MANEVİYATIN MERKEZİNDE BİR HAK(İKAT) DOSTU: MERKEZ EFENDİ
Şehzadeler, sultanlar ve veliler diyarıdır Manisa. Osmanlı’nın gözbebeğidir bu şehir. Nice şehzade bu şehirde saltanatı düşleyerek yaşamıştır. Manisa Hak ve hakikat dostlarının ve âlimlerin yatağıdır aynı zamanda. Bunlardan birisi de birçok ilim sahasında derin bilgilere vakıf olan Merkez Efendi’dir. Gönül göğümüzün parlayan yıldızlarından biridir Merkez Efendi. O, bir Hak ve hakikat dostuydu. Son nefesine kadar da bu hususiyetini korumuştur.
Halvetî, Sünbülî şeyhi olan Merkez Efendi’nin asıl adı Muslihuddin Ebu Taki Musa bin Mustafa bin Kılıç’tır. Bu Hak ve hakikat dostu, hicrî 868 (milâdî 1463) yılında Denizli’nin Sarı Mahmutlu köyünde dünyaya gelmiştir. Asıl adı Musa, künyesi Ebü’t-Taki, lakabı Merkez Muslihuddin’dir. Babasının adı Mustafa, dedesinin adı Kılıç Bey’dir.
Merkez Efendi, ilk eğitimini memleketi Denizli’de aldıktan sonra 1478’de Bursa’ya giderek on beş yıl süren bir tahsilin ardından icazet almış,1493’te de İstanbul’a gitmiştir. Hızır Velüyiddin Efendi ve Mevlâna Ahmet Paşa’dan dersler almıştır. Müderrislik için Bursa, Karaman ve Amasya şehirlerine gitmiştir. Bu dönemde Halvetiye Tarikatı icazetini almıştır. Etyemez Tekkesi’ne devam eden Merkez Efendi burada Şeyh Yusuf Sinaeddin Efendi (Sünbül Efendi)’nin müridi, halifesi ve talebesi olmuş, onun rahle-i tedrisatından geçmiştir.
Yaşadığı çağın mühim âlimlerinden Merkez Efendi’nin öğrenmeye çok büyük hevesi vardı. O, tefsir, hadis, fıkıh ve tıp alanında eğitim görmüştür. Küçük yaşlarda hafız olmuştur. Zamanında dinî ilimlerde önemli bir otorite sayılmıştır. Bu Allah dostunun hayatı, insanları eğitmekle ve onlara nasihat etmekle geçmiştir. Ömrünü Hak ve hakikat yolunda harcamış, insanları doğru yona yöneltmiştir. 959’da (1552) vefat eden Merkez Efendi, Mevlânakapı dışında kendi adıyla anılan dergâhın yanına defnedilmiş, daha sonra kabrinin üzerine bir türbe inşa edilmiştir. Türbesi İstanbul’un en önemli ziyaretgâhlarından biridir. Halvetî-Sünbülî Şeyhi Yusuf b. Yakup’un verdiği bilgiye göre cenaze namazı Fatih Camii’nde Şeyhülislâm Ebussuûd Efendi tarafından kıldırılmıştır. Onun hayatıyla ilgili birçok rivayet mevcuttur.
Kalp gözü açık olan Merkez Efendi’nin beş yüzden fazla halifesi olduğu belirtilmektedir. Merkez Efendi öldükten sonra yerine, önce oğlu Ahmet Çelebi, sonra da diğer oğlu Yakup Halife geçmiştir. Yüzlerce talebe yetiştiren Merkez Efendi’nin herhangi bir telif eseri bulunmamaktadır. 1514-1520 yılları arasında, Yavuz Sultan Selim’in eşi Ayşe Hafsa Sultan’ın Manisa’daki külliyesine ait zaviyede şeyhlik yapan Merkez Efendi, şeyhi Sünbül Efendi’nin 936’da (1529) vefatı üzerine İstanbul’a gelerek Koca Mustafa Paşa Külliyesi’ndeki tekkenin meşihatını üstlenmiş, hayatının sonuna kadar bu görevi sürdürmüş, bu arada zaman zaman sur dışındaki tekkenin çilehanesinde halvete girmiş, muhtemelen bu tekkenin de şeyhliğini yürütmüş, vefatında (H. 959-M. 1552) buraya gömülmüştür.
Merkez Efendi’nin İcadı: Şifalı Mesir Macunu
“Çiçeklerin Efendisi” olarak nitelendirilen Merkez Efendi, dinî ilimlerde önemli bir şahsiyet olduğu gibi, tıbbî ilimlerde de önemli bir kişidir. O, çiçekler ve baharatlar konusunda engin bilgilere sahipti. Geçmişten günümüze Manisa’nın Sultan Camii minarelerinden halka atılan mesir macunu Merkez Efendi’nin bir icadıdır. 1522 yılında Yavuz Sultan Selim’in eşi, Kanunî Sultan Süleyman’ın annesi Ayşe Hafsa Sultan hastalanınca, dönemin ünlü hekimi Merkez Efendi, 41 çeşit baharatı karıştırarak elde ettiği ürünü Sultan’a yedirdi. Bir süre sonra iyileşen Ayşe Hafsa Sultan, bu macunun her yıl aynı dönemde üretilerek halka saçılmasını buyurdu. Bunun üzerine her yıl nevruz günü 41 çeşit baharat karılarak hazırlanan mesir macunu, Manisa’daki Sultan Camii’nin kubbe ve minarelerinden halka saçılıyor.
İlk kez Merkez Efendi’nin yaptığı mesir macunu 475 yıldır üretiliyor. Bu şifa kaynağında “Tarçın, karabiber, yenibahar, karanfil, çörek otu, hardal tohumu, anason, kişniş, zencefil, tarçın çiçeği, zerdeçal, Hindistan cevizi, rezene, kebabiye, sinameki, sarı halile, vanilya, dârıfülfül, kakule, havlıcan, zulumba, hıyarşembe, safran, iksir, kimyon, galanga, çam sakızı, mirsafi, meyan balı, şamlışaşlı, limon kabuğu, kremtartar, zağfiran, udülkahır, çöpçini, eskir, tiryak, ravend, limon tuzu, tekemercini tohumu, günbalı.” kullanılıyor.
Merkez Efendi Külliyesi, Camii ve Türbesi
Büyük bir âlim olan ve herkesin saygısını kazanan Merkez Efendi de her fani gibi vakti gelince bu dünyadan göçmüştür. Merkez Efendi’nin türbesi İstanbul’da Zeytinburnu ilçesinin Topkapı semtinde bulunmaktadır. Merkez Efendi’nin türbesinin de bulunduğu külliyenin içinde cami, tevhidhâne, harem, dârülkurrâ, hamam, mutfak, taam-hâne, derviş hücreleri, çeşme, çilehâne, kuyu ve şadırvan gibi birimler bulunmaktadır.
Merkez Efendi Camii’nin banisi Yavuz Sultan Selim’in kızı Şah Sultan’dır. Avlu kapısı üzerindeki yeşil kitabede yapılış tarihi 1580 olarak verilmektedir. Camiyi Mimar Sinan yenilemiştir. Cami 1837’de II. Mahmut tarafından tekrar onarılmıştır. Kare planda, kâgir, ahşap çatılı, bitişik tek şerefeli minaresi bulunan cami sarı boyalıdır. Camiye avlu kapısından girildiğinde solda küçük bir türbede Merkez Efendi’nin iki torununun sandukaları bulunur. Buranın karşısında Merkez Efendi Türbesi vardır. Burası tabir caizse Halvetîliğin üssüdür.
Gönül sultanlarımızdan Merkez Efendi’nin ölümünün ardından Yavuz Sultan Selim’in kızı Şah Sultan, tarikat külliyesi niteliğindeki İstanbul’un Zeytinburnu ilçesinde Topkapı semtindeki yere camiyi ve tevhidhaneyi 1552- 1557 yılları arasında yaptırmıştır. Bizans surlarının Mevlâna Kapısı yönünden çıkınca caddenin karşısında Merkez Efendi Mezarlığı ve Merkez Efendi Camii bulunmaktadır. Merkez Efendi türbesi de yine caminin olduğu yerde bulunmaktadır. Türbenin giriş kısmındaki ahşap tavanlı bölümdeki parmaklıkla çevrili tarafta Şeyh Hüseyin Efendi, Şeyh Ahmed Mesud, Mustafa Efendi, Nurullah Efendi, Hatice Hanım, Sıdıka Hanım, Fatma Hatun, Şeyh Mehmed Nureddin yatmaktadır. Zaman içinde yıpranan yapı 1837 senesinde II. Mahmut tarafından yenilenmiştir. Merkez Efendi’nin türbesiyle ilgili TDV İslâm Ansiklopedisi’nde şu önemli bilgilere yer verilmektedir:
“Merkez Efendi’ye ait olan kare planlı asıl türbe ilk inşa edildiği haliyle zamanımıza kadar gelememiş ve muhtemelen duvar hizaları korunarak II. Mahmud döneminde yeniden yapılmıştır. Ayrıca yine bu dönemde1836’da yapının kuzeyine, Merkez Efendi’den sonraki bazı şeyhlerle bunların aile fertlerinin sandukalarının yer aldığı dikdörtgen planlı bir bölüm eklenmiş, bu arada asıl türbenin kuzey duvarı kaldırılarak bu açıklık, yanlarda mermer sütunlara oturan sepetkulpu biçiminde bir kemerle geçilmiştir. Her iki kesimin duvarları moloz taş ve tuğlayla örülmüş, cümle kapısının karşısına gelen batı cephesi baştanbaşa mermer kaplanmıştır. Esas türbe içeriden bağdâdî sıva, dışarıdan kurşun kaplı bir kubbeyle, ek bölüm ise kiremit kaplı kırma çatıyla örtülüdür.
Yapının batı cephesinde kilit taşlı yuvarlak kemerleri olan üç adet pencere sıralanmakta, pencerelerin alt hizasından geçen bir silme cephe boyunca devam etmektedir. Türbenin girişi ek bölümün kuzey duvarındadır. Merkez Efendi’nin gömülü olduğu kesimin duvarları kubbe eteğine kadar XIX. yüzyıl Avrupa çinileriyle kaplıdır. Kubbenin içinde çinilerle aynı döneme ait, benzerine Yıldız Hamidiye Camii’nde ve Yıldız Sarayı Tiyatrosu’nda rastlanan yıldızlı gökyüzü görünümünde bir süsleme bulunur. Sandukaları kuşatan oymalı ahşap parmaklıklar içinde Merkez Efendi’ye ait olanı XVIII. yüzyıl üslûbunu yansıtan sedef ve bağa kaplamalıdır.”
1
Merkez Efendi’nin sandukasının önünde Hattat Aziz Efendi’nin yazdığı şu mısralar yer almaktadır:
“Merhaba Ey Merkez-i Devran-ı Can/Merhaba Ey Kutb u Kevneyn-i mekân/Zahir ü batında nurun olmada/
Aftab ve sen cümleye ş
u’le-feşan/Kıymetin bilinmekte acizdir ukûl/Ayni nûr-ı
Mustafasın bî-
güman/Doğsa şems garbden dedi Molla-yi Rum/Aynı hurşittir ki meşrikten doğan/Zarf değişse hak hakikat payidar/Gafil olma aç gözün bir gör ayan/Daire meydanda biz içindeyiz/Nur-ı zahir körlere Merkez nihan/Lütfü ulviyetini tarif mahal/Çünkü bu tariften acizdir lisan/Âşık-ı hayranının şahım senin/Melceim sensin Habib-i müs’tean/Bendelikten etme azad bizleri/Daima kurban sana ken’an cenan...”
Dipnot
1. TDV İslâm Ansiklopedisi, Merkez Efendi Külliyesi Maddesi, M. Baha Tanman, cilt, 29, s. 202-205.