Kocaman Gülücükler
Koca sınıfın içi sessizdi. Öğrencilerin tümü ellerinde bir kâğıt bir kalem resim çizmeye çalışıyorlardı. Her zamankinden daha istekli resimlerini yapıyorlardı. Öğrenmeleri onlara, yapılan en güzel resmi hep beraber seçeceklerini ve bir yarışmaya göndereceklerini söylemişti. Yarışmanın ödülü ise bilgisayardı. Hülya ile Hasan yan yana oturuyorlardı. Hülya sınıfa yeni gelen bir öğrenciydi. Öğrencileri ve öğretmenini pek tanımıyordu. Bu güzel kızın bu gün sınıfta ikinci günüydü. O da diğer arkadaşları gibi resim yapmaya çalışıyor, yaptığı resmi beğenmiyor, sürekli yaptığını siliyordu. Resmini yarışmaya göndermek istiyordu. Bilgisayarı vardı ama bu yarışmayı kazanmak onu çok mutlu edecekti. Ailesi onunla gurur duyacaktı. Bunları düşünürken yan gözle de Hasan’ı takip ediyordu. Hasan ise o kadar güzel bir manzara resmi yapmıştı ki, şaşırmıştı. Kendi resim konusunda yetenekliydi ama bu çocuk gerçekten çok daha yetenekliydi. Hasan resmini bitirip eline başka kâğıt aldı. Ona da küçük bir kuş çizmeye başladı. Bütün çocuklar resimlerini boyuyorlardı. Hasanınsa böyle bir telaşı yoktu. Bu şekilde resmi yarışmaya katılamazdı. Oysa en güzel resim onun yaptığıydı. Hülya sordu: - Resmini boyamayacak mısın? - Hayır - Peki neden? Hasan yavaşça Hülya’ya yaklaşıp, - Boyam yok, annem aybaşında alacak, dedi. Şaşırmıştı Hülya. Belli ki Hasanlar fakirdi. Bir süre düşündü. Sıranın üstündeki boya kalemlerine baktı. Çeşit çeşitti. Eline sarı bir boya kalemi alıp, Hasan'ın resmindeki güneşin üstüne yarım bir çember çizdi. Artık güneş gülümsüyordu. Diğer boya kalemlerini de Hasan'ın önüne koyup, Hadi, süre azalıyor, resmini boyaman lazım dedi. Hasan gülümseyerek boyaları aldı. Resmini alelacele boyadı. Boyaları geri verirken de Hülya’ya teşekkür etti. Öğretmen bütün resimleri topladı. Sınıfça en güzel resim Hasan'ın resmi seçildi. Hasan çok mutluydu. Hülya da öyle. Öğretmenleri onlara bakıp, “İkinizin de yüzü pırıl pırıl, güneş gibi, ne güzel.” dedi. Çünkü iki çocuğun yüzünde kocaman gülücükler vardı. Acaba elinde olanı paylaştıkça insanların yüzüne, kocaman gülücükler mi yerleşiyordu? Seyretmeye doyulmayan tatlı gülücükler.
Emine Yılmaz DERECİ
YazarDedem köyden gelirken kestane ve ceviz getirmişti. Kestaneler iri ve renkleri parlaktı. Dedeme sordum:- Dedeciğim, bu kestaneleri nereden topladınız?- Tarlalarımızın kenarlarında ve ormanlık alanlarda...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Babam, üzerinden yıllar geçip de teyzemin oğlu Hasan’ın delikanlı olduğu geçmiş yıllarda kalan o günleri, anılarını anlatmaya başladı. İstanbul'dan Karaman'a ailesinden annemi istemeye gitmişler ailec...
Yazar: Erdal KARASU
Beyaz Balina yavrusuyla beraber gün boyu yüzmüştü. Yavrusunun yorulduğunu hissediyordu. Dinlenecekleri adayı görünce yavrusuna;-Geldik işte bak İnci! Sana dediğim güvenli sular burası. Birkaç gün bura...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Köy evinin kileri oldukça büyük olmasına rağmen içi tıkış tıkıştı. Bir köşeye un çuvalları, yağ tenekeleri, bir köşeye pirinç, şeker, tuz paketleri dizilmişti. Kilerin duvarındaki raflarda tencereler,...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ