İSLÂM’IN EVRENSELLİĞİ VE GÜNCELLENME MESELESİ
İslâm’ın evrenselliğinden bütün çağlara hitap eden ve çağın ihtiyaçlarını karşılayan anlaşılır. Hakikatte İslâm bütün çağlara hitap eden ve çağların ihtiyaçlarını karşılayan bir din midir? “Evet.” Bunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Başta bu dinin sahibi, âlemlerin, yani hem bu dünyanın hem de din gününün (âhiret gününün) sahibidir. Her namazda okuduğumuz Kur’an’ın ilk sûresi, Fâtiha Sûresi’nde Rabb’imiz şöyle buyurmaktadır: “Rahmân (ve) Rahîm (olan) Allah’ın adıyla. Hamd (övme ve övülme), âlemlerin Rabbi Allah›a mahsustur. O, Rahmân’dır, Rahîm’dir. Cezâ gününün mâlikidir. (Rabb’imiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız. Bize doğru yolu göster. Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!”1
Âlemlerin Rabbi olan Rabbimiz son gönderdiği dine ismini kendisi vermiş ve sadece ondan razı olacağını bildirmiştir: “Allah nezdinde hak din İslâm’dır.”2 “Kim, İslâm’dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) aslâ kabul edilmeyecek ve o, âhirette ziyan edenlerden olacaktır.”3
İslâm’ın Kitabı Kur’an-ı Kerim’in Evrenselliği
Rabb’imiz Yüce Kitabı’nı bütün insanlar için yol gösterici ve hidâyet rehberi olarak gönderdiğini bildirmektedir:
“Kur’an, insanlar için yol gösterici ve doğruyu yanlıştan ayırıcı olarak indirildi.”4,
“Bu Kitab’ı da sana, her şey için bir açıklama, bir hidâyet ve rahmet kaynağı ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.”5
İslâm’ın yüce Kitabı Kur’an-ı Kerim’de üç türlü hitap şekli vardır. Birincisi
“Ey insanlar!” diye başlayan hitap. Kadın olsun erkek olsun insan olan herkese hitap etmekte ve bu âyetlerde Allahu Teâlâ insanları, kendisinin birliğine ve son Peygamber’inin getirdiklerine inanmaya çağırmaktadır. Birkaç âyet meâli şöyledir:
“Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb’inize kulluk ediniz. Umulur ki, böylece korunmuş (Allah’ın azabından kendinizi kurtarmış) olursunuz.”6,
“Ey insanlar! Size Rabb’inizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifâ, mü’minler için bir hidâyet ve rahmet gelmiştir.”7
İkincisi
“Ey İnananlar!” diye başlayan hitap. Bu âyetler inanmış kişilerin yerine getirmeleri gereken yükümlülüklerden bahsetmektedir. Birkaç âyet meâli şöyledir:
“Ey iman edenler! Kendisinde artık alış-veriş, dostluk ve kayırma bulunmayan gün (kıyâmet) gelmeden önce, size verdiğimiz rızıktan hayır yolunda harcayın. Gerçekleri inkâr edenler elbette zalimlerdir.”8,
“Ey iman edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size fenâlık etmekten aslâ geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler.”9
Üçüncüsü inanmayanlara (Yahudi, Hristiyan, Müşrik ve Münafık) hitap eden âyetler. Birkaç âyet meâli şöyledir:
“(Rasûl’üm!) de ki: ‘Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz: Allah’tan başkasına tapmayalım. O’na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın.”10,
“Ey ehl-i kitap! (Gerçeği) görüp bildiğiniz halde niçin Allah’ın âyetlerini inkâr edersiniz?”11 Bu hitaplar belirli bir kavme belirli bir topluluğa değildir. Yeryüzünde yaşam olduğu sürece bu üç türlü insan grubundan başka dördüncü bir grubun olması mümkün değildir. Genel hitap, inananlar ve inanmayanlar olmak üzere üç türlü muhâtap vardır.
İslâm’ın Peygamber’i Âlemlere Rahmet Olarak Gönderilmiştir!
Peygamberlik ilk insan ve ilk peygamber Âdem (a.s.) ile başlamış ve Hz. Muhammed (s.a.v.) ile son bulmuştur. Kur’an bazı peygamberlerin gönderildiği kavimlerin isimlerinden bahsetmektedir. Kur’an genelde peygamber gönderilen kavimlerin büyük ve küçüklüğünden de bahsetmez. Sadece Yûnus (a.s.)’un gönderildiği kavmin büyüklüğü konusunda bilgi verilmektedir. Büyük peygamberlerden olan Hz. Mûsâ ve Hz. Îsâ da belirli bir kavme, yani İsrailoğullarına gönderilmişlerdir.
Allah’ın gönderdiği peygamberlerin son halkası Hz. Muhammed (s.a.v.)’dir.
“Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Rasûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.”12 Son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.) bütün insanlığa gönderilmiştir:
“(Rasûlüm!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”13, “Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bunu bilmezler.”14
Rabb’imiz, Peygamber’ine hitâben insanlara kendisinin peygamber olarak geldiğini söylemesini istemektedir:
“De ki: ‘Ey insanlar! Ben ancak sizin için apaçık bir uyarıcıyım.”15,
“De ki: ‘Ey insanlar! ‘Gerçekten ben sizin hepinize, göklerin ve yerin sahibi olan Allah’ın elçisiyim.”16,
“Ey insanlar! Şüphesiz size Rabb’inizden kesin bir delil (peygamber) geldi ve size apaçık bir nûr (Kur’an) indirdik.”17
Allah Rasûlü bir hadisinde diğer peygamberlerin belirli bir kavme gönderilirken kendisinin bütün insanlığa gönderildiğini bildirmektedir:
“(Ben) Tek bir topluma değil tüm insanlığa gönderildim. Peygamberlik benimle son buldu ben son Peygamber’im.”18
İslâm’ın Güncellenmesi Meselesi
İslâm, son ve evrensel bir dindir. Artık insanlık için yeni bir din gelmeyecektir. İslâm’ın ilkeleri de evrenseldir. Naslar dediğimiz âyet ve Allah Rasûlü’nün sünneti değişmez. Fakat zamanın değişmesi ve bazı yeni yeni problemlerin çıkması karşısında nasları yorumlama ihtiyacı olabilir ve olmuştur da. Osmanlı Anayasası Mecelle’de bu kural şöyle ifade edilmiştir: “Ezmanın tagayyürüyle ahkâmın tebeddülü inkâr olunamaz.”
19 Yani zamanların değişmesiyle hükümlerin değişmesi inkâr olunamaz. Belirli bir zaman için söylendiğini düşündüğümüz “İctihâd kapısı kapanmıştır.” sözü de bir ictihâddır. İhtimal ki bu söz Müslümanlar belirli zamanlarda ictihada ehil kimseler yetiştirememiş olabilirler ve bu gerekçe ile söylenmiş olabilir. Ayrıca Müslümanların dinini her zaman ayakta tutacak onu yorumlayabilecek müctehidlere ihtiyaç vardır ve bu dinî bir zorunluluktur. Rabb’imiz şöyle buyurmaktadır:
“Mü’minlerin hepsinin toptan sefere çıkmaları doğru değildir. Onların her kesiminde bir gurup dinde (dinî ilimlerde) geniş bilgi elde etmek ve kavimleri (savaştan) döndüklerinde onları ikaz etmek için geride kalmalıdır...”20
Müctehidin âyet ve hadislerden çıkardığı yorumlara ictihâd diyoruz. İctihâd kapısı her zaman ehil kişiler için açıktır. Fakat bu yorumlar zamana göre değişir ve bunların herhangi bir kutsallığı da söz konusu değildir. Bunu derken elbette temel inanç ve ibadet konuları bunun dışındadır. Dinin diğer konuları olan muamelât (alım-satım, insanın diğer insanlar ve tabiatla ilişkileri) ve ukûbat (hukuk) konularında dikkat edilirse Kur’an ayrıntıya girmeyip genel hükümler koymuştur. Kur’an’ın ayrıntıya girdiği çok az konu vardır. Bunlardan birisi evlenme-boşanma ve miras konusudur. Bunlarda niye ayrıntıya girdiği sorulacak olursa şöyle cevap verilebilir: Başta bu iki konu toplumların istismârına açık ve insanların en fazla istismâr ettiği konulardandır. Böylesine önemli bir konuyu Allahu Teâlâ bizlere bırakmamış ve bizzat kendisi açıklamıştır.
İslâm’ın evrenselliği bir yerde de ayrıntıya girmemesinde saklıdır. Bilindiği gibi Anayasalar ayrıntıya girmez. Eğer bir Anayasa ayrıntıya girerse zamanın değişmesiyle yeni problemler ortaya çıkacak cevap veremeyince sık sık değiştirme ihtiyacı ortaya çıkacaktır. Ama Kur’an için böyle bir şey söz konusu değildir.
Sonuç olarak, İslâm’ın temel kitabı Kur’an ve onun açıklaması olan Rasûlü’nün sünneti, temel inanç ve ibadet konularında ayrıntıya girmiştir. Zaten bu konularda ictihâd olmaz, naslar bellidir. Bu iki kaynak yani Kur’an ve Sünnet; hukuk, alım satım, yönetim gibi konularda ayrıntıya girmemiş müctehidler genel ilkelerden hareketle çağın ihtiyaçlarına göre yorum yaparlar.
Dipnot
Yard. Doç. Dr. Mustafa KARABACAK
1. 1/Fâtiha, 1-7.
2. 3/Âl-i Imrân, 19
3. 3/Âl-i Imrân, 85
4. 2/Bakara, 185.
5. 16/Nahl, 89.
6. 2/Bakara, 21.
7. 10/Yûnus, 57.
8. 2/Bakara, 254.
9. 3/Âl-i İmrân, 118.
10. 3/Âl-i İmrân, 64
11. 3/Âl-i İmrân, 70.
12. 33/Ahzâb, 41.
13. 21/Enbiyâ, 107.
14. 34/Sebe’, 28.
15. 22/Hac, 49.
16. 7/A’râf, 158.
17. 4/Nisâ, 174.
18. Müslim, Mesâcid, 5
19. Madde 39.
20. 9/Tevbe, 122.
18. 9/Tevbe, 122.