“KÜLTÜR” EMPARYALİZMİNİN BOYUTLARI VE MÜCADELENİN ZARURETİ
Emperyalizm, bir devletin başka bir devleti siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik yönden egemenliği altına almak istemesi, sömürgesi hâline getirmesidir. Kültür emperyalizmi ise bir toplumun kültürünün diğer bir toplum tarafından doğrudan ya da dolaylı olarak tamamen değiştirilmesidir. Bugün sömürge deyince herkesin aklına Hindistan, Cezayir, Afganistan, Doğu Türkistan, Orta Doğu’daki ülkeler gelir ancak günümüzde sömürge yalnız ekonomik açıdan değil kültürel, sosyal ve insanî açıdan gerçekleşmeye başlamıştır. Bugün Amerika ve İngiltere gibi dünya ekonomisine yön veren devletler, kendi kültürlerini, bozukluklarını, ahlaksızlıklarını, fikriyatlarını bütün dünya gençliğine empoze etmekte ve bu durumun da normalleşmesini sağlamaya çalışarak birilerinin bu duruma karşı tavır takınmasını da gayr-i meşru hâle getirmektedirler. Bugün Amerika ve İngiltere’nin öncülüğünü yaptığı kültür emperyalizmi insanlığın baş belası olmuştur. Dünyada küresel iletişim ağına erişen bütün insanlar bu tehlikeli durumla karşı karşıyadırlar. Zira Amerika ve İngiltere ile Avrupa diğer bütün toplulukların, ırkların ve hatta dinlerin dahi en önemli olgularına, değerlerine tecavüz etmekte ve bunları yeryüzünden kaldırarak kendi emperyal ve kapitalist sistemleri için daha uygun bir dünya oluşturmaya çalışmaktadırlar. Kendi Kültürümüzden Yabancılaşma Kültür bir milletin özüdür. Milleti millet yapan niteliklerdir. O millete ait olan özelliklerdir. Eğer milletin kültürünü kontrol altına alabilirseniz o milleti istediğiniz şekilde yönetebilirsiniz. Bir devlet kendi kültürüne sahip çıkamaz ise asimile olur, diğer devletlerin egemenliği altına girer. İşte emperyalist devletlerin amacı da budur. Diğer ülkelerin kültürlerini yok ederek kendi kültürlerini benimsetmek, kabul ettirmektir. Hiç şüphesiz bu işi en iyi yapan emperyalistler; ABD, İngiltere ile diğer Avrupa ülkeleridir. Tabi emperyalizmin Doğu’su-Batı’sı olmaz. Çin’i ve Rusya’yı da unutmamak gerekir. Kültür emperyalizmi için birçok yöntem bulunmaktadır. Giyim-kuşam, moda, tüketim, eğlence, yeni teknolojik buluşlar, sanayi, medya, görsel ve yazılı basın, TV programları, diziler ve filmler kültür emperyalizminde kullanılan en önemli yöntemlerdir. Çünkü bu saydıklarımız kitle iletişiminde ön plandadırlar. İnternet dünyasını, sanal âlemi de unutmamak gerekir. Savaş yaparak bir ülke fethedilebilir. Ama bunun faturası çok ağırdır. Bunun yerine yukarıda saydığımız yöntemlerle devletler egemenlik altına alınabilir ve sömürülebilir. Kültürü değiştirmek için dili de değiştirmek gerekir. Dil, kültürün can damarıdır. Bu sebeple öncelikle kendi dilimizi çok iyi bilmeli ve sahip çıkmalı, nesillerimize öğretmeliyiz ki kendi toplumumuzdan yabancılaşmayalım. Çünkü yabancılaşmanın başlaması beyin göçü ve kimlik değişimi ile sonuçlanır. Bu sebepledir ki dil eğitimi noktasında ciddi kararlar alınmalı ilk, orta ve lise seviyesinde öncelikle kendi dilimiz ve kültürümüze yönelik eğitimler vermeliyiz. Emperyalizm, son yıllarda diğer çeşitlerinin yansıra kültür emperyalizmi şeklinde de tatbik edilir oldu. Bu emperyalizm çeşidinde milletlerin din, inanç, örf, âdet, gelenek, görenek, dil, zevk, sanat ve ahlak gibi üst değerleri hedef alınmaktadır. Kültür emperyalizminin tatbik edildiği milletler yavaş yavaş ve ustaca tertiplenmiş uzun vadeli organizasyonlarla, millî, manevî, tarihî, ahlakî değerlerinden koparılarak dejenere edilmekte, kendilerine telkin edilen hâkim kültürün etkisi altında benliklerini kaybetmiş nesiller meydana getirilmektedir. Böylece milletlerin hakiki varlıkları sona erdirilerek uydu topluluklar ve insan yığınları meydana getirilmek istenmektedir. Bunun neticesi olarak siyasî ve ekonomik emperyalizm kolayca, savaşsız, herhangi bir direnme ve karşı koyma olmadan, uzun vadeli bir şekilde yerleştirilmek istenmektedir. Bu noktadan bakıldığında her geçen gün dünyada kültür savaşlarının arttığı, çeşitlendiği ve şiddetlendiği müşahede edilmektedir. Dünyada birçok ülke, kültür emperyalizminin pençesi altına düşmüş ve dejenere edilmiş olarak değerlendirilmektedir. Bu milletler kayıp milletler, kültürleri de tarihe karışmış kültürler olarak isimlendirilmektedir. Kültür emperyalizminin yakın tarihteki en ısrarlı ve devamlı uygulaması kilise tarafından ortaya konan ve devam ettirilenidir. Kilisenin kontrolü altında özel olarak kurulan misyoner teşkilatları, misyoner okulları ve buralarda yetiştirilen misyonerler, dünyanın her tarafında her türlü vasıta ile faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu çalışmaların bazı Afrika veAsya ülkeleri üstünde kısmî başarılarına rağmen, bilhassa İslâm ülkelerinde hiç muvaffak olamamaları, yeni usûl ve tertipleri doğurmuştur. Bunlar arasında kültür emperyalizmine tabi tutulan ülkelerin eğitim müesseselerine, tedrisat programlarına, ders kitaplarına ve eğitim şekillerine tesir ederek, arzu ettikleri fikir, düşünce ve anlayışları genç nesillere dayatmak en çok kullanılan yol olmuştur. Birçok ülkede tatbik edilen bu vahim tertibe eğitim reformu, yenilik, ilericilik, devrim ve buna benzer isimler verilerek gerçek maksadın sinsice gizlendiği müşahede edilmektedir. Böylece yarı aydınlar ve kozmopolit nesiller meydana getirilmektedir. Ayrıca son yıllarda baş döndürücü bir süratle gelişen ve yeni yeni sistem ve cihazlarla çeşitlenen haberleşme vasıtaları bu tür kültür emperyalizmi tatbikatlarının en ucuz, en rahat ve en verimli aleti olarak kullanılmaktadır. Bunlar arasında kitap, gazete, mecmua, sinema filmi, tiyatro, plaklar, TV filmleri ve radyo yayınları en tesirlileridir. Bu vasıtalar yoluyla seçilen konu üstünde telkin edilmek istenen fikir, düşünce ve anlayışlar devamlı ve çeşitli cepheleriyle tekrar edilmekte, insanlara cazip gelen şeyler arasında hissettirilmeden benimsetilmektedir. Bunun neticesi olarak çok kısa bir zaman sonra bu telkinlere muhatap olanların hâl ve hareketleri, giyinişleri, düşünceleri, anlayışları, hatta ibadet ve inançlarında büyük değişiklikler meydana gelerek kültür emperyalizmi yolunu tutanlar maksatlarına kavuşmuş olmaktadır. Beyin Göçü ve Kimlik Değişimi Kültür emperyalizminin dünya çapındaki bir diğer tatbikatçısı da Siyonist teşkilatlar olarak görülmektedir. Kaynağını Yahudi inançlarından alan bazı düşünce ve sistemler, çeşitli isimler altında bütün dünyaya yayılmış kuruluşlar kanalı ve eliyle insanlara empoze edilmektedir. Bu faaliyetlerin esasını, dinleri ortadan kaldırmak ve çeşitli yollarla millî ve manevî benlikleri unutturulmuş insanları Yahudi ırkına hizmet eder hâle getirmek teşkil etmektedir. Kültür emperyalizmi üstünde en çok çalışan ülkeler İngiltere, ABD, Rusya, Çin, Avrupa ülkeleri gelmektedir. ABD ve İngiltere, hâkim oldukları bütün İslâm memleketlerinde yaptıkları gibi, İslâm âlimlerini, İslâm kitaplarını, İslâm mekteplerini yok ettiler. Tam din cahili, ahlak yoksunu, tarihine düşman gençlik yetiştirdiler. İngilizler hâkim oldukları İslâm memleketlerinde eğitim veren mektepleri kapatırken kendi kültürlerini yayan kız ve erkek kolejleri açtılar. Kendilerine yandaş bulmak suretiyle o milletten gibi görünen riyakâr ve münafık nitelikli insanlara okullar ve kurumlar açtırarak kendi fikir ve ideolojilerini genç dimağlara yükleme gayretleri içerisinde oldular. Bu kolejlerde talebelerin dinlerine, ecdatlarının örf, adet ve ahlaklarına karşı düşmanlık duyacak şekilde beyinlerini yıkadılar. Beyin göçü ve kimlik değişimlerini gerçekleştirmeye çalıştılar. ABD ve İngiltere bu düşüncelerini hâkim oldukları ülkelerde bizzat kendileri yahut piyonları olan kişilere tatbik ettirdiler. Hindistan, Ortadoğu ülkeleri ve Türkiye üzerinde pek çok oyunlar oynadılar. Emperyalizmi çok boyutlu olarak kullandılar, kullanmaya da devam etmektedirler. Bu sebeple eğitime ayrı bir önem verme gerekliliği zaruri hâle gelmiştir. Bu çalışmalarıyla birlikte haberleşme vasıtalarını, basın-yayın organlarını ve diğer aletleri en yüksek oranda kullanarak kendi arzularına uygun insan yığınları meydana getirmeye çalışmaktadırlar. Bu insanları dinlerinden, dillerinden, millî kıymet ve ahlakî değerlerinden, dünyayı, hayatı kendi kültürlerine uygun olarak anlayışlarından tamamen koparmayı hedef almaktadırlar. Hatta bu işi çok ileri derecelere vardırarak beyin yıkama noktasına dayandırdıkları, beyinleri adeta programlanmış robot insan ve insan topluluklarını hedef aldıkları ve bunda da yer yer muvaffak oldukları da görülmektedir. Ülkemizde; TV programları, diziler, yarışmalar, eğlence programları, erotik klipler aşırı bir şekilde artmaktadır. Gençler ve çocuklar bu dizilerden, çizgi filmlerden çok etkilenmektedirler. İzdivaç programlarında uygunsuz tavır ve davranışlar, kendi geçmişlerini ve kimliklerini ifşa etmeler, kimle neyle ilişkiye girdiğini, mahremiyet duygusunu gözetmeksizin açıklamalar görebilirsiniz. Kendi kültürümüzü yansıtmayan bu tür TV dizileri ve programları, yabancı olduğumuz kültürleri bize empoze maksatlıdır. Bu hususta çok dikkatli olmak gerekmektedir. Kültür emperyalizminin temelini, materyalist felsefenin esaslarını dünyaya yaymak ve hâkim kılmak teşkil etmektedir. Bu esaslar; Allahsızlık, dinsizlik, hiçbir ahlakî değere inanmamak, millî örf ve âdetlerden uzaklaşmak, vatan, bayrak, namus, özel mülkiyet gibi mefhumları reddetmek, aile müessesesini ortadan kaldırmak, dilleri ve millî kültürleri yok etmek şeklindedir. Kısaca emperyalizmin gayesi şu dört kelimedir: Parçala, hâkim ol ve sonra büsbütün boz ve yut. Son yıllarda her geçen gün yaygınlaşan ve çeşitlenen haberleşme vasıtaları sebebiyle kültür emperyalizmine her fert tek tek muhatap olma durumuyla karşı karşıyadır. Bu husus, milletler için çok büyük bir tehlike teşkil etmektedir. Bu bakımdan dinlere, insanî değerlere ve medenî faziletlere saygılı ve bağlı milletler bu tehlikeye karşı tedbirler almakta, kendi din, inanç, ibadet, örf, âdet, dil, ahlak ve sanat değerlerini titizlikle muhafaza etmeye ve yeni yetişen nesillere aktarmaya çalışmaktadır. Gerek Batı kaynaklı ve gerekse doğu kaynaklı gelen kültür emperyalizminin sızmaya ve başarılı olmaya çalıştığıİslâm ülkelerinde de çeşitli tedbirler alınmaktadır. Bu tedbirler her geçen gün arttırılmakta, milletin ve yeni yetişen nesillerin millî, manevi, ahlakî, tarihî ve sosyal kıymetlere sahip çıkması için çalışmalar yapılmaktadır. Özellikle son zamanlarda gelişen olaylar, ihanetler sonrasında görülmüştür ki emperyalizmi körükleyen bu devletlere karşı ciddi duruşlar gösterilmeli, tedbirler alınmalı ve hiç zaman kaybetmeden bu tedbirler uygulanmaya başlamalı, hayata geçirilmelidir.
Resul KESENCELİ
YazarUluğ Bey, gençliğinde devletin şehzadelerinden biri olarak görünse de aslında erken yaşlardan itibaren devlet yönetiminde söz sahibiydi. Dedesi Timur’un 1405 yılındaki vefatından sonra Miran Şah’ın oğ...
Yazar: Resul KESENCELİ
Ben ağlarım gülüm sen daima gül Cezalar benimdir ödüller senin Yak canımı aşkım, yak beni güzel Cefalar benimdir sefalar senin. Küle dönse bile aşktan yüreğim Heba olsa bile bütün emeğim Değiş...
Yazar: Hızır İrfan ÖNDER
Takvimler 24 Ağustos 1516 tarihini gösterirken Osmanlı Devleti ile Memlük Devleti arasında Halep Şehri'nin kuzeyinde Mercidabık Savaşı gerçekleşmişti. Bu savaş sonunda Suriye¸ Lübnan ve Filistin Osman...
Yazar: Bekir AYDOĞAN
BeyitGönül bir bahr-ı ummândır ana hadd ü pâyân olmazDerûnu dürr ü cevherdir ki pinhândır ayân olmaz(Gönül sonsuz, uçsuz bucaksız bir okyanustur. İçi türlü mücevherlerle dolu gizli bir hazinedir. Bu ...
Yazar: Resul KESENCELİ