İSRAF HADDİ AŞMAKTIR
Yüce Allah Zümer Suresi’nin 53. ayetinde şöyle buyurmaktadır: “Kul yâ ıbadiye’llezîne esrafû alâ enfüsihim…/Ey hadlerini aşıp kendilerini israf eden kullarım! Allah’ın rahmetinden asla umut kesmeyiniz! Allah bütün günahları affedebilir. Çünkü mutlak bağışlayıcı ve sonsuz rahmet kaynağı olan O’dur.”
Bu ayet-i kerimeyi ilk okuduğumda çok düşünmüştüm: İnsan kendi nefsini nasıl israf eder ki, diye. Sonra yine ayet açıkladı kendini: “…Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder…” Demek ki bu ayet-i kerimeye göre; “bir kimsenin isyankârlığa saparak günahlara boğulmak suretiyle kendisine kötülük etmesi”dir1 israf.
Meseleye bu perspektiften baktığımızda, yaratılış amacına hizmet etmeyen, yaratılış amacı dışında kullanılan her şey israftır. İsraf, mal veya imkânları meşru olmayan amaçlar için saçıp savurmaktır. Allah’a kulluk amacıyla yaratılmış olan insanın, ömrünü ve azalarını bu amacın dışında kullanması israftır. Hakkı söylemeyen söz israftır. Hesabı verilemeyecek yerde harcanan zaman israftır. Bir ihtiyacı gidermenin dışında kullanılan mal israftır.
Değerlendirilemeyecek Olan Her Şey Ziyandır
Aslında bunu en güzel Asr Suresi anlatmaktadır:
“Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak iman edip de salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka.” Sureye göre; iman, amel-i salih, hakkı tavsiye ve sabrı tavsiye kategorileri içerisinde değerlendirilemeyecek olan her şey ziyandır yani israftır.
İsraf, haddi aşmaktır. İslâm dini ibadetlerde bile haddi aşmaktan meneder ve itidali emreder. İşlerin en hayırlısının ortası olduğunu bildiren Peygamber Efendimiz:
“(Söz ve davranışlarında) haddini aşanlar, taşkınlık yapanlar helak olmuştur.” buyurmuştur.
2
Ashaptan üç kişi Peygamber Efendimiz’in eşlerine gelerek O’nun ibadet hayatı hakkında bilgi almışlardı. Sonra bunu az buldular. Hz. Peygamber (s.a.v.) nere biz nere… O Allah’ın elçisi, bizim daha fazla yapmamız gerekir diye düşündüler. Bunlardan birisi hiç evlenmeyip Allah yolunda cihad edeceğini, bir diğeri her gün oruç tutacağını, bir diğeri de geceleri hiç uyumayarak ibadet edeceğini söyledi. Bu durumu haber alan Peygamberimiz bu kişileri çağırarak uyardı ve:
“İyi bilin ki ben sizin Allah’tan en korkanınız ve korunanınızım. Bununla beraber ben bazen (nafile) oruç tutarım, bazen yerim. Gecenin bir kısmında kalkar namaz kılarım, bir kısmında da uyur istirahat ederim. Kadınlarla da evlenirim. İşte benim sünnetim budur. Her kim benim yolumdan gitmez de ondan yüz çevirirse benden değildir.” buyurdu.
3
Saçıp Savuranlar Şeytanın Kardeşleridir
Zamanla israf kavramında bir anlam daralması olmuş, genellikle ferdî harcamalardaki aşırılığı ifade etmeye başlamıştır.
4
Yüce Rabb’imiz, bu manada saçıp savuranları şeytanın kardeşleri olarak nitelendirir:
“Akrabaya, yoksula ve yolda kalmışa hakkını ver. Bununla beraber malını saçıp savurma. Çünkü malını saçıp savuranlar şeytanın kardeşleridir. Şeytan ise Rabb’ine karşı çok nankördür.”5
Abdullah b. Amr anlatıyor: Bir defasında Peygamber Efendimiz Sa’d’a uğradı. O esnada Sa’d abdest alıyordu. Suyu ihtiyacından fazla kullanıyordu. Peygamberimiz “Sa’d bu israf nedir?” diye sordu. Sa’d: “Ya Rasûlallah! Abdestte de israf olur mu?” dedi. Peygamberimiz: “Evet, akar bir nehir kenarında da abdest alsan yine israf söz konusu olur.” buyurdu.
6
Bu gün ailelerin yıkılmasının altında yatan en önemli sebeplerden birinin ödenemeyen kredi ve kredi kartı borçları olduğunu görüyoruz. Çoğumuz ekonomik gelirimizin çok üzerinde limiti olan birkaç kredi kartı taşıyoruz. Kartla alış veriş yaparken hangisi ihtiyacımız, hangisi ihtiyacımız değil düşünmüyoruz. Dolayısıyla paramız yok, aile bütçemizde sadaka için, hayır için ayrılmış bir fonumuz yok, bereketimiz yok. Sadece birkaç ay önceden yaptığımız borçlarımız var.
Oysa Hz. Aişe’nin bildirdiğine göre Peygamber Efendimiz her namazın sonunda şöyle dua ederdi:
“Allah’ım günahtan ve borçtan sana sığınırım.” Bir defasında Hz. Aİşe: “Ey Allah’ın Rasûlü! Borçtan Allah’ a sığındığınız kadar hiçbir şeyden Allah’a sığınmıyorsunuz (bunun sebebi nedir?)” diye sordu. Peygamberimiz:
“Kişi borçlandığı zaman geçmişten söz eder de (şimdiye kadar şöyle oldu böyle oldu ödeyemedim diye) yalan söyler. Sonra (yarın veririm, öbür gün veririm diye söz verir de ) sözünü yerine getiremez (bunun için borçtan Allah’a sığınıyorum.)”7 buyurdu.
Bir başka hadis-i şeriflerinde ise şöyle buyurmaktadır:
“Günahı azalt ki ölümün kolay olsun. Borcu azalt ki hür yaşayasın.”8