Mübârek Ramazan Ayını Nasıl İdrâk Etmeliyiz?
Filozofların hareketin sayımı dedikleri zaman, yaratılmıştır. Biz, süreli bir hayatta yaşıyoruz. Bütün yaratılmışlar bir zamanla kayıtlıdır. Kur’ân’da asra, kuşluk vaktine, geceye, gündüze, sabah vaktine yemin edilir. Eğer Yüce Allah bir şeye yemin ediyorsa, bu durum iki açıdan önemlidir:
İlki, yeminden sonra çok önemli bir şeye dikkatlerin çekilmiş olması, diğeri ise yemin edilen zaman ya da nesnenin bizzat kendisinin önemli oluşudur. Zaman görünmez bir gemi gibi içinde varlık ve yokluk, nimet ve belâ, genişlik ve darlık, sevap ve günah, iman ve küfür, hidâyet ve dalâlet, hastalık ve sağlık, zenginlik ve yoksulluk, kâr ve zarar, barış ve savaş gibi zıtlarını da bağrında taşıyarak akıp gidiyor.
Türkçemizde zamanın önemini “Vakit, nakittir.” atasözü çok güzel anlatır. Burada nakit, her ne kadar para, kıymetli eşya anlamına geliyorsa da mecaz olarak söylenmiştir. Müslüman kültüründe vakit, azizdir, iyi değerlendirilmesi gerekir. İnsanın ömrü, onun en kıymetli hazinesidir, sermâyesidir. İnsan ne kazanacaksa onunla kazanacaktır.
Ömür ise dehir (zaman)den biz cüzdür. Onunla akmaktadır. Hatta insan için zaman ömründen, hatta ömrünün içinde bulunduğu ânından ibarettir. Kârsız geçen her ân, o güzel sermâyeden heder edilen bir ziyân, bir hüsrân gibidir. Bu sebeple zaman, bizim için bir emanettir.
Geçirilen her dakikanın hesabını Yüce Allah’a vereceğiz. Çünkü hayatımız, sınırlıdır. Sadece zaman üstü olan ve mutlak zamanın sahibi, Yüce Allah’tır. Bizler zamanlı varlıklarız. Zamanlı varlıklar, kendilerine biçilen zamanın “emânet” olduğu bilinciyle hareket ederler. Emânet ise korunması gereken bir değerdir.
İslâm’da kurtuluşun ilkeleri imân ve sâlih ameldir. Her Müslüman kendisine emânet edilen zamanı sâlih amellerle değerlendirmelidir. On bir ayın sultanı Ramazan hilâli, doğuş ufkuna yaklaşmıştır. O, ufkumuzu aydınlatmadan biz onu karşılamada ne gibi hazırlıklar yaptık? Bu çok önemlidir.
Şehr-i Ramazan, bir mektep, gecesiyle gündüzüyle yoğun ibâdetle geçirilmesi gereken kutlu bir zaman dilimi. Özellikle bizi zaman konusunda eğitir. Zamanın büyük bir nimet olduğunu yaşatarak bize öğretir. Müslümanın 24 saatini meşgul eder. Örneğin, sahur vaktinde kalkılacak, sahur yemeği yenilecek, vaktin doğruluğu hesaplanacak, çünkü falan saat falan dakikada artık yemek içmek kapısı kapanacaktır.
Gündüz, falan filan işler yapılacak, icâbında toplumun ihtiyaç sahiplerinin maddî mânevî ihtiyaçları karşılanacak, böylece birçok insan sevindirilmiş olacaktır. Bu, zengin ve fakir Müslümanlar arasında kurulan bir barış, kardeşlik, dostluk köprüsüne dönüşecek, böylece, toplumun sosyal dokusu daha bir güçlenecek, birlik duyguları daha bir kuvvetlenecek anlamına gelir.
Akşam vakti, tam vaktinde iftar edilecektir. Yemek yenecek, istirahat edilecek, sonra “terâvih” namazına geçilecektir. Her sene, bütün senenin bu bir ayı zarfında muntazam programlı bir şekilde Müslümanlar kendilerini eğiteceklerdir. Neticede böyle bir disiplinli zaman yönetimi Müslümanın hayatında vaktin son derece değerli olduğu ahlâkını ve şuurunu kazandıracaktır.
Şehr-i Ramazan’ın şavkı, ufuklarımızı nurlandırmaya başladı. Onun mübârek gölgesi üzerimize düştü. Ramazan hilâlinin semamızı süslemesine çok az bir vakit kaldı. Nasıl ki namaz için bir hazırlık yapılırsa, nasıl ki hac ya da umre yolculuğu için bir hazırlık yapılırsa, mübârek oruç mevsimine de aynı şekilde önceden hazırlık yapılmadır.
Bütün İslâm âleminde Ramazan ayı için hazırlıklar çoktan başladı. Evler, camiler ve sokaklarımız temizleniyor. Çarşılara, pazarlara bereket geliyor. Yoğun tatlı bir telaş görüyorum çarşılarda, pazarlarda. Piyasalarda her şey Ramazan ayına göre tasarlanmaya başlanmış. Tatlıcılar, börekçiler, çörekçiler, pideciler…
Hepsi de küçük ilânlarla duyuruyor faaliyetlerini.. Büyük şehirlerin camileri “Hoş geldin Ya Şehr-i Ramazan” yazan mahyalarla süslenmekte, zekât, fitre ve sadaka hesapları titiz bir şekilde yapılmakta, iftar davetiyeleri listeleri çıkarılmaktadır. Ramazan ayının birçok husûsiyetleri vardır.
Bunlardan birisi de sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın zirve yaptığı bir ay olmasıdır. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in en cömert olduğu aydır, Ramazan ayı... Biz de onun bu sünnetine uyarak imkânlarımız ölçüsünde Ramazan ayında yerine getireceğimiz bir yardım bütçesi hazırlamalıyız.
Yine mümkünse, Ramazan ayına girmeden önce bu ibâdetleri îfâ etmeli, böylece fakir fukaranın Ramazan ayında hazırlık yapmalarına imkân hazırlamalıyız. Çok şükür varlıklı Müslümanlar, Ramazan ayını iyi geçirsinler diye fakire fukaraya yardım paketlerini yola çıkarmış durumdadırlar.
Kimi Müslüman kuruluşlar da “kardeşlik sınır tanımaz” sloganıyla çoktan ülke sınırlarını aşmış olacaklardır. Onlar, Gazze, Batı Şeria, Kudüs topyekûn Filistin, Doğu Türkistan, Kırım, Keşmir, Arakan gibi mazlûm coğrafyalarda zulme uğramış mağdur kardeşlerine merhametle dokunmak üzere yollardadır.
Diğer taraftan, Ramazan ayının olmazsa olmazı olan televizyon programları hazırlıkları bitirilmiş durumda... Elbette sağlıklı ve nitelikli programlar faydalı olmakla birlikte, Ramazan ayı, bütünüyle televizyon ekranlarına kilitlenip zamanın berhava edileceği bir zaman dilimi de değildir. Daha çok ibâdete yoğunlaşmak gerekir.
Namazıyla, mukâbelesiyle, orucuyla, itikâfıyla, zekât ve sadakasıyla, iftar ve sahuruyla, itikâf ve seheriyle, paylaşma ahlâkıyla bu aya kilitlenilmelidir. Çünkü bu ay, bir mekteptir. Bu ayda elde edeceğimiz ahlâkî yücelikler, bizi diğer aylara da hazırlayacaktır. Biz dinimizi, ilmiyle âmil olan âlimlerden ya da onların yazdığı eserlerden öğrenmeliyiz.
Âkil-bâliğ çağına erişen kadın ve erkek her Müslüman farz-ı ayın olan ilimler konusunda mutlaka bilgilenme sürecine girmelidir. Ramazan ayı gelmeden önce, ilmihâl kitaplarımızdan oruç, teravih, itikâf, zekât, sahur, iftar, fitre gibi bahisler ciddî anlamda yeniden okunmalıdır.
Hatta mümkünse, akşam ile yatsı arasında tüm aile fertlerinin katılacağı bir okuma programı da düşünülmelidir. Televizyonlarda her ne kadar dinî içerikli programlar veriliyorsa da bunlar küllî olarak bütün detaylarıyla aktarılması zaman bakımından mümkün değildir.
Ramazan ayı, günahlar karşısında müteyakkız olmayı gerektirir. Bir Müslüman, sadece midesine ve nefsânî arzularına değil, tüm azalarına da oruç tutturur. Çünkü oruç, kendisine gösterişçi dindarlık karışmayan bir ibâdet olup tam da irade eğitimin bir örneğidir.
Bundan dolayı merhum Aliya, “Oruç, özgürlüktür.” demiştir. Oruç tutmakla insan, karnına ve fercine hâkim olmakta, bir nevi, melekleşme sürecine katılmaktadır. Yoğun bir ibâdetle kuşanmışlık, insanın topyekûn azalarına ve benliğine egemen olmasının yolunu açar. Bundan dolayı “Kimin Ramazan ayı düzgün geçerse, senenin diğer ayları da düzgün geçer.” denilmiştir.
Ramazan ayı, bir arınma mevsimidir. Başta içinde barındığımız evlerimiz, ibâdet mekânlarımız olmak üzere, Allah’ın nazargâh-ı ilâhisi olan gönül kâbemizi bizi Allah’ı anmaktan alıkoyacak her türlü bâtınî hastalıklardan arındırmalıyız.
Çünkü kaliteli Müslümanlık, ünlü İslâm bilgesi İmam-ı Gazâlî’nin dediği gibi, salt namaz ve oruçta değil, ahlâkî değerlerin temsilinde ortaya çıkar. Zaten şekil, mekân ve zamanla kayıtlı olan ibâdetler, eğer mânevî boyutlarıyla birlikte yerine getirilirse, insanda ahlâkî bir dönüşümü gerçekleştirir. Ahlâkî değerleri içselleştirmek alanında da Ramazan ayına yönelik terâvih ve teheccüt namazları konusunda da mânevî bir hazırlık yapmalıyız.
Bilindiği gibi Ramazan ayı, aynı zamanda “Kur’ân’ın doğum ayı”dır. Hakîkatte her Müslüman son nefesini verinceye kadar Kur’ân’la olan irtibatını asla kesmemelidir. Bu anlamda bir Müslümanın hayatında “vahiy fetreti” yaşanmamalıdır. Bu sebeple, Kur’ân’la ilişkilerimizi yeniden kurma noktasında kısa bir muhâsebe yapmalıyız.
Bizim hayatımızda mukâbele bağlamında Kur’ân okumalarının bir metin bir de bu metni anlama boyutları olmalıdır. İşi sadece lâfza indirgememeli, anlamaya ve anladıklarımızı yaşamaya çalışmalıyız. Bu arada Ramazan ayı girmeden hadis kitaplarından Ramazan ayı, Kur’ân, oruç, itikâf, yardımlaşma gibi konularla ilgili bölümler okunmalı, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in Ramazan ayını nasıl değerlendirdiği öğrenilmelidir.
Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem azabından kurtuluş olan mübârek Ramazan ayına erişmek dileğiyle. Ne mutlu bu kutlu aya hazırlık yapıp tüm benliğiyle bu ayı karşılayanlara…
Ramazan ALTINTAŞ
YazarYaşadığımız yüzyılda, bütün bir Batı dünyası “ümmetleşme” süreci yaşarken, İslâm dünyasında aynı emperyalist batı, etnik ve mezhep bağlamında yapay ayrılıkçı sorunlar üretmektedir. Bütün bunlara rağme...
Yazar: Ramazan ALTINTAŞ
Arapça bir kelime olan “kalb”, sözlükte, insanın yolunu ve elbisesini değiştirmesi gibi, bir şeyi bulunduğu hâlden bir başka hâle çevirmesi mânâsına gelir.[1] İnsan aklının değiştiriciliği gibi ...
Yazar: Ramazan ALTINTAŞ
İslâm’ın ilk yılları... Hz. Peygamber (s.a.v.)’ın alenî olarak İslâm’ı açığa vurduğu günlerdi. Hz. Ömer’in İslâm’la şereflendiğini gören Mekke müşrikleri infiâle ve telâşa kapıldılar. Derhal Mekke müş...
Yazar: Ramazan ALTINTAŞ
Bembeyaz yağarTemiz bir vicdan kadarİnce ince, lâpa lâpa, daha nice şekli varGökyüzü ona darTatil olan okullarSevince boğulan çocuklarKardan adam yaparBurnuna havuç koyarBoynuna kaşkol takarKızaktan k...
Şair: Bekir OĞUZBAŞARAN