İNTİHAR EN BÜYÜK CİNAYETTİR
İntihar¸ kişinin kendi kendini öldürmesi¸ kendi hayatına son vermesi olarak tanımlanabilir.[1]
İslâm'da temel amaçların başında gelen nefsin/canın korunması (diğerleri dinin¸ aklın¸ neslin¸ malın korunmasıdır) ilkesinin bir sonucu olarak kişinin haksız yere bir başkasını öldürülmesi yasaklandığı gibi kendi canına kıyması da kesin bir dille yasaklanmıştır. "Kendinizi öldürmeyin."[2] ifadesi müfessirlerce değişik yorumlanmakla birlikte intihar yasağının delillerinden biri olarak görülmüştür. Ayrıca "Kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmay
İntihar¸ kişinin kendi kendini öldürmesi¸ kendi hayatına son vermesi olarak tanımlanabilir.[1]
İslâm'da temel amaçların başında gelen nefsin/canın korunması (diğerleri dinin¸ aklın¸ neslin¸ malın korunmasıdır) ilkesinin bir sonucu olarak kişinin haksız yere bir başkasını öldürülmesi yasaklandığı gibi kendi canına kıyması da kesin bir dille yasaklanmıştır. "Kendinizi öldürmeyin."[2] ifadesi müfessirlerce değişik yorumlanmakla birlikte intihar yasağının delillerinden biri olarak görülmüştür. Ayrıca "Kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayınız."[3] meâlindeki ayet de dikkate alınarak kişinin kendi ölümüne yol açacak her türlü davranışlardan kaçınması gerektiği bildirilmiştir.
Cana Kıymak Haramdır
Bir insanın ne kendini ne de bir başkasını haksız yere öldürmeye hakkı yoktur. Yüce Allah¸ Kur'an-ı Kerim'de haksız yere cana kıymayı haram kılmış¸ cezasının ebedî kalınacak cehennem olduğunu bildirmiştir. Aynı şekilde haksız yere bir kişiyi öldürmeyi bütün insanlığı öldürmek¸ bir kişiyi kurtarmayı da bütün insanlığı kurtarmak gibi kabul etmiştir.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) de intihar eden kimsenin cehenneme gireceğini ve intiharı gerçekleştirdiği yöntemle ceza göreceğini belirterek şöyle buyurmuştur: "Kim kendisini dağdan atarak intihar ederse¸ o kimse cehennemde devamlı olarak kendini dağdan atar. Kim zehir içerek intihar ederse¸ zehirini eline alır ve cehennem ateşinin içinde ebedî olarak onu içer. Kim de kendisini bir demir ile öldürürse¸ demirini eline alır ve cehennem ateşinin içinde ebedî olarak o demiri karnına saplar."[4]
Yine Peygamberimiz (s.a.v.) intihar edenin kimsenin günahının büyüklüğü nedeniyle cenaze namazını kendisi kıldırmamıştır. Peygamberimizin intihar edenin cenaze namazını kıldırmaması; suçun büyüklüğüne dikkat çekmek ve başkalarını bu fiilden men etmek amacına yöneliktir. Nitekim bazı rivayetlerde Peygamberimiz "Arkadaşınızın cenaze namazını kılın." demiş¸ bunun üzerine ashâb-ı kirâm (r.a.) o kimsenin cenaze namazını kılmıştır.[5]
İslâm âlimlerinin büyük çoğunluğuna göre¸ intihar eden büyük günah işlemiş olmakla birlikte¸ dinden çıkmış olmaz; kâfir olduğu söylenemez. Bu sebeple¸ intihar edenin cenazesi¸ diğer Müslümanlar gibi yıkanır¸ kefenlenir¸ cenaze namazı kılınır ve Müslüman mezarlığına gömülür. Hayber Gazvesi'nde intihar eden Kuzman'ın cehennemlik olduğu bildirilmişse de cehennemde ebedî olarak kalacağını belirten açık bir ifade yoktur. Bu yüzden intihar suçunu işleyenin cezasını çektikten sonra cehennemden kurtulacağı umulur. Ancak bunun için¸ intihar edenin son anda mü'min sıfatını taşıması ve intiharın helâl olduğuna itikad etmemiş olması da şarttır.
Hayat An Büyük Nimet
Hayat¸ Rabbimizin bizlere verdiği en büyük nimetlerin başında gelir. İnsan¸ kulluk görevini ve diğer vazife ve sorumluluklarını bu hayat nimeti vesilesiyle yerine getirir. Allah'a kulluk için yaratılan¸ imtihan için yeryüzüne gönderilen insanın dünyaya gelmesi kendi elinde olmadığı gibi dünyadan ayrılması da kendi yetkisinde değildir. Dünyaya gelmesi de¸ ölümü de ilâhî iradenin elindedir. İnsan¸ Allah'ın verdiği ömrü sonuna kadar muhafaza etmek ve onu en iyi şekilde değerlendirmekle mükelleftir. Bu nedenle de intihar ederek Allah'ın verdiği bu hayat nimetinin elden çıkmasına sebep olmak çok büyük bir günah ve cinayettir.
İnsan¸ bu dünyada birtakım sıkıntı ve zorluklarla karşılaşabilir. Güç yetiremeyeceği olumsuz olayları ve durumları yaşayabilir. Fakat insan bütün bu olumsuzluklara rağmen ruh sağlığını kaybetmemeli; sıkıntılara ve zorluklara karşı sabretmeli¸ Allah'a sığınıp O'ndan yardım istemelidir. Kendisinin imtihan için dünyaya gönderildiğine inanan ve inancının gereği Allah'a güvenip dayanan insan ise asla ümitsizliğe¸ karamsarlığa düşmez. Allah'a olan inancını ve güvenini asla kaybetmez. Her karanlık gecenin aydınlık bir sabahı olduğu gibi¸ her zorluğun da bir kolaylığı olacağını bilir. Allah'a güvenip dayanarak problemlerine çözüm yolu bulur ve asla intihar yolunu seçmez.
Sonuç olarak söylemek gerekirse; insan hayatına çok büyük önem veren ve insan hayatının sağlıklı bir şekilde devam etmesi için gerekli her türlü tedbiri alan İslâm¸ intiharı şiddetle yasaklamış¸ intihar edenin ahirette ağır bir azaba uğrayacağını bildirmiştir. Öyleyse Müslüman; her türlü sıkıntılı ve güç durumlarda sabretmeli¸ Yüce Allah'ın engin lütuf ve keremine sığınmalı¸ şartlar ne kadar kötü olursa olsun Allah'a olan imanını ve güvenini asla yitirmemelidir. Çünkü sıkıntılara ve zorluklara çare¸ dertlere deva¸ hastalıklara şifa veren ancak Allah'tır.
[1] Dinî Kavramlar Sözlüğü¸ DİB. Yay.¸ Ankara 2006¸ s. 318
[2] 4/Nis⸠29
[3] 2/Bakara¸ 195
[4] Buhârî¸ Tıb¸ 56
[5] İbrahim Canan¸ Kütüb-i Sitte- Hadis Ansiklopedisi¸ Akçağ Yay.¸ Ankara 1990¸ s. 391
Mehmet DERE
YazarTefsir, hadis ve fıkıh âlimi. Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’in bacanağı, Şeyh Edebali’nin hemşehrisidir. Doğum tarihi bilinmemektedir. Sultan Orhan devrinde vefat etti. Karamanlı olan Durs...
Yazar: Muammer YILMAZ
Enderun, bir şeyin iç kısmı, iç yüzü, dâhili, harem dairesi gibi anlamlara gelmekte olup Enderun Mektebi ise Osmanlı Devleti’nde mülkî, idarî, diplomatik ve diğer önemli kadronun yetiştirildiği yerdir...
Yazar: Mehmet DERE
“Hazret-i Peygamber (s.a.v) Efendimiz, muhtaç, zayıf ve fakirlere yardımı sever, nerede yardıma muhtaç kimse olursa onun yardımına koşar, ashabına bu hususta emirler verirdi. İyiliksever ve cömertti. ...
Yazar: Es-Seyyid Osman Hulusi Ateş Efendi
Yavuz Sultan Selim’in kısa süren saltanatından sonra Osmanlı Devleti’nin başına geçen oğlu Kanûnî Sultan Süleyman da babası ve dedeleri gibi tasavvufa meyilli bir padişahtı. Hatta o tasavvufa meyli ba...
Yazar: Kadir ÖZKÖSE