısıyla, İzzeddin Keykavus ve maiyetini, darbe hazırlığı yaptıkları ithamı ile bugün Edirne’nin bir ilçesi olan Enez’deki kaleye hapsettirdi. İzzeddin’in küçük yaştaki oğullarından birisi Hristiyan olarak yetiştirilmek üzere alıkondu. Durumdan haberdar olan Berke, müttefikini kurtarmak için Bizans üzerine yeğeni Nogay komutasında kalabalık bir ordu gönderdi. Bizanslılar, İzzeddin Keykavus’u serbest bırakmak zorunda kaldı. 1263 yılına gelindiğinde artık Altın Orda-İlhanlı Savaşı kaçınılmazdı. Baybars, Berke’ye elçiler göndererek ona İslâm’ın akrabalıktan önce geldiğini ve Hülagü üzerine sefere çıkması gerektiğini telkin ediyordu. Berke Han, tüm olan biten olaylar neticesinde büyük bir ordu toplayarak Hülagü üzerine sefere çıktı. Berke, Müslüman olan askerlerini cihad motivasyonu ile Müslüman olmayan Moğol askerlerini de Hülagü’nün Cengiz Han’a ihanet ettiği söylemiyle savaşmaya sevk ediyordu. Hülagü’nün ordusu, onu Kür Nehri kuzeyinde karşıladı. Burada vuku bulan ilk çarpışmayı Berke Han’ın ordusu kazandı. Hülagü Han, savaş meydanından kaçtı. Tarihçiler savaş meydanını gezen Berke’nin üzüntü ile şöyle söylediğini nakleder: “Allah, Moğolları Moğolların kılıcıyla öldürten Hûlâgû’yu utandırsın. Eğer beraber olsaydık bütün yeryüzünü fethedebilirdik.” Berke’nin bu zaferi Moğol kuvvetlerinin üçüncü büyük yenilgileriydi. Berke Han, 1266’da Kür Nehri’nin kenarına vefat etti. Berke Han’ın cenazesi, töre gereği başkent Saray’a götürüldü ve burada defnedildi. İbn Battûta’nın seyahatnamesinde övgüyle bahsettiği Saray şehrinden bugün geriye sadece az miktarda bir kalıntı kalmıştır. Kaynakça Abdülkadir Yuvalı, (2000). “İlhanlılar”, DİA, c.22, İstanbul 2000. Fuat Köprülü, Altın Orda’ya Ait Yeni Araştırmalar, Belleten, c. V, Ankara, 1941. Mehmet Saray, “Altın Orda Hanlığı”, DİA, c.2, İstanbul 1989. Mustafa Akdağ, Türkiye’nin İktisadi ve İçtimai Tarihi (1243-1453), c. 1, İstanbul 1974. Mustafa Kafalı, Altın Orda Hanlığının Kuruluş Ve Yükseliş Devirleri, İstanbul1976. Ramazan Şeşen, Sultan Baybars ve Devri (1260-1277), İstanbul 2009.
Resul KESENCELİ
YazarBir yaşında babasını kaybetmiş, Yetim kalmış eyvah! Vahideddin Han… Ağabeyi Abdülhamid büyütmüş, İlim ile gümrah Vahideddin Han… Kendini yangının içinde bulmuş, Hürriyet aşkıy...
Şair: Halil GÖKKAYA
Tasavvufî hayatın sükûnetini tercih edenler; dünya hayatının kavgalarından ve karmaşıklığından sıyrılıp, yokluğun huzur dolu sînesine yaslanmanın güzelliğinden bahsederler. İnsanın içini kemiren dünya...
Yazar: Musa TEKTAŞ
Seçkinler Halkası Yüce Rabb’imiz, âlemlere üstün kıldığı şahsiyet ve aileleri sıralayarak şöyle buyuruyor: “Allah, birbirinin soyundan gelme kuşaklar olarak Âdem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini, İmrân a...
Yazar: Ali AKPINAR
1.BeyitDostdan gayrı ki yok dünyaca hiç vârım benimOlmasın dünyâda andan özge bir yârım benim(Benim dosttan başka dünyada hiç kimsem yok, dünyada ondan başka bir sevgilim/ sevdiğim olmasın.)Öyle bir d...
Yazar: Resul KESENCELİ