İSLÂM KÜLTÜR VE MEDENİYETİNDE MİNYATÜR SANATININ YERİ
Prof. Dr. Kadir ÖZKÖSE Mahmut Es’ad BAL Eserlerin matbaada basılmaya başlanmasından önce, elyazması yapıtlar sultana veya üst düzey bürokratlara sunulmak üzere süslenirdi. Bu çerçevede birer kitap sanatı olarak hat, tezhip, ebru, cilt ve minyatür gibi çalışmalar birbiriyle ilişkili geleneksel Türk sanatları idi. Elyazması eserlerde yer alan küçük ebatlı renkli resimlere minyatür adı verilmektedir. Eserde bahsedilen konuların tahayyül edilip daha anlaşılabilir hâle gelmesi amacıyla metnin yanına çizilen minyatürler, derinlik algısı oluşturmayan küçük boyutlu resimlerdir.[1] Minyatür sanatı Türkler ve Çinlilerden İranlılara ve oradan Avrupa’ya geçmiştir. İslâm sanatında tasvir veya nakış olarak adlandırılan minyatür kavramı, “miniature” kelimesinden dilimize geçmiştir.[2] Minyatür kelimesi miniatura adı verilen tezhip uygulamasından gelmektedir. Ortaçağ Dönemi Avrupası’nda yazma eserlerin başında yer alan ilk harfin etrafına sülüğen, sülyen ve kırmızı kurşun tozu da denilen kızıl-turuncu minium ile yapılan tezhibe miniatura denilmektedir. Sülüğen boyanmış anlamına gelen miniatura kelimesi zamanla “küçük resim” anlamında kullanılır olmuştur.[3] İslâm sanatında minyatüre “tasvir”, minyatür sanatçısına “musavvir” veya “nakkâş” adı verilmiştir. Tasvir denilen minyatürler metni açıklamak amacıyla yapılan küçük boyutlu resimlerdir. Altın ve gümüş yaldızla veya suluboya ile yapılan minyatürler tek yaprak hâlinde bulunurlar. Papirüs, parşömen ve fildişi gibi farklı malzemeler üzerine yapılan minyatürlerin ilk örnekleri eski Mısırlılarda görülmektedir.[4] Minyatürün İslâm âlemindeki ilk kullanımına Abbasîler Dönemi’nde rastlanılmaktadır. 12. yüzyıl Abbasîler Dönemi’ne ait kitaplarda bitki ve hayvanlar anlatılırken minyatürle resmedildiği görülmektedir. Minyatür sanatçısı Şah Mahmut Muhammedcanov minyatür sanatına dair verilen ilk fetvânın Mâturîdî âlimlere ait olduğundan bahsetmektedir. Minyatürün cevâzına dair verilen bu fetvâların da sadece kitaplar içerisindeki kullanımına dair olduğu görülmektedir. Asmak üzere yapılan ve kitap boyutundan büyük minyatürlere cevâz verilmemiştir.[5] Şah Mahmut Muhammedcanov’a göre minyatür sanatının kökleri Çin’e dayanmakla birlikte doğudan alınan bu yöntem İslâmî kurallar ve kabuller ile yoğrulmuş, yeni bir içerik ve biçimle İslâmî bir hüviyet kazanmıştır. İran’da bir ekol minyatürü noktalarla yapmış ve bunun kâinatın Allah tarafından zerreler ile yaratılması fikrini yansıttığı dile getirilmek istenmiştir. [6] Minyatürlerde suluboyaya kullanılırdı. Bu boyaların karışımında bir tür yapışkan olan arapzamkı biraz daha fazlaydı. Çizgileri çizmek ve ince ayrıntıları işlemek için yavru kedilerin tüylerinden yapılan ve tüykalem denen çok ince fırçalar kullanılırdı. Resim yapılacak kâğıdın üzerine arapzamkı katılmış üstübeç sürülürdü. Renklere saydamlık kazandırmak için de bu yüzeyin üzerine bir kat da altın tozu sürüldüğü olurdu.[7] Osmanlı ordusunun şanlı zaferleri, Osmanlı sultanlarının adâleti ve sosyal faaliyetleri, bir savaş sporu olarak avlanmadaki Osmanlı sultanlarının hünerleri minyatürlerle resmedilirdi. Şehinşahnâme ve hünernâme gibi destandan çok tarih kitabı niteliğindeki eserler Osmanlı toplumunda önemli olayları konu alan minyatür çalışmaları idi. Osmanlı minyatürcüleri ele aldıkları konuları yepyeni bir yaklaşım ve anlayışla resmettiler. Sanatkârlar olayları, olay kahramanlarını ve bu olayların geçtiği ortamı kendilerine özgü bir gerçeklikle resmetmişlerdir. Bu minyatürlerinin temel amacı yaşadıkları devri belgelemektir. Dolayısıyla Osmanlı minyatür sanatçılarının bu eserleri devrin kalıpçı, geleneksel ve sadece kitabı süslemeyi amaçlayan minyatürlerinden ayrılmışlardır. Osmanlı minyatürleri olay kahramanlarını yansıtan basit bir fon niteliğindedir. Doğanın renklendirilmesinde göz alıcı renklerden kaçınılır. Tarih kaynakları ve şehinşahnâmelerden farklı olarak Osmanlı minyatürleri halkın günlük yaşantısını, kültürünü, ekonomik gücünü görüntüleyen eserler hüviyetindedir. Ortaya konan bu özgün çalışmalar Türk minyatürüne yeni bir kapı aralamıştır. 19. yüzyılın başlarında yenileşme hareketlerinin etkisiyle Osmanlı minyatür sanatında da batı resim sanatının etkileri görülmeye başladı. Batılılaşmanın etkisiyle minyatür artık yerini çağdaş resim anlayışına bıraktı.[8] Osmanlı sanat dünyasında minyatür örneklerine tekke ve dergâhlarda da yer yer rastlanılmaktadır. Sûfîleri yansıtan minyatürlerde semâ ve zikir meclisleri, âsitânelerinin bulunduğu şehrin o yüzyıllardaki konumu, bir şeyhin müridleriyle birlikteki kırâat anları, ders meclisleri ve muhabbet halkaları tasvir edilmiştir.[9] Mevlevîlikte yazı-resme ayrı bir önem verilmiş ve bu minvalde pek çok eserler meydana getirilmiş olmakla birlikte zamanımıza bunlardan çok azı ulaşmıştır.[10] Konya Mevlevîhânesinde dergâh mescidinin güney duvarlarında bulunan ahşap oymalı kapı, 16. yüzyılda işlenmiş Kâbe işlemeli Gördes halı seccâdeleri, ortadaki vitrine yerleştirilen sakal-ı şerif, vitrinlerdeki kitap sanatları, Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerine ait yazmalar dergâhın hat, tezhip, minyatür ve cilt bakımından ne kadar zengin olduğunu göstermektedir. Bu minvalde Mevlânâ’nın telif ettiği eserlere ait muhteşem nüshalar, Mes̱nevî şerhleri, 15. yüzyıla ait Nizâmî-i Gencevî’nin Hamse’si ve 993/1585 tarihli Fuzûlî’nin minyatürlü Hadîkatü’s-Süedâ nüshası dikkati çeken bâriz örneklerden sadece birkaçıdır.[11] Mevlânâ’nın medfun bulunduğu Yeşil Kubbe’nin iç kısımlarındaki sütunlarda 15. yüzyılın Konya’sını tasvir eden altı adet minyatürün bulunduğundan bahseden Abdüssettar Yarar, tesbitlerini şu şekilde dile getirmektedir: “Mevlânâ Hazretleri'nin kabrinin bulunduğu mekanın üst kısmında kalem işlerinde ve süslemelerde kapsamlı restorasyon çalışması yapıldı. Konya'nın 15. yüzyıl dönemi minyatürleriyle karşılaşıldı. Güzel bir sonuç ortaya çıktı. Minyatürler, Osmanlı Padişahı İkinci Bâyezîd Dönemi ve sonrasına tarihlendiriliyor. Konya'daki Alâaddin Camii ve şehrin diğer unsurlarının anlatıldığı minyatürler olduğu görülmektedir. Bununla ilgili yakın zamanda yayım yapmaya hazırlanıyoruz. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum.”[12] Bir askerin, devrin meşâyıhı ve ileri gelenlerinin Mevlevîhâne’de icrâ ettiği bir âyîn-i şerif ortamının tasvir edildiği bir minyatür oldukça mânîdârdır. Kaynaklarda minyatürün sağ alt köşesinde ayakta duran zâtın Ahmed Vesim Paşa olduğundan bahsedilmektedir.[13] Hatta bu minyatürün Ahmed Vesim Paşa’ya ait olduğu, kendisinin hattatlığının yanı sıra resim ve musiki ile de meşgul olduğu, devrin sanatkârlarıyla dostluklar kurduğu zikredilmektedir. Mevleviyye Tarîkatı’na mensup olan Ahmed Vesim Paşa’nın türbesinin de Üsküdar Mevlevîhâne’sinde bulunduğunu göz önüne alarak onun da minyatür sanatıyla iştigâl eden bir sûfî olduğunu söylememiz yerinde olacaktır. Minyatürlerin yer aldığı klasik eserlerimizin en dikkat çekeni Fuzûlî’nin Hadîkatü’s-Süedâ’sıdır. Fuzûlî’nin Kerbelâ Vak’ası’nı işlediği Hadîkatü’s-Süedâ isimli bu mensur eseri on yedi farklı minyatürü ihtivâ eden bir eserdir.[14] Farklı minyatürlerin yer aldığı önemli tasavvuf kaynaklarından Ferîdüddin Attâr’ın Manṭıḳu’ṭ-Tayr’ında kuşların toplantısını gösteren bir minyatür oldukça dikkat çekmektedir.[15] Attâr, eserinde kuşların dili ve yolculuğu misalleri üzerinden sûfînin Hakk’a vuslata olan seyr u sülûk yolcuğunu ve bu yoldaki mücâhedelerini temsilleştirmiştir. Özetle Abbasîler Dönemi’nde hayvan ve bitki tasvirlerinde kullanılan minyatür sanatı tasavvuf edebiyatının gelişmesi ile kendisine yeni bir alan oluşturmuştur. Yazı ile anlatılmak istenen hususları tasvir etmek gayesiyle tasavvufî eserlerde minyatürlere sıkça yer verilmektedir.[16] [1] F. Banu Mahir, “Minyatür”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, c. 30, İstanbul 2005, s. 118. [2] Günsel Renda, “Minyatür”, Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, Yem Yayınevi, c. 2, İstanbul 1997, s. 1262 [3] Mahir, “Minyatür”, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 30, s. 118. [4] Mahir, a.g.m., c. 30, s. 118. [5] Yusuf Akbulut, “Minyatür sanatı, Şah Mahmut Muhammedcanov”, İSAR Bülten, Sayı: 8, 27 Ocak 2016, https://bulten.isar.org.tr/2016/01/minyatur-sanati-sah-mahmut-muhammedcanov/ [6] Akbulut, “Minyatür sanatı, Şah Mahmut Muhammedcanov”, İSAR Bülten, Sayı: 8, https://bulten.isar.org.tr/2016/01/minyatur-sanati-sah-mahmut-muhammedcanov/ [7] İbrahim Sarıçam & Seyfettin Erşahin, İslâm Medeniyeti Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 2014, s. 199. [8] Sarıçam & Erşahin, a.g.e., s. 200 [9] Mahmud Erol Kılıç, Sufi ve Sanat Makaleler-Konferanslar 2, Sufi Kitap, İstanbul 2017, s. 182-185. [10] Malik Aksel, Türklerde Dinî Resimler, Kapı Yayınları, İstanbul 2015, s.105 [11] Haşim Karpuz, “Mevlânâ Müzesi”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, c. 29, İstanbul 2004, s. 453. [12] https://www.aa.com.tr/tr/kultur-sanat/mevlana-muzesinde-tarihi-konya-minyaturleri-ortaya-cikti/1674087, 02 Mart 2021. [13] Mustafa İsmet Uzun, “Ahmed Vesim Paşa”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, c. 29, İstanbul 2004, c. 2, İstanbul 1989, s. 158. [14] Şeyma Güngör, “Hadîkatü’s-Suadâ”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, c. 15, İstanbul 1997, s.21. [15] M. Nazif Şahinoğlu, “ATTÂR, Ferîdüddin”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, c. 4, İstanbul 1991, s.98. [16] Yusuf Akbulut, “Minyatür sanatı, Şah Mahmut Muhammedcanov”, İSAR Bülten, Sayı: 8, 27 Ocak 2016, https://bulten.isar.org.tr/2016/01/minyatur-sanati-sah-mahmut-muhammedcanov
Kadir ÖZKÖSE
YazarAllah rahmetiyle âlemleri kuşatmaktadır. Allah’ın rahmeti kullarını çepeçevre sarmalamaktadır. Verici olarak Allah rahmetini sonsuz ve devamlı kılmaktadır. Ancak alıcı olarak insanın rahmeti talep etm...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE
Hastalık, salgın, yoksulluk, savaş ve çatışma ortamlarıyla ölüm oranlarının hızla arttığı bir dönemde yaşayan Yunus Emre, ölüm temasını öncelikli olarak ele almış, özellikle genç yaşta ölenleri anıp ş...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE
Peygamber Efendimiz’e medhiye özeliği taşıyan naatlar, Müslüman şairlerin en çok tercih ettiği türlerden birisidir. Bu türü tercih etmelerinin hikmetlerinden birisi de onun şefaatine nail olabilme düş...
Yazar: Aydın BAŞAR
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in irtihâlinden sonra fetih hareketleri hız kesmeden devam etti. Asr-ı Saâdet Dönemi Müslümanları, İslâm’ın mesajını cihana duyurmak uğruna ve i’lâ-yı kelimetullah derdiyl...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE