İYİ ANNE/BABA OLMAK İÇİN YAPMAMIZ GEREKENLER
Çocuk sahibi olmak bir nimettir. Allah'ın bir lütfu ve iyiliğidir. Hiç kimse iyi anne-baba olarak doğmaz.
Çocuk sahibi olmak bir nimettir. Allah'ın bir lütfu ve iyiliğidir. Hiç kimse iyi anne-baba olarak doğmaz. İyi ebeveyn olmak; sevgi¸ deneyim¸ sabır ve bilgi edinmeyle oluşur. Ebeveynin çocuklarının gelişimine yardımcı olabilmesi için önce kendileri büyümelidir. Bazı yetişkinler fiziksel olarak büyümüş olsalar da; hal ve hareketleriyle¸ fikirleriyle büyümediklerini gösterirler. Başarılı bir insan; sorunları çözebilen¸ uzlaşmacı yönü olan¸ etkili dinleme ve etkili konuşma becerisine sahip olan¸ hatalarından ders çıkarabilen¸ özür dilemesini bilen¸ parayı idare etmeyi bilen¸ başkalarına saygı duyan¸ başkalarıyla beraber çalışabilen ve kendisiyle uyumlu çalışılabilen¸ kısacası adı anıldığında gönüllere ferahlık veren ve girdiği ortama huzur getiren kişidir.
Çocuğun sağlıklı yetişmesi¸ düzenli bir eğitim alması ve hayatında başarılı olması için¸ huzurlu bir aile ortamına ihtiyacı vardır. İyi bir nesil yetiştirebilmek her anne-babanın arzusudur. Bunu başarabilmek için öncelikle çocuklarımıza karşı görevlerimizi yerine getirmeliyiz. Sorumluluklarımızın farkında olup¸ çocuklarımıza karşı nerede¸ nasıl davranacağımızı iyi bilmeliyiz. Yoksa yaptığımız iş; tabiri caizse "kaş yapayım derken göz çıkarmak"tan başka bir işe yaramaz. Her şeyden önce ideal anne-baba ailesini sever¸ çocuklarının Allah'ın emaneti olduğunu düşünür ve bilir.
İyi anne-baba ailede huzuru¸ güveni ve mutluluğu koruyabilmelidir. Çocuklar anne-babayı tartışırken ya da kavga ederken gördükleri zaman¸ geleceğe ait ümitlerini yitirir¸ ailenin dağılacağından korkarlar. Tartışmayan karı-koca olmaz¸ lakin eşler mümkün mertebe çocukların yanında tartışmamalı. Çocukların duyabileceği şekilde birbirlerine hakaret edip ağır sözler söylememeli. Boşanma ile asla tehdit etmemeli. Bazı ebeveynler tartışmayı ve kavgayı çocuklara duyurmayı marifet gibi görüp "çocuklar duysun¸ duysunda senin ne olduğunu bilsinler? ya da baba çocuklara hitaben "ananız ana değil ki¸ geri zekâlı hayvanın teki" anne ise "bu adam evlenilecek birisi değilmiş" gibi sözler sarfetmektedirler. Çocuklar sinir ve kızgınlık anında söylenen tüm tartışma ve hakaretleri duyduktan sonra beyninde fırtınalar kopmaya başlar. Psikolojik olarak yıkılır. Sürekli tedirgin olur. Biraz yüksek ses duyduğunda kavga edildiğini düşünür ve hemen anne-babanın yanına gelir. Sonra eşlerde canımlar-cicimler devam eder. Fakat çocukların tedirginliği sürekli olur. Hiçbirimizin kendi kaprisleri ve beceriksizliği uğruna Allah'ın emaneti olan çocukları madden-manen çöküntüye uğratmaya hakkı yok. Onlar hayatın gereği zaten ileriki yaşlarda belli zorluklara ve sıkıntılara göğüs gerecekler. Müsaade edelim de mutlu bir ailede çocukluklarını yaşasınlar. Unutmayalım; mutlu çocuklar ancak mutlu ailelerde yetişir. Sevgi¸ saygı¸ şefkat¸ yardımlaşma¸ iş birliği¸ ibadetlerin yerine getirilmesi gibi güzel değerleri çocuklar anne ve babasından görerek ve yaşayarak öğrenirler.
Çocuklarımızın gerekli maddî ihtiyaçlarını karşılamalıyız. Çocuklarımızı yiyecek¸ giyecek¸ oyuncak ve harçlık gibi temel ihtiyaçlardan mahrum bırakmamalıyız. Çocuklar kendi sahip oldukları imkânlar konusunda¸ kendisini arkadaşlarıyla ve ebeveynini arkadaşlarının ailesiyle kıyaslamada oldukça ustadırlar. Bir şey almadığınız zaman "ama Ali'nin var" veya "Ayşe'nin babası senden daha mı zengin" veya �Mehmet'in ailesi buna izin veriyor? derler. Arkadaşlarının yanında mahcup olmaması için yeteri kadar harçlık vermeliyiz. Çocuğumuza harçlık verirken diğer babalardan farklı olağanüstü bir şey yapıyormuş gibi büyütmemeliyiz. Parayı çocuğa karşı bir tehdit aracı olarak kullanmamalıyız. İhtiyaçları karşılanmayan bir çocuk arkadaşlarının yanında aşağılık ve yetersizlik duygusuna kapılabilir. Bu duyguyu üst üste yaşayan bir çocuk arkadaşlarının yanında mahcup olmamak için çalma davranışına yönelebilir. Zaman zaman arkadaşlarına bir şeyler ısmarlaması ya da elindekini paylaşabilmesi için teşvik etmeliyiz. Gücümüz nispetinde onları besleyip¸ büyütmeli ve ihtiyaçlarını karşılamalıyız.
Çocuk sahibi olmak bir nimettir. Allah'ın bir lütfu ve iyiliğidir. Hiç kimse iyi anne-baba olarak doğmaz. İyi ebeveyn olmak; sevgi¸ deneyim¸ sabır ve bilgi edinmeyle oluşur. Ebeveynin çocuklarının gelişimine yardımcı olabilmesi için önce kendileri büyümelidir. Bazı yetişkinler fiziksel olarak büyümüş olsalar da; hal ve hareketleriyle¸ fikirleriyle büyümediklerini gösterirler. Başarılı bir insan; sorunları çözebilen¸ uzlaşmacı yönü olan¸ etkili dinleme ve etkili konuşma becerisine sahip olan¸ hatalarından ders çıkarabilen¸ özür dilemesini bilen¸ parayı idare etmeyi bilen¸ başkalarına saygı duyan¸ başkalarıyla beraber çalışabilen ve kendisiyle uyumlu çalışılabilen¸ kısacası adı anıldığında gönüllere ferahlık veren ve girdiği ortama huzur getiren kişidir.
Çocuğun sağlıklı yetişmesi¸ düzenli bir eğitim alması ve hayatında başarılı olması için¸ huzurlu bir aile ortamına ihtiyacı vardır. İyi bir nesil yetiştirebilmek her anne-babanın arzusudur. Bunu başarabilmek için öncelikle çocuklarımıza karşı görevlerimizi yerine getirmeliyiz. Sorumluluklarımızın farkında olup¸ çocuklarımıza karşı nerede¸ nasıl davranacağımızı iyi bilmeliyiz. Yoksa yaptığımız iş; tabiri caizse "kaş yapayım derken göz çıkarmak"tan başka bir işe yaramaz. Her şeyden önce ideal anne-baba ailesini sever¸ çocuklarının Allah'ın emaneti olduğunu düşünür ve bilir.
İyi anne-baba ailede huzuru¸ güveni ve mutluluğu koruyabilmelidir. Çocuklar anne-babayı tartışırken ya da kavga ederken gördükleri zaman¸ geleceğe ait ümitlerini yitirir¸ ailenin dağılacağından korkarlar. Tartışmayan karı-koca olmaz¸ lakin eşler mümkün mertebe çocukların yanında tartışmamalı. Çocukların duyabileceği şekilde birbirlerine hakaret edip ağır sözler söylememeli. Boşanma ile asla tehdit etmemeli. Bazı ebeveynler tartışmayı ve kavgayı çocuklara duyurmayı marifet gibi görüp "çocuklar duysun¸ duysunda senin ne olduğunu bilsinler? ya da baba çocuklara hitaben "ananız ana değil ki¸ geri zekâlı hayvanın teki" anne ise "bu adam evlenilecek birisi değilmiş" gibi sözler sarfetmektedirler. Çocuklar sinir ve kızgınlık anında söylenen tüm tartışma ve hakaretleri duyduktan sonra beyninde fırtınalar kopmaya başlar. Psikolojik olarak yıkılır. Sürekli tedirgin olur. Biraz yüksek ses duyduğunda kavga edildiğini düşünür ve hemen anne-babanın yanına gelir. Sonra eşlerde canımlar-cicimler devam eder. Fakat çocukların tedirginliği sürekli olur. Hiçbirimizin kendi kaprisleri ve beceriksizliği uğruna Allah'ın emaneti olan çocukları madden-manen çöküntüye uğratmaya hakkı yok. Onlar hayatın gereği zaten ileriki yaşlarda belli zorluklara ve sıkıntılara göğüs gerecekler. Müsaade edelim de mutlu bir ailede çocukluklarını yaşasınlar. Unutmayalım; mutlu çocuklar ancak mutlu ailelerde yetişir. Sevgi¸ saygı¸ şefkat¸ yardımlaşma¸ iş birliği¸ ibadetlerin yerine getirilmesi gibi güzel değerleri çocuklar anne ve babasından görerek ve yaşayarak öğrenirler.
Çocuklarımızın gerekli maddî ihtiyaçlarını karşılamalıyız. Çocuklarımızı yiyecek¸ giyecek¸ oyuncak ve harçlık gibi temel ihtiyaçlardan mahrum bırakmamalıyız. Çocuklar kendi sahip oldukları imkânlar konusunda¸ kendisini arkadaşlarıyla ve ebeveynini arkadaşlarının ailesiyle kıyaslamada oldukça ustadırlar. Bir şey almadığınız zaman "ama Ali'nin var" veya "Ayşe'nin babası senden daha mı zengin" veya �Mehmet'in ailesi buna izin veriyor? derler. Arkadaşlarının yanında mahcup olmaması için yeteri kadar harçlık vermeliyiz. Çocuğumuza harçlık verirken diğer babalardan farklı olağanüstü bir şey yapıyormuş gibi büyütmemeliyiz. Parayı çocuğa karşı bir tehdit aracı olarak kullanmamalıyız. İhtiyaçları karşılanmayan bir çocuk arkadaşlarının yanında aşağılık ve yetersizlik duygusuna kapılabilir. Bu duyguyu üst üste yaşayan bir çocuk arkadaşlarının yanında mahcup olmamak için çalma davranışına yönelebilir. Zaman zaman arkadaşlarına bir şeyler ısmarlaması ya da elindekini paylaşabilmesi için teşvik etmeliyiz. Gücümüz nispetinde onları besleyip¸ büyütmeli ve ihtiyaçlarını karşılamalıyız.
Çocuklarımızın ruhî ve sosyal gelişimi için sevgi ve ilgi göstermeli¸ güven duygusu vermeliyiz. Sadece maddî ihtiyaçların karşılanması çocuğun gelişimi ve kendisini mutlu hissetmesine yetmemektedir. Maddî imkânsızlıklar içerisindeki bir aile birçok ihtiyacını karşılamada zorluk çekebilir. Çünkü fakirlik zor bir sınavdır. Ancak çocuğun ruhî ve sosyal gelişimi için ihtiyacı olan sevgi ve ilgi maddî imkânlarla ölçülü değildir. Nice fakir aileler var ki çocuklarını ilgi ve sevgi ile büyütmekte ve maddî imkânsızlıklara rağmen çocuklarını okutmaya ve ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmaktalar. Çocuklar böyle sevgi ve ilgi gösterilen sıcak aile ortamında evden uzaklaşmayı¸ yanlış davranışlar içinde bulunmayı asla düşünmezler. Çünkü ailelerinde mutludurlar. Öyle aileler de var ki geniş imkânlara rağmen anne-baba sorumluluğunu yerine getirmez¸ verdiği üç kuruş harçlık ve aldığı iki pahalı kıyafetle sorumluluğunu yerine getirdiğini düşünür¸ çocuğun asıl ihtiyacı olan sevgiyi ve ilgiyi esirger¸ onlara zaman ayırmaz. Bu anne-babalar¸ çocuklarının maddî ihtiyaçlarını karşılamakla¸ özel okullara göndermekle¸ özel kurslar aldırıp keyifli ve pahalı bir tatile göndermekle görevlerini yaptıklarını zannederler. Hâlbuki çocuk ailesinde bulamadığı ilgi ve sevgiyi arkadaş çevresinde¸ dış dünyada ve zararlı alışkanlıklarda bulduğunda oraya yönelir. Aileden uzaklaşır. Aile bunu fark ettiğinde ise iş işten geçmiş olur. Ayrıca sevgi ve ilgide; ödül ve cezada çocuklarımıza eşit davranmalıyız.
Kevser BAKİ
YazarSözlükte “arınmak, saflaşmak, kurtulmak” manasındaki ihlâs kelimesi, terim olarak “ibadet ve iyilikleri riyadan ve çıkar kaygılarından arındırıp sadece Allah için yapmak” demektir. İslâmî literatürde ...
Yazar: Mustafa KARABACAK
Yavuz Sultan Selim’in kısa süren saltanatından sonra Osmanlı Devleti’nin başına geçen oğlu Kanûnî Sultan Süleyman da babası ve dedeleri gibi tasavvufa meyilli bir padişahtı. Hatta o tasavvufa meyli ba...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE
“Yaratılanı yaratandan ötürü sevmek” mefhumu, insanlara genel manada güzellikleri telkin eder. Yaratılmışların en şereflisi olan insan elbette ki, “ahsen-i takvim” olduğu için fıtrî olarak da, cismî o...
Yazar: Musa TEKTAŞ
Dünyada mutlu olabilmemiz ve yaşadığımız hayattan zevk duyup¸ sevebilmemiz; İslâm temelleri üzerine kurulan ve devam eden aile ile mümkündür.Dünyada mutlu olabilmemiz ve yaşadığımız hayattan zevk duyu...
Yazar: Kevser BAKİ