IV. Murad ve Şairliği
Osmanlı Devleti demek, siyasî niteliğinin yanı sıra bir kültür-sanat medeniyeti demekti. Bunun neticesi olarak hemen her sultan, sanatın bir koluyla meşgul olmuştur. Bu manada öne çıkan sanatların başında ise şiirin geldiğini biliyoruz. Fakat sultanların şiirle münasebeti hep aynı olmamıştır. Kimisinden geriye mürettep divanlar kalırken kimisi ise bugün için birkaç şiiriyle anılmaktadır. Bunu tabiî karşılamak gerekir. Çünkü hemen her dönemi savaşlarla, mücadelelerle geçen bir devlet hayatı içerisinde her sultanın divan yazması elbette beklenemez. Ama mühim olan, bütün sultanların şu veya bu ölçüde şiire verdikleri önemdir. Hayatında pek çok siyasî başarı olmakla birlikte daha çok ‘Bağdat Fatihi’ olarak bilinen IV. Murad da bir divan sahibi olmamakla birlikte hayatında şiire yer veren, sayıca az da olsa bizzat şiir söyleyen bir sultan olarak karşımıza çıkar. Sultan’ın yirmi sekiz yıllık ömür sürdüğü düşünülecek olursa ondan bu anlamda fazla bir şey beklemek de doğru olmaz. Ama bu kısa ömür içerisinde O da pek çok sultan gibi etrafında bir şiir muhiti oluşturmuş, sanatkârlarla beraber olmuş, şiir ve sanat sohbetleri geleneğini devam ettirmiştir. Bağdat Fatihi Olmak IV. Murad’ın, o sayıca az şiirlerine geçmeden önce kısa biyografisine bakalım. 1612’de doğan IV. Murad 11-12 yaşlarında tahta çıkar. O da her Osmanlı şehzadesi gibi elbette sultanlığa dair hayallerin içinden gelmiştir. Hayal ettiği fetihler, yapmayı düşündüğü işler vardır. Ne var ki yaşının küçüklüğü sebebiyle çok da bağımsız hareket edemez ve annesi Kösem Sultan’ın etkisinde kalır. Dahası tahta geçtiği yıllar hayli sıkıntılıdır. Abaza Paşa ayaklanması, yeniçerilerin taşkın tutumları ve belki de en önemlisi ama onu fatih yapacak olan Bağdat’taki isyan. Bütün bunlara rağmen yaşı büyüdükçe duruma hâkim olmakta gecikmez. 22 yaşına geldiğinde devlete hâkim olmaya, olumsuzluklara müdahale etmeye başlar. IV. Murad’ın savaş anlamında ilk önemli başarısı ise Revan Seferi olur. Bu savaştan zaferle döner. Ama daha önemli seferi ise Bağdat’a yönelik olarak gerçekleştirdiği ve zaferle döndüğü seferdir. Bu yüzden IV. Murad’ın adı tarihe daha çok bu sıfatla yani ‘Bağdat Fatihi’ olarak geçer. Şairliği ve Bir Gazeli IV. Murad şair bir sultandır ama divanı olmayanlardandır. Çok az sayıdaki şiirine ise bazı tarih ve tezkire kitaplarında rastlanmaktadır. Bu kaynaklar onun aynı zamanda tarih düşürme ve muamma söyleme gibi edebî sanatlarda iyi olduğunu yazmaktadırlar. Onun bugün de çok beğenilen bir gazeli Bağdad Seferi esnasında Hafız Paşa’ya yazdığı “Hâfızâ Bağdâda imdâd itmege er yok mıdur?/Bizden istimdâd idersün sende ‘asker yok mıdur?” beytiyle başlayan “yok mıdur” redifli gazelidir. Bu gazel şu beyitlerle devam eder: “Düşmânı mat itmege ferzâneyüm ben dir idin/Hasma karşı şimdi at oynatmaga yer yok mıdur?/Gerçi laf urmakda yokdur sana hem-pâ bilürüz/Lîk senden bir dâd alur bir dâd-güster yok mıdur?/Merdlük da’vâ idersün bu muhanneslük nedür/Havf idersün bâri yanında dilâver yok mıdur?/Râfizîler aldı Bağdâd’ı tekâsül eyledün/Sana hasm olmaz mı hazret rûz-ı mahşer yok mıdur?/Bu Hanife şehrin ihmâlünle virân itdiler/Sende âyâ gayret-i dîn-I peygamber yok mıdur?/Bî-haberken saltanat ihsan ider perverdigâr/Yine Bağdâdı ider ihsân mukadder yok mıdur?/Rüşvet ile cünd-i İslâm’ı perişân eyledün/İşidilmez mi sanursun bu haberler yok mıdur?/‘Avn-ı Hakla intikâm almaga a’dâdan meger/Bende-ı din bir vezir-i din-perver yok mıdur?/Bir ‘Âlî-sîret veziri şimdi serdâr eyledün/Hızr Peygamber mu’in olmaz mı rehber yok mıdur?/Şimdi hâli mi kıyâs eylersün âyâ ‘âlemi/Ey Murâdî pâdişâh-I heft kişver yok mıdur?” IV. Murad, bu gazelinde sefer sırasında kendisinden yardım isteyen Hafız Paşa’ya seslenmekte sitem ve eleştiri dolu bir dille seslenerek onun Bağdat’ı koruyamamasından dolayı kınamaktadır. En çok üzüldüğü ise Bağdat’ın bir Ebu Hanife şehri olmasından dolayıdır. Yani mesele sadece toprak elde etmek ya da siyasi hâkimiyet değildir. Ondaki bu Ebu Hanife hassasiyeti belki de bu gazelin en önemli detayıdır. Ama karşımızda kararlı bir sultan vardır ve Hafız Paşa’ya eleştiriler sıraladıktan sonra son söz olarak “Şimdi Hazret-i Ali gibi cengâver bir veziri kumandan tayin ederim. Ona Hz. Peygamber (s.a.v.)’in yardımcı olmayacağını mı zannediyorsun? Hâfız! Acaba sen âlemi başıboş bırakılmış mı sandın?” diyerek ikaz etmekte ve bu arada “Ey Murad! Yedi iklimin padişahı sen değil misin?” diyerek de kendi sorumluğunu da dile getirmektedir. Nitekim fethin ardından İmam-ı Âzam’ın türbesini tamir ettirerek hassasiyet gösterdiği bu konuda vazifesini yerine getirmiştir. Bu şiirde anlatılan ve IV. Murad’ın hassasiyet dünyasını ortaya koyan bu olay, bize onun sadece siyasî zaferler peşinde koşan bir sultan olmadığını göstermektedir. Dönemin kaynaklarına bakıldığında onun pek çok âlim, şair, tarihçi ve sanatkârı etrafında topladığı da görülür. Bunlardan mesela sadece Kâtip Çelebi’nin varlığı bile tek başına önemlidir. Zira Osmanlı’da bibliyografya, tarih, coğrafya denildiğinde akla ilk gelecek isim odur. Tabi isim listesi onunla da kalmaz. Ünlü seyyahımız Evliya Çelebi, Vekayiname sahibi Topçular Kâtibi Abdülkadir, Ravdatü’l-Ebrar ve Zafername sahibi Karaçelebizade Abdülaziz, Tarih-i Gılmanî sahibi Mehmed Halife, Koçi Bey, şairlerden Nef’î, Azimzâde Haletî Efendi gibi daha pek çok isim vardır. IV. Murad ve Genç Osman IV. Murad döneminde şiir denildiğinde onun şiirinin yanı sıra anılması gereken bir şair ve destanını yazdığı bir kahraman vardır. Şair Kul Mustafa, kahraman ise Bağdat Seferi sırasında kahramanlığı ile ün salan Genç Osman’dır. Gerçi bu kahramanlığı Karacaoğlan, Demircioğlu gibi şairler de yazmıştır ama Kayıkçı Kul Mustafa’nınki anlatıma IV. Murad’ı da dâhil etmesi sebebiyle daha önemlidir. Şiir şöyledir: İptida Bağdat’a sefer olanda Atladı hendeği geçti Genç Osman Vuruldu sancaktar kaptı sancağı İletti bedene dikti Genç Osman Eyerleyin kıratımın ikisin Fethedeyim düşmanların hepisin Sabah namazında Bağdat kapısın Allah Allah deyip açtı Genç Osman Sultan Murad eydür gelsin göreyim Nice kahramandır ben de bileyim Vezirlik isterse üç tuğ vereyim Kılıcından al kan saçtı Genç Osman Kul Mustafa karakolda gezerken Gülle kurşun yağmur gibi yağarken Yıkılası Bağdat seni döğerken Şehitlere serdar oldu Genç Osman Şiirin muhtevasına baktığımızda Bağdat kuşatması sırasında yapılan bir hücumda Osman adlı bir gencin gösterdiği büyük kahramanlık ve daha sonra kaleden atılan bir okla yaralanarak Dicle’ye düşmesi ve burada şehit olması olayının anlatımını görmekteyiz. Rivayet odur ki, bu gencin kahramanlığını işiten Sultan Murad’ın Genç Osman’ın ölümü üzerine: “Keşke Bağdat gibi kaleyi fethetmeseydim de Genç Osman’ım ölmeseydi.” demiştir. IV. Murad’dan Bir Örnek Daha Biraz önce Sultan Murad’ın muamma ve tarih düşürmedeki ustalığından söz etmiştik. Şüphesiz Bağdat’ın fethi hem kendisi hem de Osmanlı tarihi açısından çok önemlidir. O da bunu kalıcı kılmak için Bağdat’ın fethine şöyle bir tarih düşürmüştür: Fetheyleyerek diyar-ı Bağdâdı Şâh-ı ‘âlemde ‘asker-i İslâm Didi Sultan Murad-ı ‘âli-şân Feth-i Bağdâda tarih oldı gazâm Bu şiirde “gazâm” sözcüğünün “ebced” hesabıyla karşılığı Bağdat’ın fethine denk gelmektedir. Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz. Şiir dediğimiz hadise evet kalemle yazılır ama kılıçla da kişiliğiyle de şiir yazanlar vardır. IV. Murad bu özellikte bir şair-sultan olarak da anılmalıdır. Tabi bunu anlamak açısından onun çok başarılı bir savaşçı sultan olduğu, heybeti, cesareti, kararlılığı da akıldan hiç çıkarılmamalıdır.
Mustafa ÖZÇELİK
YazarTasavvuf ehli hakîkattte yalnızca Hakk’ın var olduğunu, Hak’tan gayrı görülen bütün mevcûdâtın esasında Hakk’ın kudretinin zuhûru olduğunu söylerler. Hakk’tan gayri görülmekle birlikte bütün mevcûdâtı...
Yazar: Musa TEKTAŞ
Her şeyin olduğu gibi zamanın yaratıcısı ve sahibi de Allah’tır. Bu bakımdan bütün günler, geceler kutsaldır ve önemlidir. Fakat bir hikmet gereği bazı günler, geceler ve aylar daha bir önem ve kıymet...
Yazar: Mustafa ÖZÇELİK
Varlık konusu Peygamber Efendimiz’in yaşadığı asr-ı saâdette de bazı sahâbîler tarafından araştırma konusu yapılmıştır. Nitekim sahâbeden birisinin Hz. Peygamber (s.a.v.)’e: “Kâinât yaratılmadan önce ...
Yazar: Necdet TOSUN
“Soyun varından derviş ol derviş Sıyrıl ârından derviş ol derviş” Hulûsi Efendi Derviş, “bir tarikata girip bir şeyhe bağlanan, onun izinden Hak yolunda yürüyüp nefsini ıslah eden, ...
Yazar: Mustafa ÖZÇELİK