LÜGATLER ARASINA SIKIŞMIŞ BİR KAVRAM GÖRGÜ
“Yaşadığımız dünyada bazı meseleleri çok basit gördüğümüzden ya da çok basite aldığımızdan bazen çıkmazlara girebiliyoruz. Bir süre sonra bu çıkmazlar kördüğüm hâline geliyor ve olduğumuz yerde kalakalıyoruz. Çözmek için uğraşınca beyhûde bir yolda olduğumuzu anlıyoruz.” Bazen kendimize çok basit gelen konularda bile zaman zaman hataya düştüğümüz olabilir ya da basit zannettiğimiz birçok ayrıntıda önemli meseleler içinde barındırıyor olabilir. İnsanların hep beraber yaşadığı bir dünyada birbirinden kopuk olması düşünülemez. Beraber yaşamanın getirdiği bir dizi sorumluluklar var, kendimize karşı, yaşadığımız topluma karşı ve dünyaya karşı… Hepimiz yaşamımız boyunca eğitim ve öğretim hayatından geçtik, geçiyoruz. Eski nesilde büyükler küçüklere nasihat ederdi ve iyi kötü dinlenirdi. Ama günümüzde artık büyükler nasihat edemez oldu, küçükler de nasihatleri dinlemez oldu. Büyükler nasihat edecek olsa anında hazır cevaplar ile büyükler susturuldu ve hâliyle nasihat dediğimiz kavram da tozlu raflar arasına kaldırıldı. Nasihat, her ne kadar öğüt olsa da bir bakıma tecrübe aktarımıdır. Tecrübelere de kulak vermek lazım. İnsanlık yaşamı boyunca birçok konuyu belki de hatalar yaparak yanlışlar yaparak öğrenecek, evet bunu da inkâr edemeyiz. Hatalar ve yanlışlar da doğruya götürür ama bazı durumlarda zaman kaybı bile sayılabilir. Bugünün genç kuşağı daha sabırsız çünkü her istedikleri anında oluyor. Telefonla anında aramak istediğimiz kişiye ulaşabiliyoruz, elektronik posta gönderdiğimizde anında cevap alıyoruz. Oysa mektup geleneği öyle miydi? Kalem ile kâğıdın buluşması ile kaleme alınır, duygular adeta kalemden kâğıda geçerdi. Bir duygu barındırırdı. Sonra postaya verilir ve yolu gözlenirdi. Bazen ulaşmazdı mektuplar sahibine, cevapsız kalırdı duygu yüklü satırlar. Bir daha yazılırdı, bir daha… Bu zahmete değerdi çünkü değer verdiğiniz bir insana haber ulaştırmak ve ondan haber almak çok kıymetliydi. Şimdilerde imkânlarımız çok daha artmasına rağmen imkânlar içinde iletişim imkânsızlıkları içinde boğuluyoruz. Birbirimize selam vermiyoruz, hâl hatır sormuyoruz. Bir sıkıntımız var mı bilmiyoruz. Sevincimizi de hüznümüzü de paylaşacak insanları bulamaz olduk. Diyoruz ya okuma anları kendimizi dinleme anlarıdır, muhakeme etme anlarıdır diye. Şimdilerde okullarda da çocuklara nasihat edilemez oldu. Herkes her şeyi çok bilir oldu! Oysa insanlığın öğreneceği çok şey var. Bilgimize bilgi katarken aslında cehaletimizin derinliğini görür olduk. Ama bunun üzerine gitmedik, daha fazla cehaletimizi nasıl kapatabiliriz derdine düşmedik. Belki de burada hata yapıyoruz. Zaman zaman iş yerinde de karşılaşıyorum insanlar birbirine hitap ederken sürekli emir kipiyle konuşuyor. Oysa kendisine aynı dili kullansam hemen tepki gösterecekler. Hâlbuki biraz düşünmek lazım. Ama dedim ya her konuda hemen kendimizi haklı görüyoruz! İşte basit gördüğümüz bazı meselelerden insanî ilişkilerimiz dumura uğruyor ve bir süre sonra içinden çıkılmaz hâle geliyor. Görgü kurallarını tek tek yetişkinlere hatırlatmak da bir süre sonra abes kaçıyor çünkü insanın bu yazılı olmayan kuralları da şu ana kadar öğrenmiş olması gerekiyor. İnsan bunu bekliyor en azından. Alışkanlıklarımız değiştikçe görgü kuralları da değişiyor aslında. Mesela günümüzde telefon ile sosyal medyadan birini hemen ekliyor ve hemen isteklerde bulunuyoruz. Yoldan geçen birini durdurup hemen isteklerimizi sıralayabiliyor muyuz? Hayır! Sosyal medya da bizim istediğimiz gibi insanlardan talepte bulunacağımız bir alan değil. Önce kendimizi tanıtırız, konuşuruz ve sonra derdimizi anlatırız. Ama bakıyorum sosyal medyada hakaretlerin ardı arkası kesilmiyor. Bir öfke patlaması içinde buluyor kendilerini insanlar. Geçtiğimiz günlerde temin ettiğim Ötüken Yayınları tarafından 2018 yılında yayımlanan Belma Aksun Hanımefendi’nin hazırladığı “Yaşamayı Bilme Sanatı Görgü” isimli güzel bir eseri var. Genelde görgü kurallarına uyarım ama neler var diye merak ettim ve aldım. Çok geniş bir şekilde hayatımızda birçok olaya değinen Belma Aksu’nun bu kitabı aslında okullarda Rehberlik derslerinde işlenebilir. Ya da aile içinde okumalar yapılırken araya tatlı niyetine bu konular serpiştirilebilir. Hem çocuklar, gençler sıkılmaz hem de görgü kurallarını genç dimağlara anlatmış oluruz. İnsanların konuşmaları, nasıl biri olduğu hakkında bilgiler verdiğine inanırım. Bu kitapta da bu konunun üzerinde durulmuş. Selam, tanışma, konuşma sanatı, sofra adabı, davetler, ziyafetler, gündelik hayat, çalışma hayatı, evlilik, çocuk ve görgü, hastalık vb. birçok konuda görgü kurallarına dair önemli tespitlerin yer aldığı bu güzide eser 319 sayfadan oluşuyor. Açıkçası bir yetişkine nasıl davranması gerektiği konusunda nasihatte bulunmaktan hicap duyarım ama bu eseri kesinlikle tavsiye ediyorum. Yaşadığımız dünyada bazı meseleleri çok basit gördüğümüzden ya da çok basite aldığımızdan bazen çıkmazlara girebiliyoruz. Bir süre sonra bu çıkmazlar kördüğüm hâline geliyor ve olduğumuz yerde kalakalıyoruz. Çözmek için uğraşınca beyhûde bir yolda olduğumuzu anlıyoruz. Peki, sebebi nedir diye düşünmeye başlayınca orada da bir şey bulamıyoruz. Kısacası bir ceviz kabuğunu doldurmayan sebeplerden insanî ilişkilerimizi bir çıkmaza kurban ediyoruz.
Erol AFŞİN
YazarYaşadığımız dünya üzerinde bir ahengin olduğuna inanırız. Bu ahengin bir yaratıcı tarafından meydana getirildiğine inanırız. Müslümanlar olarak Allah'a inanır ve inandığımız dinin en önemli özelliğind...
Yazar: Erol AFŞİN
Yaşadığımız internet çağında; doğru kullanılmadığı zaman film, dizi ve sosyal medya gençlerimizi adeta zehirlemekte, telafisi ve tedavisi çok zor yaralar açmaktadır. Toplumun değer yargıları, ahlâkı v...
Yazar: Ali ÖZKANLI
İnsanlığın dünya ile ünsiyeti günümüzde gittikçe artmış durumda gibi. Tamamen dünyaya odaklanmış hâle geldi insanlık, her şeyi buraya göre ayarlama düşünde. Dünyada sonsuz bir hayat var gibi davranara...
Yazar: Erol AFŞİN
Duygularımızı doğru ve yerinde kullanmamız ihtiyacı tamamen insanîdir. Yaşadığımız dünya üzerinde milyarlarca insan bulunmakta ve bu da milyarlarca farklı düşünce anlamına geliyor. Dünya nüfusu arttık...
Yazar: Erol AFŞİN