İSTANBUL PENDİK MÜFTÜSÜ DR. SÜLEYMAN AKTAŞ: YENİ BİR DİN EĞİTİMİ ANLAYIŞINA İHTİYAÇ VAR
İstanbul Pendik Müftüsü
Dr. Süleyman Aktaş:
1954 yılında Sakarya Hendek’te doğdu. İlkokulu bitirdikten sonra Hafızlığını tamamladı. Daha sonra Sakarya İmam Hatip Lisesi’ni bitirdi ve İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nü bitirdi.
İstanbul Pendik Müftüsü
Dr. Süleyman Aktaş:
1954 yılında Sakarya Hendek’te doğdu. İlkokulu bitirdikten sonra Hafızlığını tamamladı. Daha sonra Sakarya İmam Hatip Lisesi’ni bitirdi ve İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nü bitirdi. Fakültede okurken Üsküdar Esatpaşa Merkez Camii’nde İmam Hatiplik görevini yürüttü. Bu görevini eksiksiz 11 yıl devam ettirdi. Aynı sıralarda Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakaltesi’nde Din Eğitimi Ana Bilim Dalı’nda Yüksek Lisansa başladı. Aynı yıl Haseki Eğitim Merkezi’nde yüksek lisans ve doktora bölümüne devam etti. 1991 yılında Haseki’deki öğrenimi bitince Sakarya’nın Taraklı İlçesi’ne müftü olarak tayin edildi. Akabinde Sapanca’da müftülük görevini yürüttü. Sırasıyla İstanbul Kartal¸ Adalar ilçesinde aynı vazifeyi yerine getirdi. Son 7 senedir de İstanbul Pendik Müftüsü olarak görev yapıyor. 1997 yılında da Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde Din Eğitimi Ana Bilim Dalı’nda doktorasını tamamladı.
Ülkemizde din eğitiminin bir kritiğini yaparsak nasıl bir tablo ile karşılaşırız?
Ülkemizde din eğitimi adına güzel hizmetler yapılıyor. Ancak yapılan hizmetler tamamdır¸ ya da bir takım insanların söylediği gibi fazladır dersek¸ bir yere varamayız. Bu alanda yapılacak çok iş var. Çok açık söylüyorum: Devlet millet el ele olduğu zaman bu meselinin üstesinden gelebiliriz. Din eğitimini devlet ele almalıdır. Yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede bu çok normal bir süreçtir. Aynı zamanda yanlış din eğitiminin ortadan kalkması için bu son derece gereklidir. Devlet her zamankinden daha çok bu işe el atmalıdır. Bakınız¸ hassasiyet göstermesi demiyorum¸ bir görevi olarak bu işi üstlenmesi gerekir.
Somut bir öneriniz var mı?
Elbette¸ mesela batılılar “Bir fideye iyi bakılırsa mahsuller verimli olur” derler. Oysa ki İslâm uleması derki; “Tohumu ele almak lazım. Tohum kaliteli olmalı. Kalitesiz bir tohumdan verimli bir bağ bahçe yetişmez.” Yani insan eğitimi¸ din eğitimi o kadar önemli ki¸ yanlış ve zararlı bir tohum atılırsa bunun zararları çok büyük olur. Bu yüzden hem genel eğitim hem de dinî eğitim¸ verilmesi gereken zamanda ve doğru bir şekilde verilirse iyi sonuç alınır.
Din eğitimi pratik olarak öğretiliyor mu?
Eğitim aynı zamanda tatbikattır. Amaç sadece bilgilendirici değil¸ davranış kazandırıcı¸ bütünlük ve aktüalite ilkelerine göre hedef kitleler oluşturularak¸ kitlenin ihtiyacına göre bir metot belirtilmelidir. Okullarda bu yapılmıyor. Siz abdest almayı istediğiniz kadar öğretin¸ eğer abdest aldıramıyorsanız¸ burada dört başı bir mamur bir eğitimden söz edemeyiz. Aynı şekilde namaz. Ahlak bilgisi derse bütün Avrupa’da öğretiliyor. Fakat “Ahlak var mı” derseniz bunun cevabını bulmak çok zor.
Hafızlık Çok Zora Girdi
Hafızlık müesseseleri ne durumda? Günümüzde hafız yetişiyor mu?
Uygulamanın bizzat içinden biri olarak söylüyorum. Çok zor şartlarda yetişiyor. Artık bu kurumlar çok büyük sıkıntıdalar. Öncelikle hukuki bir süreç var. Zorunlu sekiz yıllık eğitimle birlikte hafızlık öğrencilerinin önü kapanmıştır. Sekizinci sınıftan sonra kız veya erkek öğrenciye hafızlık yaptırmak çok zordur.
Hafız kime denir?
Kur’an-ı Kerim’in tamamını ezberleyen¸ belleğine alan kişiye denir. Bir kere hafızlık¸ çok zor bir eğitim sürecini gerektirir. Kur’an’ı 600 sayfayı ezberlediği zaman hafız oluyor. Bunun metodu var¸ heyecanı var¸ psikolojik ortamı var¸ manevi ortamı var¸ beslenme ortamı var¸ sosyal donatı alanları var¸ sosyal güvence ortamı var. Bunların hepsini birden yaparsanız¸ bir insanı mükemmel bir hafız yaparsınız.
Kur’an ezberleme yaşı kaçtır?
11-14 arasıdır. Hatta daha geri çekebilirseniz¸ daha iyi olur. Ancak diğer eğitimin ihmal edilmemesi kaydıyla. Pedagogların ifade ettiğine göre ezberleme yaşı¸ ilköğretimi¸ yani sekizinci sınıfı bitirdikten sonraki yaş değildir. Muhakeme yaşı ayrı¸ ezber yaşı ayrıdır. Çok net söylüyorum.Diyanet İşleri Başkanlığı’nın uzmanları var¸ bu konuyu derinlemesine tahlil ediyorlardır. Ancak bu konunun bir açmazı var. Bütün bunlara rağmen çok büyük ilgi de var. Marifet iltifata tabidir. Eğer hafız olan bir kişinin ileride yaptığı görevde derecesini yükseltirseniz¸ o kişi bu işe ilgi duyacaktır. İmam¸ müezzin¸ vaiz v.s. Ben bunu teklif ediyorum. Yoksa küçük bir çocuk niçin bu eğitimi alsın?
Bu eğitim verilirken dayak bir ceza unsuru olarak kullanıldı yıllarca…
Olmamalı. Bakın ben size çok iyi bir örnekten bahsedeceğim. Sapanca müftüsüyken ben bir hafızlık kursu açtım. 90 kişilik bir yatılı kurstu. Sabah altı çeşit kahvaltı verilirdi. Bütün Sapanca halkı şahittir. Nazım Dikici hocamız şahittir¸ öğrenciler şahittir¸ öğrencilerimizi Sapanca Gölü’nde yüzdürüyorduk¸ öğrencilerimize top oynatıyordu. Açık havada ders okutuyorduk. Dinlenme ve eğlence ihtiyacını karşılıyorduk. Diyanet yeniden bir Kur’an Kursu formatını hayata geçirmek durumundadır. Çocuklar severek gelmeliler. Sapanca’daki kursta çocuklar hafta sonu evlerine gitmek istemezlerdi.
Din eğitimi ne zaman başlar?
İslâm’a göre din eğitimi doğumdan önce başlar. Nahl Suresi 78. ayette. “Siz hiçbir şey bilmezken¸ Allah sizi analarınızın karnından çıkardı; şükredesiniz diye size kulaklar¸ gözler ve kalpler verdi” diyor. Yine A’raf Suresi 189. ayette “Hamileliği ağırlaşınca¸ Rableri Allah’a¸ Andolsun¸ bize kusursuz bir çocuk verirsen¸ muhakkak şükredenlerden olacağız” deniliyor. Ancak uzmanların da söylediğine göre 0- 6 yaş dönemi eğitim için çok önemlidir. Bu dönemi verimli kullanmak gerek.
Camilerdeki Yaz Kursları Çok Yaygın Bir Eğitimdir
Sizce din eğitiminin gayesi nedir?
Din eğitiminin gayesi insanın yalnız dünyasını değil¸ ahiretini de kurtaracak bir mutluluk yoludur. Sağlam bir din eğitimi olmadan diğer eğitimlerin insanı tam olarak tatmin etmesi mümkün değildir. Dinin boşluğu başka hiçbir şeyle doldurulamaz.
Camilerdeki yaz kursları verimli olabiliyor mu?
Yaz kursları belki size ilginç gelebilir fakat¸ ülkemizde görmezden gelinmeyecek kadar yaygındır. Fakat çok ciddi bir şekilde ele alamadığımız da bir gerçektir. Çünkü çocuklarla empati kuramıyoruz. Okullar kapanınca çocuk tatile çıktım diye seviniyor. Dolayısıyla camide de oynamak istiyor. Hoca eğer iyi iletişim kuramazsa emin olun onulmaz yaralar açılıyor. Kayıplar başlıyor. Veliler de bir tatil programı yapıyor ve çocuğunu orada camiye gönderiyor. Çocuk oraya da irtibat sağlayamıyor ve eğitimi yarım kalıyor. Çok duyduğumu hatırlıyorum. “Hocam¸ tam Kur’an’a geçtim¸ kurs bitti. Bu¸ olayın vahametini net ortaya koyuyor. Zira seneye kadar bir daha eline Kur’an’ı almayacak¸ bu eksiklik böyle devam edecek. Her yıl¸ baştan¸ tekrar baştan… Sonra ergenlik sorunları derken çocuk birkaç namaz suresi ezberliyorsa yanına kâr kalıyor.
Bir de aşırı tekrar oluyor¸ her yıl aynı şey…
Aşırı tekrar ilgisizliğe ve bıkkınlığa neden oluyor. Bu yüzden yaz kurslarının daha etraflıca ele alınması gerekir. Öğrencilerin gelişim özelliklerine¸ yaşanan ve yaşanacak dini hayatı doğru bir şekilde realize edebilecek şekilde yeniden düzenlenmelidir. Tekrarlayarak ezberleme yerine anlayarak ezberleme metodu yerleştirilmelidir.
Velilere büyük iş düşüyor o halde?
Tabi ki. Veli eğer çocuğuyla ilgileniyorsa yüzde 80 oranında olumlu tesir yapıyor. Ebeveynler kurs hocaları ile mutlaka görüşerek ders programı hakkında bilgi almalıdır. En büyük sıkıntıyı da¸ kursun ortasında tatile çıkan çocuklar çekiyor. Ancak velilere şunu söylemeliyim ki¸ eğer çocuğunuza din eğitimi vermek istiyorsanız¸ Kur’an Kursu’na göndermeyecekseniz¸ önünde tam 5 yaz mevsimi var. Yedi yaşından itibaren. Dolayısıyla çok iyi planlanabilirse¸ Kur’an ve din eğitimi alabilir çocuklar. Sekiz haftalık bir yaz kursu¸ 1 yıllık din kültürü ve ahlak bilgisi dersine eşittir. Ayrıca çocuk hafta içi de devam ettiği için Kur’an eğitimi ile dini bilgiler birbirini tamamlayıcı nitelikte olduğu için daha kalıcı oluyor. 5 yıl yaz kurslarına ciddiyetle devam eden bir çocuk¸ yaz kursundan istifade edecektir.
Cami hocaları yeterli mi?
Hocalarımızın özellikle çocuk psikolojisi alanında profesyonel desteğe ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum.
Peki ne yapılmalı?
Yaz kurslarından bir ay önce hazırlığa başlanmalı. Cami cemaatiyle iyi bir diyaloga girerek her türlü desteği sağlama gayreti içinde olmalıdır. Derş oyun¸ eğlence¸ gezi hep bir arada düşünülerek planlanmalıdır. Hocalarımıza ekonomik olarak ve diğer konularda da destek olunmalıdır. Çalışanla çalışmayan birbirinden ayrılmalıdır.
Geleneksel eğitim metodu ile modern eğitimin farkı nedir?
Teknolojik imkânların dışında çok ciddi bir fark olduğu söylenemez. Peygamberimizden itibaren İmam-ı Azam gibi büyük hocalar da hocanın ders anlattığı sistemi tercih etmişlerdir. Hoca dersi anlatır. Talebe dinler¸ ezberler. İdeal olan öğrenci merkezli eğitimdir. Zaten ona doğru kayma da kendini hissettirmektedir.
Çok teşekkür ediyoruz.
Ben de teşekkür ederim.
İbrahim YARIŞ
Yazar"Liderler korkularıyla hatalarını enerjiye dönüştürebilirler. Örneğin¸ karanlık korkusu Edison'a ampülü icad ettirmiştir. Liderler¸ hatalar ve yanlış adımların da vizyonlarını gerçekleştirmek içi...
Yazar: İbrahim YARIŞ
Daha çok küçükken rahmetli dedem beni sık sık sevindirirdi. Yattığım odadan salona kadar geçeceğim yola aralıklarla bir bir bozuk ve kâğıt para koyardı. Sonra da seslenerek beni çağırırdı. "Tarık, ge...
Yazar: Erdal KARASU
Yavaşça gözlerini açtı. Nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. Son hatırladığı şey zıplarken bir tele takıldığı ve karnının çok acıdığı idi. Ne kadar çabalasa da o telden kurtulamamış bitap düşmüştü. ...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
Kanûnî’nin küçük oğlu Selim, 28 Mayıs 1524’te İstanbul’da dünyaya geldi. Annesi Hürrem Sultan, saray içinde sözü geçen, etkili bir kadındı. Saray kadınlarına ve hizmetkârlara, Şehzade Selim’in terbiye...
Yazar: İsmail ÇOLAK