KİBİRLİ KURBAĞA
Hayata gözlerini, etrafını yemyeşil otların kapladığı bir göletin içinde açmıştı. Minik kuyruğunu sağa sola hareket ettiriyor, yüzmedeki usta becerisi ile bir balığı andırıyordu. Oysa o bir kurbağa yavrusuydu. Henüz minicikti. Yeşilliklerle besleniyor ve yine düşmanlarından suyun içindeki otların, yosunların diplerine gizlenerek kurtuluyordu. Kardeşleriyle beraber bu gölette yaşamak onlara mutluluk veriyordu. Büyüyecekleri günü iple çekiyorlar, büyük kurbağalar vıraklamaya başladıklarında onları hayranlıkla dinliyorlardı. Günden güne gelişip büyüdüler. Küçük kurbağanın önce kolları ve ayakları çıktı. Sonra ise kuyruğu kısalmaya başladı. Başkalaşım geçiriyordu. Gün geçtikçe kocaman bir kurbağaya dönüştü. Eski balıksı görünümünden eser kalmadı. Artık kendisine daha çok güveniyordu. Kardeşleri bir kanat sesi duyduklarında hemen saklanırken o bunu umursamıyordu. Ona göre dünyanın en güçlü kurbağasıydı. Tüylü, uçmaktan başka bir şey bilmeyen, uzun gagalılardan mı korkacaktı? Sudaki aksine bakıp kendine methiyeler düzüyordu: - Ben çok güzelim, çok güçlüyüm, diğer kurbağalardan çok büyüğüm. Benim gibisi bu dünyada yok. Vırakkkkkkk! Verilen nasihatleri dinlemiyor; - Beni çekemiyorlar, kıskanıyorlar. Bi de akıl vermeye kalkıyorlar. Ben en akıllıyım, vırakkkk, diyordu. Tedbiri iyice elden bırakmıştı. Günlerden bir gün çok yakınından gelen bir kanat sesi duydu. Diğer kurbağalar dört bir yana kaçıştılar. Kibirli kurbağa ise bunu önemsemedi. Suyun içindeki yuvarlak taşın üstünde güneşlenmeye devam etti. Arada sırada da vırak vırak bağırdı. Yiyecek bulma telaşında olan koca balıkçıl onu fark etti. Bir zıplayışta kibirli kurbağayı iki gagasının arasına aldı. Kibirli vıraklıyor, kurtulmaya çalışıyor; fakat gücü buna yetmiyordu. Bir müddet uğraştı. Uzun gaganın ortasında debelendi durdu. Kurtulmasının imkânsız olduğunu anlayınca pes etti. Kuşun onu bırakmaya hiç niyeti yoktu. Kuş havalandığı gibi yuvasına doğru uçmaya başladı. Kibirli kurbağa kalan gücüyle gökyüzünden göletine doğru bağırdı. Sesi dört bir yanda yankılandı: - Siz siz olun, sakın kendinizi en büyük görmeyin. Düşmanınız zayıf olsa bile tedbiri elden bırakmayın. Nasihatlere kulak verin, onları asla kulak arkası etmeyin. Benim başıma gelenler, sizlere ders olsun. Ah ben ne yaptım, kibrimin kurbanı oldum, vırakkkkkk! Kuş ormana doğru uçarken Kibirli’nin de sesi duyulmaz oldu. Gölet derin bir sessizliğe gömüldü.
Emine Yılmaz DERECİ
YazarAilece Ramazan ayını coşkuyla karşıladık. Ramazan ayında oruç tutmanın yanında; tevbelerin ve hayır işlerinin çoğalması, her akşam kılınan teravih namazları, okunan Kur’anlar ve dualar bu ayı gözümde ...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Onu ilk görüşümde sevmiştim. O anı şimdi hatırlıyorum da babamın elinde, yeşil bir kafesin içinde eve gelmişti. Tüneğin üstünde hareketsiz duruyordu.Sarı tüyleri hafif kabarıktı. Minik siyah gözleriyl...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Yavru tavşanlar, çayırlıktaki yuvalarında mutluydular. Anne ve babaları onlara yiyecek getirir, küçük oldukları için sık sık dışarıya çıkmalarına izin vermezdi. Anne tavşan her zaman yavrularına nasih...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Elinde yaralı güvercin merdivenleri çıkarken panikle sesleniyordu;- Ali amca!..Dokuz numaralı daire kapısında durup zile bastı. Nefes nefeseydi. Kapıyı otuz beş yaşlarında biri açtı. Ömer;- Ali amca, ...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ