Küreselleşmeye Karşı Millî Bilinç Kalkanı
Batılı ülkeler ve özellikle ABD, gelişmekte olan ve geri kalmış ülkeler üzerindeki sömürgeci emperyalist politikalarını son yarım yüzyılda, fazla rahatsızlık vermeden sinsice yürütmektedir. Bunu da sanki doğal seyrinde devam eden bir süreçmiş gibi gösterilen “küreselleşme” adı altında icra ediyorlar. ABD’nin artık herkes tarafından bilinen ve küreselleşme (globalizasyon) olarak ifade edilen hedefleri içinde şunlar yer alıyor: Tek devlet (ABD), tek dil (İngilizce), tek vatan (dünya) ve tek din (Hristiyanlık) Küreselleşmenin üç aşaması vardır: Homojenleşme (benzeşme), hegemonlaşma ve asimile etme (Tamamen kendine benzetme, kendi içinde eritme). Homojenleşme aşaması, gelişmekte olan ülkelerde, eğitim sistemi, yazılı ve görsel medya ve moda furyası ile önemli ölçüde tamamlanmış durumdadır. Artık, düşünce olarak millî ve mütedeyyin bilinen insanlar da zamanın gereği böyle diyerek bir Batılı gibi giyiniyor. Erkeklerin, pantolon, gömlek, ceket giymesi, İngiliz tıraşı olması, sakal ve bıyığını kesmesi, son yıllarda da moda olduğu için kirli sakal bırakması, aynı şekilde kadınların başını açması, pantolon ve gömlek giymesi, başını kapatanların bile diğer kıyafetlerinin başını açanlarla aynen benzeşmesi, yemek yeme kültürü ve sosyal hayatta kullanılan araç ve gereçler, benzeşmenin önemli ölçüde tamamlandığının göstermektedir. ABD, küreselleşmenin ikinci aşaması olan hegemonlaşmayı birçok yerde İMF ve Dünya Bankası’ndan fonladığı paralarla, paranın kifayetsiz kaldığı ülkelerde ise askerî güçle gerçekleştirmeye çalışıyor. ABD’nin Irak’ı işgal etmesi, Suriye’de istikrarsızlığı desteklemesi, Kuzey Kore, İran ve Türkiye’yi doğrudan ve dolaylı yollardan sıkıştırmasının temelinde dünya çapında bir hegemonya kurma amacından başka bir şey değildir. Batılılar, başka ülkelerde sadece şekilde kendilerine benzeyen fert ve toplum oluşturmakla kalmıyor, düşünce olarak da kendi emperyalist emellerine hizmet edecek nesiller yetişmesi için bütün imkânlarını kullanıyor. Hain FETÖ’nün 15 Temmuz 2016’da Türkiye’de yaptığı darbe girişiminden sonra bu örgütün ABD’nin küreselleşme amacına hizmet eden küresel bir proje olduğu daha net anlaşıldı. İki sene önce Kazakistan Din İdaresi Başkanı yaptığı bir açıklamada, FETÖ’nün okullarında okuyan gençlerin üç önemli değeri kaybettiğini tespit ettiklerini söylemişti. Bunlar, aile bağları, millî duygu ve ümmet bilinci. ABD, Batılı olmayan ülkelerin nesillerinde bunu sağlaması halinde hegemonlaşma da tamamlanmış olacak ve asimilasyon süreci hız kazanacaktır. Avrupa ülkeleri yaklaşık 60 yıldır Avrupa’da yaşayan Türklerin içinde yaşadıkları toplumla uyum (entegrasyon) sorunu yaşadıklarını dile getiriyorlar. Aslında şikâyetçi oldukları husus, uyum değil genelde Müslümanların ve hususiyle Türklerin bunca sene içinde hâlâ millî ve dinî kimliğini koruyor olmaları ve bir türlü asimile olmamalarıdır. Gelinen nokta itibarıyla küreselleşmenin ikinci aşamasının ilk aşama gibi kolay olmayacağı, çok sancılı olacağı ve son tahlilde dünya çapında savaşlara yol açacağı, asimilasyonun ise asla mümkün olmayacağı anlaşılıyor. Fakat toplum genelinde bu mümkün olmasa da fert planında önemli kayıplar verildiği aşikârdır. Bu sebeple küreselleşmeye karşı millî bilinç oluşturulması ve bu bilincin bir kalkan gibi işlev görmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Yerelden küresele, ulusaldan evrensele bir bakış açısı geliştirirken öncelikle Müslümanı gayr-i müslimden ayıran alamet-i farikaların farkında olmak gerekir. Bunun başında millî kimlik gelir. Ailede ve okullarda gençlere verilecek eğitimlerde, “Ben öncelikle Müslümanım, Allah’a kulluk görevim var, sosyal hayatta da Müslüman olmam neyi gerektiriyorsa öyle olmam gerekir.” diyerek bir duruş sergilemesini sağlamak gerekir. Bununla birlikte gençlere içinde yaşadığı bölgeyi ve ülkeyi mamur hale getirecek ve her türlü saldırıya karşı canı pahasına ülkesini koruyacak bir kararlılık kazandırılması hayatî önemi haizdir. Mayıs ayında sosyal medya hesaplarının birinden bir şahıs, “Hi” şeklinde bir selam verdi. Aranan ülkenin kod numarasının 966 olduğunu görünce Arabistan’dan arıyor, biraz yazışayım, bakalım sohbet nereye varacak, diye düşündüm, telefonun klavyesini Arapçaya çevirerek Arap harfleriyle Arapça yazmaya başladım. Selamını aldım, hal hatır sordum, ne iş yaptığını, Arabistan’da hangi şehirde oturduğunu sordum. Her soruma sorumu anladığı halde İngilizce cevap verdi. Kendisi ile Arapça yazışan birine İngilizce cevap veren biriyle konuşmak zaman kaybıdır diyerek o şahsı engelledim. Bu anlattığım, münferit kişiliksiz zayi olmuş gençlik örneği olsa da bunun gibilerinin sayısının artması, toplumda savaşların yol açtığı tahribattan daha ağır bir maddî-manevî zayiata yol açacağı ortadadır. Millî bilinç sahibi gençlik yetiştirilmesini önerirken, sloganlarla konuşan, hamasi düşünen, kendi özel dünyasının gündemi ile meşgul olan militan bir gençlik modeli önermiyoruz. 21. yy’de yaşayan, Müslüman Türk, Kürt, Arap, vb. olduğunun farkında olan, çağı tanıyan, dünyayı Müslüman bakış açısıyla yorumlayan, hayatı anlamlandıracak özgün, yerli, millî ve Müslümanca düşünceleri olan bir gençlik yetiştirmenin gereğinden bahsediyoruz. Şu anda gençlik yıllarını yaşayanlar, temel, orta ve yüksek eğitimlerini dindar nesil yetiştirmeyi gaye edinen bir eğitim sisteminde aldılar. Sonucun başarılı olduğunu söylemek mümkün değildir. Bunun üzerinde de ayrıca düşünmek gerekiyor. Geleceği, bilgi yönünden iyi yetişmiş, bilinç yönünden inancını, ülkesini ve milletini bihakkın temsil eden, dünyada küreselleşme adı altında oynanan oyunların farkında olan gençler, geçmişin tecrübelerinden de yararlanarak yeniden inşa edecektir. Şayet böyle bir nesil yetiştirebilirsek. Dipnot *Dr. Mukadder Arif YÜKSEL
Mukadder Ârif YÜKSEL
Yazarİnsan yetiştirmek sanatların en büyüğü ve en kutsalıdır. Bu uğurda neler yaptık?Devlet, eğitimciler ve anne babalar üzerine düşen görevleri hakkıyla yapabiliyor muyuz? Kaç hayırlı insan yetiştirdik? B...
Yazar: Ali ÖZKANLI
Geleceğimizi emanet ettiğimiz öğretmenlerimiz, öncelikle şunu çok iyi bilmeli. Gönlüne giremediğimiz öğrencimizin beynine giremiyoruz. Eğitimci kendini ve dersini sevdirerek işe başlamalı. Her zaman s...
Yazar: Ali ÖZKANLI
Cenab-ı Allah Casiye Suresi’nin 18. ayetinde şöyle buyurmuştur: "Sonra seni emrimizden bir şeriat üzere kıldık. Öyleyse sen ona uy, bilmeyenlerin hevalarına uyma.” Bu ayet-i kerimeyi merhum Elmalılı H...
Yazar: Aydın BAŞAR
Cemal Öğüt Hoca, 1887 Yunanistan’da bulunan Mora Yenişehir'e bağlı Alasonya'da dünyaya gelmiş, 1903 yılında İstanbul Dâru'l-Fünûn Hukuk Fakültesi’ni bitirmiş, hafızlık yapmış, Düzceli Zâhid Kevserî'de...
Yazar: Aydın BAŞAR