KUR'AN'DA TAKVÂ
"Takvâ; Allah'a karşı duyulan derin bir saygıyı ve bu saygının gereği olarak
Allah'ın rızasını ve sevgisini kaybetme endişesinden kaynaklanan korku
anlamına da gelmektedir. Takvâ sahibi mümine ise "muttakî" denir."
Kur'an'ın önemle üzerinde durduğu kavramların başında gelen Takvâ; sözlükte korunmak¸ sakınmak¸ korkmak¸ kuvvetli bir himayeye girmek¸ korumaya almak gibi anlamlara gelir.
İslâm terminolojisinde ise Takvâ; Allah'ın emirlerine/hükümlerine saygı göstermek ve bu emirleri/hükümleri titizlikle yerine getirmek; haramlardan/yasaklardan şiddetle sakınıp bu haramları/yasakları ihlal etmekten kaçınmak; Allah'a karşı kulluk ve sorumluluk bilinciyle hareket etmek; her şeyiyle Allah'a yönelip O'nun himayesine/korumasına girmek; dünyada ve ahirette insana zarar verecek¸ ilahî azaba sebep olacak her türlü söz¸ eylem ve davranışlardan kaçınmak/uzak durmaktır.[1]
Ayrıca Takvâ; Allah'a karşı duyulan derin bir saygıyı ve bu saygının gereği olarak Allah'ın rızasını ve sevgisini kaybetme endişesinden kaynaklanan korku anlamına da gelmektedir.[2] Takvâ sahibi mümine ise "muttakî" denir.
Kur'an-ı Kerim'de Takvâ kavramı üç mertebede zikredilmiştir:
1- Ebedî olarak cehennem azabından korunmak için Allah'a ortak koşmaktan¸ küfür ve nifaktan korunarak kâmil bir imana sahip olmak:
Fetih Sûresi'nin 26. ayetinde geçen Takvâ kelimesi ifadesi bu anlamdadır: "Allah da¸ Rasûlüne ve müminlere sükûnet ve güvenini indirdi. Onları Takvâ kelimesine bağladı."
Ayette geçen Takvâ kelimesi; kelime-i şehâdet¸ kelime-i tevhiddir. Nitekim Hz. Peygamberimiz (s.a.v.) Takvâ kelimesini¸ "Lâ ilâhe illallah= Allah'tan başka ilâh yoktur" diye tefsir etmiştir.[3]
2- Kişinin iman sahibi olduktan sonra büyük günahları işlemekten¸ küçük günahlarda ısrar etmekten kendisini alıkoyarak emredilen farzları ve diğer dinî vecibelerini yerine getirmesi¸ günahlardan/haramlardan ve diğer yasaklardan kaçınması:
Bu hususla ilgili olarak A'raf Sûresi 96. ayetinde: "Kendilerine peygamberler gönderdiğimiz memleketlerin halkı iman etseler ve Takvâ sahibi olsalardı elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık. Fakat onlar peygamberlerimizi ve ayetlerimizi yalanladılar. Biz de onları işledikleri günahlar sebebiyle cezalandırdık." buyruluyor.
3- İnsanın bütün benliği ile Allah'a yönelmesi¸ kişiyi Allah'tan alıkoyacak her şeyden uzak durması (mâsiva)dır. Takvânın en üst derecesi budur.
Bu hususla ilgili olarak Âl-i İmrân Sûresi 102. ayetinde: "Ey iman edenler! Allah'tan¸ O'na yaraşır bir şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin." buyrulmaktadır.
Takvânın bu üç mertebesi¸ Mâide Sûresi 93. ayette bir arada zikredilmiştir: "İman eden ve salih amel işleyenlere¸ hakkıyla sakınıp (Takvâ ile hareket edip) iman ettikleri ve salih amel işledikleri¸ sonra yine hakkıyla sakınıp (Takvâ ile hareket edip) iman ettikleri¸ sonra da hakkıyla sakınıp (Takvâ ile hareket edip) yaptıklarını¸ ellerinden geldiğince güzel yaptıkları takdirde¸ (haram kılınmadan önce) tattıklarından/yediklerinden dolayı günah yoktur. (Önemli olan inandıktan sonra iman ve iyi amelde sebattır). Allah iyi ve güzel yapanları sever."
Görüldüğü gibi bu ayette iman ve salih amel iki kere ve Takvâ üç mertebe olarak zikredilmiştir. İnsanın iman edip şirkten korunması mahiyetinde olan ilk mertebe kişinin kendi nefsi ve vicdanı arasında olan bir Takvâdır. İkincisi¸ insanın kendisi ile diğer insanlar arasındaki hususlarla ilgili olan Takvâdır ve üçüncüsü de¸ insanın kendisi ile Allah arasındaki Takvâsı ve imanıdır. Bu ayette Takvânın bu üçüncü derecesi¸ ihsan olarak zikredilmiştir.
Takv⸠insanın hem inanç yönünü hem de inancı gereği yapması gereken kulluk görevlerini ve ibadetlerini¸ salih amellerini¸ ahlakını¸ söz¸ fiil ve davranışlarını ifade eder. Takv⸠bir kalp eylemi olup insanın imanını olgunlaştırır¸ ahlakını güzelleştirir. Allah'a olan itaatini ve şükrünü artırır¸ her an Allah'ı zikrederek O'nu asla unutmamasını sağlar. Bu bağlamda Takv⸠insanın hem dünyasına hem de ahiretine yön vererek dünyada ve ahirette huzurunu ve kurtuluşunu sağlar.[4]
Takv⸠insanın bütün işlerinde helale¸ meşrûya¸ doğruya uygun hareket etmesi; haramlardan ve şüpheli şeylerden kaçınması/sakınmasıdır. Nitekim ilgili bir hadiste de şöyle buyrulmuştur: "Helal bellidir¸ haram da bellidir¸ aralarında ise¸ insanların çoğunun bilmediği şüpheli şeyler vardır. Kim şüpheli şeylerden sakınırsa¸ hem dinini¸ hem de ırzını temize çıkarmış olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse¸ harama düşmüş olur. Tıpkı sürüsünü yasak bölgenin etrafında otlatan çoban gibi ki¸ hayvanları her an oraya girebilir. Dikkat edin¸ her melikin bir yasak bölgesi vardır. Dikkat edin¸ Allah'ın yasak bölgesi de haramlarıdır."[5]
Bu hadiste de görüldüğü gibi Takvâda aslolan¸ helaller ve haramlar konusunda hassas olmak; harama düşme endişesiyle şüpheli şeylerden uzak durmaktır ki¸ buna "verâ" diyoruz. Ver⸠insanın Allah'a olan imanını artırıp O'na yaklaşmasını/yakınlaşmasını sağlar. Ahirette de hesabının kolay olup ebedî mükâfatı kazanmasına vesile olur.
İslâm'da renk¸ ırk¸ dil¸ etnik yapı¸ coğrafî bölge¸ mevkii¸ makam vb şeyler üstünlük sebebi sayılmamış¸ üstünlüğün ancak Takvâda olduğu bildirilmiştir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de Takvâ üstünlüğü şöyle ifade edilmektedir: "Ey insanlar! Gerçekten¸ biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Birbirinizi tanımanız ve tanışmanız için sizi halklara ve kabilelere ayırdık. Şüphesiz¸ Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız Takvâca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir¸ haberdar olandır."[6]
En büyük örneğimiz olan Peygamberimiz (s.a.v.) de: "Arab'ın Acem'e (Arap olmayana) Acem'in de Arab'a; beyazın siyaha (yani beyaz ırkın siyaha) hiç bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak Takvâ iledir."[7] buyurarak üstünlüğün ancak Takvâ ile olduğunu bildirmiştir.
Bir diğer hadiste de: "Ey Allah'ın kulları! Allah'ın emrettiği şekilde kardeş olun. Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona ihanet etmez¸ zulmetmez¸ onu mahrum bırakmaz¸ onu tahkir etmez. Kişiye şer olarak¸ Müslüman kardeşini tahkir etmesi yeterlidir. Her Müslümanın malı¸ kanı ve ırzı diğer Müslümana haramdır. Allah sizin sûretlerinize ve kalıplarınıza bakmaz¸ fakat kalplerinize ve amellerinize bakar. Takvâ buradadır -eliyle göğsünü işaret etti- Sakın ha! Birinizin satışı üzerine satış yapmayın. Ey Allah'ın kulları kardeş olun. Bir Müslümanın kardeşine üç günden fazla küsmesi helâl olmaz."[8] Rasûlullah (s.a.s.) "Takvâ buradadır" sözünü üç/3 defa tekrar etmiş ve her defasında da mübarek eliyle göğsünü işaret etmiştir.
Kur'an-ı Kerim'de Muttakîlerin Özellikleri
Yüce Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de¸ muttakîlerin birçok vasıflarını/özelliklerini bildirmiştir. Biz bunlardan bazılarını sıralamak istiyoruz:
Muttakiler; Allah'a¸ meleklerine¸ kitaplarına¸ peygamberlerine¸ ahiret gününe iman eden¸ gayba iman eden¸ namazlarını kılan¸ zekâtlarını veren¸ Allah yolunda infak eden¸ Allah'a¸ Rasûlü'ne ve Kur'an'a itaat eden¸ Allah yolunda canlarıyla ve mallarıyla cihad eden¸ Allah için iyilik yapan¸ geceleri az uyuyup seher vaktinde dua/ibadet ederek Allah'tan af ve mağfiret dileyen¸ öfkelendikleri zaman öfkelerine sahip olup affedici davranan söz verdikleri zaman ahitlerini yerine getiren¸ sabır ehli olan¸ günah işlediklerinde hemen tevbe eden¸ günahlarında/hatalarında bile bile ısrar etmeyen¸ dosdoğru ve sâdık olan¸ Rablerinden korkan ve saygıyla boyun büken¸ hidayet/kurtuluş üzere olan¸ dünyada ve ahirette birbirlerinin dostu olan¸ bütün işlerinin salih amel olmasını isteyen ve salih ameller işleyen kalb-i selim sahibi kimselerdir.
Yukarıda sıraladığımız muttakîlerin vasıflarını/özelliklerini anlatan ayetleri incelediğimizde Takvânın İslâm'da¸ sadece ideal bir mümin tipi değil aynı zamanda ideal bir toplum yapısı oluşturmaya yönelik olduğunu da görürüz. Takvânın bu kadar geniş bir çerçevede kullanılmasını göz önünde bulundurursak Allahu Teâlâ'nın huzurlu ve güvenli bir İslâm toplumunun inşasına yönelik ilahî emirlerinin/hükümlerinin ve bu alandaki kurallara yönelik ilahî tekliflerinin¸ Takvâ kavramının zengin ve geniş muhtevası içinde yer aldığını söyleyebiliriz. Bu bağlamda Takvâ ile ilgili ilahî emirler ve hükümler¸ beraber ve birlikte yaşamayı¸ toplumsal huzuru ve barışı sağlamayı amaçlamaktadır. İslâm toplumunda¸ ilahî emirlere ve hükümlere dikkat etmeyerek fitne ve fesadın yayılmasına¸ toplumsal huzurun¸ güvenin ve barışın bozulmasına neden olan kimseler¸ genellikle Takvâdan nasibi olmayan kimselerdir. Muttakîler ise; Allahu Teâlâ'nın koymuş olduğu ilahî emirlere ve hükümlere riayet ederek huzurlu ve güvenli bir toplumun inşasında çok önemli rol oynarlar.[9]
Sonuç olarak söylemek gerekirse; Kur'an-ı Kerim'in üzerinde önemle durduğu kavramların başında Takvâ kavramı gelmektedir. Takv⸠müminlerin temel vasıflarından biri olup Allahu Teâlâ birçok ayet-i kerimede muttakî kullarını övmekte¸ huzurun ve kurtuluşun ancak Takvâ ile mümkün olduğunu bildirmektedir.
[1] Süleyman Uludağ¸ "Takva"¸ DİA.¸ C. 39¸ TDV. Yay.¸ İstanbul 2011¸ s. 484; İsmail Karagöz¸ "İttikâ"¸ Dinî Kavramlar Sözlüğü¸ DİB. Yay.¸ Ankara 2006¸ s. 347; Nurettin Turgay¸ "Takva"¸ Şamil İslâm Ans.¸ Dergâh Ofset¸ İstanbul 2000¸ s. 373
[2] Muhsin Demirci¸ Kur'an'ın Temel Konuları¸ İFAV Yay.¸ İstanbul 2000¸ s. 294
[3] Tirmizî¸ Tefsir¸ 48; Ahmed b. Hanbel¸ Müsned¸ 5/138
[4] Karagöz¸ age.¸ s. 348
[5] Buhârî¸ İman¸ 39¸ Büyû¸ 2; Müslim¸ Müsâkât¸ 107; Ebû Davud¸ Büyû¸ 3; Tirmizî¸ Büyû¸ 1; Nesâî¸ Büyû¸ 2; İbni Mâce¸ Fiten¸ 14; İbni Hanbel¸ 4/269¸ 271
[6] 49/Hucurât¸ 13
[7] Ahmed b. Hanbel¸ Müsned¸ 5/411
[8] Buhârî¸ Nikâh¸ 45; Edeb¸ 57- 58; Feraiz¸ 2; Müslim¸ Birr¸ 28-34; Ebû Davud¸ Edeb¸ 40¸ 56; Tirmizî¸ Birr¸ 18; İbni Hanbel¸ 2/325
[9] Halil Çiçek¸ Farklı Kültürlerin Birlikte Yaşama Formülü¸ Nesil Yay.¸ İstanbul 1998¸ s. 96-97
Mehmet DERE
Yazar"Tasavvufî terminolojide tevekkül¸ kulun¸ Allah'ın iradesine mutlak surette teslim olması¸ Allah'ı kendine vekil kılması ve bu vekile tam olarak itimat etmesi¸ gü...
Yazar: Mehmet DERE
Enderun Mektebi’nde eğitim öğretim faaliyetleri bir bütün ve de uygulamalı olarak yapılırdı. Bugünkü Japon eğitim sisteminin “uygulama ağırlıklı” eğitim sistemini, yüzyıllar öncesinde Enderun Mektebi’...
Yazar: Mehmet DERE
"Gıybet¸ büyük günahlardan olduğu için¸ bu günahı işleyen kişi¸ hemen pişman olup tevbe etmesi ve bir daha tekrarlamamaya karar alması¸ kalbiyle birlikte diliyle de Allah'tan mağfiret dilemesi gerekir...
Yazar: Mehmet DERE
"Bir kişinin kör¸ sağır ve dilsiz birisine yardım etmesi¸ birisine güler yüz göstermesi¸ güzel ve yumuşak söz söylemesi¸ selâm vermesi¸ verilen selâmı alması¸ ...
Yazar: Mehmet DERE