İSLÂM TERMİNOLOJİSİNDE ŞEHİD
Şehidler; ahirette peygamberler ve sıddıklarla beraber olacaklardır.[6]Şehidler¸ Allah katında yaşamakta ve O'nun nimetleriyle rızıklanmaktadırlar. Bu husus Kur'an-ı Kerim'de şöyle açıklanmaktadır: "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanmayın. Hayır¸ bilakis onlar Rableri katında diridirler¸ O'nun verdiği nimetlerle rızıklanmaktadırlar."
Sözlükte "bir olaya şahit olmak¸ bildiğini söylemek¸ bir yerde hazır bulunmak¸ bilmek¸ görmek¸ haber vermek" gibi anlamlara gelen şehid (çoğulu şühedâ)¸ İslâm terminolojisinde ise "Sadece Allah rızası için ve Allah yolunda malıyla¸ canıyla savaşan bu uğurda ölen/öldürülen mü'min kimselere" denir.[1]
Şehidlere Hz. Peygamber (s.a.v.)'in: "Ben¸ onların Allah yolunda canlarını verdiklerine şahidim ve Ben onlara şefaatçiyim"[2] dediği için onlara bu isim verilmiştir. Çünkü şehid¸ Allah yolunda öldürüldüğüne kanıyla şahidlik eden kimsedir.
Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.v.) iman¸ söz¸ fiil ve örnek yaşantısıyla tüm insanlığa örnek olması (numune-i imtisal) şehid kelimesiyle; mü'minlerin de aynı şekilde diğer insanlığa örnek olması "şühedâ" kelimesiyle ifade edilmiştir.[3]
Canını Fedâ Eden Kimse
Şehid¸ Allah'ın rızası için cihad eden ve İslâm'ın temel hedeflerini gerçekleştirmek için canını fedâ eden kimsedir. İslâm nizamının dünyaya hâkim olması için ihlâsla/samimiyetle cihad eden ve bu uğurda şehid olanların büyük bir mükâfata ulaşacakları ve cennet ehli oldukları ayetle sabittir.[4]
İslâmî bir amaç dışında (mal mülk¸ ganimet¸ şan şöhret¸ gösteriş¸ mevkii makam¸ ırkının üstünlüğü¸ ideolojik emeller vs.) savaşanlar ve öldürülenler asla şehid değildir. Nitekim bir kimse Peygamberimiz (s.a.v.)'e gelerek: "Ya Rasûlallah! Bir kısım insanlar ganimet malı için savaşır¸ bazı kimseler de insanlar arasında adının söylenip övülmesi için savaşır¸ bazıları da (yiğitlikteki) mevkii¸ derecesi görülsün diye cihad eder. Kimileri de ırkının üstünlüğünü göstermek için veya gazabından dolayı savaşır. Şimdi¸ Allah yolunda cihad eden kimdir?" diye sordu. Peygamberimiz (s.a.v.) de: "Kim¸ Allah'ın kelimesi (dini¸ dâvâsı) daha yüce olsun diye savaşırsa¸ işte o kimse¸ Allah yolundadır" buyurdu.[5]
Şehidler; ahirette peygamberler ve sıddıklarla beraber olacaklardır.[6]Şehidler¸ Allah katında yaşamakta ve O'nun nimetleriyle rızıklanmaktadırlar. Bu husus Kur'an-ı Kerim'de şöyle açıklanmaktadır: "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanmayın. Hayır¸ bilakis onlar Rableri katında diridirler¸ O'nun verdiği nimetlerle rızıklanmaktadırlar."[7]
Bu ayetin nüzûl sebebi olarak şu olay anlatılmaktadır: Hz. Cabir anlatıyor: "Babam Amr b. Haram Uhud günü şehit edilince¸ Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)¸ bana¸ "Cabir! Allah'ın babana ne muamele yaptığını haber vereyim mi?" dedi. Ben¸ "Buyur ey Allah'ın Rasûlü" dedim. Bana şunları anlattı: "Yüce Allah¸ ancak bir vasıtayı araya koyarak insanlarla konuşur. Oysa babanla yüz yüze konuştu ve "Ey kulum! Benden dile¸ isteğini vereyim!" dedi. Baban¸ "Allah'ım! Beni dirilt¸ Senin yolunda tekrar öleyim!" dedi. Allah¸ "Ben daha evvel kesin kararı vermiş bulunuyorum¸ ölenler artık dünyaya dönmeyecekler" dedi. Baban¸ "Allah'ım! Öyle ise¸ geride kalanlara durumumun iyiliğini haber ver" dedi. Bunun üzerine Cenab-ı Hakk bu ayetleri indirdi."[8]
Yüksek Bir Paye
Geçmiş ümmetler hakkında şahitlik yapma hakkı Ümmet-i Muhammed'in en üstün kişilerine ait olacaktır. Ümmetin en üstünü ise Allah yolunda şehid olarak öldürülenler olup bu üstünlükleri ile diğer ümmetlerden ayrılacaklardır. Allah yolunda öldürülenleri¸ bu üstünlük bakımından¸ Hz. Peygamber (s.a.v.)'in şehid saydığı diğer kimseler izleyecektir.[9]
Şehidlik¸ Ümmet-i Muhammed'e tahsis edilmiş çok yüksek bir payedir. İslâm¸ Allah yolunda öldürülenleri şehidlik rütbesi ile taltif etmiş¸ onları onurlandırmıştır. Dolayısıyla Allah yolunda öldürülmek dinimizce çok sevimli ve gönülden istenecek bir konuma getirilmiştir. Hz. Peygamberimiz (s.a.v.): "Şehid cennettedir" buyurmuştur.[10]Şehidler için bir geçiş hayatı olmayıp doğrudan doğruya cennete gideceklerdir. Onlar için hesap da yoktur; şehidlerin yüksek dereceleri nedeniyle diğer mü'minler için şehidlik özendirilmiştir.
Hadislerde de şehidler hakkında; dünyevî (mal mülk¸ ganimet¸ şan şöhret¸ gösteriş¸ mevkii makam¸ ırkının üstünlüğü¸ ideolojik emeller vs.) amaçlar için değil de sadece Allah yolunda öldürülenlerin şehid sayılacağı¸[11] bildirilmiştir. Yine hadislerde şehid olan mü'minin acı çekmeden öldüğü¸ kanının ilk damlası yere düştüğü anda -kul hakları ve borçları hariç- bütün günahlarının affedileceği¸ kabir azabı çekmeyeceği¸ cennetteki makamını göreceği¸[12]berzah hayatı boyunca cennet nimetlerinden yararlanacağı¸[13]şehidliğin birçok salih amele bedel olduğu¸[14] kıyamet gününün o dehşetli anından emin olacağı¸[15] kıyamet günü haşir meydanına kanı ve yarası misk kokusu saçarak geleceği¸[16] kıyamet günü akrabalarından 70 kişiye şefaat edeceği¸[17] kıyamet günü başına çok değerli taşlardan ve mücevherlerden yapılmış bir taç giydirileceği[18]¸ Allah katındaki yüksek derecelerinden dolayı ölenler içinde sadece şehidlerin dünyaya tekrar geri dönmek isteyeceği[19]buyrulmuştur.
Peygamberimiz (s.a.v.) de: "Nefsimi kudret elinde bulunduran Allah'a yemin ederim ki¸ Allah yolunda cihad edeyim ve şehid olayım¸ tekrar dirilip tekrar Allah yolunda cihad edip şehid olayım"[20] buyurarak şehidliğin çok yüksek derecelerine işaret etmiştir.
Ayrıca burada şunu da belirtelim ki bir hadiste de belirtildiği üzere¸ deniz şehidi kara şehidinden daha efdaldir[21] Burada denizciliğe ve deniz harbine teşvik de vardır.
Sonuç olarak diyebiliriz ki: Şehidler; Allah rızası için ve Allah yolunda mallarıyla¸ canlarıyla savaşan bu uğurda ölen/öldürülen mü'min kimselerdir. İslâmî bir amaç dışında (mal-mülk¸ ganimet¸ şan şöhret¸ gösteriş¸ makam-mevkii¸ ırkının üstünlüğü¸ ideolojik emeller vs.) için savaşanlar ve öldürülenler asla şehid değildir.
Allah yolunda O'nun rızası için şehid olmak¸ her samimi mü'minin arzuladığı bir payedir. Şehidlerin sahip oldukları üstün dereceler nedeniyle Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) dahi şehid olmayı arzulamıştır.
Şehid olan mü'minlerin -kul hakkı ve borçları- dışındaki bütün günahları affedilir. Şehid olmak¸ herkese nasip olmayan büyük bir şereftir ve mü'minler için Rabbimizin rahmet vesilesidir.
Ne mutlu şehitlik mertebesine ulaşıp da Rabbimizin rızasına kavuşanlara!
[1] Fahrettin Atar¸ "Şehid"¸ Diyanet İslam Ansk.¸ c. 38¸ TDV Yay.¸ İstanbul 2010¸ s. 428;Nurettin Turgay¸ "Şehid"¸ Şamil İslam Ansk.¸ c. 7¸ İstanbul 2000¸ s. 286; İsmail Karagöz¸ "Şehid"¸ Dinî Kavramlar Sözlüğü¸ DİB. Yay.¸ Ankara 2006¸ s. 586; Komisyon¸ "Şehid"¸ Ansiklopedik İslam Lügatı¸ c. 2¸ İstanbul 1982¸ s. 658; Hasan Akay¸ "Şehid"¸ İslamî Terimler Sözlüğü¸ İşaret Yay.¸ 3. Baskı¸ İstanbul 2005¸ s. 434.
[2]Buhârî¸ Cenâiz¸ 75; Meğazî¸ 26; Ebû Davud¸ Cenâiz¸ 27; Tirmizî¸ Cenâiz¸ 46; İbnMâce¸ Cenâiz¸ 28
[3] 2/Bakara¸ 143
[4]Âl-i İmrân¸ 3/157-158¸ 169-170¸ 195; Nis⸠4/74; Tevbe¸ 9/111; Hacc¸ 22/58; Muhammed¸ 47/4; Hadid¸ 57/19
[5]Buhârî¸ Cihad¸ 15; İlim¸ 45; Humus¸ 10; Tevhid¸ 28; Müslim¸ İmâre 149-151; EbûDâvud¸ Cihad¸ 24; Tirmizî¸ Fezâilü'l-Cihad¸ 16; Nesâî¸ Cihad¸ 21; İbnMâce¸ Cihad¸ 13; Ahmet b. Hanbel¸ Müsned¸ IV/397¸ 402¸ 405¸ 417
[6] Nis⸠4/69; Hadid¸ 57/19
[7] 3/Âl-i İmrân¸ 169
[8] Komisyon¸ Kur'an Yolu Meâl-Tefsir¸ c. 1¸ DİB Yay.¸ Ankara 2006¸ s. 103-104.
[9] Yunus Vehbi Yavuz¸ "Şehid"¸ İslam'da İnanç¸ İbadet ve Günlük Yaşayış Ansk.¸ c. 4¸ İFAV Yay.¸ İstanbul 1997¸ s. 189.
[10]EbûDâvud¸ Cihad¸ 25; Ahmed b. Hanbel¸ Müsned¸ V/58
[11]Buhârî¸ Cihad¸ 15; İlim¸ 45; Humus¸ 10; Tevhid¸ 28; Müslim¸ İmâre 149-151; EbûDâvud¸ Cihad¸ 24; Tirmizî¸ Fezâilü'l-Cihad¸ 16; Nesâî¸ Cihad¸ 21; İbnMâce¸ Cihad¸ 13; Ahmet b. Hanbel¸ Müsned¸ IV/397¸ 402¸ 405¸ 417
[12]Tirmizî¸ Fezâilü'l-Cihad¸ 25-26¸ Müslim¸ İmâre¸ 32¸ 117; Nesâî¸ Cihad¸ 32; İbnMâce¸ Cihad¸ 16; Ahmet b. Hanbel¸ Müsned¸ IV/131¸ 200
[13]Tirmizî¸ Fezâilu'l-Cihad¸ 13; Darimî¸ Cihad¸ 18; Ahmet b. Hanbel¸ Müsned¸ VI/386
[14]Buhârî¸ Cihad¸ 13; Müslim¸ İmâre¸ 14
[15]Tirmizî¸ Fezâilü'l-Cihad¸ 25-26¸ İbnMâce¸ Cihad¸ 16; Ahmet b. Hanbel¸ Müsned¸ IV/131¸ 200
[16]Buhârî¸ Vudû¸ 68; Zebâih¸ 31; Müslim¸ İmâre¸ 103-105; Tirmizî¸ Fezâilü'l-Cihad¸ 21
[17]Tirmizî¸ Fezâilü'l-Cihad¸ 25-26¸ İbnMâce¸ Cihad¸ 16;Ahmet b. Hanbel¸ Müsned¸ IV/131¸ 200
[18]Tirmizî¸ Fezâilü'l-Cihad¸ 25-26¸ İbnMâce¸ Cihad¸ 16; Ahmet b. Hanbel¸ Müsned¸ IV/131¸ 200
[19]Buhârî¸ Cihad¸ 21; İman¸ 26; Müslim¸ İmâre¸ 108-109; Tirmizî¸ Fezâilü'l-Cihad¸13; Nesâî¸ Cihad¸ 30
[20]Buhârî¸ Cihad¸ 7; Müslim¸ İmâre¸ 103¸ 137; İbnMâce¸ Cihad¸ 1; Ahmet b. Hanbel¸ Müsned¸ II¸ 231¸ 384
[21]Ebû Davud¸ Cihad¸ 10; İbnMâce¸ Cihad¸ 10
Mehmet DERE
Yazar"Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de mübarek hayatı boyunca gençliğe her alanda gereken önemi fazlasıyla vermiş¸ İslâm'ı tebliğ ederken toplumun yeniliklere açık¸ idealist ve enerj...
Yazar: Mehmet DERE
Kanûnî’nin küçük oğlu Selim, 28 Mayıs 1524’te İstanbul’da dünyaya geldi. Annesi Hürrem Sultan, saray içinde sözü geçen, etkili bir kadındı. Saray kadınlarına ve hizmetkârlara, Şehzade Selim’in terbiye...
Yazar: İsmail ÇOLAK
Tonton tavşan yavrularını gezdiriyordu. Onlara ormanı tanıtmaya çalışıyordu. - Yavrularım, ağaçlara, yapraklara, otlara bakın ne güzel. Kelebekler uçuşuyor dört yanda. Pamuk: - Evet. Kır çiçe...
Yazar: Emine Yılmaz DERECİ
"Bayrağımız millî birlik ve bütünlüğümüzün sembolü olduğu gibi¸ aidiyet duygusunu da yani bir devlete¸ millete ait olma duygusunu da bayrağımız sayesinde yaşarız. Bizlere düşen&cedi...
Yazar: Mehmet DERE