MUNTAZAM KANUNLARLA ÂDİL BİR YÖNETİCİ: KÂNÛNÎ SULTAN SÜLEYMAN
Yüce Osmanlı Devleti’nin 10. padişahı olan Kanûnî Sultan Süleyman, babası Yavuz Sultan Selim’in 1520’de vefatı üzerine, tahta çıkmıştır. Kısa zamanda güçlü bir iktidar kurarak, sağlam ve dürüst bir idare tesis etmiştir. Kânûni Sultan Süleyman tahta çıkmadan daha önce çeşitli yerlerde sancak beyliği görevlerinde bulunmuş, bu da onun devlet idaresi konusunda tecrübe edinip, başarılı olmasını sağlamıştır. Muntazam kanunlar çıkartıp, adaletli bir yönetim şekli sergilediği için “Kanûnî” olarak anılmıştır. Ayrıca bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu çok zengin ve geniş topraklara sahiptir. Karada ve denizde Osmanlı kuvvetleri büyük bir güç arz etmektedir. “Sultan”lık unvanı da bu açıdan değerlendirilebilir. Babası Yavuz Sultan Selim’in, Mısır’daki Abbasî Halifeliği’ne son verip, İslam Dünyasının liderliği anlamındaki halifeliği Osmanlı Devletine kazandırması ve Kanûnî’nin tahta çıkınca bu makama sahip bulunması da büyük bir önem taşımaktadır. Kanûnî Sultan Süleyman’ın hükümdarlığı döneminde Osmanlı Devleti, zamanın Dünya devletleri ve imparatorlukları arasında bir süper güç mevkiinde bulunmaktadır. 46 yıl süren hükümdarlığı döneminin on yıldan fazlasını sefer ve savaşlarda geçirmiş, Osmanlı İmparatorluğu’na, dolayısıyla İslâm’a büyük bir düşmanlık besleyen Hıristiyan Avrupa’nın Haçlı zihniyetine büyük darbeler indirmiş, Avrupalılara hiç bir zaman göz açtırmadığını ve Türk tarihine Mohaç gibi büyük bir zafer kazandırmıştır. 0, esasen İslâm’ın ruhunda var olan, Âyet ve hadislerle sabit bulunan cihad, yani Allah’ın dinini ve nizâmını yeryüzünde yaymak ve cihanşümul İslâm nizâmını kurmak için çaba sarf etmiştir. Kanûnî Sultan Süleyman’ın bu şerefli hayatı, yine şerefli bir şekilde 1566 tarihinde Macaristan seferi sırasında son bulmuştur. Kanûnî Sultan Süleyman, eğitim ve öğretime de çok çok önem vermiştir. Dönemindeki medreselerde dînî ilimler yanında hukuk, matematik, fen ve diğer ilimler de okutulmaktaydı. Büyük ceddi Fatih Sultan Mehmed, Fatih Camii’nin yanında Sahn-ı Semân’ı yaptırmıştı. Kanûnî de, kendisinin yaptırmış olduğu Süleymaniye Camii’nin civarında, Sahn-ı Süleyman adında bir üniversite yaptırmıştır. Kanûnî Sultan Süleyman büyük bir imparatorluğun idarecisi olup, hükümdarlığının büyük bir kısmının seferler, savaşlar ve çeşitli sorunlarla geçmesine rağmen, aynı zamanda sanat ve edebiyatla da ilgilenip, Muhibbi mahlası ile Türkçe ve Farsça şiirlerden oluşan büyük bir divan meydana getirmiştir. Ahmed Fevrî tarafından kaleme alınan Ahlâk-ı Süleymânî adlı eserde Kanûnî Sultan Süleyman hakkında hulâsa olarak şu bilgiler verilmektedir: “Kanûnî’nin kendini tanımak hususunda tarikat ehli gibi düşünmekte olduğunu, ahlâken, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in ahlakına, sadakatte Hz. Ebû Bekir (r.a.)’e adalette ise Hz. Ömer (r.a.)’e benzediği, beyitlerinden de örnekler verilerek belirtilmektedir. Şiirlerinde Allah’a olan samimî bağlılığını gösterdiğini, dünyamda yaşamaktan muradın, Allah (c.c)’ın rızası olduğunu, Ondan başkasıyla muhabbet ve sohbetten geçip, Fenâfillah’a ulaşmak ve Bekâ-billah dairesine erişmenin esas gayesi olduğunu beyitlerinden örnekler vererek açıklamaktadır.” Kanûnî’nin savaş yerinde kahramanlığı Seyyid Battal Gâzî’ye, vuruşta Hz. Hamza’nın celadetine benzetilir. Kanûnî için harb, dîn-i mübîn’in yayılması için canın hak yolunda feda edilmesidir. Padişahlığının yanında tasavvuf ve dervişliğe meyyal, olan Kanûnî’nin şiirlerinde, Bâyezîd-i Bistâmî ve İbrahim-i Edhem gibi büyük sûfilerin zühd ve feragati görülür. Ayrıca, şiirlerinde nasihat ve vaaz kabilinden manzumelerine de rastlanır. Kanûnî Sultan Süleyman, umumiyetle gazellerinde aşk konusunu işlemektedir, işlediği aşk konuları mecazı ve hakiki aşk, yâni aşk-ı ilahî olarak da yorumlanabilir.
Bekir AYDOĞAN
YazarCenab-ı Allah’ın ihsanı olarak insanoğlu yaratılmışların en üstün ve en büyük sanat eseridir. Yüce Rabb’imizin insana ihsanlarını gerçek manasıyla görenler ve bu sırra erenler kabiliyetleri, hünerli e...
Yazar: Bekir AYDOĞAN
Sultan II. Abdülhamid’in gütmüş olduğu İslâm Birliği siyasetinin en önemli başarısı; Şam ile Hicaz’ı yani Mekke-Medine’yi birleştiren Hamidiye Hicaz Demiryolu projesi olmuştur. 1901 yılında başlayıp, ...
Yazar: Bekir AYDOĞAN
Sözlüklerde bir sanat dalı olarak tezhip; “altınlamak” olarak geçmektedir. Bu sanatla iştigal edenlere müzehhib/müzehhibe adı verilmektedir. Bu tezyinî sanatımız icra edilirken, desenler ve motiflerle...
Yazar: Bekir AYDOĞAN
İslam mimarisinde mekânın işlevine göre sanatsal bir şekilde; tabiatla bütünleşen bir tarzda binaların yapı malzemesi ve renk seçimi yapılır. Toplumun manevî bakımdan beslendiği değerler ve gelenek...
Yazar: Bekir AYDOĞAN