KIŞ MEVSİMİ: AİLE İÇİ EĞİTİM
Eskiden kış mevsiminin yoğun geçtiği yörelerde havaların soğuması ve yeryüzünün karla kaplanması ile insanlar evlerine çekilir, su, odun, kömür taşıma, hayvanların beslenmesi ve temel ihtiyaçların karşılanması dışında zamanın çoğu evlerde geçirilirdi. Gecelerin uzun oluşu, insanları meşgul edecek televizyon gibi eğlence araçlarının olmayışı kitap okuma saati ve sohbetler için en uygun ortamları oluşturuyordu. Eski tarihî konakların salonlarını incelediğimizde salonun sohbet için toplanmaya elverişli bir şekilde tasarlandığı dikkat çekmektedir. Salonun tam ortasında mangal kömürü konulan, bir metre çapında, tuğladan yapılmış, yuvarlak, üstü kapalı, bazı yerlerde açık bir hol, onun etrafında ayakları uzatarak ısıtmaya elverişli bir çember, onun bir metre gerisinde de hafif yükseltisi olan sedir bulunur. Çoğu zaman aile büyüğü aile fertlerini etrafında toplayarak sahabe, tabiin ve daha sonraki devirlere ait savaşları ele alan cenkname kitapları okur, yorumlar yapar ve örnek şahsiyetleri idealize ederdi. Bu sırada evin hanımı, gelini, genç kızı, hizmet için yaşça en uygun olanı ya ıhlamur kaynatır ya da meyve hoşafından hazırladığı içeceği hazırlar, yanında Allah ne verdiyse mısır patlağı, kestane kebabı, meyve kurusu, meyve kurusunun ufalanarak un haline getirilmiş şeklinden, su ile karılarak elde edilmiş, bazı yerlerde punut olarak adlandırılan yiyecekler sunulurdu. Kitap okuyan veya sohbet eden kişi, dikkatle dinlenir, saygıda kusur edilmez, sözü kesilmez, herkes oluşan manevî havanın feyzinden istifade etmeye çalışırdı. Evlerde aile ortamında kurulan bu meclislerin daha geniş kapsamlısı köy konaklarında teşkil edilirdi. Bu konaklar, yörenin önde gelen bir şahsı tarafından hem kış geceleri sohbet edilmesi hem de köye/kasabaya uzaktan gelen bir misafirin ağırlanması için inşa edilmiş kişisel mülk olabileceği gibi, köyün ortak malı bir konak da olabilirdi. Burada ise köyün imamı veya yörenin kanaat önderi konumundaki bir şahıs tarafından sohbet yapılır ve cenknameler okunurdu. Bu ortamlar, Anadolu insanının dinî bilgi ve şuurlanma kaynağı idi. Sedirde hocanın etrafında yörenin önde gelen aile büyükleri, aşağıda, yerde, hasır üzerinde ve gerilerde ise yaşça daha genç olanlar saygı ile oturur, yapılan sohbeti edeple dinlerlerdi. Yine burada da ıhlamur, hoşaf, şerbet vb. içeceklerle birlikte yöreye mahsus kış yiyecekleri ikram edilir, servis hizmeti gençler tarafından yerine getirilirdi. Böylesi nezih ortamlarda dedikoduya mahal verilmez, bazı kişisel sorunlar da suhuletle çözüme kavuşturulurdu. Kış mevsimlerinde insanımızın bir araya gelme, kaynaşma, bilgilenip şuurlanma vesilesi olan bu nezih ortamlar, artık sadece tasavvuf mensubu çevreler tarafından devam ettirilmektedir. Yaklaşık son yarım asırda televizyonların hayatımıza girmesiyle, kitapların ve aydınlatıcı sohbetlerin yerini televizyon dizileri ve eğlence programları aldı. Geleneksel içeceklerin yerini yabancı menşeli, içeriği belirsiz meşrubatlar ve kuruyemişler aldı. İnsanlar, bırakın yüz yüze sohbet etmeyi, birbirlerinin yüzünü bile unutacak hâle geldi. Hayatımıza internetin girmesiyle birlikte, televizyonlar da ikinci planda kaldı, evin bireyleri kendi sanal dünyasına çekildi, yemek sonrası alınan çay, meyve vb. yiyecekleri herkes self servis usulüne göre mutfaktan kendisi almaya başladı. Aile eğitimini ihmal eden, geleceğini mahveder. Sadece kış mevsimlerinde değil, dört mevsim, aile içi kaynaşmanın yeni yöntemlerini mutlaka bulmamız gerekir.
Emine Büşra YÜKSEL
Yazarİslam dini, insanların hem aklına hem de gönlüne hitap eder. Davette, gönül dilini kullanır. İslam’ın mesajı gönüllere hitap eder, zira imanın mahalli kalptir. İnsanlar, dinini dili ile ikrar ederler,...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL
Bir ulu çınarın iki dalıyız, Kardeşim, yoldaşım can Azerbaycan, Hilalin, yıldızın aldan alıyız, Bayraktan bayrağa kan Azerbaycan… Ceddimizin destanını dizesin, Kafkasların kıy...
Şair: Halil GÖKKAYA
Allah’ı anlatırken ve tanıtırken sadece dil ile söylemek yetmez. Allah’ın yarattığı canlı ve cansız her şey somut olarak tanıtılmalıdır. Kâinattaki her şey, çocuğa uygun bir şekilde tanıtılmalıdır. Al...
Yazar: Eşref BOLUKÇU
Ufacık bir çocukken tanıdık ilk öğretmenimizi. Toplum içinde nasıl hareket edilir, nerede durulur, nasıl oturulur, kalem nasıl tutulur; hepsini sabırla birer birer öğretti öğretmenimiz. O, gözümüzde b...
Yazar: Emine Büşra YÜKSEL