İnternet Çağında Kendini Geliştirmek
İki binli yılların başından itibaren bilgisayarın hayatımıza girmesiyle birlikte iş alanlarında ciddi bir değişim yaşandı. Önceleri daha fazla beden işçiliği varken teknolojinin her alana yayılmasıyla yeni iş kolları çıktı ve bazı işlerin biraz daha kolaylaştığını söyleyebiliriz.
Mesela kamuda çalışan biri daktilo yerine bilgisayar kullanmaya başladı ve işleri biraz daha hızlı ve düzenli olmaya başladı. İnsanlar diğer iş alanlarında da kendileriyle alakalı işlerde teknolojiyi kullanarak işlerini çeşitlendirmeye başladılar. Mesela bir üretim atölyesinde üreteceği metayı önceden tasarlayıp bu defa makineler aracılığı ile üretime geçilmeye başlandı.
Bugün bu teknoloji çok daha ileri aşamalara gelmiş durumda. Mesela bir halı motifi tasarlanarak bir yazıcıya gönderir gibi makineye gönderip tasarladığımız motifteki halıyı kısa bir süre içinde üretmek mümkün. Yine daha önce daktilo ile daha fazla zaman harcanarak yapılan bir iş, bu teknoloji vesilesiyle daha kısa bir sürede yapılmış durumda.
Tabii bütün bunlarla birlikte daha fazla üretme iştahı da ilerlemiş olacak ki hızlı bir şekilde tüketim toplumu olduk. Dünyanın imkânlarını hızlı bir şekilde tüketir olduk. Bu tehlikeler görüldüğü için de tasarruf dediğimiz tedbirler alınmaya başlandı. Elbette bizler israfın iyi olmadığını düşünen bir medeniyete sahibiz ama tüketim çılgınlığı bazen sağlıklı bir şekilde düşünmemize engel oluyor.
Teknolojinin olumlu bir şekilde kullanılması insana birçok artı değer katar; ancak bilinçsizce kullanım sonucunda insani ilişkileri de olumsuz şekilde etkileyecek boyutlara ulaşabilir. Günümüzde internet teknolojisi artık bilgisayarı da geçerek hepimizin kullandığı cep telefonlarına kadar gelmiş durumda.
Eski ile yeniyi kıyaslayacak bir durumda olduğumuz için bu baş döndürücü hıza şahit olduk. Eskiden ankesörlü telefonlar ile jeton marifetiyle bir yerleri arayıp iletişim kurarken şimdi cep telefonu ile ânında ulaşma imkânına sahibiz. Tabii bütün bu olayların sosyolojik yönünden bakıldığında ne kadar iyi ve kötü olduğu konusu ayrı bir yazı konusu olabilir.
İletişimin kısıtlı olduğu dönemlerde insani ilişkilerin daha iyi olduğunu söylemek mümkün. Çünkü insanlar birbirini görüyor, birbirleriyle göz teması kuruyor ve konuşuyordu. Şimdilerde ise insani ilişkiler de makineler gibi daha robotik bir çehreye bürünmüş durumda.
Ankesörlü telefonların kullanıldığı dönemde oturduğun yerden her yeri arayabileceksin, telsiz bir telefon olacak diye söyleselerdi, sanırım o zamanlar inanmakta güçlük çekebilirdik. Şimdilerde ise yeni nesil ankesörlü telefonun varlığına inanmakta güçlük çekebilir.
Evlerde telefon olması bir yana ankesörlü telefonları da bulmak için şehir ya da ilçe merkezlerine gitmek gerekirdi. Yani bir çaba sarf edilirdi, iletişim kurmanın bir zahmeti olurdu, buna bağlı olarak değeri de artardı. Şimdilerde ise telefonu açtığımızda karşımızdaki insanın her şeyden kendini soyutlayıp hemen telefona cevap vermesini bekliyoruz.
Bir bakıma özel hayata müdahale edildiğini söylemek mümkün. Çok hızlı bir şekilde teknolojik gelişmeler ve değişimler olunca insanların buna tepkisinin ne denli ölçülü olduğu konusu tartışmalıdır ve tartışılmalıdır. Hem maddi hem de insani olarak, her yönüyle bu konuların ciddi bir süzgeçten geçirilmesi gerektiği aşikâr!
Günümüzde internet teknolojisi cep telefonlarımıza kadar geldiğinden bilgiye ulaşmak da çok hızlı bir şekilde mümkün. Bilginin doğru olup olmadığı ve kaynağının nereden geldiğine bakılmaksızın karşımıza sunulan her bilgiyi salt doğru olarak kabul etmeye başladık.
Bu da ciddi sorunları beraberinde getirmeye başladı. Yani kaynağı sorgulanmadan verilen her bilgiyi mutlak doğru kabul ederek hayatımızı ona göre şekillendirmeye başladık. Dolayısıyla, hayatımız bunlardan ciddi bir şekilde etkilenir duruma geldi. Her bilgiye hızlı bir şekilde ulaştığımız için kendimiz bir şeyleri öğrenme derdine düşmedik, nasıl olsa elimizin altında telefon var, her şeyi öğreniriz diyerek bir bakıma tembelliğe doğru bir yön çizdik.
Bugün her ne kadar çok biliyor gibi görünen nesil, aslında hayal etme, üretme ve ortaya bir şeyler çıkarabilme noktasında oldukça geri durumdadır. Mesela artık bilgisayar bilmeyen yok dediğimiz nesilde oturup bilgisayardan bir yazı yazıp onu düzenlemesini istediğimizde ekseriyeti afallayıp kalmaktadır.
Bilgisayar okur yazarlığı da okumak ve yazma yetisi gibi zorunlu hâle gelmiş durumdadır. Çünkü hayatımızın her yönünü bilgisayar teknolojisi ve türevleri sarmış durumdadır. Hâl böyle olunca kayıtsız kalmak mümkün değildir. Bilgisayar teknolojisi ne kadar ilerlerse ilerlesin, insanın basiret ve feraset sahibi olması için kendini geliştirmesi çok önemlidir. Yani taşıma suyla değirmen dönmez. Her şeyi bilgisayardan bulur, kopyalayıp yapıştırarak sürekli işlerimi hâllederim diye düşünmek, insanı tembelliğe sürükler.
İnternetin birden kesildiğini düşünün bir an… Sudan çıkmış balığa dönecektir insanlık. O kadar sosyal medyaya bağımlı olduk ki bu kesildiği an oksijenimiz kesilmiş gibi ne yapacağımızı şaşırır hâle gelebiliriz. Nasıl ki geçmişte internet yoktu, gelecekte de bu kesilebilir. Hiçbir şeyin garantisi yok.
Tabii her zaman iyi yönüyle bakarsak yararımıza olur diye düşünmek lazım. Mesela dergimize yazdığımız yazıları bilgisayarda yazıyor, sonrasında tekrar kontrol ediyor ve gerekli tashihleri yaptıktan sonra internet teknolojisini kullanarak editörlerimize ulaştırıyoruz.
Bu imkân elimizde olmasaydı belki bu yazıları yazamayacak, bir dergiye gönderemeyecektik. Belki yine bütün bu çalışmalar yapılabilirdi ama daha zahmetli olabilirdi, dergiye göndermek ve basma işleri gibi konular zor olabilirdi. Bütün bu sarmalın içinde kendimizi bulmak, anlamak ve geliştirmek durumundayız. Çünkü hayat ezbere ilerlemiyor. Her ne kadar bazı şeyler rutin bir şekilde ilerliyor olsa da sorun karşısında pratik çözümler geliştirebilme yeteneğine sahip olmamız elzemdir.
Biz kendimizi geliştirmediğimizde bu durum her türlü hayatımızı etkiliyor; konuşmalarımızı, hayata bakışımızı, insani ilişkilerimizi, konuşmamızı ve yaşantımızı birebir etkiliyor. İnsanın kendini geliştirme çabası aynı zamanda kendini bulması ve anlamaya çalışmasıdır. Ve bu durum insanın kendine duyduğu bir saygı gereğidir.
Erol AFŞİN
YazarYaşamımız boyunca türlü merhalelerden geçiyoruz. Dünya durdukça da bu düzen böyle gidecek. Yani çeşitli imtihanlara tâbî olacağız. İnanan insanlar olarak dünya hayatının bir imtihan dünyası olduğunu b...
Yazar: Erol AFŞİN
Elektriğin henüz evlerde olmadığı ya da kısıtlı olduğu zamanlarda radyo kullanılırdı, dış dünyayla olan tek bağlantı radyolardı. Radyolardan haberler dinlenir, Türkiye’de ve dünyada neler olup bittiği...
Yazar: Erol AFŞİN
Ne mutlu, ehl-i îmānım diyeneNe mutlu, ehl-i irfānım diyeneHak yolundan aslā şaşmamak esasNe mutlu, ehl-i iz’ānım diyeneİnsan, merhamet demektir, indimdeNe mutlu ehl-i vicdānım diyenePeşindeyim Sonsuz...
Şair: Bekir OĞUZBAŞARAN
17.yüzyıl şairlerinden Nâ’ilî’nin biyografisi, kendi Dîvân'ından elde edilen bazı verilere dayanır. Şairin hayatı hakkındaki bilgiler kısıtlıdır ve adı devrin önemli olayları içinde geçmemektedir. Şii...
Yazar: Hamit DEMİR