KUŞ BEYİNLİ KARGANIN İNSANLIĞA ÖĞRETTİKLERİ
Kâinat Kitabı’nın âyetlerinden olan hayvanlar, insanlar için yaratılmıştır. Yüce Yaratıcı, çeşit çeşit karada yürüyen, havada uçan ve deniz yüzen hayvanları yaratarak erişilmez kudretini göstermiş ve bu hayvanları insanlığın hizmetine sunmuştur. Hayvanlarda çok farklı özellik ve güzellik vardır ki hepsi insana bir şeyler söyler. Sözgelimi şekil olarak kara hayvanları, kara taşıtları; hava hayvanları hava taşıtları; deniz hayvanları deniz taşıtları için insana model olmuştur. Her hayvan kendine özgü öne çıkan özelliği ile insana örnek olmuştur. Arının üretkenliği, karıncanın çalışkanlığı, koyunun uysallığı, keçinin inadı, tilkinin kurnazlığı, eşeğin yol bilmesi, köpeğin sadâkati gibi.
Bir Karga Kadar Olamadığına Hayıflanır
Hayat düsturumuz Kur’ân, pek çok hayvandan bahsederek onlar üzerinden bizlere ders verir. Bunlardan biri de bir karganın Hz. Âdem’in oğluna, cenâze defni konusunda rehberlik etmesidir. Şöyle ki; Âdemoğlu Kâbil, kıskançlığı yüzünden kardeşi Hâbil’i katletmiş, ancak onun cesedini defnetmeyi akıl edememiştir. Kardeşinin cesediyle ortada kalan kâtil Kâbil, bozulmaya yüz tutan cesedi ne yapacağını bilememiştir. Sonunda Yüce Rabb’imiz, ona iki karga göndermiş, o iki karga Kâbil’in yanında kavga etmişler, biri diğerini öldürmüş, diğer karga ölen kargayı gagasıyla yeri eşerek gömmüştür. Olaya şahit olan Kâbil, benzer şekilde kardeşinin cesedini defnetmiş ve bir karga kadar olamadığına hayıflanmıştır. Olay Kur’ân’da şöyle anlatılır:
“
Allah, kardeşinin ölüsünü nasıl gömeceğini göstermek üzere, ona yeri eşeleyen bir karga gönderdi. ‘Bana yazıklar olsun! Kardeşimin ölüsünü örtmek için bu karga kadar olmaktan aciz kaldım.’ dedi de ettiğine yananlardan oldu.”
1
Anlatılan bu olaydan da anlıyoruz ki, insan, yanlış işler yaparsa hayvanlardan daha aşağı ve onlardan daha âciz olur. Yüce Rabbimiz, insana doğrudan cenâze defin işini öğretebilirdi, ancak kardeş katili Kâbil’e bir karga vâsıtasıyla bu işi öğreterek onun âciz ve hakir oluşunu ortaya koydu. Zaten Kâbil’in pişmanlığı, kardeşini katletmekten ziyâde, onu defin konusunda karga kadar olamayışına idi. Onun için Peygamberimiz, “
Yeryüzünde haksız yere dökülen her kanın vebâ
linden bir pay Âdemoğlu Kâbil’e yazılır, zira o ilk kan dökmeyi başlatandır.”
2 buyurmuştur. Nitekim kaynaklarımız onun pişmanlığının, kardeşini öldürmesi üzerine olsaydı, bu onun için tevbe olurdu. Ancak o, kardeşinin cesediyle ortada kalışı, kardeşini öldürdükten sonra dünyevî bir şey elde edemeyişi, anne ve babası tarafından tart edilişi, diğer insanlar yanında rezil oluşu üzerine pişmanlık duyduğunu belirtirler.
Cenâzeyi defin işi, bize Hz. Âdem’in oğlundan kaldı. Aslında o da bunu bir kargadan öğrenmiş oldu. Kargaya bu içgüdüyü öğreten ise, herkese her şeyi öğreten Yüce Yaratıcı idi. “
Rabb’imiz, her şeye ayrı bir özellik veren, sonra doğru yola eriştirendir.”
3 Zaten,
“Hikmet mü’minin yitiğidir, nerede bulursa onu alır.” Nitekim Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Âdem’in iki oğlu bu ümmet için örnek olarak anlatılmıştır. Onlardan hayır
nâ
mına ne varsa alın, şer olanı da bırakın!”
4
Cenazenin Toprağa Defnedilmesi
Anlatılan bu olay, insan cenâzesinin ilk insandan itibaren toprağa defnedildiğini gösterir. Tarih boyunca yapıla gelen ve bundan sonra yapılması gereken de budur. İnsan cesedini yakma, külünü denize savurma yahut külünden hatıra eşyalar yapma, cesedi mumyalama ve benzeri uygulamalar ise, sonradan türetilmiş câhiliye işleridir.
Karga, avladığı şeyleri saklamak için toprağa gömerek de insanoğluna örneklik yapmıştır.
Kıssada görsel olarak öğrenmenin ne kadar tesirli olduğu da ortaya çıkmaktadır. Zira Âdemoğlu, defin işini görerek öğrenmiştir.
İnsanoğluna sahip olduğu akıl, her zaman yetmemektedir. Aklın dış unsurlarla desteklenmesi yahut yönlendirilmesi gerekebilmektedir. Aynı şekilde kendi kendine yetmeyen akıl, vahye de muhtaçtır.
İnsan, ne kadar üstün donanıma sahip olursa olsun, çoğu zaman başkalarından öğreneceği şeyler vardır. Bazen yaşlı bir insan, küçük bir çocuktan; akıllı biri meczup birinden, hatta bir hayvandan bir şeyler öğrenebilir.
Hayvan Deyip Geçmemeli
Bilinçli bilinçsiz hayvanlar üzerinden olumsuz cümleler kurarız. Birinin geri zekâlı olduğunu anlatmak için “eşek kafalı” deriz. Hâlbuki eşek, sandığımız kadar geri zekâlı değildir. Sözgelimi onun yol bilgisi çok ileridir. Onun için eskiden deve kervanlarının önünde mutlaka bir eşek bulunur ve kervana yol gösterirdi. Çirkin gördüğümüz eşek kafasındaki göz ise, belki gözlerin en güzelidir.
Yine zekâ seviyesi düşük birini anlatmak için “kuş beyinli” deriz. Hâlbuki kuşlar, sanıldığı gibi geri zekâlı değildirler. Her yıl, kilometrelerce uzak mesafeleri kateden göçmen kuşlar, dağda bayırda yaptıkları yuvaları bilen kuşlar; semâda akıl almaz şekiller çizerek birbirine çarpmadan, rotadan sapmadan uçuşan kuşlar bunun açık kanıtıdır. Bir kuş çeşidi olan karga da pek sevilmez, “leş kargası”, “kara karga” gibi nitelemelerle anılır. Oysa ilk insan ve onun şahsında insanlık, ölen hemcinsini defnetme işini kargadan öğrenmiştir.
Kur’ân, kuşlarda önemli dersler olduğuna dikkatlerimizi çeker:
“
Göğün boşluğunda Allah’ın buyruğuna boyun eğerek uçan kuşlara bakmıyorlar mı? Onları Allah’tan başka tutan kimse yoktur. İnanan bir toplum için bunda dersler vardır.”
5
Kur’ân, diğer hayvanlar gibi kuşların da bizim gibi bir ümmet olduğunu haber verir:
“
Yerde yürüyen hayvanlar ve kanatlarıyla uçan kuşlar da ancak sizin gibi birer toplulukturlar.”
6
Kuşların uçması da bizler için bir âyettir:
“Üzerlerinde kanat çırpan dizi dizi kuşları görmezler mi? Onları havada Rahmân olan Allah’tan başkası tutmuyor; doğrusu, O, her şeyi görendir.”7
Yine kuşların tesbîh ettikleri bildirilerek, kuşlar tesbîh ederken, insanın tesbîh kervanına katılmaması kınanır:
“
Göklerde ve yerde olan kimselerin, sıra sıra uçan kuşların Allah’ı
tesbîh ettiğini görmez misin? Her biri kendi niyâ
z ve tesbîhini bilir. Allah, onların yaptıklarını bilendir.”
8
Peygamber kıssalarında da kuşların ayrı bir yeri vardır: Sözgelimi Hz. İbrâhim, Yüce Rabb’imizin ölüleri nasıl dirilttiğini yakînen görmek istediğinde, Rabb’imiz ona d
ört kuşu kendine alıştırmasını, sonra onları parçalayıp her bir dağın tepesine koymasını ve ardından onları kendine çağırmasını, sonunda kuşların dirilip koşarak kendisine geleceklerini emreder.9
Kendisine kuşdili öğretilen
10 ve kuşlardan bir ordusu olan
11 Hz. Süleyman’a Sebe’ illerinden Kraliçe Belkıs’ın haberini getiren hüdhüd isimli bir kuştur.
12 Hz. Davud ile beraber tesbîh eden kuşlar anlatılır, Kur’ân’da.
13 Hz. İsa’nın çamurdan yaptığı kuşlarından bahsedilir.
14 Fil Vak’ası’nda, Kâbe’yi yıkmaya gelen Ebrehe’nin fillerle donatılmış ordusunu helâk eden ebâbîl kuşlarının attığı küçük çakıl taşları olmuştur.
15 Kaynaklarımız Nuh tufanında karaya yaklaştıklarını Hz. Nuh Peygamber’e gagasında bir zeytin dalı olan bir güvercinin haber verdiğini söyler.
Özetle söyleyecek olursak, hayvanlarda ve özellikle de kuşlarda alacağımız pek çok ders vardır. Tabii ki ibret gözüyle bakabilirsek, onlar hakkında derinlikli araştırmalar yapabilirsek. Ey gönül gözü açık olan basiret sahipleri, ibret alınız!
Dipnot
* Prof. Dr. Ali AKPINAR
1. 5/Mâide, 31.
2. Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 703.
3. 20/Tâhâ, 50.
4. Taberî, Tefsîr.
5. 16/Nahl, 79.
6. 6/Enâm, 38.
7. 67/Mülk, 19.
8. 24/Nûr, 41.
9. 2/Bakara, 260.
10. 27/Neml, 16.
11. 27/Neml, 17.
12. 27/Neml, 20-26.
13. 21/Enbiyâ, 79; 34/Sebe’, 10; 38/Sâd, 18.
14. 3/Âl-i İmran, 48-49, 5/Mâide, 110.
15 105/Fîl, 3-5.