KARAKTERLİ VE SAYGILI NESİL
Olumlu durumların önce insanın kendisinden başlamak üzere yakın çevresiyle devam ederek genişlemesi temelin sağlam olması anlamına geleceğinden en doğru yaklaşımdır. Bu noktadan hareketle insanın önce kendisini tanıması¸ kendi kişiliği ile başkalarının kişiliği arasındaki sınırı bilip o sınırı aşmaması başlangıç noktası olabilir. Anne babalar kendi haklarına sahip çıkabilen¸ kendine güvenen çocuklar yetiştirmek isterler. Ama hayatın içinde yaşanan olayları incelediğimizde genellikle o anda sorunu çözmek için çocuğun kendine güvenini zedeleyeceği tavırlar takınıldığını görürüz. Genç
İnsanlar arasında kabul edilmiş¸ benimsenmiş ve yaşatılmakta olan toplumsal¸ insanî¸ ideolojik veya ilahî kaynaklı her türlü düşünce¸ davranış veya kurallara değer denir. Değer¸ üstünlüğü¸ yaşlılığı¸ yararlılığı¸ kutsallığı dolayısıyla bir kimseye¸ bir şeye karşı dikkatli¸ özenli¸ ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu¸ hürmet¸ ihtiram olarak ifade edilebilecek olan saygı; ahlâk¸ adalet¸ hürriyet¸ hak¸ akıl¸ sorumluluk gibi değerlerden biridir.
İnsanı değerli bir varlık olarak algılayan¸ insan ilişkilerine önem veren bir kültüre sahip olmamız insanların sahip olmasını beklediğimiz değerler arasında saygı kavramının önemini artırıyor. Tanıdık veya tanımadık bir topluluğa girildiğinde selam vermek¸ gelen misafiri ayakta karşılamak¸ oturması için büyüğümüze yer vermek¸ yaşanılan durumu uygun bir dille anlatmak¸ kendine ters düşse bile başkalarının haklarına ihtimam göstermek bize bırakılan bu kültür mirasının önemli öğelerindendir.
Kültür mirasımızı bırakacağımız varislerimiz olan gençlerin saygı değerini yaşatmaları birçok farklı davranış ve düşünce boyutunda olabilir. Davranış¸ değer¸ ilgi¸ güdü¸ düşünce¸ prensip¸ görev gibi tanımlamalara sokulan saygı genellikle doğrudan gözlenebilir olmayıp davranışa dönüktür. Şöyle ki farklı kültür ve inançlara karşı hoşgörülü olma¸ insanları oldukları gibi kabul etme¸ yaşam biçimlerinin ve kültürlerin gerektirdiği farklılıkları anlama gibi durumlar; davranış olarak karşılığını düşündüklerini özgürce fakat rahatsızlık vermeden ifade etme¸ karşımızdakini sözünü kesmeden dinleyebilme¸ eleştiri dilini kişiliği zedelemeden kullanma vb. olarak bulur.
Olumlu durumların önce insanın kendisinden başlamak üzere yakın çevresiyle devam ederek genişlemesi temelin sağlam olması anlamına geleceğinden en doğru yaklaşımdır. Bu noktadan hareketle insanın önce kendisini tanıması¸ kendi kişiliği ile başkalarının kişiliği arasındaki sınırı bilip o sınırı aşmaması başlangıç noktası olabilir. Anne babalar kendi haklarına sahip çıkabilen¸ kendine güvenen çocuklar yetiştirmek isterler. Ama hayatın içinde yaşanan olayları incelediğimizde genellikle o anda sorunu çözmek için çocuğun kendine güvenini zedeleyeceği tavırlar takınıldığını görürüz. Gençlerin kendilerini tanımaları amacıyla onları hayatın içine birebir katmak¸ farklı durumları belirli bir kontrol içerisinde yaşamalarına fırsat tanımak ve bu esnada "olması gerekeni" sıcağı sıcağına onlarla paylaşmak kendilerini yetiştirmeleri ve hatta topluma faydalı olabilmeleri açısından önemlidir.
Saygı konusu ele alınırken değerle ilgili olumlu ve olumsuz kavramların sıralanması konunun anlaşılmasına katkı sağlayacaktır. Hatır gözetme¸ değer verme¸ edep¸ hay⸠özen¸ vefa¸ ihtimam¸ hoşgörü¸ hürmet¸ kibarlık¸ anlayış¸ terbiye¸ zarafet¸ fazilet¸ ikram¸ itibar¸ hak ve sevgi değerle ilgili olumlu kavramlardır. Olumsuz kavramlar ise baskı¸ kabalık¸ zorlama¸ bencillik¸ ukalalık¸ küstahlık¸ edepsizlik¸ sınırsız olma¸ alaycılık olarak ifade edilebilir.
Yapılan hatanın kabulü de saygı açısından önemli bir unsurdur. Günümüzde insanlar arasında yaygın olan bir tavır kişilerin haksız oldukları¸ hata yaptıkları durumlarda bunu kabul etmeme eğilimi göstermeleridir. Önemli olan insanın¸ hatasını fark edip düzeltmesi ve aynı hatayı bir daha yapmamaya çalışmasıdır. Her durumda haklı olmak pek mümkün değildir. Hatalı olduğu halde "ben hep haklıyım" duygusu içinde hareket eden birisi saygı dairesinin dışına çıkmış demektir ve bu hareket tarzı çevresindekileri kendisinden uzaklaştırır. Hâlbuki bir insanın hatasını kabul etmesi kendisine değer katar ve başkaları tarafından daha çok sevilmesini sağlar.
İnsanın kendisine değer katması konusu bizleri özsaygı olgusu ile karşı karşıya getirir. Kişinin "Ben iyi miyim yoksa kötü müyüm?" sorusuna verdiği cevap özsaygıyla ilgilidir. Özsaygı¸ kişinin kendini değerlendirmesi sonunda ulaştığı benlik kavramının onaylanmasından doğan beğeni durumu olarak genel bir kişilik özelliğidir. Sadece birkaç dakikalık bir yaklaşım ya da bireysel olarak yaşanan durumlara karşı oluşan özel yaklaşımlar değildir.
Ana-baba tutumları¸ çocuğun kişiliğinin oluşumunda ve karakterinin biçimlenmesinde büyük önem taşır. Her ne kadar çocuk büyüdükçe ailenin dışındaki okul ve akran gruplarından oluşan çevre onu etkilemeye başlıyorsa da¸ çocuğun kişilik gelişimi üzerinde ana-baba tutumlarının etkileri önemini korumaya devam eder. Yüksek özsaygıya sahip çocukların aileleri¸ kapsamlı kurallar sistemi oluşturmuş ve bunları uygulamada gayretli ebeveynlerdir. Sınırları tanımlanmış bu işlem¸ bireyin düşünce ve haklarını kabul eden baskısız bir uygulamadır. Bu noktadaki üç temel koşul; ailenin çocuğu her haliyle kabulü¸ açıkça tanımlanmış kuralların olması ve bireysel faaliyetlere saygı ve hoşgörü ile muamele edilmesidir.
Tüm bunlarla birlikte saygılı nesiller yetiştirme konusunda faydalı olması umuduyla anne babalara ve eğitimcilere yönelik birkaç öneri aşağıda sıralanmıştır.
- Çocuğunuzu aktif bir şekilde dinleyin ve duygularını ciddiye alın.
- Her ne yaparsa yapsın ona değer verdiğinizi ve onu kabul ettiğinizi¸ yanlış yapsa bile doğruları birlikte bulma konusunda daima onun yanında olacağınızı hissettirin.
- Yeteneklerini kabul edin¸ tercihlerine saygı duyun.
- Başka insanların haklarına saygı duyulması gerektiğini bizzat onun haklarına saygı duyarak¸ yaşayarak öğretin.
Yusuf YARHİSARLI
YazarHer ilim dalı ‘hoca-talebe’ münasebetinin zorunlu olduğu süreçlere şahitlik eder. Örneğin bir ustanın dizinin dibine oturmadan usta bir marangoz olunmayacağı gibi bir kimsenin alanında uzman bir hocan...
Yazar: Fatih ÇINAR
Sultan I. Ahmed, 18 Nisan 1590 günü Manisa’da doğdu. Babası Sultan III. Mehmed, annesi Handan Sultan’dır. Çok mükemmel bir tahsil gördü. Arapça ve Farsçayı mükemmel derecede konuşurdu. Ok atmak, kılıç...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE
“Yaratılanı yaratandan ötürü sevmek” mefhumu, insanlara genel manada güzellikleri telkin eder. Yaratılmışların en şereflisi olan insan elbette ki, “ahsen-i takvim” olduğu için fıtrî olarak da, cismî o...
Yazar: Musa TEKTAŞ
Korku¸ çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu anlamına gelen güven duygusunun davranışsal boyutu olan güvenilirlik karşılıklı olarak insanların birbirlerinde¸ toplumun her bi...
Yazar: Yusuf YARHİSARLI