İyiliğin Sessiz Elçileri
“Melek” kelimesi, Arapçadaki “malak” kökünden gelir ve “tanrısal varlık, haberci, elçi” anlamlarına sahiptir. Fakat bu kelime, güzel Türkçemizde mecazî olarak da birden çok anlama karşılık gelvermektedir. Bu yönüyle melek -ilk anlamının yanında- yeryüzünde iyiliği taşıyan insanları da temsil eder.
Melek kelimesi çok temiz ve iyi huylu kimselere söylenir. Türkçede “melek tabiatlı olmak” ifadesi, insanın saf, iyilik dolu ve kötülükten uzak yanını tanımlayan güçlü bir deyimdir. Ancak bu sıfat, doğuştan gelen bir ayrıcalık değil, seçilen bir duruştur; bir kalp eylemi, bir ruh çabasıdır.
“Kalbin temiz olmadıkça, melek sanma kendini.” diyen Mehmet Akif Ersoy, insanın önce kendi iç dünyasını düzeltmesi gerektiğini hatırlatır. İyiliği bir gösteriş malzemesi değil, yaşam biçimi hâline getirenlerdir gerçek anlamda güzel huylu olanlar. Onlar, başkalarının kusurlarını görmezden gelirken kendi hatalarıyla yüzleşmekten çekinmezler. Çünkü bilirler ki insanın asıl yansıması, kalbinin aynasındadır.
Her insanın içinde bir melek tarafı vardır. Burada ki bahis, bizim hangi tarafa hitap ettiğimizle alakalıdır. Bu erdem, insanın içindeki iyiliği besleyip kötülüğü susturabilme gücüne işaret eder. İyiliğin sessiz elçileri, bu dengeyi sağlamak için çabalar. Kendi içindeki karanlığı aydınlatmadan başkalarına ışık olamayacağını bilirler. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, “Bir insanı sevmekle başlar her şey.” dediği gibi, sevgi onların en güçlü silahıdır. Çünkü sevgi, bencil duyguları törpüler ve insanı özveriye taşır.
İyiliği göğsünde, yüreğinde taşıyan insanlar, birer köprü gibidir; insanlar arasındaki sevgiyi ve anlayışı inşa ederler. Onlar, düşmanlık yerine dostluk, nefret yerine şefkat taşır. Ancak bu kolay bir yol değildir. Sabır, sebat ve fedakârlık gerektirir. Ne var ki bu çaba, insanın ruhunu arındırır ve onu daha anlamlı bir varlık hâline getirir.
Necip Fazıl Kısakürek’in, “Kim var deme, ben varım!” çağrısında olduğu gibi, bu yolda yürüyenler, iyilik adına cesur adımlar atarlar. Onlar için iyilik bir seçim değil, bir yaşam biçimidir. Bu nedenle, kötülüğe sessiz kalmadıkları gibi, insanları incitmeden hakikati savunurlar.
Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi, bu konu hususunda nasihat şiirinde şöyle buyurmuştur:;
"İncitme sen kimseyi, kimseye incinme hem
Güler yüzlü, tatlı dil, her ağızın balı ol"
Bu söz, incitmemeyi şiar edinen melek tabiatlıların en doğru rehberidir.
Sonuç olarak, iyiliğin elçileri, bu dünyada unutulmaz izler bırakırlar. Onlar, kötülüğe karşı sessiz bir direnişin temsilcileridir. Bir mumun başka bir mumu tutuşturması gibi, iyiliği bulaştırarak hayatı güzelleştirirler. Ve bizler, onların ayak izlerini takip ettikçe, hayatın daha yaşanabilir bir yer olduğunu görürüz. Çünkü gerçek insanlık, iyilikte ve sevgide saklıdır. Sevgi merhemdir. Her yarayı iyileştirme gücü vardır. İyilikle ve sevgiyle yaşamanız temennisiyle…
H. İklil ABBASOĞLU
Yazar“Kula vefası olmayanın Hakk’a vefası olmaz.” diyor Mevlâna Hazretleri. Arkasından Hz. Ali’nin tüm insanlığa ders niteliğindeki aydınlık sözü geliyor akıllara; “Kimseden vefa görmesem de vefa göstermey...
Yazar: H. İklil ABBASOĞLU
Sigmund Freud ve Erik Erikson gibi Bbatılı eğitimciler, çocuk eğitiminin doğumla başladığı görüşündedirler. Sigmund Freud, insan gelişimini beş döneme ayırır ve 0-–2 yaşları arsasına “Oral Ddönem”&nbs...
Yazar: M. Emin KARABACAK
Et-Tevvâb: Tevbeleri Kabul Edip Günahları BağışlayanAllah'ın en güzel isimlerinden olan "et-Tevvâb"; itâat ederek kendisine dönen bir kimseyi bağışlayan mânâsına gelir. Kur’ân'da, Allah'ın "et-Tevvâb"...
Yazar: Editör
Kardeşlik… Sözün sadeliğinde derin bir çağrı gizli. Öyle ki insan ruhunu birbirine bağlayan bu kavram, sadece bir kan bağıyla değil, gönül bağıyla da örülür. Hz. Muhammed (s.a.v.)’in Veda Hutbesi’nde ...
Yazar: H. İklil ABBASOĞLU